• kadınların mangosuyla kafayı bozmuş bu cins i beter kısmının ikeaya koçtaşa girdiğinde tam bir tamir-restorasyon canavarına dönüşmesine neden olur bu hayranlık...

    kendinizden geçiyorsunuz yeminle...
    bir evde daha ne kadar portatif rafa ihtiyaç duyulabilir?

    daha kaç tane dübel alınca doyar insan..
    daha kaç çivi gerek sana benim seni untumamaa
  • kadınların mango takıntısının aksine erkeğin bu mekanik ilgisi pek çok durumda, mesela "recaii televizyoon bozulduuu" denildiğinde bir halta yaramaktadır.

    yok fallik objeymiş, yok alet fetişizmiymiş. üstüne başına kıyafet alan kadınla, aldıklarıyla tamirat yapan adamı aynı kefeye koymak nasıl bir mantığın ürünü lan. mangoda yaptığı talandan utandığı için erkeğe bir kulp takma arayışı olmasın bu. çünkü öbür türlüsü çok saçma oluyor. adam başarısız da olsa evine bir çivi çakmak niyetinde. adamın bir amacı var ve amacı bencilce değil. sen götüne başına iki farklı renk kumaş geçireceksin diye kıçını gezdirirken, adam evini düşünüyor. allahtan tüm kadınlar aynı değil ya. yoksa siktir olur giderdim bu gezegenden ben.
  • kadınların avm'lerdeki tüm kıyafet mağazalarını gezmesi gibidir ama farklıdır. en azından işe yarayacak şeyler satın alırız. satın aldığın milwaukee şarjlı matkap ile her şeyi delebileceğini, her yere vida takıp bütün cıvataları sökebileceğini bilmek çok güzel bir şey. kadınlar ise aldıkları kıyafetleri en fazla 5 defa giyiyor.
  • mediamarkt'i yapı market sanan bir adet 'mimar kezban ' içeren başlık. türkiye'nin son yıllarda değişen mimari dokusunu özetler nitelikte.
  • erkek milleti diye etiketlememek lazim. herhangi bir mango'da, havasindan suyundan bunalik, maksimum bes dakika kalabilen bir kisim disilerde de mekanik manyakligiyla birlikte gorulen hayranliktir. sahsim diye soylemiyorum, pek severim yapi marketleri. aslinda, bunun altinda yatan sebeplerin cocukluktan atildigini saniyorum. valla küçüktüm ufaciktim, top oynadim aciktim, masallar dinler iken tahta oyuncaklariyla kuleler diken, satolar insa eden bir cocuktum. sato yapamadiysam, noperlerimle araba yapardim. onu da yapamadiysam, legolarimla bir ucak yapmaya girisirdim. ama legodan bebek yapmaya kalkistigimi hic hatirlamiyorum. bir dogum gunu sebebiyle sahsima hediye edilen bebekler de, oyuncaklarini paylasmayi seven benim gibi birinin artik kaderi sebebiyle mi bilemiyorum ama yil dolmadan calindigi icin bebeksiz kaldim. zaten ne onemi vardi, benden uc yas buyuk abimin arabalarini asirip, otomoto 2000 cikartma kitabina gonulden bagli olarak yasadim, yasattim. iste, bu yapi marketi cilginliginin temelleri de orada atilmis olsa gerek. hatirliyorum 2 yaslarinda bu aletler duskunlugum sebebiyle abimin kafasinda bir yarik acmistim. havaya firlatip yakalamaya calistigim devasa cekic, abimi nasil oldu da oldurmedi, bilemiyorum. ama cok cani yanmisti zavallinin. neyse efem, o tarihten biraz daha sonra bisikletler girdi hayatimiza ve bir motorize tim olduk. abim diye söylemiyorum, bugune kadar sen benden kucuksün, üstelik kizsin diye beni bir kere bile dıslamisligi yoktur. misket oynarken, araba yarisi seyrederken, hatta su uzun yollari olan müthis araba yarisi oyuncagi alinip evin baskosesine kondugunda hep beraberdik. gerci, kendisi beni duz duvara tirmanislarimda, agacin en tepesine cikmaya ugrasislarimda hep yanliz birakmistir. gerci bunun, takribi 9 yaslarindayken agac evimizden asagiya kut diye dusmesine bagliyorum. o saatten sonra bir yere ciktigini gormedim. 1.93 boyuna ragmen, perde bile asmaz. neyse, nerede kalmistik, hah, bisikletler. iste bu bisikletler hayatimiza girdikten sonra [kendisiyle ilgili derin bir arastirmami suradan okuyabilirsiniz (bkz: vitesli sari kontra bmx in tersindirici etkisi)] olay tamamen boyut degistirdi. abim sayesinde cant teli ormeyi, fren takmayi, bisikleri parcalarina ayirip toplamayi, onemsiz minik tamirleri yapmayi ogrendim(bundan once radyo sokup tamir etmisligim zaten vardi. yani deneyimliyim bu tamir isinda). alyanlar, anahtarlar, bilimum agir metal zamazingolar en buyuk eglencem oldu. hatta yalan atmiyorum, bir donem surekli cantamda tornavida ve anahtarlarla gezdim. deli miyim? evet, neden olmasin. iste bu bisikletleri biziklamak ve mekanik konusunda bir suru sey ogrenmek sirasinda, standart kizsal aktivitelere katilmayi coktan unutmustum. dahasi, o aktivitelerin sahsima kazandiracagi tek sey, giyinmeden once 15 saat bos bos dusunmek olacagindan, iyi ki de unutmusum diyorum acikcasi.

    neyse iste. bu mekanik hayranligim daha sonralari, evde bozulan her türlü seyi tamir etmekle ve en sonunda apartmanin aniden bozulan hidroforunun, tamircinin bulunamaycagi bir pazar gunu on tamirini yapmakla olayi noktaladim ve o saatten sonra da komsulardan gelen talepleri geri cevirmeye basladim. saatlerime malolmustu o on tamir. neyse efem. iste, genel gelisimi boyle olan bir birey olarak, bahsedilen yapi marketi hayranligi sahsimda da had safhalara tirmanmistir. bir seyleri kesip bicecek kadar buyuk bir yasama alanim yok. odamdaki her sey zaten kesilmis, bicilmis, optimum ayarlari yapilmis durumda. minimum yere maksimum kitap sigdirabilecek formulleri coktan hayatima gecirdim. ama dersen ki hadi bauhaus'a gidelim, gider, icinden de cikmam. hatta, benimle bir giyim magazasinda beraber olmaktan nefret eden sevgili marla singer'i surukledigim son seanslarimdan birinde, cekiclerle, civiler arasinda kendimi kaybetmis oyle manyak gibi geziniyordum. neyse ki, bu gezinmelerim arasinda(daha oncekilerde aslinda), kendime bir elektrikli vida sikma, minik matkap ihtiyaclarini giderme zamazingosu da alabildim. ve efem, ben aldim diye soylemiyorum, bu nane bence asrin bulusu. tesekkurler bauhaus, tesekkurler turkiye.

    hayranlik. evet, bakip bakip dev bir ahsap blok dukkaninda gezinmek, dusten satolar kurmak hala super leziz. bence.
  • bütün maaşı harcatır. şarjlı matkapları incelerken iphone un yeni telefonunu inceliyor gibi oluyor insan
  • erkek milletini bilmem ama bir dişi kişi olarak bende de fazlasıyla bulunan hayranlık. böyle çok amaçlı tornavidalar, matkaplar, bilimum elektrikli alet karşısında kendimden geçiyorum resmen. hayır nasıl kullanılacağını da bilmiyorum ama bundan alsam kesin kullanırım gibi düşünceler oluşuyor kafamda. hayallere filan dalıyorum, bahçeli evim olsa, şu bahçe aydınlatmasından alsam, şuraya bir çeşme, şuraya da bir fıskiye, çitlerini kendim boyasam. gibi. sanırım en uzun kalabildiğim alışveriş mekanıdır yapı marketler.
  • kız milletinde de olan hayranlıktır. ben böyle şey görmedim.

    ecnebilerde bu do it yourself olayı gelişmiş. türkiyede ise mobilya mı eskidi, git al anasını satiim bi mağazadan, adam gelsin kursun. sen de hayran hayran seyret, "lan adama bak nasıl matkap kullanıyo" diye. bi cacık yok halbuki o matkabı kullanmada, o vidayı birleştirmede. ama biz öyle görmemişiz. hazıra alışmışız. ben üzerimdeki bu ataleti, liseye geldiğimde yendim. yani, bizim öyle elektronik aletimiz falan bozulduğunda uğraşacak bir ev erkeğimiz yoktu. çivi mi çakılacak? ya annem alır eline çekici ya ben. bir süre sonra, insan kurcalamaya, elektrikli aletlerin içini açmaya, kartondan tahtadan kutular yapmaya başlıyor, matkabı eline alıp kitapları için raf da monte ediyor duvara, bahçe kapısını kaynakla tamir de ediyor. neyse, o kapı ilk fırtınada uçar orası kesin de, giderim yani yapı marketlere, ilgiliyim, elimden her iş gelir, beceriksiz sözlük erkeklerine selam ederim demek istemiştim buraya kadar. yoksa niye kendimi öviyim? neyse, ne anlatıyordum, heh! erkeklerin bu yapımarket hayranlığı da bazen, kadınlardaki sebeplerle aynı olabiliyor.

    elinden hiç bir iş gelmeyen, evindeki damlayan musluğun contasını bile değiştiremeyen adamların, böyle yapı marketlerde hayran hayran matkap takımlarına baktığını bilirim. nerden mi? misal bi abi, durmuş matkap takımlarını inceliyor. anlarım ya bu işten, hani yardımcı olayım diyorum. gidiyorum yanına:

    -yaa aslında bunlar ucuz ama bence bosh un matkapları var, onlar daha iyi abi. gerçi ne tür malzemede çalışacağına göre de değişir.
    abi daha cevap veremeden karısı:
    -ahahahahahaha o daha çivi çakamaz ne matkabı ayol. ilahi necdet bak böyle inceliyorsun millet de bu işlerden anlıyorsun sanıyor.

    hayır, bana neyse, duramıyorum, fikir de belirtiyorum. adam mesela çim biçme makinesine bakıyor, inceliyor kurcalıyor. hatta ordaki görevliye sorular soruyor. sonra bahçesi olmadığını öğreniyoruz. var böyle insanlar. sadece bakmak için mi geliyorlar? yooo... eşleriyle geliyor bu abiler. kadın bambu koltuk, bahçe şemsiyesi, çiçek, saksı falan beğeniyor. olmadı halı perde seçiyor. abimse orda öylecene bakıyor matkaplara melül melül. bazen hüzünleniyorum. çünkü bu alışveriş çılgınlığı önümüzdeki dönem hesap özetinde kendini belli edecek, abim duble kederlenecek diye.

    hayır, erkekleri yapı markete kadınların sürüklediği, o markete gidiş sebebinin bambu koltuk stor perde falan olduğu göz ardı ediliyor ya, ben ona yanıyorum. bir nevi, alışveriş merkezinde çocuğu kreşe bırakıp rahatça gezmek gibi. kadın alacağını alıyor, adam bakarken oyalanıyor işte orda vidaydı civataydı allah ne verdiyse. azcık realist olun canım!
  • aslı ; erkek milletinin yapı market hayvanlığıdır.

    şimdi kadınları, bu mango ve türevi yerlerden ihtiyaçları olduğu için alışveriş yapıyorlar diye kabul edelim.
    45 çift ayakkabı bulundurmak gibi bir ihtiyaç olduğunu varsayalım.

    ev işini hiç sevmem dolayısı ile bu marketlerden de hazetmem. "bahçe motorunun bilmem kaç beygirlisi çıkmış" diye bir muhabbete girersem intihar ederim sanırım. küçümsemek için söylemiyorum bunu hoşlanmadığımdandır.

    peki bu erkekler mesela bu yapı marketlerden zevk için mi portatif raf , 8'lik çivi , tornavida takımı alıyorlar.
    aldığı bu malzemeyi eve getirip götüne soktuğunu falanda zannetmiyorum.

    kadının , ıvır zıvırcılardan aldığı süs eşyası gibi bok püsürlerin, mesela salonun ortasındaki sehpada ya da televizyonun üzerinde falan durmasından, kısaca evin içini züccaciye çeviren şeylerden tiksiniyor olabilir. kurtulmak için "dur lan bir raf çakayım şuraya" diyordur en kötü ihtimalle. rafı da kafasıyla çakmayacağından dolayı ekipmanı tamamlamak için çekiç çivi ve uzun süreli kombinasyon için tornavida vs. ile neticelendiriyordur.
    aslında ne gereği var , bırak o dantelli işlemelerin üzerindeki bibloların arasında yitip gitsin sanane hayvan herif!

    priz yerinden çıkınca elektrikçiye 50 kaat domalmamak içinde yapıyor olabilir.

    yoksa fiyatı ucuz diye portatif sıklemen radyatörü alacağını sanmıyorum.

    gerçi bir komşumuz ucuz diye bir gün bir kamyon granit taşı almıştı. ama o zaten kendini candyman sanıyordu.

    sonradan jelibon işine girdi. dükkanı yandı. mahalle yapış yapış oldu.
hesabın var mı? giriş yap