• sabahları sıcak sütün içine banmak suretiyle dahil olduğum grup. zaten bunu yiyen bebe görmedim. hep kazık kadar tipler yiyor ama reklamlarında hala bebe gösteriyorlar.

    boşuna reklam stratejilerini değiştirmesinler. ben hallettim

    edit: (bkz: ada’ya umut ol)
  • enfes tadıyla kendisine hayran bırakan, uğruna kurşun atıp kurşun yiyeceğim, gerek kıtır kıtır gerekse çay, süt gibi içeceklere partner olması ile bilinen; harika lezzet, dünyanın 8. harikası, isminin birincisi, lezzetli mi lezzetli bir bisküviyi yedim diye kazık oluyorsam, tuhaf bakışlara maruz kalıyorsam eyvallah eyvallah...

    insanların çılgınca makarna, un, maya gibi çeşitli yiyeceklerin stoğunu yaptığı bir dönemde cicibebe almak da sıkıntı arkadaş. ne olmuş yani fazladan birkaç kutu aldıysam. elinde bir düzine krem şanti ile kasaya gelen fadime ablaya sırıtma, puding reyonunu boşaltan sarı çizmeli mehmet amcaya sırıtma ama içindeki çocuğu besleyen kazık kadar tipe sırıt, alacağın olsun kasiyer hanım. *

    ılık süt, birazcık bal ve kıtır kıtır bisküvileri bir araya getirdiğinizde ortaya nasıl bir şey çıkıyor haberiniz var mı sizin? birazcık düz duvara tırmanabiliyorsunuz ama olur o kadar. korkmayın yani, aynı yere tekrar dönüyorsunuz. *
  • benim bu. hatta süt haricinde ruh halime göre muz, armut veya elmayı rendeleyip ekledim mi, hatta bir de üstüne tarçını bastım mı....

    ben bir markete kadar gideyim en iyisi.
  • (bkz: eti cicibebe mamasının üstüne sigara yakmak)

    mis mis.

    2020 editi: sigarayı da inek sütünü de gluten dolayısıyla cicibeyi de bıraktıktan sonra böylesi çok daha mis arkadaşlar.
  • başlığı görünce heyecanla atladım... yazılanları okumaya başladım... sonra kendi kendime sordum, ne zaman başladı bu alışkanlık bende, dedim. hatırladım. mutfağa gittim. dolabın üstünde duran cici bebe kutusunu indirdim. 3. poşeti açtım. (cicibebe severler bilirler, 4 x 250 gr. kiloluk kutuları var. tavsiye ederim bilmiyorsanız. ekonomik oluyor.) light sütle bi kasede güzelce ezip bilgisayarın başına oturdum.

    1999 yazının ağustos ayıydı. adapazarı. doğup büyüdüğüm sokaklar insan ölüsü kokuyordu. tanklar, ambulanslar, yıkılmış binalar... enkaz altından gelen sesler... savaş alanı gibiydi.

    güzel şeyler de oluyordu. coğrafyanın nasıl kenetlendiğini gördüm o günlerde. bir de daha sonra gezi parkı'nda görecektim aynı manzarayı. galiba bu iki olay benim hala insanlığa olan umudumu diri tutuyor. sokaklar ülkenin dört bir yanından gelen erzak-yardım kamyonlarıyla-araçlarıyla dolup taşıyordu. muş'tan arabasına atlayıp kartonlarca sigara dağıtanlar mı ararsınız, diyarbakır'dan battaniye, erzakla kamyonunu dolduran mı...

    benim favorim süt ve cicibebe dağıtan kamyondu. net hatırlamıyorum ben mi girmiştim kuyruğa yoksa aileden biri mi bilmiyorum. evde kolilerce cicibebe ve süt depolamıştım. unutmadığım bir detay var ama... mahallemizin kökten dinci bakkalı tüm sülaleyi bu kuyruklara sokup topladığı erzakları bakkalında satardı. o olaydan sonra aşırı muhafazakar insanlara hep uzak durdum. bu ayrı bir konu...

    zaman sonra evde cicibebe stokları tükenmeye başlamıştı. son bir cicibebe paketi saklıyordum. kolay bulunmadığı için de kıymetliydi o son paket. bir gün bi şey oldu... o paket kayboldu. küçük yerde yaşayanlar bilirler. mahallede herkes ya akrabadır ya da akraba kadar yakın. zaten normal vakitlerde kimin kimde olduğu belli olmazken deprem zamanı evimiz müstakil ve sağlam kaldığı için gelenin gidenin hesabı yoktu. (halbuki ahşaptan bir köy eviydi. dedem, babam mahallenin sakinleri el yordamıyla yapmışlardı evi. o zamanki aklımla yüksek teknolojiyle inşa edilen apartmanların nasıl yıkıldığını çok aymamıştım. zaman geçtikçe anlaşıldı ki sorun teknolojide değil insandaydı.) durum böyle olunca cicibebe'nin kim tarafından hiç edildiğini asla bilemedim. çok iyi hatırlıyorum, annem hala anlatır... deliler gibi aramıştım cicibebe'yi... bütün sülaleyi teftişe çekmiştim. nereye gitmişti son cicibebe paketi? psikolojide bunun muhtemelen bir tanımı vardır. o olaydan sonra çokça başıma geldi. belki sizin de geliyordur... travma yaratan bir olayın kendisine değil de abuk sabuk bambaşka bir konuda hüngür foşurt ağlamak... nasıl ağladım anlatamam. sanki bir yakınımı kaybetmişim gibi... (kaldı ki depremde kaybettiğim yakınlarıma o kadar ağlamamıştım.)

    büyüdüm daha sonra. cicibebe bir şekilde hep hayatımda oldu. köktendinci bakkalımız geçtiğimiz yıllarda intihar etti. (gerçekten etti.) ben hala bir olayın bizzati kendisine ağlamayı erteleyip ilerleyen zamanlarda bambaşka bir şeyde patlıyorum.

    velhasıl çocukluğumdur...
  • ben.1 yaşındaki kızımla karşılıklı tatlı tatlı yiyoruz.
    arada ben ona yediriyorum, arada o bana.
  • öğrencidir muhtemelen. ne var oglum doyurucu hem de ucuz. süd ilen ye mis gibi
  • valla açık konuşmak gerekirse utanmamakta haklı olan bir yetişkin bu. böööyle kocaman kasenin içine tepeleme doldurup üzerine sütünü de döktükten sonra alınan ilk kaşıkta insanı magnum ısırmış plaza kadını tribine sokuyor.

    olm çok iyi lan :/
  • çocukken bizimkiler niyeyse eti cicibebe yerine bana hep ülker bebe bisküvisi alırlardı, ben de hep ben bunu istemiyorum diye ağlardım. nerden ne duymuşlarsa inatla bana seneler boyu bunu yedirdiler, ben de hep ağladım. hatta çok iyi hatırlarım ortaokuldayken bir gün babamdan ben bunu çok seviyorum, yemeyi özledim bayadır yemiyorum akşama alsana dediğimde gidip yine ülker olanını almış, şimdilerde ambalajı değişmiş ama hatırlarsınız ambalajı böyle mor bir şeydi hiç gözümün önünden gitmez, kabusum olmuştu o ambalaj zaten. o gün ben de sinirlenip kafasına atmıştım paketi babamın, kavga etmiştik baya. sonrasında yaşım büyüdü, kazık kadar adam oldum. gidip marketten kendim eti cicibebe almaya başladım düzenli olarak, o hasreti yıllar sonra fazlasıyla giderdim. hala oturur büyük zevkle yerim, ambalajına her baktığımda küçüklüğüm aklıma gelir. gidip marketten alayım da sütün içine atıp yiyeyim canım çekti.
hesabın var mı? giriş yap