• aklıma cemal süreya'nın şu dizelerini getiren durumdur:

    "bahçede çocuklar vardı
    çocuğundan öptüm seni"
  • söylenen hiç bir şeyi anlamamak demektir.. işin içinde aşk olduğu için er kişinin kime veya nasıl birine aşık olduğunun hiç bir önemi yoktur.. ne demek evli bir kadına aşık olunamaz? kadın evlenince kadınlığından kaybettiği nedir? bir erkek bir erkeğe bile aşık olabiliyorken bir kadından sırf evli olduğu için etkilenemeyecek mi, bu mudur sıradışı olan?

    ha iyi bir durum değil tabi.. asgari ücretle çalışıp ferrari galerisinde araba almaya niyetlenmek gibi öyle erişilmez öyle imkansız olabiliyor. eğer bu aşkın karşılığı varsa bile iki tarafın da işi zor, onu da anladık.

    ama bunu aşık olan adama nasıl anlatacaksın, onun gözü şu anda hiç bir şeyi görmüyor ki. "ulan çok yanlış yapıyorum ya" diyerek sözlüğe giriyor bir bakıyor bir sürü entry var. okuyor okuyor ve evli bir kadına aşık olmanın çok kötü bir şey olduğunu öğreniyor, ee sonra?

    sonra diyor ki: "ulan madem bu kadar şey yazılmış, benden başkaları da var demek.. demek ki bu dertten tek muzdarip ben değilim" olayı kendi çapında kanıksayıp başlıyor o kadını kaldığı yerden sevmeye.

    ve bu aşk denen şey öyle kötü ki, sözlükte bile evli bir kadına aşık olmak başlığı hiç açılmamış olsa ve bu adam açmak istese ilk gördüğü mesaj şu olacak..

    "böyle bir şey yok. ama olabilir de."
  • 15 yıldır yaşadığım ilişkinin özeti....
    ikimiz de mutluyuz... keyifler yerinde...
    ama belirtmekte yarar var, sözkonusu evli kadın bu süre içinde hep benimle evli idi...

    sefam olsun
  • cemal süreya'dan;

    istanbul'daydım, kimi zaman da ankara'da
    evli kadınlardan açılmıştı bahtım
    yani dalında sevmeye alışmıştım kadını

    ...............................................................

    bazı meyveler dalında sevilir, koparılmadan!

    (bkz: şair burada ne demek istemiş)
  • karşı tarafa bunu açıklayarak cesurca hareket ettiğini sanmak aptallığın daniskasıdır. bir şekilde zaten evli olan kişi karşıdakinden etkilendiyse ve karşı taraftaki de öküz değilse kadın bir seçim yapmak zorunda olduğunu bilecek buna göre hareket edecektir.

    işin her şekilde nahoş yanları vardır;
    özneyi bir başka kadına aşık olan erkek olarak ele alırsak;

    kadın kocasını aldatıp erkekle beraber olsa, ilerleyen zamanlarda bu ilişkinin adı olsun hep benim ol davasına gidilecek (sonuçta aşk onu hep yanında istemek değil miydi?), bu durumda şu iki sorun ortaya çıkacak;
    - kadın kocasını bırakmak istemeyecek ve mantığına uygun hareket edecek, göt gibi kalan erkek olacak.
    - kadın kocasını bırakıp diğer erkekle beraber olacak, peki bu durumda er kişi de güven problemleri olmayacak mı? hadi olmadığını herşeyin harika yürüdüğünü varsayalım, erkeğin çevresindekiler (özellikle türkiye' de) kadını kabullenecekler mi? yoksa bu ilişki bir de kabullenme sürecinde yaşanılan zorlukları mı atlatmak durumunda kalacak?

    kadın kocasını hiç aldatmadan direk ayrılarak gelse ve erkekle beraber olsa;
    - bir süre sonra, istediğini elde etmiş erkek sıkılacak, kavga çıkacak, kadın hata yaptığını fark edecek ve göt gibi kalan kadın olacak,
    - erkek, kadınla zaman geçirdikten sonra onun aslında kendisine uymadığını fark edecek ve yüklenmiş olduğu bir önceki evliliği bitirmiş olan erkek sorumluluğundan dolayı ondan ayrılamayacak ama kavgalar etmeye başlayacak ya kadın ondan ayrılacak ve göt gibi kalan kadın olacak, ya da her ikisi de kavga dövüşle devam eden bir aile hayatına sahip olacaklar (zamanla belki birbirlerine alışırlar - zor ihtimal -)
    - kadın ayrıldı, erkekle beraber oldu, iyi anlaşıyorlar; kadının ailesi yeni damadı beğenecek mi? eski ve daha iyi tanıdıkları damada yaptıkları bu hareketi kabul edecekler mi?

    çocuk olayına ya da aşık olan tarafında evli olması taraflarına hiç hiç girmiyorum.
    sonuçta bu işin ucu gerçekten boklu değnek, her iki tarafta bu tip durumları bakışmaları bile kesecek şekilde ilişkilerinin arasına buzdan dağlar sokarak atlatabilirler. sonuçta kimse lisede olmadığından, her aşkın üstesinden gelinebilindiğini (ne kadar komik bir kelime oldu be) ve tek yapılması gerekenin zihni başka şeylerle meşgul ederek, aşık olunan şahısdan uzak durulması gerektiğini bilirler.

    büyük, kocaman bir hatadır.
    sonuçta her iki tarafta göt gibi kalan taraf olacaktır.
  • ''ne kötüdür insanın aklıyla yüreği arasında çaresiz kalması
    ne kötüdür an kadar yakın, bir asır kadar uzak olması '' nazım hikmet

    evli bir kadına aşık olmaktan zor bir durum var ise onun da size aşık olmasıdır.

    (bkz: aşk acısı)
  • allah'ın bir erkeğe verdiği en büyük cezadır.
  • hapı yuttuğun anlamına gelir.
    hayatın seni sınaması için al sana bir tümsek daha. tersi de sözkonusu. bir de iki taraf da evli ise vay halinize. ayıplamayın, ben asla demeyin. can çıkmadıkca daha neleri yaşayacağını bilemezsin.
  • iki şeyi çok iyi yapıyoruz, biri hariçten gazel okumak, diğeri de kendi zeminimizi meşru kılmak. sonra gelsin sorunlar gitsin anlaşmazlıklar.

    korkularımızla din olgusu var ederken de, bir ahlak kuralı koyarken de bağımsız değişkenlerimiz var. en basitinden bi ütopya yaratırken bile soyutlanamıyoruz onlardan. zaman, mekan, ve onların beraberinde gelen felan fıstık.

    başkalarının hayatını gereklilik kiplerinde yaşamaya yaşam adı veriyoruz. artık nasıl bir yaşamsa? ve birilerin dediği gibi evli birine aşık olunmamalı diyoruz biz de.

    tamam inkar etmiyorum, içgüdülerimizi kontrol altında tutmamız gerekliliğini, çoğu zaman "ahlaklı olmaya çalışma ahlaksızlığından" kurtulamayacağımızı da. birlikte yaşıyoruz en nihayetinde. bi kurgu var.

    peki sınırlandırılabilir mi sizce? aşk gibi namütenahi bir his, zaman ve mekana bağlı değişkenlerle? bu aşk'ın çağları aşan özgür ruhuna balta değil de nedir?

    maval okunur, hariçten gazeller ve saireler. ancak bir sabah olur, uyandığınızda bir yabancılık sarar kalbinizi. sanki birşeyler eksik gibi. sanki yanınızdaki olması gereken kişi değilmiş gibi. bi önceki tercihlerimizin kaçınılmaz sonucu olarak bir sonraki tercihimizi de etkileyip bizi sürüklediği şartların girdabıdır bu. bir sabah farkedilir. (başka şehirlerde başka adamlarla yürürken) o zaman bilin ki eylemsizlik de delikanlılık değil. o vefa, sadakat dediğimiz ve tanımlarını rasyonelleştirip, onları zedeleyen, müştaki olduğumuz eylemler belki daha masumdur. daha dürüstçedir. bilemeyiz.
hesabın var mı? giriş yap