• (bkz: yer çekimine inanmayanları cahil olarak görmek)
    evrim bilimsel bir gercektir. bir insanın buna inanıp inanmaması bu gerçekliği değiştirmez. islam dünyasının burnu boktan kurtulmak istiyorsa evrimin dinde olduğunu laf oyunlarıyla bulmalıdır.
  • milli eğitim bakanlığının müfredat taslaklarını askıya çıkardığı http://mufredat.meb.gov.tr/ adresindeki taslaklardan anlaşıldığı üzere doğal seçilim kavramının öğretiminin fen lisesi biyoloji dersi müfredatı için önerilmesine karşın ortaöğretim biyoloji yani diğer lise müfredatında olmaması durumu.

    fen lisesi biyoloji
    ortaöğretim biyoloji

    "evrimin ışığı olmaksızın biyolojide hiçbir şeyin anlamı yoktur"
    ..................................................................................theodosius dobzhansky

    insanı insan yapan kaba emek değil ama olaylar üzerine düşünüp onu olgular olarak kavrayabilmesini ve evrenin işleyişinin yasalarına ulaşabilmesini sağlayan emektir. insanı akıllı yapan hakikati yansıtan kavramları kullanabilmesidir. demek ki popülasyonun bir kısmı için böyle bir şeye ihtiyaç olmadığına; doğal seçilim kavramının onlar için gerekli olmadığına karar verilmiş.

    (bkz: cesur yeni dünya)

    edit: imla

    edit: bir eleştiri olmayan ve aslında verenin, hitap ettiği kişileri eleştiriden anlamaz farz eden ve böyle yaparak aslında onları kendisi cahil olarak aklına değil sadece duygularına hitap edilecekler olarak ele alan mağduriyet üretici ayar bakınızı "evrime inanmayanları cahil olarak görmek" gelmiş. yok böyle bir şey. her insanoğlu bilgi denizinden sadece bir damlayı edinebilir ve bu anlamda cahillik ve kamillik ölçeğinde yek diğerinden derece farkı yoktur.

    edit2: taslak müfredatı resmileşmiş gibi eleştirmek ayar bakınızı da gelmiş. müfredat askıya eleştirilsin diye çıkmadı mı zaten? öyle olmuş gibi eleştiriliyorsa, demektir ki doğal seçilim kavramı konusunda önerilen şekilde çıkmasının olasılığı yüksek algılanıyor fiili halde zaten öğretilmediği yönündeki saptamalarla birlikte.

    edit3: yazım hatasının farkındayım. yönetime havale ettim. uyaranlara teşekkür ederim.

    edit4: insanların doğanın işleyişi ile ilgili temel kavramlarla zorunlu öğretim dahilinde tanıştırılmalarının bir insan hakkı olarak tanımlanmasının uygun olacağını düşünüyorum. doğal seçilim kavramı da aynen kütle çekimi -"yer çekimi" değil- kavramı gibi anahtar kavramlardan birisi ve yine "kütle çekimi" kavramının geçerliliği ne kadar bariz ise "doğal seçilim" kavramının geçerliliği de o kadar bariz. "kütle çekimi" bir mutlak doğruluk olarak "ispatlanmış" değil. -benim lise bilgimle "kütle çekimi" etkisi ile devindiğini düşündüğüm cisimler genel rölativite teorisine göre "jeodezik"leri izliyorlar-mış- aslında ve "kütle çekimi" kavramı da antropomorfik* kuvvet kavramının bir özellemesi olarak önceki bir doğruluğu ifade ediyor-muş-. (bu konu yanlış hatırlamıyorsam albert einstein ve leopold infeld'in fiziğin evrimi kitabında ele alınıyordu. benim fizik bilgim konuyu tam olarak ele almak için yetersiz; onların -anladığım kadarıyla- yalancısıyım.) yani, "kütle çekimi" kavramının teoriklik ve geçerlilik açısından "doğal seçilim" kavramından farkı yok anlaşılan; hatta doğal seçilim kavramını bu şekilde aşacak yeni bir kavram -konulmuş olabilir- ama ben bilmiyorum. ayrıca, bilimin tamamına "teori" denilir; herhangi bir kavram ya da olgunun tez olmaktan öte mutlak bir doğruluğu ifade ettiğini hiç bir bilim kişisi ileri süremez.
  • ben de fiziğe inanmıyorum müfredattan kaldırılsın.
    klasik fizik kuantum fiziğini yalanlıyor. kuantum fiziği de klasik fiziği yalanlıyor.
    allah'ın kanunları var der geçersin.

    not:müslümanspor

    ek: babacanlar biraz tivitvari bir giri oldu farkındayım. konu derin ve tartışması senelerdir hararetle devam ediyor. ateistler bunun dinleri yalanlayan yegane konulardan biri olduğunu düşünüyor ve evrime inanıyorlar! evet inanıyorlar. çoğunun olaydan fazla haberi yok. öte yandan dindar kimseler ( buna yahudi ve hristiyanlar da dahil) evrime şiddetle karşı çıkıyor her canlının olduğu gibi yaratıldığına inanıyorlar! evet onlar da inanıyor. inanmakla bilgi sahibi olmak arasında fazlaca fark var. soru sabit: evrime inanıyormusun? cevap: biraz inanıyorum biraz da biliyorum.

    nasıl ki kuantum fiziği gözlem yoluyla deneye alınması zorluklarla dolu bir konuysa evrim meselesi de bu şekilde. klasik fiziğin açıklayamadığı birçok şeyi kuantum fiziğiyle açıklayabiliyorsunuz. işte evrim de böyle birşey. hatları kesin değil bir sürü eksik yönü var. yine de sadece mtdna ile canlıların akrabalık ilişkilerinin harita şeklinde dökülmesi bile evrimsel ağacı böyle ayan beyan bizlere göstermiştir.
    inançlar hipotezleri körükler. inancım şu ki akrabalıktaki farklılaşma müdahalesiz olamaz. yani bu sadece sen şu türe doğru evrimleş şeklinde değil genel olarak evren'in işleyişine ve hatta maddenin enerjisine olan müdahale.
    evrim kavramında kocaman boşluklar var. sadece doğal seçilim akrabasal farklılaşmayı açıklayamıyor. sanki burada göklerden gelen bir karar var sevgili hande atayiziler.

    müfredata gelirsek konu kesinlikle işlenmeli ve tartışılmalı. bakterilerin kazandıkları antibiyotik direncini nasıl sonraki kuşaklara aktardığını, grip virüsünün neden her yıl değiştiğini, güdük kalmış organları, uçamayan kuşları, denizdeki memelileri, yok olan koca dinozorları, geriye kalan küçük dinozorları (ejder, kaplumbağa, kertenkele, keler, yılan vs..), fosilleri, coğrafi engellerin ekolojik dağılımı nasıl etkilediğini vs.. yoksa işi maymundan geldik gelmedik tartışmasına getirirsek doğayı kavramak için çok önemli olan kavram ve düşünceleri lise talebesine aktarmadan geçmiş oluruz.
  • sonra vay efendim "dış mihraklar" vay efendim "ülkemizin ve milletimizin üstüne oynanan oyunlar".

    çocuklarını doğru düzgün eğitmeyen ülkeler geri kalmaya mahkumdur, ezilmeye mahkumdur, değersizleşmeye mahkumdur. evrim teorisini bilmeden, doğru dürüst bilim ve teknoloji öğrenmeyen çocuklardan büyüyünce ne olmasını bekliyorsunuz? mucit mi? bilim adamı mı?

    en fazla dümdüz mühendis olur, daha önce ne yapıldıysa onu yapmaya devam eder. bir şey üretmez, bir şey keşfetmez. biz yapanlardan, keşfedenlerden satın almaya devam ederiz. dolar o zaman 20 mi olur, 40 mı olur bilmem.

    bir kere daha söyleyelim, adı teori diye bunu "yauw öyle olduğu düşünülüyor, ülkeyi çok karıştırdılar boşver evrimi" şeklinde karşılayanlar var. evrim bir evren gerçeğidir. evrim bizi bugüne getiren basamaklar silsilesidir. öyle bir anda olmuş ve bitmiş değildir, devam etmektedir ve dünya var oldukça da devam edecektir. sığ görüşlerinizde olduğu gibi "gece maymunmuş, sabah uyanmış insan ehehe" değildir. anlayacaksınız, anlatacağız.
  • 9.sınıf müfredat programı sayfa 16;

    9.1.1.3. biyolojinin tarihsel gelişim sürecine katkı sağlayan bilim insanlarını tanır.

    a. aristo, ibn-i heysem, ez-zehrâvî, ibn-i sina, ibn-i nefs, robert hooke, caroluslinnaeus, louis
    pasteur, gregormendel, rosalind franklin, james watson, francis crick, ıanwilmut, mahmut gazi
    yaşargil, aziz sancar’ın biyolojiyle ilgili çalışmalarına değinilir.

    b. bilimin gelişmesinde bilim insanlarının ortak kişisel özelliklerinin (merak, sebat, öngörü, etik ilkelere
    uygun davranma, hayal gücü, açık fikirlilik) önemi bu kişilerin hayat hikâyelerinden anekdotlara yer
    verilerek vurgulanır.

    darwininin isminden bile korkulmuş, yok sayılmış. kafayı kuma gömmeye devam ediyoruz. ilginç kısmı bir altta ki paragrafta açık fikirlilik ve etik ilkelerden bahsedilmesi.
  • türkiye’nin her karışında olduğu gibi, ekşi sözlükte de cahil popülasyonu ağır basıyor. evrimi eleştirmek için yazılan yazılara bakıyorum da sahiden durum fecaat. internetin insanları genel inanışın aksine aptallaştırdığını, araştırma ve öğrenme safhasında tembelleştirdiğini ve gençleri hazır bilgiye alıştırdığına dair tezim ciddi ciddi kuvvetleniyor.

    evrim bir olgudur. teori olan kısmı milyar yıldır süregelen bu “doğal” olgunun step by step nasıl ilerlediğine dair modellemelerdir. milyar yıl sürmüş, iklimler, coğrafi konumlar, mutasyon, doğal seleksiyon gibi etmenlerle türlere ayrılmış zibilyon tane canlı arasındaki geçişler, gerek söz konusu zamanın muazzamlığı gerekse de bulunan kalıntıların azlığı sebebiyle kesin bir şemaya izin vermediği için de teori olarak kalacaktır. kesinlikle yanlışlanabilir bir teoridir, zaten bu yüzden bilimdir. (bkz: karl popper) ancak bir asırdır bu teoriyi yıkan, yıkmaya cüret gösterecek kadar sağlam hiçbir antitez de çıkmamıştır. yaradılışçı oluşumların alçılarla üretip dünyaya pazarladığı çakma fosillere biz sadece gülüyoruz, yoksa siz inanıyor muydunuz? yazık, kıyamam

    teorinin yanlışlanabilir olmasının sebebi defolu bir görüş olmasından değil, din ile bilimin dünyaya bakışındaki temel farktan kaynaklanmaktadır. din dogmalara dayanır, her şeyi olduğu gibi, mukaddes kitaplarda olduğu gibi ele alır ve gerisini düşünmez, sorgulamaya kalkmaz (gerçi bin yıl önce böyle değildi ya neyse) bilim ise yılmadan, usanmadan deneyler yaparak iddia ettiği şeyin geçerliğini sorgulayarak, iddiasını temellendiren yapıtaşlarını eleştiri süzgecinden geçirerek yoluna devam eder. yakın bir örnek, tarihteki ilk yerleşik mabetlerin tarım devriminden sonra inşa edildiğine dair hipotez göbeklitepe’nin bulunmasıyla çöktü, tarihler binlerce yıl geriye atıldı. teori çöktü mü? çökmedi, çöken hipotezdi. yanlış yere yerleştirilmiş puzzle parçası çıkarıldı, yerine doğrusu (en azından şimdilik) yerleştirildi.

    “zaten bir teori, ispatlanmamış işte, doğru olsa kuram olurdu” diyen aptala söylenecek şey, kuram ile teorinin aynı şey olduğudur. teori fransızcadan dilimize girmiş, nazariye kelimesinin tam karşılığıdır, 1940’lı yıllardan sonra öztürkçe “kuram” kelimesi türetiliyor ve nazariye yerine bu kelime kullanılıyor. hepsi bu.

    ah şu dil bilgimiz…

    zaten başımıza ne geldiyse theory of evolution’ı evrim teorisi diye çevirmemizden, müfredata böyle sokmaktan geldi. evrimin teorisiydi asıl olan. chicken translate veya değil, şayet böyle çevirseydik emin olun o iptidai inanışlarını tehdit altında gören insanlara çok fazla malzeme verilmezdi.

    teori ile hipotez arasındaki ayrımı haiz olmayanlar gelip de burada bilmedikleri, anlamadıkları, anlamak için en ufak bir çaba sarf etmedikleri (muhtemelen harun yahya’nın kediciklerine hallenmekten vakitleri kalmıyor) bir mesele hakkında entry yazıyorlar. hayırdır kızlar falan mı mesaj atıyor? nedir bu anlamadığınız, bilmediğiniz şeyler hakkında yorumda bulunma, “dur ben de yazayım, entrylerimde gözüksün” sevdası?

    madem teorileri müfredattan kaldırıyoruz, newton, einstein, bohr falan, bunları niye kaldırmıyoruz? genel görelilik kuramı, özel görelilik teorisi, birleşik alanlar teorisi falan… hadi kaldıralım tümüyle. allah yaratmış böyle gidiyor işte diyelim. bıyıklı, göbekli hocalarımız da çok yorulmaz artık. ne dersiniz?

    evet, senin adem ve havva’dan türeyen (lilith’i de unutmayalım) insanlık modelin çok edebi gelse de 21.yy’da yaşayan ve biraz nitelikli okuma yapan aklı başında herkes bunun tam manasıyla masal olduğunu idrak eder. he canım he, adem baban ile havva anan yasak elmadan ısırık aldılar, yeryüzüne atıldılar, aman sabahlar olmasın dercesine çiftleştiler, çocukları da ensest ilişkiye girerek üçüncü kuşağı oluşturdu sonra olaylar gelişti. he tamam. sen inan tabi, senden ümidimiz yok, bu yaşa kadar gelip bu masala inanıyorsan bu saatten sonra sana bu masalın saçmalığını anlatacak kadar vaktimiz yok. tamam anlıyorum, sevgili allah’ın senin özel bir canlı olduğunu, bütün dünyanın, evrenin senin için yaratıldığını iddia ediyor, hatta bak sana kitap yollamış ama evrim sana tüm bunların yalan olduğunu söylüyor. sen de kabullenemiyorsun. ama niye çocuklarının da senin gibi cahil kalmasını istiyorsun? maymunla aynı atadan gelmeyi neden saçma buluyorsun ki? dikkatini çekerim maymundan geliyorsun demedim, maymunla aynı atadan geliyorsun dedim. aradaki farkı anlayabiliyor musun? hatta düşünüyorum da şimdi, neden kaplanlarla, fillerle aynı atadan geldiğine kafayı takmıyorsun da şu maymunları bu denli kafaya takıyorsun? maymun fobin mi var? acaba evrim teorisi hakkında teferruatlı bir okuma yapmamış olabilir misin?

    hayır ben asıl şunu merak ediyorum. bu dangalaklar müfredattan kaldırdı ya evrimi. ya da ismini değiştirdi şimdilik, her neyse işte. peki dünyanın 4.5 milyar yaşında olması, prekambriyen, kambriyen, permiyen, jura gibi dönemler, dinozorlar, canlılar arasındaki dna benzerlikleri, mutasyon, neandertal, erectus, habilis kemikleri gibi buluntuları nasıl izah edecekler?

    19.yy’da yüce allah ile kulları arasındaki ilişkiye nifak tohumu ekmek isteyen, başlarında darwin denen mendeburun olduğu bir grup illuminatici sözde bilim adamının ortaya attığı safsatalar bütünü olarak mı anlatacaklar?

    durumumuz örnekle şu. bir orman, ortada bir ceset, başında da iki dedektif. biri cesedin bulunduğu noktaya, üstünden çıkan kimlik kartına, tırnaklardaki kalıntılara, bileklerdeki şerit halindeki izlere ve vücutta ölüme sebebiyet veren bıçak yaralarına bakıyor. cui bono ve cui plagalis diye soruyor zihninde. katili bulmak için gördüğü bütün bu ipuçlarına birleştirip kendi kafasında bir hipotez yaratıyor.

    öbür dedektif ise oflayarak sigarasını tüttürüyor “amma düşündün emmoğlu, öcüler öldürmüş işte adamı. zaten dediydiler bu orman cinli periliymiş, hadi sittir et gidelim, bize de musallat olmasınlar” diyor. ikisi ayrı ayrı rapor yazıyor. biri cinayetin nasıl ve hangi koşullarda saat kaç gibi işlendiğini katili belirtmeden bildiren bir rapor kaleme alıyor. öbürü ise raporuna ayetel kürsi ile başlıyor ve cinayeti ormandaki cinlere bağlıyor. üzerine pek düşünmemek gerek diyerek sonlandırıyor. normal olan nedir? normalini bilmiyorum ama türkiye de cinayeti öcülere bağlayan adamın raporu kabul görüyor.

    bir gün lan… bir gün… sadece bir gün bu ülke beni utandırmasın. sadece bir gün bu ülkeyle gurur duyabileceğim bir şey olsun. ama olmuyor. bu ülkenin tek vasfı benden vergi almak ve beni utandırmak. başka bir vasfı yok.
  • universitelerin biyoloji bolumlerinin tamamen bos bolumler olmasina sebep olacak eylemler butunudur.

    dogal secilim olmadan biyolojinin bir anlami yoktur.
  • evrimle bağlantılı seçilim, mutasyon ve adaptasyon ortaöğretim ve fen lisesi müfredatlarında görünmeye devam ettiği doğrudur.

    ancak bunlar müfredattaki son konular olduğundan, üniversite sınavı öncesi son derslere denk gelmektedir. hepimiz biliyoruz ki, dönem sonuna kalan konuların yetiştirilememesi, veya en azından üstünkörü işlenmesi durumu çok yaygındır. dolayısıyla öğrenciler bu konulardan sorumlu bile tutulmayabilirler. öğrenci psikolojimi hatırladığım kadarıyla, bir temel ilke devreye girer: sorumlu tutulmadığın konuya çalışmazsın.

    yani büyük ihtimalle müfredatta bu konuların bulunması, fiilen, yalnızca göstermeliktir.
  • bu hususta yapilan bir yoruma dair onceden de soylenmisti yine biz de soyleyelim bazi kisilerin kafasina oturmuyor olabilir, tekrarlayarak ogrenirler bir gun. "bilime inanilmaz, bilim bilinir."

    "aspirin'e inanmiyorum." cumlesi ne kadar anlamsizsa, "evrime inanmiyorum" da o kadar anlamsizdir.
hesabın var mı? giriş yap