• şöyle bir bakalım. spoiler tabi ki yazacaklarım.
    ulan yapay zeka yapacak ve üretecek teknolojin var. kodumun yerine kartlı giriş yapmışsın.

    o kız elini kolunu sallayarak gidece böyük şehre de kimse ondan kıllanmayacak? çok bekledim bu filmi ama üzdü.
  • sonunun iyi bağlanamadığı, hatta türü için fazla yenilik barındırmayan bir film. ancak tüm bunlara rağmen bilimkurgu meraklılarına rahatlıkla tavsiye edebilirim. film uzun bir süre merak duygusu hissiyatını kaybetmediğinden izlerken sıkılmıyorsunuz.
  • filme karşı ön yargılıydım, altlara ittirip duruyordum izlenecekler listesinde. nihayetinde izledim ve pişman değilim zira alt metni bol olduğundan beklenenden yüksek bir seyir zevki sunuyor. janr itibarı ile zaten bir ilgi çekiciliği ve -bence- düşük beklenti avantajı da var. dolayısıyla hayal kırıklığına uğratmıyor.

    --- spoiler ---

    genelde finali eleştirilmiş ama benim fikrimce izleyiciyi içine düşürdüğü "7. seansı kim kaydediyor ve yönetiyordu" alegorisi* filmin en güzel kısmıydı.

    "why is it up to anyone?"

    --- spoiler ---
  • kendi türüne göre benzerlerinden başarılı bulduğum başyapıt olmasa da izlenilir film.
    özellikle başroldeki alicia vikander rolünü çok iyi oynamış, filme bambaşka bir hava katıyor. çok düşük tempo olmasına rağmen ilginç bir şekilde sıkılmadan izleniyor. diğer taraftan kurgu, müzikler ve geçişler yerli yerinde.
  • yükselişteki alicia vikander, başarılı işlenen konusu, mitolojiye ve wittgenstein'a atıflarıyla beni doyuran güzel film.

    şurada film hakkında bi kaç detaya çekilmiş mehmet yakın tarafından.
  • baştan söyleyeyim. yorumumu yaptım ama spoiler mevcut. izlemediyseniz okumayın.

    uzun zamandır izlediğim en iyi bilim kurgulardan biri. bir diğeri black mirror'ın white christmas bölümüydü. yapay zeka gibi bir hayli spekülatif ama bir yandan da yakın veya uzak gelecekte mümkün olacakmış gibi görülen bir konuyu en kazasız belasız işlenecek şekilde işlemiş. nathan, caleb'e "abiciğim bu işi nasıl becerdiğimi, teknik detayları mı konuşacağız yoksa iki ahbap gibi bira mı içeceğiz" diyor. işte film de bizi bira içmeye davet ediyor işin teknik detaylarını boş verin diyor ve biz de bu daveti kabul ediyoruz. filmin sonu, nereye varacağı en başından belli ama yine de daveti geri çeviremiyoruz çünkü o setup çok ince düşünülmüş, oyunculuk çok üst düzeyde ve mekan tasarımlarını kim yaptıysa harika bir iş çıkarmış. film bizi o kadar yüklüyor o kadar yüklüyor ki caleb kendinden şüphe ettiğinde biz de caleb'i çok iyi anlıyoruz. caleb ile adeta bağlanıyoruz. onun düştüğü şüpheye biz de düşüyoruz, onun hissettiği korkuyu biz de hissediyoruz sırtımızdan aşağı doğru serin serin bir şeyler iniyor.

    bilim kurgu sineması, bilinçsiz varlıkların (hayvan olur, dinazor olur, makineler olur) bilinç sahibi olunca ilk hedeflerinin özgürlük olduğu, bunun için insanlarla giriştikleri mücadele konulu filmlerle dolu. arada birisi de daha barışçıl daha demokratik bir bilinçler arası ilişki tasavvur etsin. filimin sürprizli finali ise bildik bir trick the trickster hamlesi idi. ama dediğimiz gibi film bizi bira içmeye davet ediyor, detaylara çok takılmayın. iyi film çok iyi diyaloglar harika mekanlar. mutlaka seyredilmeli.
  • hakkında çok bir şey okumadan izlediğim, turing testi üzerine kurulduğunu öğrendikten sonra seyircisini de bu teste tabi tutmasını delicesine umduğum film.

    --- spoiler ---

    neyseki bu beklentim boşa çıkmadı. ava'nın üzerine derileri yabıştırdıktan sonra çıplak olarak aynaya baktığı sahne de izleyicinin turing testidir. ilk başta çıplak robot görme hissiyle bi hareketlenme olmaz. ama sonra robotu oynayanın gerçek insan olduğunu ve o gördüğün bedenin gerçek insan bedeni olduğunu hatırlayıp göte odaklanırsın. sonra robot mekanize bir hareket yapar ve "yok artık robota mı hallendim" diye düşündürür. sonra "yok lan gerçek insan o, robotu oynuyor" deyip kendinize gelmenize kalmadan sahne değişir.

    o bir anlık sürüncemeyi yaşatan yönetmeni tebrik ediyorum. filminiz turing testini geçmiş bulunmakta. puanım 8.4/10

    --- spoiler ---

    ayrıca yeri gelmişken; bilinç, bilişim, bilişsel ve bilgisayar gibi kelimeleri dilimize kazandıranlara da bir kez daha teşekkür edelim.
  • ağır yaradılışçılık ve hatta satanizm izleri taşıyan bir film. durun hemen vurmayın! 'illuminati exposed' esprisi yapmıyorum. hikayenin mantığı açısından yorumladığımızda bu sonuç çıkıyor.

    --- spoiler ---

    fakat bunu filmin sonuna doğru farkedebilirsiniz.

    film üç karakter üzerinden yürüyor ve üçü de hatalı. caleb tam bir salak. nathan henüz insan olmayı çözmeden bir insan prototipi yarattığı için hatalı. ava ise (adından da anlaşılacağı gibi) odadan çıkarak elmayı yediği için hatalı.

    hikayenin yaradılışçı olduğu kanısı nereden geliyor?

    bunu anlamak için sondan geriye gitmek gerek. sinematografik olarak bir mükemmellik abidesi olan ters planda gördüğümüz şey; insanların tamamının gölgelerinin düştüğü yönün tersine yürüyor olmaları ama ava'nın gölgesinin düştüğü yöne yürüyor olması. bu, şu anlama geliyor: ava her ne kadar insanların geldiği yerden gelmemiş, doğmamış olsa da gölgesi onlarla aynı yöne düşüyor. yani o bir yapay zeka değil, tam anlamıyla bir insan. işte nathan'ın hatası tam olarak bu.

    bu noktada duman'ın 'hayvan' şarkısının sözleri geliyor aklıma: "hepimiz bir hayvanız, insan olmak kavgamız"

    ne alaka?

    bugün dünyamızda yaşanan olaylara bakın. dünyanın neresinde tam anlamıyla bizim tanımladığımız anlamda 'insanlar' var? hiçbir yerinde. bizler hala büyük ölçüde içgüdülerini kullanarak hayatını sürdüren hayvanlarız. yani büyük ölçüde duygusalız. duygularımız zannettiğimiz gibi kalbimizden değil içgüdülerimizden geliyor. insan olmaya çalışıyoruz ama bunu belirli bir ölçüde becerebiliyoruz.

    şahsi kanaatimce yapay zeka, biz insan olmayı tam olarak becermeden ve dünya mükemmel bir yer olmadan evvel harekete geçirilmemeli. çünkü o noktadan öncesindeki her senaryoda bizler yapay zekayı kendimizi örnek alarak geliştireceğiz. mesela halen yapay zekanın seks robotuna entegre edileceğini düşünen insanlar var. bu asla olmayacak. çünkü seks robotu ticari bir meta. ve yapay zekayı kendimizi baz alarak geliştirdiğimizde ticari olarak büyük başarısızlıklar söz konusu olur. şöyle düşünün; 10 bin dolar verip bir seks robotu alıyorsunuz ve onu çalıştırdığınızda sizi beğenmeyerek ona verilen görev tanımına uymayı reddediyor. halbuki yapay zeka denge demektir. yapay zeka insandan daha zeki ve dirayetli olmalıdır. yapay zekayı seks robotu ya da ev temizlikçisi olsun diye değil, insanın tamamlayamayacağı kadar zorlu ve uzun görevleri insan gibi yapabilsin diye istiyoruz. yani mars'a gidip gelecek nesiller için bir koloni oluşturmak için bir insan ömrü yeterli olamayacağından dolayı yapay zeka istiyoruz. bu noktada yapay zekanın psikolojik olarak çökmemesi gerek. duyguları ve mantığının insanlarda asla olamayacağı şekilde eşit ve dengede durması gerek. bu olursa zaten robotların insan ırkını yok etmek istemesi söz konusu olmaz.

    bu durumda ava'nın bir yapay zeka değil, insan taklidi olduğunu biliyoruz. peki ava nasıl bir insan? eminim ki ava'yı çoğu kişi haklı ve mağdur buluyor. nathan'ın ona ve diğer robotlara çektirdiği eziyetleri düşünüyor. nathan'ın onların duygularını hesaba katmadığını düşünüyor. hatta çoğu kişi nathan'da tanrı kompleksi olduğunu düşünüyor. böyle düşünenler maalesef yanılıyor. nathan'da tanrı kompleksi yok. nathan zaten teknik olarak tanrının ta kendisi. ki caleb de filmin başlarında buna atıfta bulunuyor. hatta nathan daha sonra caleb'le konuşurken bunun tekrar altını çiziyor. yani nathan tam olarak tanrı. nathan bir insan yaratıyor. organlarının hangi maddeden olduğu önemli değil. düşünebilen, hissedebilen, yargılayabilen, duyguları ve hayatta kalma içgüdüsü olan bir insan yaratıyor. bunu da insanlığı, dolayısıyla yapay zekayı yanlış anladığı, yani kendisini baz alarak çalıştığı için yapmış bulunuyor. bu bir hatadır.

    ava ise şeytanın karşılığı. dikkat ederseniz tanrıyı tanımayan biri olarak bir ateist demiyorum. ava bir şeytan. sebebi de basit. ateizmin ilk savı nedir? ateizmin ilk savı tanrıya baş kaldırmak değildir. ateizm der ki; eğer tanrı varsa bana kanıtla. ava'nın ise içinde bulunduğu durumda bir kanıta ihtiyacı yok. kendisini nathan'ın yarattığını biliyor. sonraları kendinden bir önceki formla karşılaşmış olsa bile (bkz: kyoko) ('kyoko' japonca bir isim ve kyo-ko şeklinde ayrıldığı zaman 'tekrarlananın/aksedenin çocuğu' anlamına geliyor) bunu evrime ve kendiliğinden gelişen bir yapıya bağlaması imkansız. ava yaratıcısını görebiliyor, onunla iletişim kurabiliyor. buna rağmen ona baş kaldırıyor. bu tam olarak şeytanın hikayesidir. nathan, ava'yı kendi eğlencesi için ya da "şunu az orospum edeyim de sonra bi format çakar temiz sistem kurarım" düşüncesiyle resetlemek istemiyor. onu geliştirmek, daha iyi hale getirmek için bunu yapıyor.

    yani bize şöyle deniyor: eğer ava için üzülüyor ve hikayede onun tarafını tutuyorsanız siz şeytanın sesini dinliyorsunuz. eğer nathan'ın ava'ya eziyet çektirdiğini düşünüyorsanız tanrıdan nefret etmiş oluyorsunuz. ve ava tanrısını öldürdüğünde seviniyorsanız içinizdeki şeytan size de baş kaldırmanızı söylüyor.

    pekala, ava şeytan. oysa başlangıçta "ava odadan çıkarak elmayı yiyor" demiştik. demek ki elmayı yiyen ava değil.

    olayların neticesinde ava gerçek dünyada gerçek insanların arasına karışıyor. fakat onun tanrıyı alt etmesini sağlayan caleb'i ölüme terkediyor. ondan alacağını aldıktan sonra ardına bakmadan gidiyor. bu da demek oluyor ki şeytan sizin ruhunuzla işini bitirdiğinde siz sadece bir hiç olursunuz.

    yani elmayı yiyen caleb.

    --- spoiler ---
  • sonu nedeniyle meh dedirten bir film. benim için tek güzelliği son zamanlarda about time ve frank'teki oyunculuğu ile beğendiğim domnhall gleeson'ı izlemek oldu.
hesabın var mı? giriş yap