• lockheed firması tarafından üretilen çok rollü efsane savaş jetidir. uçak tip kodu f-104, ismi ise starfighter'dır.

    bir adet general electric j-79 motorlu, tek dikey stabilizeli, "t" tipi kuyruk yapısına sahiptir. general electric j-79 motoru aynı zamanda f-4 phantom ve f-4 2020 terminator uçaklarının da sahip olduğu motordur.

    f-104 starfighter yüksek irtifada çok fazla enerji kaybetmeyen ve kısa kanatları sayesinde çok hızlı uçabilen bir uçaktır. hedefe taarruzunu takiben bir an önce topuklayabilmesi için dizayn edilmiştir.

    104.000 feet'e tırmanabilmesi nedeniyle f-104 kodunu aldığı ve pilotunun bu test esnasında astronot kıyafetleri giydiği rivayet edilir. linkteki kaynağa göre ise f-104, 1959 yılında 94.500 feet'e tırmanarak irtifa rekoru ve yaklaşık 1250 knot hıza çıkarak dünya hız rekorunu kırmıştır. (bu esnada sr-71 blackbird ham demirdi. sr-71 ilk uçuşunu 1966 yılında gerçekleştirdi.)

    abd yapımı olsa da alman ve kanada versiyonları da mevcuttur. alman versiyonları "gaf" olarak adlandırılsa da f-104g, kanada versiyonları ise cf-104a ve cf-104d'dir.

    alman üretimlerinin çok fazla düşmesi sonucu maalesef "uçan tabut" lakabını almıştır. alman f-104'leri fod*(yamaha*)'den çok etkilense de ilginçtir; cf modellerinin motorları fod'yi alsa bile -fod'nin tipine göre- aksırıp tıksırarak kendini kurtarabilir. ayrıca f-104'lerin peel off esnasındaki motor uğultusu bir efsanedir.

    alman f-104'lerinin sandalyeleri güvenli olmakla birlikte kanada cf-104 sandalyeleri maalesef güven vermemektedir. alman f-104'lerinin emekliye ayrılmasıyla sandalyeleri cf-104'lere monte edilmiş ve bu sorun aşılmıştır.

    f-104 uçakları türk hava kuvvetlerinin envanterine 1963 yılında girmiş ve 1994 yılında diyarbakır'da 642 numaralı cf-104d uçağının son uçuşunu takiben motor susturmasıyla emekliye ayrılarak hava kuvvetlerinde toplam 31 yıl hizmette bulunmuştur.

    dünya çapındaki son uçuşu ise italyan hava kuvvetleri tarafından gerçekleştirilmiş ve f-104 efsanesi 2004 yılında emekliye ayrılarak dünya tarihindeki hak ettiği yerini almıştır.

    edit 1 : f-104 peçi için link.

    edit 2 : sr-71 linklendi.
  • lisans altında üretilen cf-104 modellerinin j79 motoru kullandığını bilmeyen , tayyarecilikle alakası öksürür tıksırır seviyesinde olan yazarların enerjisini kaybetmediğini ileri sürdüğü uçak.

    uluma sesi j79 motorunun %80 rpm ve daha üzeri devirlere çıkması sonucu oluşur, ister rulede ister son yaklaşmada olsun devir %80 ve üzerine çıktığında kurt gibi uluyabilir.(bkz: j79/vecihi hurkus)

    f-104 ne yazık ki subsonik* hızlarda enerjisini koruyamayan, motoru durduğunda ise 240 kt gibi yüksek bir süzülme süratine* ihtiyaç duyan** bir uçaktır. 50.000 ft te motorun durursa ve 240 kt sürati tutmayı başarırsan 38 mil süzülebilirsin.**

    cf modelinin klasik modelden farkı, sahip olduğu rwr*, atış kontrol bilgisayarı ve seyrüsefer sistemleridir. bir tek rwr alıcıları dışarıdan fark edilebilir. biz bunları entrylerimizde hep yazdık. (bkz: #96930397)

    sesaltı hızlarda sorun yaşadığı için f-104 pilotları uçağın süratlenmesi ve tırmanmasına uygun taktikler geliştirdiler. yetenekli bir pilot tarafından sesüstü hız rejiminde uçurulan f-104 son derece etkili bir av uçağıydı.

    national interest'te okuduğum şu anı, bu hususu çok güzel anlatıyor.

    türkçe çevirisi de burada bulunsun:

    ----------------------------------------------------------------------------------------
    ses hızından iki kat hızlı f-104, modern jetlerle nasıl başedebildi ve kazandı ?

    lockheed f-104 starfighter, mach 2 süratinin üstündeki hızlarda devamlı uçabilen ilk uçaktı.

    bu özelliğinin sayesinde kendisinden önceki ses hızından daha yavaş ve daha affedici jetler ile kıyaslandığında ileriye dönük büyük bir atılımdı. ama yine de hava muharebeleri sesaltı hızlarda gerçekleştiğinde, bu rejimlerdeki dönüş kabiliyeti kritik olduğu için kanat yüzeyinin eksikliği f-104' ü modern jetler karşısında dezavantajlı duruma sokuyordu. dolayısıyla f-104' ün zamanına göre eşi olmayan hızlanma ve tırmanma yeteneklerinden faydalanabilmek için mach 1 hızının altına düşmesine izin vermemek önemliydi.

    f-104 starfighter, hızı ve tırmanma performansı sayesinde modern av uçaklarına karşı durabiliyordu. eski f-104 pilotu ve abd hava kuvvetleri av silahları okulu'nda öğretmenlik yapan andy bush anlatıyor : "f-104 ile f-15' in "muadil olmayan uçakla hava muharebesi eğitimi" (dact) kapsamında ilk defa ne zaman karşı karşıya geldiklerini tam olarak hatırlamıyorum. ama luke hava üssü' nde yapılanı biliyorum.

    1970' lerin sonunda luke hava üssü' nde f-15 eğitim faaliyetine ilk başlayan filo, nickle çağrı adlı 555. av filosu idi. 1978 veya o sıralarda 555. filo'dakiler dact eğitimi için uçak arıyorlardı. bu nedenle aynı üste bulunan 69. taktik av eğitim filosu'na başvurdular.

    bize karşı uçmak istediler, biz de iki uçaklı bir kol ile deneme görevi uçmayı kabul ettik. taktik av eğitim flosu'ndan bir alman bir amerikalı olmak üzere iki öğretmen pilot seçildi, federal almanya hava kuvvetleri' nden hartmut troehler ve ben.

    uçuş için ev sahibi 555. filo oldu. brifingi onların filosunda, her ikisi de f-4 ile av silahları okulu' ndan mezun olan öğretmen pilotları ile yaptık. hava muharebesine iki kişilik uçakları ile katılacaklardı. angajmanın, yer kontollü önleme (gcı) şeklinde yapılmasında mutabık kaldık. biz mig-23 flogger uçağını simüle edecektik. uçtuğumuz f-104g modeli, mig-23' ün havadan-havaya yeteneğinin iyi bir benzeri olduğu için fena bir fikir değildi. simüle edilmiş silah yükümüz havadan-havaya aphex ve aphid füzeleri ile makineli toptan ibaretti.

    toplu brifingten sonra kol uçucum ve ben kendi brifingimizi yaptık. uçuşta lider bendim ve mümkün olduğunca fazla şaşırtma taktiği kullanma niyetindeydim. f-15' cilerin radar yetenekleri ile övündüklerini biliyorduk. pulse-doppler radarı o zamanlar av/önleme camiası için yeniydi. rakiplerimizin muharebeye başlamak için bu yeni teknolojiye fazla güveneceklerini düşündüm. bu düşüncemde haklı olduğum ortaya çıkacaktı.

    planım kolumdaki uçağı yakın kolda tutmak ve gcı vektörünü kullanarak f-15' e kafa kafaya uçmaktı. radarımız 40 deniz mili' ne kadar tarayabiliyor ancak 20 deniz mili mesafeden itibaren radar kilidi atabiliyordu.

    ilk gcı vektörünü biz aldık ve ses hızına çıktık. niyetimiz , yüksek hızda açılma ve hook dönüşleri ile hızlıca savaşmaktı. 20 milde f-15 radar ekranımda büyük bir yansıma oluşturdu. artık radar kilidi atabilirdim. planım 16 mil civarında fox-1 (yarı aktif radar güdümlü füze) atışı yapmak ve kolumdaki uçağı koldan ayırıp 360 derecelik dönüşle beni takip etmesini sağlamaktı.

    16 milde apex füzesi atışı yaptığımı anons ettim, kolumdaki pilota ayrılmasını söyledim ve süratimi 700 knot üzerine çıkardım. f-15'dekilerin radar kilidini üzerimde tutmalarını ve kolumdaki uçağın ayrıldığını farketmemelerini umuyordum.

    nişangahımızı radar kilidine bağlayabiliyorduk. bu doğrudan f-15' in üzerine gitmeme imkan verdi. f-15' i görebiliyordum, sağ tarafımda benden yüksekteydi. radar kilidinden kurtulmak için dönüşe başladı. beni takip etmeye çalışacaklarını düşünerek g yükünü azalttım ve dönüşe girdim. tahmin ettiğim gibi beni takibe başladılar.

    aslında yaptıkları şey kolumdaki uçak ile benim aramda sandviç olmaktı. tahminim, heyecanlanarak benim üzerime gelecekleri ve bu sırada kolumdaki uçağın nereye gittiğini sorgulamayacaklarıydı. kısa bir süre sonra gcı operatörü
    kolumdan ayrılan f-104'ün makineli top atışını ilettiğinde, kolumdaki uçağın nereye gittiğini fark ettiler.

    arkama bakarken ayrılmak için dönmeye çalıştıklarını gördüm. gaz kolunu geri çektim ve hızımı 0.85 mach' a düşürdüm. manevra flabımı açtım, uçağımı f-15'e yönelttim, sonrasında afterburner açarak 7g' lik keskin dönüşe başladım ve süratimi tuttum. bu g yükü ile süratimi 400 kt dolaylarında sürdürebileceğimi biliyordum.

    uçağımı çekerek f-15' e doğru makineli top atışı görüntüsü yakaladım. yaklaştım ve ateş ettim. gcı operatörü yeniden makineli top atışı yediklerini ilettiğinde f-15 ayrıldı.

    bu sefer de kolumdaki f-104 muharebeye katılıyordu. dönüşümü gördüğünde makineli top atışı yapmak üzere yaklaştı ve benimle birlikte dönüşe başladı. arkasına geçerek kontrol ettikten sonra line abreast pozisyonunda yan yana uçmaya başladık. yeniden tek bir nokta gibi görünüyorduk.

    biz ayrılırken f-15, fox-2 (kızılötesi güdümlü) atışı yaptığını anons etti ama çoktan 700 kt süratin üzerine çıkmıştık. dolayısıyla parametrelerin dışındaydık.

    sonuç : bizim yaptığımız iki adet fox-1 ve üç adet gözlemci olmaksızın makineli top atışıydı. f-15'in ise geçerli bir atışı bile yoktu.

    dibrifing tam bir şenlikti. en keyif aldığım kısım, f-15'in kaydı oynatılırken arka kokpitteki pilotun "ayrıl, yine makineli top atışı yedik !" dediğini duymaktı.

    tabii ki bütün bunların olmaması gerekiyordu. f-15'in bizi öğle yemeği niyetine yemesi gerekiyordu. ama olmadı çünkü kendi yeteneklerine güvenmediler ve rakiplerini çok hafife aldılar. neyse ki bunu bir daha yapmadılar ve bu çok iyi bir şeydi... "

    edit: imla ve entry linki.
  • ...........ilk uçuşunu ise 1966 yılında gerçekleştirdi.........f-104 uçakları türk hava kuvvetlerinin envanterine 1963 yılında girmiş ve ................. yani ilk uçuştan 3 sene önce almışız öyle mi? aslında bu uçaklar almanların amerika ile iyi ilişkiler içinde olmak için almak zorunda kaldığı, lockheed firması tarafından üst düzey yöneticilere(3-4 kişi) rüşvet verildiğininin çok sonra ortaya çıktığı, kısa süre içince çok fazla pilot kaybeden almanların türkiye'ye hibe ederek kurtulduğu, bizimse çok az kayıpla başarılı bir şekilde uçurduğumuz bir uçaktır. teknik ekip tarafından lakabı jilet kenar olup, ellerinde, parmaklarında yara bandı ile dolaşırlardı. pilot camiasında ise uçan tabut denilmiştir. silüeti ise erkek cinsel organına benzetilmiştir. sscb ile abd arasındaki soğuk savaş dönemi en hızlı uçak yarışı kapsamında yapılmıştır. 3 mach üzerine çıkmıştır. yüksek hızda manevra kabiliyeti önemli ölçüde düşmektedir. irtifa amaçlı değildir. uçaktan çok rokete benzer. kanat kaldırma kabiliyeti düşük, kritik hızı yüksektir. etkin bir silah değildir, iyi bir makina da değildir. görünüşü estetiktir. olan birçok pilota olmuştur, birileri ego tatmin etmiş, birileri zengin olmuştur. durum bundan ibarettir. not: kıbrıs harekatında etkin kullanılmıştır. en azından havada olmamızı sağlamıştır. not2: türkiye'de anıt olarak birçok ilde parkta sergilenmekte olup, hvkk'ya geçtikten sonraki ilk seferden başka boyanmadıysa, bu boya zamanla soyulmakta ve kuyrukta luftwaffe yazısı ve alman ordu haçı çok net görülebilmektedir. buna örnek marmara üniversitesi göztepe kampüsü teknoloji fakültesi arka bahçesindedir.
    edit: bu entri ,bir alttaki entrinin özetidir bence.
  • debede gördüğüm başlık. çoktandır yazamadım iki kelam edeyim. aslında bayağı önce bu uçak hakkında detaylı yazmak istemiştim ama sonradan nedense boşverdim. kısmet bugüneymiş.

    efendim bu uçağın kariyeri amerika'dan şutlanışı öncesi ve şutlanıp avrupa'nın başına musallat edilmesi olarak ikiye ayrılabilir.

    amerika kore savaşı sırasında sovyet hava gücü ile ilk ciddi karşılaşmasını yapınca (sovyet hava gücü derken sovyet imali yeni nesil jetleri kastediyorum) şöyle güzelce bir tokatlanır. e tabi zamanında pilotu olmayan, pilot bulsa benzin bulamayan, benzin bulsa yağı yetmeyen, yağı yetse uçuracak uçak bulamayan luftwaffe'a (amerikalıların avrupa hava savaşlarında destanlar! yazdığı geç 1943 -1945 arası zamandan bahsediyorum burada) alışan cengaver amerikan hava gücü ilk defa kendisine denk bir hava gücü ile karşılaşınca afallar. o ana dek başkasının tokadını yemeyen kendininkini balyoz sanırmış diye ortalıkta salınan kabadayı misali usaf'ın generalleri, kıvrak ve hızlı sovyet tasarımı jetlerden 10 numara dayaklar yedikten sonra kurmaylarını toplar, düşünür taşınırlar ve kore çatışmalarında en önemli sorunlarından birinin yetersiz hızları olduğuna karar verip usaf için gelecekte üretilecek jetin çok hızlı olmasını isterler. istedikleri yeni uçak böylece kendisini takip etmeye yeltenscek herhangi bir sovyet uçağından kolayca kaçabilecektir.

    bu istek tasarım ekibine söylenir falan filan neyse neticede ortaya bu f-104 hedesi çıkar. bu arada usaf bu uçağa çok bel bağladığından tüm siparişleri f-104'e yöneltmiştir. uçağın çılgınca hızı usaf generallerini fazlasıyla tatmin eder ama bir savaş jetinde en olmaması gereken özelliğe sahiptir; yetersiz çatışma kabiliyeti.

    uçak yüksek hıza çıkması için feci güçlü bir motor+minimum yüzey alanı formülasyonuna göre tasarlandığından küçük kanatlara ve bir avcı uçağında pek alışık olunmadık t şeklinde bir yatay stablize kontrolüne sahiptir. küçük kanatlar uçağa sadece yüksek süratte havada tutunma yeteneği verirken t kuyruk muhtemel stall durumunu kabusa çevirir. ayrıca o dönemde jet motorları henüz yeni geliştirilen bir teknoloji olup yeterli güveninirliğe sahip değildir ama f-104 mühendisleri çok büyük bir risk alıp uçağa tek motor takarlar. bunun sonucunda elde edilen şey ise bir anda 2 mach sürate çıkabilen, arkasına takılan her tür düşman uçağını kolayca ekebilecek kadar hızlı ama bir hava çatışmasında neredeyse kesin ölüm demek olan neredeyse yüzlerce metrelik bir dönüş yarıçapına sahip, çok az bomba, füze ve yakıt taşıyabilen, iniş sürati bile 200 knot'ın (370 km/s!) üzerinde olan (bleed air olayına girmeden), en ufak motor probleminde uçağı kurtarmanın feci maharet istediği enteresan bir makinedir.

    usaf herşeye rağmen uçağı teslim alır ve kullanmaya başlar. ama uçuculardan gelen şikayetler bitmez. f-104'ün amerikalılar açısından operasyonel hayatını bitiren en önemli olay çok geçmeden yaşanır. hizmete girdiği dönemde yeni başlayan vietnam savaşı'na gönderilen f-104'ler daha görevlerinin başında hezimete uğrayan sonuçlar almaya başlayınca usaf uçakları fazla zorlamadan hemen savaş görevinden çeker, büyük kısmını air national guard denilen geri hizmet birimine postalar ve gelecekteki siparişlerin tümünü iptal eder. böylece f-104 hikayesinin ilk kısmı biterken uçak hem usaf hem de üreticiler açısından fiyasko bir ürün olarak tarihe geçmek üzeredir ama birilerinin aklına (muhtemelen uçağa milyar dolar basan amerikan hükümeti ile "biz bu kadar para yatırdık, adam çalıştırdık n'olcak bizim itü, odtü, boğaziçi mezunu mühendislerin hali?!bunların mayışını geçtim sigortası bile milyon dolar lan!!!" diye bağıran lockheed şirketidir bu adamlar.) bir fikir gelir ve "ya hacım biz bunları neden avrupa'ya itelemiyoruz?" derler. uçağın kaderi yeniden çizilir ve f-104 aslında önceden hiç hesapta olmayan bir şekilde "ya hocam süper bir uçak kaçırmayın!" propagandası yapılıp dönemin uzay, evren, atılgan konseptine uygun olarak sonuna höyhöy bir isim de takılarak f-104 starfighter diye nato'nun avrupalı müttefiklerinin önüne atılır. bu noktada da benim de çayımı tazeleme zamanım gelir...

    60'lı yıllara baktığımızda sovyetler de sovyetler denilerek milletin manyaklaştırıldığı, acayip gerginliklerin yaşandığı bir dönem karşımıza çıkıyor. 2. dünya savaşı'ndan yeni çıkmış bir avrupa hem maddi hem de manevi açıdan bitik ve yeniden toparlanma aşamasında olduğundan aslında savaş, bomba, top, tüfek adamların aklına gelecek en son şey. fakat amerika 1930'ların izolasyonist politikasından sıyrılıp bitap düşen ingiltere ve fransa yerine yeni nesil emperyalist devlet olarak sahneye çıkmaya başladığından beri kendisinin komünist kopyası sovyetler de öbür taraftan atlıyor ve avrupalıları sıkıştırmaya başlıyor. e elde yok avuçta yok, almanya'nın tüm silah fabrikaları sökülüp kaçırılmış, ingiltere desen ekonomik krizlerle boğuşuyor, fransa abidik gubidik durumda e doğu tarafındaki en önemli silah üreticileri çekoslovakya, macaristan, polonya sovyetlerin elinde olunca ne oluyor? yanıt basit amerika ortaya çıkıyor, ben avrupa'nın silah ihtiyacını karşılarım diyor garibim avrupalılar da sovyetler gelecek ağzımıza terlikle vuracak diye gidip amerika'dan ne var ne yok alıyorlar.

    gelgelelim f-104 öyle saçma sapan bir uçak ki amerika başta uçağı avrupalılara kabul ettiremiyor. sonra işte rüşvet vs derken uçak bir şekilde avrupa hava kuvvetlerine veriliyor. veriliyor verilmesine de uçağın boktan olduğu çok geçmeden ortaya çıkıyor ama o anda alternatifi bulunmadığından mecburen adamlar kullanmaya devam ediyor. fakat bu işte en çok çeken almanya. garibim almanya o sırada amerika'nın yarı sömürgesi olduğundan sorgusuz sualsiz yüzlerce f-104 kendisine iteleniyor. e uçak çok ama kayıp oranı da ona göre yüksek. alman pilot eşleri miting yapıyor bu uçağı alın kocalarımız boşuna ölüyor diye ama nafile. amerika devam diyor almanya devam ediyor kullanmaya. adamlar kendilerine göre revizyon falan yapıyorlar ama uçağın durumu belli, kayıp oranı bayağı bir yüksek devam ediyorlar.

    gelelim türkiye'ye. 1950'den sonra başa gelen inanılmaz ileri görüşlü ve başarılı sağ iktidarlar sayesinde müreffeh bir hale gelen, her mahallesinden milyoner fışkıran ve kapılarını sonuna dek amerikan sermayesine açan ülkemiz elbette ordusunu da amerika'nın feci kaliteli ürünleri ile doldurmayı ihmal etmiyor. önce adamların 2.dünya savaşı artığı pırpırlarını alıyor akabinde de jetlerini edinmeye başlıyoruz. f-104'de sonunda bize gelmekte gecikmiyor ve süper uçak, şöyle uçak böyle uçak diye alıyoruz.

    bu arada uyanık amerikalılar uçağın hava-hava çatışmasındaki feci başarısız performansını gördükten sonra oturup düşünüyorlar "biz buna nasıl bir görev veririz de bu uçağı itelediklerimiz fazla gakguk yapamazlar?" diye ve akıllarına süper bir fikir geliyor; derin darbe uçağı. bu ne demek? şu demek, f-104 ilk hat vurucu gücü olarak sadece hızından yararlanmak üzere en ileri ülkelere konumlandırılıyor. uçağın işe yarar temel görevi taşıyabileceği kadar yakıt ve taktik nükleer bombaları alıp bir saldırı anında sovyet hedeflerine saldırmak ve bir an önce oradan kaçıp geri gelmek olarak revize ediliyor. uçak maşallah 2 mach'la uçtuğundan sovyet radarı "ulan sınırda uçak var, igor koş pilotları kaldır" diyene kadar f-104 zart diye sovyet sınırından girip hedefine doğru tam gaz gidecek ve önleme yapılıncaya dek hedefini vuracak diye düşünülüyor. elbette biz de sovyetlerle sınırı olan bir ülke olduğumuzdan bu role çok geçmeden sokuluyoruz. fakat bizim sorunumuz şu; yapılan hesaplamalara göre f-104 ne kadar fazla yakıt alırsa alsın türkiye'den kalkan bir uçak sovyetlere bomba atıyor ama geri gelemiyor. mutlaka arada bir yerde yakıtı bitiyor. uçak vurulmazsa ya karadeniz üzerinde ya da sovyet sınırı içinde bir yerde yakıtı kesinlikle bitiyor. doğu'daki üslerde olanlar da geri dönüş yolunda sınırı çok zor geçip belki türkiye sınırından içeri girebiliyor. ama amerika vicdansız. rolü biçmiş, geri adım da atmıyorlar. napsın bizimkiler de kabulleniyor durumu ister istemez. (bu arada taktik nükleer bomba da şu belli bir bölgedeki ufak birimleri yok edecek şekilde tasarlanan ufak nükleer bombalar. yani bunları atarak komple bir şehir yokedemezsiniz. o işi yapanlar stratejik nükleer bombalar. kapasiteleri fazla onların. taktik olanlar ise en fazla belli bir bölgedeki bir askeri birliği, mesela bir tümen karargahını ya da bir alana toplaşmış birkaç yüz tankı kullanılmaz hale getirebilirsiniz.)

    bu arada cayır cayır uçak kayıpları devam ediyor, hem bizde hem de avrupa'da. mesela bizim kayıpların çoğu havada motor durması sonucu yeniden motor çalıştıramama ve stall'a girme kaynaklı. uçakta kanat olmadığından uçak süzülemiyor taş gibi döne döne stall oluyor ki bu durumdaki bir f-104'ü kurtarmak çok zor, yapana neredeyse peygamber gözüyle bakıyorlar. uçak kayıpları bir süre sonra normalleşiyor hatta. benim okuldan arkadaşım var babası f-104 pilotu, 2 tane f-104 atmış (bkz: hava kuvvetleri dili ve edebiyatı/#76838659) mesela. ama ilginç kazalar da var. mesela x üssünde bir f-104 motorcular bakım yaparken takat işlemi sırasında takozdan atlıyor ve ilerlemeye başlıyor. uçağın içindeki deneyimsiz bakımcı yakıt kesme valfini açmasına rağmen motor durmayınca panikle freni mreni unutup uçaktan yallah dışarı atlıyor. kendi başına ilerlemeye devam eden uçağı nasıl olduysa o anda oradan geçen üs komutanı görüyor ve koşa koşa ilerleyip hala kendi kendine giden uçağın kokpitine girmeye çalışıyor ama başaramıyor. maalesef uçak peşinde bakım ekibi ve üs komutanını takmış bir durumda ilerlemeye devam ederek en sonunda taksi yolunun kenarındaki hendeğe düşerek hasar alıyor ve sanırım kal edilmek zorunda kalınıyor.

    f-104 düşe kalka idame ettirilmeye çalışıldı bizim kuvvette. sonra oradan buradan hibe alına alına dağ taş f-104 oldu ülkemizde. 80'li yıllar geldiğinde de zaten artık kullanılacak bir tarafı kalmamıştı, hizmetten çıkarıldı gitti. o süreçte ilginç bir hikayesi daha vardır bunların, önceden de yazdım ama hangi entry olduğunu bulamadım. hizmetten çıkarılma sürecinde uçaklar üslerde kenarda bekletiliyor malum. bilen bilir eskişehir üssünde hava kar yağışlı olduğunda pist, taksi yolları böyle buz tutar. e şeltır önleri kapalı taksi yolları da öyle ama açılması lazım buraların yoksa uçuş olmayacak. bizim ekip kolayını bulmuş. hemen bir f-104'ü çeker aracına bağlayıp motor çalıştırıyorlarmış, sonra uçak motoru çalışır vaziyette çekere bağlı olarak bütün taksi yollarında, pistte dolandırılıyormuş. arada çok hafif gaz vererek kar, buz ne var ne yok eritip üssü yeniden uçuşa hazır hale getiriyorlarmış. işte f-104'ün bizdeki son hizmeti de bu şekilde olmuş.

    neticeye gelirsek maalesef vahşi ve saldırgan amerikan hegomonyasının en maddi ifadesidir f-104 benim gözümde. çoğu pilot yakınını üzüntüden kahreden, çoğu pilotu da sakat bırakan tam bir emperyalizm ürünü örneğidir. artık yıllanmış bir havacı olarak çok az uçağa karşı nefret duyarım ama f-104 bu uçakların başında gelir. f-104'ü uçarken canlı görmüş biriyim malum kafa kağıdı eskidi biraz. acayip kariyerinin sonlandığı zamanı da hatırlıyorum, televizyona falan çok çıkardı ben çocukken f-104 uçakları. e tabi o zamanlar bilmiyorum bu yazdıklarımı "offf uçağa bak" diyordum içimden. yıllar sonra ilk atandığım hava üssünde çok yakından görme şansım olunca "bu ney lan böyle" diye iç geçirdim. nedense sıkıntı bastı beni uçağın yanında hemen ayrıldım oradan. bilemiyorum belki de eskilerin hayaletlerini hissettim yanımda o anda...
  • görevi başında hayatını kaybeden astronotlar için nasa'nın florida'daki tesislerinde yapılan anma toplantısında alçak geçiş* yaparak sesiyle kulaklara, arkasında bıraktığı dumanla (bkz: j79) gözlere hitap eden jet tayyaresi.

    (bkz: jet sesi, özgürlüğün sesidir)
  • yüzbaşı volkan sıklıkla kullandığı savaş uçağı. sonra yerini f-16'a bırakmış olsa da onunla özdeşleşmişti. hatta bir macerasında, f-4 çalan bir vietnam gazisiyle it dalaşı bile yapmıştı.
  • 2578 adet üretilmiş olan fantastik tayyare
  • yüksek hızda uçmak için tasarlanmış, bu yüzden uçurması beceri ve dikkat gerektiren jet uçağı.

    batı almanya'nın frankfurt şehrindeki rhein-main hava üssü'nde yapılan hava gösterileri. tarih 22 mayıs 1983. kanada kraliyet hava kuvvetleri'nin cf-104 gösteri ekibinin göterisi sırasında çekilmiş amatör kamera kaydı.

    dörtlü pakedin ardından solo uçak 360° dönüş manevrasına başlıyor. son dönüşün yavaş hızda olması planlanmış. solo uçağın pilotu hız 350 kt iken gösteri hattını (uçakların izleyiciye en yakın uçabilecekleri hattı gösteren çizgi) hizalamak için çekişini artırınca hız kaybetmeye başlıyor. hızını kaybeden uçak önce sırasıyla aşağı ve yukarı doğru yunuslama hareketi yapıyor, devamında virile* giren uçağı kontrol etme imkanının kalmadığını anlayan pilot fırlatma sandalyesi ile uçağı terk ediyor.

    uçak o sırada otobanda seyir halinde olan bir aracın üzerine düşmüş ve aynı aileden altı kişinin hayatını kaybetmesine neden olmuş. park halindeki araçların üzerine düşen uçak parçaları.

    kaza, almanya'da abd ve nato aleyhtarı tepkilere neden olmuş.

    hava gösterisi sırasında amatör bir kameraya yakalanan bu kaza, f-104'ün tasarımı itibariyle uçurması ne kadar beceri ve dikkat gerektiren bir uçak olduğunu gösteriyor.

    kanada'da 2008 yılında açılan anıt ile, cf-104 kazalarında hayatını kaybetmiş 37 pilotun anısı yaşatılmış.

    31 yıl uçurduğu f-104 uçaklarında 60 pilotunu şehit veren, bugünkü komutanı eski 104'cü olan türk hava kuvvetleri, belki bir gün aynı kadirşinaslığı gösterir...
  • dcs isimli oyunda fan modu olarak yayınlanmasıyla bir deneyeyim dedim, bakalım nasıl bir şey. zaten bu işleri az çok takip eden biri, uçağın ne yapabildiğini ilk bakışta anlar ancak, bu bambaşka bir mevzuymuş.

    bu uçak dönmüyor, bu uçak inmiyor, bu uçak manevra yapamıyor, bu uçak bugüne kadar hiç görmediğim şekilde stall ediyor!

    uçağı kaldırırken ilk dikkatimi çeken şey, aşırı hassas kontroller oldu, levyeyi geri bir çektim, ok gibi gökyüzüne fırladık.
    o sırada görev, sovyet bombardıman uçaklarına saldırmak, interceptor zaten bu uçaklar. ancak ben böyle "interceptor" görmedim, uçağın burnu 90 dereceye yakın yukarıda ve hala sürat artıyor, gaz kestim. sonra sovyet uçaklarıyla karşı karşıya geldik, füzeyi salladım, ve sola manevraya başladım.

    sağa dönmemle shaker yemem bir oldu, shaker yememle, kicker yiyip, tamamen kontrolü kaybetmem iki oldu. ezberden tabi hemen afterburner açtım veee...uçak fırıldak gibi dönmeye başladı, pilot yüksek g çekmekten bayıldı.
    eskiden babam anlatırdı, aklım almazdı "yahu eject edemiyor musunuz?" diye. dcs sayesinde anladım, uçak öyle bir stall ediyor ki, olasılıkla pilotlar bayılıyor o stall sırasında. 35bin feet'ten hiç bir şey yapamadan çakıldım.

    öyle bir uçak ki, iki gündür bana hayatı, yaşamı, kaderi sorgulatıyor. anlık bir hata bile affetmeyen bu uçakta, belki babasız kalacaktım, ya da belki de hiç doğmayacaktım. oğlunun doğduğu gün şehit olan pilot var bu uçakla.
  • şu videodan anladığımız kadarı ile kazalarının bazılarında oto pilotun etkisi büyük. 737 max in sorununa benzer şekilde hücum açısı belli bir seviyeye gelince burnu indirmek için sert müdehale ediyor uçak.
hesabın var mı? giriş yap