• zordur, hem de çok zor. hayat tamamen gerçekleri kabullenememek üzerine kuruludur aslında. her güzel şey biter, ilişkiler, iyi hatırlanan, hafızalardan hiç çıkmasın istenenler herşey hayata dair. hatta hayat bile biter. sevdiklerimizin hayatı hatta kendimizinki bile. bazen ailenizden uzaktasınızdır bir başınıza, bazen en yakın arkadaşlarınızdan, bazen sevgilinizden. insanlar da değişir zamanla, tabi siz de değişirsiniz. hep ait olmak istediğiniz varolmak istediğiniz, sokaklarında klasik müzik üstadlarını mesela chopin'i dinlediğiniz o masalsı zamanları özlersiniz. sonra o lanet o pis bataklığınıza geri döner çırpınmaya çalışırsınız. ama hayat adaletsizdir, bırakmıştır sizi o orta doğu denen bataklığa. kendinizi ait hissetmediğiniz toprakların ve kültürlerin mecburi kölesi olursunuz her gün sırf orada doğdunuz diye. anılar gelir aklınıza günlerce haftalarca aylarca ağlamak istersiniz. zordur gerçekleri kabullenememek, o esareti çekmek. ağlamak, bağırmak istersiniz ama gerçekleri değiştiremezsiniz. maalesef ki o güzel günler artık sadece anılardadır. kalbinizde ve aklınızdadır. keşke her şeyi tekrar yaşayabilsem dersiniz. olmaz olamaz malesef ki her güzel şeyin bir sonu vardır ve herşey çoktan bitmiştir.
  • kusurlarından arınamayanların, buna cesareti olamayanların duygusu.

    bazen öyle bir ben yaratıyorsun ki kafanda, o olmadığım bene öyle bir inandırıyorsun ki kendini, gerçekler çıkınca karşına, son kertede elinde koca bir hiç, bir keşke kaldığını görüyorsun. bundan kaçamıyorsun.

    aslinda olan bitenin hepsi, gerçekleri oldugu gibi kabullenemediğimden. kendime sürekli yalan söylüyorum. aslında yalan değil galiba, gerçekleri saklıyorum ve bunu büyük bir ustalıkla yapıyorum. sanırım bir yerlerde ben, tıpki anlattığım gibiyim. sadece bunu benim dışımda bilen biri yok. bazen gerçekle yüzleşmek istiyorum. o zamanlar garip hissediyorum. hazır mıyım buna ? pişman oluyorum hemen sonra. çok uzun sürmüyor bu durum. egoma yenik düşüyorum. tıkanıyor gerçekler. ve her şey bu kadar eksiksiz ve bu kadar kusursuz görünürken, tüm bu gerçeği kanıtlayacak bir gerçek bir gerekçe bulamıyorum.

    bir yoga grubuna katılıp dünyaya mutluluk dağıtmak istiyorum. sanırım bunu yapabilirim.
  • "insan her şeye alışır diyorlar ya, öyle değil aslında. başka çaren olmadığı için katlanıyorsun ama alışmıyorsun."

    bir ses böler geceyi, ahmet ümit
  • gerçeği reddetmek kolay mı? egomuzun değeri nedir? ilkelerimize aykırı bir fikri kabul edebiliyor muyuz yoksa sadece sürekli onaylanmak mı istiyoruz?

    gerçek, yanılsamanın karşıtıdır. hepimizin yanılsamalarımız olduğu gibi doğrularımız da var. birkaç evrensel insan gerçeği var. hepimizin farklı sonuçlar ve gerçeklik kavramı edinmemize yol açan yaşam deneyimleri var. varoluş bu anlamda son derece görecelidir. öyleyse, bir başkasının gerçeğini reddetmek, bir başkasının yaşam deneyiminin sonucunu reddetmek her zaman yaptığımız şey. gerçeği reddetmek o kadar da kolay olmasa da başkasının doğrusunu reddetmek kolaydır.

    ister evrensel ister öznel olsun, gerçeği reddetmek, varlığını iddia etmenin yani ego göstermenin de bir yoludur, varlığımızı oluşturan gerçeği baltalayabilecek olan reddedilir. birine yarattığı varoluşsal gerçeğin doğru olmadığını söylemek, hiç var olmadığını söylemek gibidir. düşünen özne bundan olumsuz etkilenir.
  • (bkz: toksik pozitiflik) bunun yar ve yardimcisidir."bir de soyle dusun istersen"denilerek gercegi saptirma yonlendirmesiyle bu rituel taclandirilir.
  • egoma yeniliyorum.
    her geçen dakika daha da doluyor. kapıyı kapatsam pencereden, pencereyi kapatsam bacadan giriyor o kadar duman. 10 senedir kilitlediğim şey sanki intikam alırcasına içime doluyor.
    asla dirayetin arzularıma üstün olduğunu düşünmedim. da vinci'nin de önerisi gibi ikisini dengede tutmaya çalıştım. ama 'o' her gün daha da güçleniyor. ne zaman önüne yiyecek bir şey atsam daha da acıkıyor, susturamıyorum. 1 ay önce yüksek lisans bitirdim. ama içimdeki açlık o kadar büyük ki 1 saat sevinmedi. düzenli olarak ezmeye devam ediyor beni.
    hatta yaptığım doğruları iyice dağıtıp sanki bana meydan okuyor kendini büyütebilmek için.
    artık evin sahibi kim bilmiyorum. michelangelo'nun tablosu gibiyim. ama ne burada ne de yukarıdayım. kontrol edemiyorum kendimi. belki bir deli belki aptalın tekiyim ama kontrolu bırakmak istemiyorum. çok korkuyorum.
    şu an için yaptığım tek şey, karşı bahaneler üretmek. önüne engeller koymak. çok yalnız hissediyorum sırf ortaya çıkınca insanları kendimden soğutmasın diye dışarı çıkamıyorum. adım adım yeniliyorum.
    ego doluyor içim, bitmek bilmeyen 'ben' cümleleri ağzımdan düşmüyor. nefret ediyorum kendimden.

    hate myself
  • gerçekleri degistiremeyecegini anlamakla son bulur. eğer gerçekleri değiştiremezseniz, olanlara karşı olan bakış açınızı değiştirebilir, direnç gösteren ve tutunan egonuzdan kaynaklı acınızı sakinleştirebilirsiniz.
  • insanın sırtındaki kambur gibidir.
  • bazen gerçek yeterince iyi değildir. mantıksızdır da, anlam bile veremezsin. belki de anlamak istemezsin. pozitif ruh halinde bile olsan, gerçek olan şey bunu bozacak güce sahip olduğu için kabullenemezsin.
  • insan kendinden emin olunca yanlış anlaşılmayı bile umursamıyor. diğerlerinin sizi nasıl gördüğünün de önemi kalmıyor. tüm sorunların kaynağı bu bakımdan biraz da kendimiz olamayışımızdan.
hesabın var mı? giriş yap