• kim ki-duk'un daha önce herhangi bir filmini izlememiştim, kendisini bu filmle birlikte tanıdım. politik diye biraz eleştirilmiş veya yönetmenin diğer filmlerine göre biraz farklı bulunmuş ama açıkcası ben hem imdb puanına, hem de genel bilinirliğine göre filmi baya bir underrated buldum. kendisine ekşi şeylerde gördüğüm bir kuzey kore yazısında öneri olarak denk gelmiştim ve iyi ki izlemişim diyebilirim.

    filmin sanırım en çok tarafsız yaklaşımını sevdim. propaganda kaygısı yok, açıkcası iki tarafı/sistemi de olabildiğince yalın olarak eleştiriyor. ne uzun ne kısa, tam olması gerektiği kadar. sonu ise tahmin edilebilir olmasına rağmen vuruculuğundan ödün vermiyor. yönetmenin kesin olarak diğer filmlerini de izleyeceğim ama gerek anlattığı konu itibariyle gerekse işlenişindeki tarafsız duruşundan ötürü puanım 10/10.
  • 114 dakikalık, 2016 yapımı film.

    8 / 10.

    kim ki-duk yönetimindeki yapım -şimdilik- az bilinen fakat görülmesi gereken, etkileyici, modern bir siyasi drama. hem oyunculuklar, hem de mesaja boğulmamış genel senaryosu güzel. gündemden düşmeyen "kore" kaosu yine ısınmaya başlamışken tavsiye olunur.

    her eve imdb
  • kuzey ve güney kore arasında kalan garip bir balıkçının acıklı öyküsü.
    iki farklı yönetim sistemi ve bunlarla başa çıkamayan balıkçı, ana hikaye akışında çok derin mesajlar veriyor.
    paranın satın alamadığı şeyleri, iyiliği, aileyi, devletlerin pratik hayatta karşılığı olamayan uygulamalarını, filler tepişirken çimenlerin ezildiğini... anlayana anlatıyor kim ki-duk
  • yıllarca ülkem için balık tuttum, şimdi aynı ağda ben varım, aga takılan balık kurtulamaz, bende kendi ağıma dolandım diyerek finali erken vermiş usta,
    ışık arttıkça karanlık büyür ne akıllı söz gerçekten de öyle
  • anlamadım ki kim ki-duk filmi diye bize ne kakaladılar. bildiğin standart dram işte bu. fena değil, eli yuzu de duzgun sayılır da arkadaş normal dram izleyecek olsam, hem de diyaloglu, neden kim ki-duk izleyeyim ki.*
  • kuzey kore adeta distopik bir ülke. filmlerde izlediğimiz karanlık düşüncelerin vücut bulmuş hali. tam anlamıyla totaliter bir rejim. bizim içinde bulunduğumuz otoriter rejimin bir level üstü. bu noktayı basit bir şekilde açıklamak gerekiyor.

    misal günümüzde türkiye'sinde (10.10.2017) muhalif bir duruş sergilemek riskli, muhalif olmanın sınırları var. bir adım ötesine geçemezsin. senden muhalifsen bile susman beklenir, en kötü bahsettiğim sınırlar içerisinde takılman gerekir. örnek vermek yersiz. hepiniz çaktınız köfteyi. tipik bir otoriter rejim içerisindeyiz. tıpkı diğer orta asya türki devletler veyahut filipinler ,rusya vb. gibi.

    bizim bir level üstümüz olan totaliter rejimlerde muhalefetten söz edilemez, susmaktan dahi söz edilemez. onaylama zorunluluğu vardır ve bunun yüksek sesle ve coşkuyla yapılması beklenir. filmde adamın geri dönüşte kayıkta kalkıp cıbıldak bir şekilde höykürmesi bu nedenle oldukça doğaldır. yani totaliteryanizm konuşma yasağı değil konuşma zorunluluğudur. bununla da bitmez; işid'in rakka'da tepeden tırnağa örtünmüş kadının kocasına verdiği nasihatte olduğu gibi ne giyeceğine, kuzey korede olduğu gibi saçını nasıl tarayacağına(15 çeşit var), hangi tür müzik dinlemen gerektiğine (kemalist arkadaşlara gelsin )karışır. kısaca her şey devletlülerin, oligarkların, partinin emrindedir.

    --- spoiler ---

    gelelim filme; ilk dikkatimi çeken güney kore'li görevlilerin kuzey kore'li sığınmacılara vatandaşlık vermek için gösterdiği ulvi çaba. kısa bir araştırma sonrası konunun doğru olduğunu, kuzey kore'ye geri dönmenin yasak olduğunu öğrendim.

    peki dil ısırarak intihar?dilde bir sürü damar var . kan kaybından ölmek mümkün, fakat ajanın bu kadar hızlı bir şekilde ölmesi (30 sn) bana mantıksız geldi. aynı taktiği yakuza üyelerinin yaptığına yönelik haberler mevcut.

    koruma polisinin yufka yürekliliği.bir ajanın bu kadar yufka yürekli olup emirlere itaat etmeme lüksü olduğunu düşünmüyorum. sayın yönetmenim olmamış,olmamış.
    --- spoiler ---
  • 7. uluslararası boğaziçi film festivali ile tekrar gösterime giren 2016 yapımı kim ki-duk filmi.

    dünya üzerinde halkı, kuzey ve güney olarak bölünmüş tek ülke, kore. iki devletteki farklı kapitalist ve komünist rejimlere rağmen aslında birbirlerinden çok da farklı olmadıklarını göze sokan rahatsız edici bir film.

    puanım:8/10

    --- spoiler ---

    geçmişin izleri kolay silinmiyor. iç savaşta birçok kayıplar vermiş iki taraf, önyargılarından kurtulamamış iki taraf, kendi düşüncesini diğerininkinden üstün gören iki taraf... ancak bu filmdeki görünenin ardındaki ne bakmak istenildiği zaman birbirinin aynı olan iki taraf...

    senaryo kurgu olabilir belki ama anlatılanların gerçeğe çok yakın olduğunu düşünüyorum.

    kuzey kore'de yaşayan ve balıkçılık yaparak geçinen nam chul-woo'nun bir gün teknesinin motoru, balıkçı ağı dolandığı için bozulur ve güney kore sularına doğru sürüklenmeye başlar. kuzey kore iskelesindeki askeri inzibat balıkçıya ateş açıp açmama konusunda tereddüt ederken, bizim balıkçı çoktan güney kore sularına girmiştir.

    bu talihsiz kaza, ailesiyle birlikte sessiz sedasız hayatını yaşayan balıkçının ölümü ile sonuçlanacaktır. ancak arada geçen zaman zarfında hem güney kore'de sorgulandığı zamanlar hem de kuzey kore'ye iade edildikten sonra yaşadıkları, insanlık adına ders verici nitelikte çıkarımlar...

    --- spoiler ---
  • güney kore sinemasının medar-ı iftiharı kim ki-duk'un pek fazla bilinmeyen filmlerindendir. zengin bir filmografiye sahip olduğu için genelde atlanıyor. eğer politik sinemaya ilginiz varsa mutlaka izleyin.
  • kuzey kore ve güney kore arasında kalmış zavallı bir balıkçıya yaşatılan acıların çok güzel mesajlarla anlatıldığı, günümüzü anlatan filmler arasında gerçekliğine en çok inanacağım bir filmdir.
    insan bu filmi izleyip nasıl kuzey kore ve güney kore arasından birini makul gösterme çabasında olan bir film diye basitleştirir anlamak güç. esasında filmin anlattığı insanın bilinçsiz olarak dünyaya ülkesinin politik ideolojik gözlük engeliyle bakıyor oluşu gerçeğini ortaya koymaktır. kesinlikle film iyi anlaşıldığında ne kuzey ne de güney koreden herhangi biri hakkında olumlu algı oluşturduğu söylenemez.

    aslında sürekli duyduğumuz kuzey koreyi ve barındırdığı sırları hep merak etmişimdir. özellikle kuzey koreyi de içeren bu film ne kuzey ne de güney korenin makullüğünü ispat çabasında değildir. aksine iki ülkeninde birbirine benzemeyen şekilleriyle, fakat çok benzer muhtevalarını anlatmaktadır. bu konuda yanılgıya düşülmesin yönetmenin güzey koreli oluşu yanıltmasın.
    kuzey kore güney kore arasındaki çatışmayı yansıtmak ve gerçekleri gözler önüne sermek için örnek verilebilir ve tavsiye edilebilir bir film.
    filmde ülkemizden bir çok şeyi de bulabileceğiniz izlerken insanın içini acıtan ve hakikaten böyle olabiliyor mu diye kendi kendine soranlara tavsiyem; etrafınıza bakın.
    filmdeki ana karakterden daha ileri boyutlarda insanların koyunlaştığı bilim insanlarının yürüttüğü sosyal deneylerle kanıtlanmıştır. bir çok örneği mevcut hatta hayatlarımızda canlı örnekleri mevcut.
    ayrıca bu filmde ideolojinin insanı yok ettiği gibi bi izlenim edinmek mümkün mü? olabilir bence. doğduğu ve yaşadığı ülkenin ideolojisine saplanmış birinin acı çırpınışlarını ve yine o ideoloji tarafından katledilişini izliyoruz bu filmde. çok çok derin düşüncelere dalmadan bu çıkarımı yapmak mümkün diye düşünüyorum.
    hollywood yorumcularına göre filim festival anlamında değil ama local anlamda bi ün kazanabileceği görüşünde ama ben katılmıyorum. bu görüşlerini de yönetmen kim in daha önce filmlerinde modernist ve extremist bi görüntü çizmiş ve bu filmde ondan uzak olmasına dayandırmaktalar.
  • dün akşam trt 2 yayınında izlediğim kim ki duk filmi. filme dair söyleyebileceğim çok şey yok, yönetmenin asıl tarzını pek anımsatmayan bir yapım. anlatmak istediğini diyaloglar ile aktarıyor seyirciye. ama yine de çok çarpıcı. iki kardeş birbirinden nasıl bu kadar farklı olabilir ve nefret edebilir diye düşünsem de habil ile kabil'den beri var olan gerçeklik olduğunu fark ediyorum.
    altyazılar genel olarak çok iyiydi ama bazı cümleler yanlış çevrilmişti. metnin içeriğini çok etkileyen diyaloglar değildi ama bu konuda daha dikkatli olunabilirdi diye düşünüyorum.

    --- spoiler --

    filmin en beğendiğim yeri kızının son sahnede eski ayıcığını öptüğü kısmıydı. bence en güzel mesaj bu sahnede verildi...

    --- spoiler --
hesabın var mı? giriş yap