giethoorn

• şu adresten bulacagınız bir evde konaklayarak bu kasabanın hayatını deneyimleyebilirsiniz.
• hollanda'da, overijssel'e bağlı bir köy. arabalar giremiyor, sokakları da yok. evlere sadece sandallar ve köprüler yoluyla ulaşılıyor, zaten evlerin büyük kısmı da minik adaların üzerinde. hayallere dalmak için birebir: [http://pekguzelseyler.blogspot.com/…da-bir-koy.html http://pekguzelseyler.com/hollandada-bir-koy]
• dunyadan uzaklasmak ve hayller arasina dalmak istediginizde ugramaniz egreken bir hollanda köyü. kisa sureli tatile gelenler icin ugramasi zor. yillardan beri hollanda'da yasayanlarin bile ugramadigi bu yer gercek manada gizli kalmis avrupa hazineleri arasinda yer aliyor.
• dün gidip yerinde gördüğüm gerçekdışı yerleşim yeri. sanki bir kartpostalın içerisinde seyahat ediyorsunuz. masal gibi evleri, kanalda süzülen çeşit çeşit su hayvanı ve tam manasıyla iliklerinize kadar işleyen huzur ve sükunet...
  
  küçük bir elektrikli kayıkla kanalda gezinmek epey hesaplı, 7 kişiye kadar binilebiliyor ve toplam 20 euroya 45 dakika gezinebiliyorsunuz.
  
  fırsatınız varsa hollanda'ya geldiğinizde 1 gününüzü gönül rahatlığıyla ayırabilirsiniz.
• hollanda'da amsterdam disinda gezilecek pek yer olmadigini dusunen sahsima; "emin misin, bir daha dusun" dedirtmistir. henuz gormedim ama onumuzdeki bir ay icinde gorme karari aldim. bu kucuk koy/kasabada gezmek icin en ideal yontem bot kiralamak, zira daha once de belirtildigi gibi bu koye arabalar giremiyor. bu koye, "hollanda'nin venedik'i" de deniyor duydugum kadariyla. gidip gezdikten sonra daha ayrintili seyler de yazarim.
  
  gezdikten sonra gelen edit: cok guzel, sakin, romantik bir yer burasi. bot kiralayip iki saat boyunca kucuk kanallar icinde kaybolmak oldukca zevkli.
• sanırım yeryüzündeki saklı cennet. hollanda'nın overijssel şehrinde bulunmaktadır.
  
  görselleri bile huzur verdi, uykum geldi, oksijen çarptı. biz yaşıyor muyuz diye sorgulattı bana.
• hobbit köyü diye de adlandırılan hollanda'nın huzur verici, sakin, masal görünümlü muhteşem kasabası.
• venice of the netherlands diye anılan ve içinde sadece kanallarda sandallarla ya da bisiklet ile dolaşabileceğiniz, araba ile girmenin yasak olduğu bölge.
  
  düsseldorfdan amsterdama arabayla giderken, gel bak nereye gideceğiz diye sürüklendiğim ve giderken ne köy möy dolanıyoruz, bir an önce gidelim diye söylendiğim, 2 seneye yakın zaman olmasına rağmen hala aklımdan çıkmayan, hayatımın geri kalanını geçirmek istediğim güzelim köy.
  
  maalesef 2 gece konaklama imkanı buldum. ne o şirine evlerini, ne nehrini ne de su kanallarını anlatacağım. güzelliğini anlatabilecek kelime hazinesine sahip değilim fakat hala öğrenemedim o evlerin çatısını neyle kapladıklarını. saman mı, izolasyon halısı mı nedir belli değil, nasıl o kadar güzel gözükebiliyor anlamıyorum.
• aman allahım ne kadar da tatlı bir yer olsaymış. hemen araştıralım.
  13. yüzyıldan bu yana gelen bir tarihi varmış. günün pek çok saatinde sessizmiş. ona sadece çok yakın arkadaşları kuzeyin venediki dermiş. amsterdam'a 55 mile (ben bunu km'ye çeviremiyorum kusura bakmayın) uzaktaymış. 180 köprü varmış ve köprüler pek çok eve ulaşmak için tek yolmuş. anladığım kadarıyla yapılacak pek bir şey yokmuş. müze kilise falan var diyor ama bana biraz hikaye gibi geldi o kısım. tabi kışın da donan kanallarda kayıyormuşsun ama ben şahsen yeşil giethoorn'u tercih ederim.
  
  şurada günübirlik tur şeysi var amsterdam'dan.
  sizler için üşenmedim baktım couchsurfingte giethoornlu misafirperver insanlar var.
  şuradatren bileti satıyorlar. 2 saat sürüyormuş amsterdam'dan. galiba bir yerlerden otobüse aktarma yapmak gerekiyor. o kadar detaylı bakamadım ayol artık çalışmam lazım.
• almanya'nın kuzeyinde konaklıyorsanız da, bir kaç saat yolu göze alıp görülmeye değer bir yerdir. zaten sınırda soran eden yok, otobandan hiç durmadan hollanda'ya giriş çıkış yapabiliyorsunuz.
  
  elektrikli tekneyle gezinti çok keyifli. sürebilir miyim diye düşünmeyin, hemen alışıyorsunuz. kanalda dar yerler de var ama tekneler çarpışmalara dayanıklı, zaten hızları da çok artmıyor.
  
  ah tabi o evler...