• teknolojik olarak yeterli seviyeye ulaştığımızda ilk klonlanması gereken insan.
    gelecek nesilleri böyle bir göz banyosundan mahrum bırakamayız! bu kadar bencil olmamalıyız!
    hem bana da bir kopya düşer belki, belli mi olur? *
  • last night afişindeki resminde, kendisini patrick dempsey* sandığım yakışıklı fransız. aynı dempsey gibi; bakışı, gözlerindeki ışıltı, gülümsemesi çok çekici.. çok güzel..

    iç ses: kokusu nasıldır acaba?
  • önyargıyla yaklaşılabilecek birçok fransız filmine şans vermeyi sağlayabilecek yetenekteki oyuncu / yönetmen / yazar.

    j'peux pas dormer filmini hem yazıp hem de yönettikten sonra the beach filminin oyuncuları arasında olması beni şaşırtmıştı açıkçası. üstelik aynı sene oynadığı la fidélité filminde sophie marceau’ya ve filmin baygınlık geçirtecek uzunluğuna rağmen, en parlak performanslarından birini sergilemiştir. the beach’e mesafeli yaklaşmamın sebebi olan leonardo di caprio ‘ya bile katlanmamı sağlamış yegane kişidir; ki filmde gayet fransız bir kişiyi canlandırırken bile itici olamamıştır.

    daha sonra yine kendi yazıp yönettiği mon idole’da kendi yaşamından birçok kesiti filme aktardığını düşünüyorum. beyaz perdede kendine yer edinme hayalleri olan bir gencin ve onun yerine daha çok göze batan güzel eşinin (bkz: diane kruger) yaşadığı trajikomik olaylar gerçekten kendi yaşamında yaşadığı mücadeleleri konu alıyor olabilir. ayrıca umutla kendine bir iş vermesini beklediği patronun şehir dışında yaşadığı çiftliğimsi yer de yine canet’in doğaya ve çiftlik hayatına olan düşkünlüğünün bir yansıması olarak kabul edilebilir.

    kendisinin daha geniş bir izleyici kitlesi tarafından tanınmasını sağlayan film olan jeux d'enfants ise filmin isminin ingilizce versiyonu sebebiyle * ilk etapta bayat bir romantik komedi intibası yaratsa da, masalsı konusu ve zekice yazılmış senaryosu ile göz dolduran bir yapım haline geliyor. marion cotillard ile aralarında oluşan kimya ileride kesinlikle tekrar izlemeye değer bir yapımda yer almaları gerektiğini düşündürüyor. kim bilir belki de ilerde cotillard gibi oyunculukla değil de en iyi orijinal senaryo dalında oscar alır kendisi de?

    en son izleyebildiğim filmi olan un ticket pour l'espace, fransız mizah anlayışından hoşlananlar için mutlaka izlenmesi gerekenlerden. özellikle benzer janralarda yapılmış filmlere yönelik göndermeleri tespit etmek, filmi izlemenin zevkinin önüne geçebiliyor.

    kalıplaşmış fransız filmi yapısından oldukça uzakta yapımlarda yer alan, yer alamayınca da istediği gibi olanı kendi yazan, yöneten biri. tek kusurunu da al bundy özetlemiş zaten:

    it is wrong to be french *
  • 30. uluslararası istanbul film festivali kapsamında izlediğim son gece filminde oyuncu, küçük beyaz yalanlar filminde yönetmen olarak karşıma çıkmış yakışıklı kişilik. adamın hem yakışıklılığını hem oyunculuk yeteneğini hem yönetmenlik yeteneğini görünce insan allahım beni neden yarattın diyor.
  • her gün jeux d'enfants izleme nedeni olabilecek, dünyadaki en karizmatik adam denebilecek insan.
  • süper yakışıklı insan evladı. kendisini görebilmek için 2 gün marais de aynı masada oturmuşluğum vardır.
  • joyeux noel ile kendisine aşık etmişti, les petits mouchoirs ile hayran bıraktı. zaten marion cotillard ile birlikte olmasaydı ağlardım. ala. benim olmayacaktı ya! böyle güzel insanların bir de erkek evlatları olmuş. tanrı herkese bir guillaume bir de marion nasip etsin inşallah!
  • paris sokaklarinda, ozellikle de marais 'de dolasirken veya brasserie lerde yemek yerken rahatlikla gorulebilen fransiz aktor.
  • alt dudağını ısırarak gülerken,
    sakallarına dokunmak istediğim erkek.
  • marcel adında bir petit garcon u olan baba.
    diyorum ki marion hanımın la vie en rose da delirip marcellll diye çığlık atmasında gönderme mi var.
hesabın var mı? giriş yap