• orta sınıfta ayyuka çıkan bir tür takıntı, hastalık.

    hijyenin de bir tarihi var, tabii ki. işçi sınıfına karşı duyulan hastalıklı kaygının toplumsal bağlamda inşasının tarihi bu.

    bir insanın fizik güce dayanan bir işte çalışıp da terlememesi, terleyip de kötü kokmaması mümkün değildir. ne oldu da, bu kötü koku toplumun diğer kesimlerinin yaydığı kokudan farklılaştı, ve bu kokunun tiksindirici, iğrenç bir koku olduğunun ayırdına varıldı bunun üzerine kafa yormak lazım biraz.

    hamis: vulpius altini cizmis- bu entari artik digerlerinden farklidir. oyleyse gondermemi yapayim zira burada yazilanlar su hocamdan ogrendiklerimden murekkeptir:

    (bkz: necmi erdogan)
  • iyileştirme tanrısı akslepios'un kızı sağlık tanrıçasının adı hygieia'dan gelen sözcük sağlık bilgisi anlamına gelir
  • insanlığın en yanıltıcı takıntısı. temiz olanın ne olduğuna dair fikrimizi sadece reklamlar oluşturuyor. doğamızla çelişiyoruz.

    çamuru deterjanla temizleyenlere söylüyorum bunu. kendime de söylüyorum. basit bir leke yüzünden konsantre kimyasal kullananlara. doğayı kirleten deterjan ve kimyasal değil mi burada. beyaz gömleklerimizle temiz mi oluyoruz? toprağa karışan deterjanı kim, neyle temizleyecek?

    kirlenmek güzeldir, kimyasalla temizlenmediği zaman. kendimizi ne sanıyoruz, basit ve tüketim için sonradan bize kazandırılmış bir göz zevki yüzünden doğayı bu kadar kirletmeye ne hakkımız var?
  • psikolojik ve kültürel bir kavramdır.

    huysuz virjin'in arabezi

    şimdi arabezi ile sofrada ağzınızı siler misiniz? silmezsiniz. halbuki arabezi dediğiniz şey, çamaşır suyundan geçiyor, iki ağız kaynıyor, kızgın ütü ile ütüleniyor. peçete dediğiniz şeyden daha hijyenik. ama adı arabezi.

    *******

    ya da muhteşem yüzyıl'daki malkoçoğlu'nun çiğköfte yoğurduğunu düşünün. o bulguru ezen sürtünme kuvveti, adamın kıllarını da yerinden koparmaz mı? koparır.

    peki malum soruyu soralım:

    malkoçoğlu verse yalamaz mısın?

    yalarım tabi. mis gibi kaşlı gözlü döşü kıllı adamniye yalamayayım?

    yalarım. ağzıma doluşan kılları da elimle çıkartır kenara koyar, yine yalamaya devam ederim.

    o kıl malkoçoğlu'nun üzerindeyken hoş oluyor ama köftenin içinden çıkınca iyi olmuyor. halbuki kıl aynı kıl.
  • yaş ilerledikçe algılanışı değişebilen kavram.

    şöyle ki: yıllar önce ayrancı'da bir öğrenci evinde yaşamaktayız. ev öğrenci evi standartlarında güzel olmakla birlikte bahçe katında bulunmakta. yaz tatili sebebiyle memlekete gittiğimiz dönemde apartmanın kanalizasyon sisteminde bir arıza olmuş bizim evi bok (evet evet bildiğiniz bok) basmış. neyse haberi geldi apar topar döndük eve. holde duran çift kişilik bir yatağın boklu suyu çekmesi nedeniyle odalar temiz ancak evin diğer kısımlarını kelimenin tam anlamıyla bok götürüyor. bir eczaneye gittik, zefiran, çeşit çeşit eldiven aldık. hijyene çok önem veren insanlar olarak ellerimize üç kat eldiven, burnumuza maske takıp eve girdik. temizleme sürecini çok anlatmayacağım ama temizlik kapsamında evi çamaşır suyu ve bilimum deterjanlarla köpürte köpürte yıkadık (evet, bildiğiniz hortum sokup yıkadık.) sonra zefiranla dezenfekte ettik.

    o günden bugüne hijyen algımdaki değişiklik nedir peki?

    bugün olsa ellerim ve burnuma gösterdiğim hassasiyeti ayacıklarıma da gösterip parmak arası terlik yerine bir çizme giyip temizlik yapardım. evet evet bu denli maldık, parmak arası terliklerle girdik o bokun bulamacın içine. neyse ki eskidendi.
  • umumi tuvalette siz işinizi bitirip ellerinizi yıkadıktan sonra başka birinin kapıyı açmasını bekleyip kapı açıldığında o kapıya ellemeden aradan sıyrılıp çıkmaktır..
  • hijyen manyağı olmamak kaydıyla özellikle başka insanlarla ortak kullanım alanlarında zararlı mikrorganizmalardan korunmak için gün içerisinde kişisel ve çevresel temizliğe yönelik alınan maksimum seviyedeki önlemler.
  • yurdum insani tarafindan hijyenik sifati yerine kullanilan kelime.
    "ay ne guzel temizlenmis, her yer cok hijyen oldu"
    veya,
    "iyy nasi yiyosun o kokoreci?? bence hic hijyen degil bi kere.."
    beyzbol sopasiyla dov bunlari.
  • memleketimiz insanın kesinlikle umurunda olmayan bir şey.

    allaha şükür her gün yollara düşüp git gel yapmamı gerektiren bir işim yok. evde çalışıyorum toplu taşımada ve kalabalık yerlerde insanlarla çok muhatap olmak zorunda değilim ama ne yazık ki spor salonuna gittiğimde soyunma odasında her gün neler görüyorum. artık resmen insanımızdan nefret ettim.

    bir kere kimse terlik getirmiyor. duştan çıkıp herkesin sokakta giyindiği ayakkabılarla gezdiği yerlerde o ayaklarıyla yürüyorlar, sonra giyinip gidiyorlar. öyle kırk yılda bir evde terliğini unutma olayı filan değil bu. her gün böyle bu insanlar. hiç de umurlarında değil. ben geçen hayatımda ilk kez terliğimi evde unutmuşum dışarıdan gelenler için konulan galoşları taktım ayağıma. benim dışımda kimse galoş giymeyi düşünmez. en garibime giden temizlikçi kadınlar da aynı şekilde yere çıplak ayak basıyor. biz oraya daha yeni sildik. temiz orası diyor kadın. ablacım tamam az önce sildin ama sonra orada birisi ayakkabısı ile yürüdü. ayrıca yeri sildiğin şey dezenfektan filan değil, uyduruk deterjan. çıldırmamak için zor duruyorum. ben kendi evimde bile her gün yer silinmiyor diye terliksiz gezmem. sonra bütün kış hastalıktan başımızı kaldıramadık derler. neden acaba?

    onun dışında aklınıza ne gelirse var. havluları, peştemalleri yere atıp üzerinde çizmelerle dolaşan mı dersiniz, havluları yere atıp kaldırmadan basıp giden mi dersiniz. o uzaktan görüp amanin de ne bakımlı kız dediğiniz, boya küpüne dalmış, saçlar kuaför çıkışı, afilli kızlar yapıyor bunu. sonra işte kezbanları sevmeyiz bakımlı kız isteriz. alın size bakımlı kız. bunları görüyorum her gün. diyorsunuz ya ay çok kötü kokuyor insanlar otobüslerde. o insanlar bu bol bol deodorant ve parfüm sıkan kızlardan daha temiz, daha hijyeniktir inanırım.

    ve spor salonunda verilen havlu ve peştemalları uzun yıllardır kullanmam. havlular her gün kuru temizlemeye gidiyor ama yerlerde sürünüyor onlar. kendi peştemalimi çantamda taşıyorum. isterseniz kezban diyin.

    dün kızın birisi havlu ve peştemalları yere atmış, aldı peştemalı mendil gibi kullanarak uzun uzun sümkürdü. kızın grip, üst solunum yolları enfeksiyonu gibi ciddi bir rahatsızlığı olduğu belli. sonra da o sümüklü peştemali ve havluları yerde bıraktı gitti. o saate kadar sustum. kız gittikten sonra yanımdaki yine terliksiz yere basan kıza bak yere bıraktı gitti havluları, kendi evinde de yere mi atıyor havluları dedim. meğer dinliyormuş öbürü 5-6 saniye sonra döndü ve aldı havluları yerden. domuz gibi de biliyor yaptıklarının kabul edilmez olduğunu.

    üstüne bugün izmir'de zabıtaların yaptığı baskında yakalanan tuvalette tavuk döner yapılan imalathane yok mu içim kalktı resimlere bakarken. resmen şansa yaşıyoruz. bu insanlarda hiç mi vicdan yok. uğur dündar'ın 30-40 sene önce yaptığı haberlerden beri hiç bir değişiklik olmamış o belli.

    https://t24.com.tr/…filmi-gibi-donerci-baskini,9347

    hani sabah akşam sözlükte gerek cahilliğinden gerek ırkçılığından çinlilere saydıranlar var ya bunları görsünler önce. çinliler fare, yarasa yiyor olabilir ama böyle bir iğrençlik sadece bizde vardır yemin edebilirim. tamam çinli fare, yılan yiyor ama uzakdoğuluların şöyle bir alışkanlığı var. dolaplarında et bekletmiyor, günlük alışveriş yapıp o gün tüketiyorlar. sonra ertesi sabah yine alışverişe çıkıyorlar. yani orada sabah kesilen timsah, yılan 2-3 saatte satılıp bitiyor. bizde allah bilir raf ömürlerini doldurup bozulmaya başlayan tavukları alıp kimyasal ve baharat karıştırıp döner yapıyorlar. çünkü yerlerde sürünen kaliteli marka tavukların başka açıklaması olamaz. bu pislik adamlar gidip kalite marka tavuk almazlar, alamazlar.

    ben çin'deki hastalıktan kesinlikle korkmuyorum. oradaki sorun devletin hastalık duyulmasın diye ihmalkar davranmasıydı. şimdi gerekeni yapıyorlar.

    ama o virüslerden birisi buraya gelse var ya. duman oluruz. bu sağlık sistemiyle, bu pis insanımızla o kadar çok insana bulaşır ki o hastalıklar. düşünmek istemiyorum.
  • umumi tuvalette işinizi bitirip ellerinizi yıkadıktan sonra, ellerinizi kuruladığınız kağıt havlu yardımıyla kapıyı açmaktır.
hesabın var mı? giriş yap