• saddam hüseyin ve ailesinin çevresini konu alan,saddam ın iktidara gelişini ve yükselişini ekranlara yansıtıcak olan drama olarak çekilecek amerikan ingiliz ortak yapımı dizi.şimdilik ilk bölümü ilgili kurum ve kuruluşlarda bulunmaktadır.

    ayrıca bkz. http://www.bbc.co.uk/…/2008/07_july/04/saddam.shtml
  • birinci bölüm itibariyle çok pis saracak izlenimi veren, arap aksanlı ingilizceye de bir noktadan sonra yeter bea dedirten yapım.
  • 2009 emily odullerine 4 kategoride aday olup 'en iyi yardimci kadin oyuncu' dalinda odul alan dizi serisi. odulu alan aktrist shohreh aghdashloo iran asilli, zamaninda x-men, 24 dizisi ve er gibi filmlerde oynamis olan sanatci, dizide saddamin karisi rolunu oynamakta.
  • 2008 senesinde 1 sezon olarak yayınlanmış ve saddam ile ailesinin hayatını anlatan dizi..

    sonrası gelmiş midir, bilemiyorum.
    internette epey aramama rağmen bulamadım.

    hatta müdavimi olduğum dizimag' de bile, ilk sezonun ilk 4 bölümü sadece yayınlanmış,

    bence yazık olmuş..
  • artık biyografik ve tarihi filmlere olan ilgimin iyice törpülendiği bi zamandayım çünkü bu tip filmlerin gerçeği ne derece resmettikleri üzerine büyük çekincelerim var. bu örnekte de geçerli bu..

    bi kere daha ilk baştan filmi (ya da diziyi) ortaya çıkaran ekibin niyetlerinin ne kadar samimi olduğunu bilmiyoruz. gerçeği resmetmeye cidden niyet ettiler mi yoksa işin kolayına kaçıp dramatizasyonu ön plana aldılar ve bu yüzden istedikleri her şeyle oynadılar, değiştirdiler mi bilemiyoruz. ve ortada bi belgesel, ansiklopedi, bilimsel araştırma vs olmadığı sürece gerçeğe birebir uyum yükümlülüğünde olmadıkları fikri (ne zaman bu kadar zararlı bi fikir kabul edildi bilmiyorum) yerleşti. hatta öyle ki zamanında muhteşem yüzyıl dizisinin gerçeğe uymadığı eleştirileri üstüne savunma olarak bu laf bile edilmişti, “e bu belgesel değil illa gerçeğe tam uysun”.

    bu eleştirilerin benzerlerini the borgias için de yazacağım, o yüzden şu an fazla uzatmayayım, direkt house of saddam’a geçeyim. öncelikle işin içinde bbc olduğu için biraz daha güvenerek yaklaşıyorum ve en azından gerçeği resmetmeye niyet etmiş olduklarına inanmak istiyorum. gerçi imdb’de gördüğüm eleştirilerden birinde “bbc genelde iyi işler yapar ama işin içine hbo da girince bozmuş” lafını görmüştüm. eleştiriyi getiren kişi, dizinin ırak ve saddam’ı tek kötü, ırak’a saldıranları da iyi gösterdiğini iddia ediyordu ki biraz yersiz bi eleştiriydi bu bence.. hatta çoğu yerde dizinin ırak’ı çaresiz ve yaptığı her neyse onu yapmaya zorunlu gösterdiğini, dizideki amerikalı (asker ve ajan) profillerinin de hiç öyle “good guy” değil, bildiğin piç ve kötü adam gibi çizildiğini de söylemem lazım.

    yine de benim bu eleştiriden aldığım intiba dizinin gerçekleri anlatmakta o kadar başarılı olmamış olabileceği.. yani birinci aşama (iyi niyet) gerçekleşmiş olsa bile (ki bilmiyoruz) ondan sonrasında da ikinci engelle karşılaşıyoruz. acaba filmi çekenler, yazanlar, bu işi başarabildiler mi.. gerçeği anlatabildiler mi. sadece iyi niyet yetmiyor ki, sonrası belki de daha zor.

    al burda başka bi örnek daha vereyim. o da social network. karşımıza bi zuckenberg karakteri çıkardılar, bence büyük olasılıkla niyetleri iyiydi ve gerçeği anlatmaya çalıştılar, ama çıkan karakter bildiğin klişe hollywood asosyal dahi karakterinden başka bi şey değildi. hayır zuckenberg’i tanıyor değilim ama bi iki gördüğüm sırıtık fotoğrafından bile edindiğim intiba bu filmdeki karakterin zuckenberg’le alakasının olmadığı üstüne.

    ve bu dizide de saddam’ın gerçek saddam gibi anlatılamadığını düşünüyorum. üstelik o imdb eleştirisindeki çocuğun dediğinin belki de tersi olarak, dizinin saddam’ı fazla akıllı gösterdiğini, gerçek saddam’ın bu dizideki halinden iq olarak da eq olarak da çok daha aşağısında olduğunu düşünüyorum. buradaki saddam evet acımasız bi lider (e bu gerçeğe de uyuyor zaten) ama acımasızlığını sergilediği her anda yaptıklarının (vahşi de olsa) mantığı var. kimseyi yalan yere vatan hainliğiyle itham etmiyor mesela.. kimi bu suçla elese gerçekten de o kişi saddam’ın arkasından şikayet eden, söylenen, onun yaptığı bazı şeyleri tasvib etmeyen, hatta bazen cidden saddam aleyhine çalışan insanlar oluyor. bölümlerden birinin başında saddam’ın ağzından “hainlerin kim olduklarını onlar kendilerinin hain olduklarını bile daha bilmezken bilirim” cümlesini okuyoruz ve o bölümde saddam bunu cidden kendisine ihanet edecek birine söylüyor ve onu eliyor. yani saddam’ın bu dizide resmedilen tek kötü tarafı acımasız bi diktatör oluşu o kadar. yoksa aklı başında, dengeli biri..

    saddam’ı da tanımıyoruz illa ki ama en azından onu daha fazla seyrettik, gördük, okuduk.. bizde oluşturduğu bi intiba var. hatta amerikan kuvvetleri sarayını işgal ettiklerinde duvarlardaki son derece zevksiz resimler bile (100 gothic pictures diye indirdiğiniz şeylerin kalitesiz halleri gibi resimlerdi) saddam’ın herhangi bi estetik duygusu olmayan, boş biri olduğunun ekstra kanıtlarıydı mesela. ilk körfez savaşı sırasında bizim medya savaşı haklı göstermek için saddam’ı olabildiğince kötülerken saddam’ın ne kadar deli olduğuna kanıt olarak çektirdiği silahlı fotoğraflarını gösteriyordu. şimdi gazetelerin dedikleri şeyleri bi kenara atsan bile o fotoğraflar gerçekten de dengesiz, öyle çok da zeki olmayan, boş bi insan portresini görmemize yetiyordu.

    mesela bu dizide saddam’ın üçüncü kişilerin tanıklığında geçen anlarında gerçek tanıdığımız saddam’a daha yaklaştığını görebiliyoruz. örnek vereyim.. mesela time dergisinin muhabiriyle röportaj yaptığı an. sonuçta kaydı kuydu olan bi an olduğu için bu sahnelerde saddam’ın gerçek karakterini daha iyi görüyoruz. muhabiri alıyor bi ilkokula götürüyor, sınıftaki kızlardan birine baban benim için ne diyor diye soruyor, çocuk da daha önceden ezberlediği cümleleri (saddam’ı öven cümleleri) ezber bi ses tonuyla söylüyor, saddam da muhabire bakıyor, “bak beni ne kadar seviyorlar” diyor. e al işte, orta zekalı, böyle teatral oyunlarla insanları kandırabileceğini sanan biri işte saddam.. ama dizinin diğer anlarındaki saddam bu teatral saçmalığa tenezzül etmeyecek kadar kafası çalışan biri olarak gösteriliyor hep.

    yine de yazdığım her şeyde yanılıyor olabilirim. sonuçta benim de saddam hakkında edindiğim intiba bi iki resim, video vs’den ibaret. diziyi yapanlar daha fazlasına sahipti ve ortaya daha iyi bi iş çıkarmış olabilirler. o durumda da işte ilk endişem giriyor tekrar devreye, “acaba gerçeği anlatmak niyetlerinde ne kadar samimiydiler ki” diyorum ve tekrar kendi fikrime kaykılıyorum. bu yüzden işte biyografik filmlerden uzak duracağım galiba uzun süre.

    bu endişelerime tuz biber eken sahne de finalde karşıma çıktı. biz saddam yakalandığında saçı sakalı birbirine karışmış halde, doktorun saçındaki bitleri kırdığı anı seyretmiştik. elbette ki bu görüntünün birinci (ve hatta belki de tek) amacı saddam’ı aşağılamaktı orası ayrı, onda değilim, ben yine de o doktorun “bit kırma rolü” yaptığını düşünmedim sırf saddam’ı aşağılamak için. gerçekten de bit kırıyordu diye düşünüyordum.. ki zaten adamın bi kuyuda saklandığını söylüyorlardı haberlerde. o yüzden zaten saçı sakalı birbirine karışmış, bitli, iyi beslenmemiş halde görünüyordu o görüntülerde.

    bu dizide evet saddam yine saçı sakalı birbirine karışık halde duruyor kaçtığı günlerde ama hiç bi sebep yok bu berduşluğu için. çünkü zaten yanında kendisine sadık uşaklarıyla birlikte bi kulübede kalıyor, adamlar buna yemek yapıyorlar, tehlikeli bi an olursa saklanacağı kuyuyu inşa ediyorlar, oraya hava girsin diye fan takıyorlar.. yani saddam’ın hali vakti o kadar da kötü değil ki berduş hali olsun. adamın saçını istedikleri zaman kesebilirler yani..

    kaldı ki saddam diziye göre o kuyuda sadece on beş dakika kalıyor. uzaktan amerikan askerleri görününce saklıyorlar adamı kuyuya, askerleri uzaklaştırmayı beceremeyince adamlar keşfediyorlar kuyuyu, çıkarıyorlar saddam’ı.. e bit niye o zaman?

    tamamen körlemesine bi eleştiri yazıyorum, çünkü gerçek ne bilmiyorum, diziyi yapanlar gerçeği anlatmaya ne kadar niyet ettiler bilmiyorum, niyetleri samimiydiyse bile gerçeği anlatmayı ne derece becerdiler bilmiyorum.. işte bu yüzden artık biyografik filmlere daha mesafeli yaklaşacağım bundan sonra.

    ha son bi cümle de diziyi gerçekliğe uyumuyla değil de, dramatizasyonuyla değerlendirmek için söyleyecek olursam.. o zaman ayrı.. evet gayet sürükleyici bence. seyre ve beğeniye şayan bi dizidir. gereğinden fazla kısa tutulmuş ama olsun (bence üç ve dördüncü bölüm arasında kesinlikle bir bölüm daha olmalıydı mesela). öneriyorum herkese.
  • tarık aziz rolünde cem yılmaz'ın oynadığı dizi.
  • arap aksanıyla usandıran yapıt.
  • 20 yıl sonra çekilecek olan rise of tayyip dramasına çok benzeyen dizi.
  • iq limitlerini zorlayan amerikan izleyicisi için "bakın şeytanın gözünden de gösteriyoruz he, sonra ırak halkını hiçe sayıyor falan demeyin, istedik mi objektif de oluruz tımam mı?" kafasında çekilmiş zaman israfı.

    ilk bölüm biraz ümit vaadediyordu ama geri kalanı.. üstüne yorum bile yapılacak gibi değil.
hesabın var mı? giriş yap