• cabucak elde edilsin ki daha da cabuk tuketilsin odakli talep. aninda zevk olarak cevrilebilir. amerikan menseili oldugu icin bizde birebir karsiligi yok. muradina sabretmek zorunda kalmadan erismek isteyen dervis mottosu. bir nevi on sevismesiz orgazm.

    bir de antimaddesi var tabi ki : (bkz: deferred gratification)
  • günümüz tüketim toplumunu bireylerinin tercih ettiği haza yönelik yöntem. sapiens kendiyle alay etmeye başladı. birileri garip biçimde diğerlerinin seleksiyona uğramasını bekliyor ve bunun için de bugüne kadar din, ahlak, aile, kültür, hukuk gibi anlık hazların önüne set çeken mitleri, neoliberalizmin getirdiği özgürlük ve bireysel hazcılık mitiyle yıkıyor, sonuçta hızlı hazlar peşinde koşan ama ne için yaşadığını asla sorgulamayan ahmak yaratıklar ortaya çıkıyor.
    işte anlık hazcılığın bizleri getirdiği yeni nokta, madem bu kadar çoklu ilişki ayan beyan ortada artık evlilik denen müessesenin anlamı kalmamıştır. evet bu doğrudur. eskiden de belki poligami fazlasıyla mevcuttu ama kimin kiminle yattığını ayan beyan edemezdi. insanlar toplumsal dışlanmadan, işini, eşini, arkadaşlarını ve toplum içinde bulunduğu konumunu, itibarını kaybetmekten korkardı.
    entyyi fazla uzatıp okuyanı da manasızca darlamadan diyeceğim şey şu ki, (bkz: şimdi aşklar hep yalan domal)
  • modern çağ olgusudur. etrafındaki her şeyin sen buna yönlendirmesi de fayda etmiyor tabii. sosyal medya bağımlılığı buna örnek gösterilebilir. ınstagrama fotoğraf yüklendiği andan itibaren sayfayı yenilemek mesela. bu dürtüyü beslemek hayat kalitesinde ciddi düşüşlere yol açabilir kanımca, zira instant gratificate eden hiç bir şey uzun vadede hayat kalitesini yükseltmeye yönelik şeyler olmayacaktır.
  • anlık tatmindir ve anlık tatmine direnme oranında uzun vadede kazanç sağlanacağına dair popüler bir deney şöyledir:

    “walter mischel 1970 yılında dört yaşındaki bir grup çocuğu sırayla bir odaya alıp bir tabak içinde bulunan bir şekerlemenin karşısına oturtmuş ve şimdi çıkması gerektiğini ama döndüğünde eğer şeker yenmemişse ödül olarak iki şeker vereceğini söylemişti. deneye alınan çocukların yaklaşık üçte biri şekeri derhal yerken, üçte birlik bir diğer kısım çeşitli süreler sonunda dayanamayıp şekeri yemiş ve kalan üçte birlik grupsa iki kat ödülü beklemeyi başarmıştı. mischel aynı çocukları on beş yıl sonra incelediğinde kendisini kontrol etmeyi başaranların hem kişisel yönden hem de eğitim konularında her açıdan başarıya ulaştıklarını, tatmini geciktirmeyi beceremeyenlerinse alkol ve uyuşturucu sorunları yaşayan başarısız gençlere ve daha ilginci, güç istencinin tatminsizlikten doğan açgözlülükten kaynaklandığının kanıtını ortaya koyarak zorbalara dönüştüklerini saptadı. daha ayrıntılı araştırmalarda kendilerini kontrol edenlerin kilit yeteneklerinin, bir şeyden vazgeçme anlamında irade gücünden çok, önlerine konan tabakta duran şekerden başka bir şeyi düşünebilme yetenekleri olduğu ortaya çıktı.”

    elbette bu deneyin sonuçlarında 1970'lerde yapılmasının ve günümüz tüketim kültürüne maruz kalmamış insanlarının etkisi de söz konusu olabilir. şimdiki dört yaşındaki çocuklar için bu deney tekrar edilse sonuçlar nasıl olur acaba? *

    `homersimpsonıngöbegi uyardı sağolsun. ek bilgi olarak link faydalı:`
    https://www.theguardian.com/…-fails-in-new-research
  • (bkz: 31)
  • şu anda 1000 tl'yi, 6 ay sonra 5 bin tl'ye tercih etmektir. yalnızca tercih ile ilgili değil hayat bu yönde ilerler, ona doğru adımlar atılır.

    adhd ve obezite hastalarının instant graification ile ilgili ortak bir genden kaynaklı meyili olduğu ortaya çıkmış. ( 2017 haberi )
  • modern insan, tüm cephelerde verimlilik için çabalamamız gerektiğine inanıyor. eh, öyle de -bunu düşünmeye alışık olduğumuza şüphe yok, çünkü her şeyin mümkün olduğunca verimli olmasını istiyoruz ve şirketler bizim için durmaksızın çalışıyorlar. örneğin canınız, bolonez soslu bir spagetti istediğinde insanlığa ışık olacak nöro-kimya doktorasını bitirmeniz gerekiyorsa ve birkaç yüz metre yürüyecek vaktiniz yoksa bir tıkla siparişiniz kapınızda. fakat bu zamansızlık sadece yemekle sınırlı değil, sadece iş ile ilgili değil. aşktan, dostluktan ve zevkten; eğitim ve bilgi yoluyla, hayallere, arzulara ve hatta kendimiz olmaya çalışmaya kadar her şeyi içeriyor. tüm bunların daha verimli olması gerektiğine inanıyoruz: daha hızlı, daha temiz, daha güvenli. bu nedenle, mümkün olan her cephede, arzularımızın temeli şu varsayımdır: “isteklerimize şimdi ve hemen daha hızlı ulaşırsak, durumumuz daha iyi olacak -daha mutlu, daha kendinden emin, daha kendimiz olacağız.”…

    peki bu doğru mu? burada verimlilik ve mutluluk arasındaki ilişkiyi tersine çevirelim ve bunu basit bir örnek kullanarak açıklayayım: bir partner bulmanın çok kolay olduğu bir çağda yaşıyoruz. bunun için birçok uygulamamız var ve tek yapmamız gereken sağa kaydırmak. size aşk mı getirecek yoksa bir dizi anlamsız karşılaşma mı ya da başarısız bir ilişki mi? bilmiyoruz. ancak ikinci seçenek olasıdır, çünkü basit gerçek şu ki, kendinize ve zamanınıza yatırım yapmaya değer birini bulmak zor olmalıdır. herhangi bir şeye ulaşmak çok kolay olduğunda, teşvikler tam tersidir: belki bulduğun kişi seni eğlendirecek, heyecanlandıracak, büyüleyecek ama ona âşık olman olası değil, sadece bir sonraki eğlenceye geçeceksin. fakat mesele zor olduğunda, ilk sihirli kıvılcımdan sonra karşınızdaki kişiyi derinlemesine tanımanız, onu bir sonraki eğlenceyle değiştirmek yerine ona zaman ve duygu harcamanız gerektiğinde, o zaman aranızda bir aşk gelişme ihtimali yüksek olacaktır.

    benim mantığıma katılmayacağınızdan şüphem yok. birçoğunuz "ama tinder'da bir partner buldum! ve hatta onu seviyorum!!" diyeceksiniz. olabilir ve olmayabilir -ama asıl soru bu değil. soru, bulabileceğiniz en gerçek ve en güçlü aşkı yaşayıp yaşamadığınızdır. ve burada, bu durumda verimlilik, olasılığın düşmanıdır. aynı şey, arkadaşlık ve eğitimden hayallere, arzulara ve kendimiz olmaya çalışmaya kadar hayattaki tüm önemli şeyler için de geçerlidir. tüm bunları daha hızlı, daha temiz, daha güvenli yaparsak verimlilik çağının mantrası, kaliteleri de hiçbir anlam, amaç, zarafet veya tat kalmayana kadar bozulacaktır.

    bütün bunlar beni daha derin ve acı bir gerçekliğe götürüyor: anında tatmin ekonomisi diye bir şey var artık. bu tatmin, adaletin zihinsel modellerinin -neyi hak ettiğimize inandığımızı belirleyen modellerin, başarısızlığının bir işaretidir. çünkü sadece şımartılmış ve gelişmemiş narsisistler, istedikleri her şeyi şimdi ve hemen, bir tutam duygu, zekâ, düşünce, tutku ve bir tutam da kendilerinden daha fazla yatırım yapmadan hak ettiklerine inanırlar. biz kendi kendimizin küçük kapitalistleriyiz: minimum yatırımla maksimum getiri istiyoruz. kendimizi, duygusal, sosyal ve kişisel olarak, dünyaya yatırım yapmadan dünyanın bizi hak ettiğine inandırıyoruz. birçoğumuzun hayatımızın bu kadar büyük bir bölümünün anlamsız olduğunu hissetmesi şaşırtıcı mı? mutluluğun, anlamın ve amacın bize doğal olarak geldiğine inanıyorsak, ancak bunları deneyimleyebilecek insanlar olmak için kendimize yatırım yapmaya istekli değilsek, onlara nasıl ulaşabiliriz?

    iyi ve doğru bir yaşamın özü burada anlattıklarımın tam tersidir. anlık tatmin ekonomisi, anlamın zıttı, mutluluğun düşmanı ve amacın yeminli rakibidir. çünkü bize anında haz, şaşkınlık ve eğlence getiren şeyler, tam da sonunda bizi yüceltmekte, genişletmekte ve bize saygı duymakta başarısız olanlardır. bir kitap, bir film ya da gerçekten harika bir sanat eseri düşünün. anında memnuniyet sağlamazlar. tam tersini yaparlar: ilk başta kafa karıştırıcı, rahatsız edici ve sinir bozucudurlar. ancak onların bizi güçlendirdikleri an, bizim büyüdüğümüz an olacaktır.

    hayattaki tüm gerçek ve hakiki deneyimler olarak gördüğümüz anlık deneyimlerimiz için bizden bir şeyler talep ediyorlar: çalışkanlık, meydan okuma, düşünce, hayal gücü, hayaller... böylece olasılıklarımızın ufkunu genişletiyorlar. her seferinde, cesaret etmemiz, düşünme, yaratma, hayal etme, affetme, sevilme taleplerimiz için bizden en iyisini alıyorlar. henüz, bir düğmenin açgözlülüğüyle satın alabileceğimiz, depolayabildiğimiz, kaydedebildiğimiz ve paylaşabildiğimiz her şeye sahip olmadık. bu düğmeye ihtiyaç duymadan hayatımızı gerçekten değiştirecek daha derin anlamları bulma şansımız var. bu, dolaysız olanın sahip olduğu ayartmadır. ona yatırım yapmak, kendimizi ona adamak, kendimizi onda kaybetmek zorunda değiliz. dirençsiz, çabasız, zahmetsiz bir yol seçebiliriz. ama unutmamalıyız: anlık olan aynı zamanda kısadır, geçicidir; bize anında memnuniyet veren şeyler bizimle kalmaz, bizi gerçekten değiştirmez, bize önemli kazanımlar sağlamaz. bu onların doğasıdır. bu yüzden bizi hayal kırıklığına uğratırlar.

    o hâlde, anlık tatmin ekonomisinin gerçek başarısızlığı, yalnızca kusurlu bir dünya ekonomisini yansıtan bir ayna olmak değildir. başarısız ve hayal kırıklığına uğratıyor çünkü, bizi insan olarak küçümsüyor, sadece üreticiler olarak yeteneklerimizi ve enerjimizi önemsiz şeylere harcamaya mahkûm olduğumuz için değil -aynı zamanda tüketiciler olarak insan olasılıklarının aralığını azalttığı için. küçük bencil kapitalistler gerçek aşkı, büyük dostluğu, her günün anlamını, her an mutluluğu bulamazlar, gelecek için bir ekin yetiştiremezler.

    mutlakiyet için değil, ılımlılık için çaba göstermeliyiz. hayat "anında" yaşanmaz. hayat bir dizi an olarak yaşanır. ancak tüm bu anları anlık olanın peşinde yaşarsak, muhtemelen önemlerini kaybedeceklerdir. doğru yaşadığımızda bu anların her biri bir öncekinden biraz daha önemlidir, değişir, iz bırakır ve böylece sürer, uzar, zamanı durdurur. bu sahip olduğumuz tek sonsuzluktur. ve ihtiyacımız olan tek sonsuzluk budur. çünkü ölümsüz olsaydık bile, sürekli olanı hemen tercih etmek, günlerimizi bir dizi boşa harcanmış anlara çevirirdi. dolayısıyla, dolaysızlık ve anlam arasındaki bu seçim her gün bizim elimizde.
  • (bkz: hazz-ı acil)
hesabın var mı? giriş yap