• gecenin bir köründe arkadaş gazına gelip izlediğim film. farklı şekillerde de kullanılabilecek bir zamanı buna harcadım. iyi mi yaptım? tartışılır. tartışalım o zaman.

    öncelikle filmin kumaşı iyi. bugüne kadar izlediğiniz bütün tarihi, epik, gaz filmleri, dizileri düşünün; onların içinden gayet dişe dokunur bir sürü karakteri alın ve bunları kısık ateşte pemb... öyle bir şey işte, anladınız. kadro olarak gayet güçlü, gayet iddialı.

    konuya fazla takılmamak gerekiyor. bende şöyle bir izlenim yarattı: bir tarih kitabını önlerine almışlar, kafalar yukarı bakarken rastgele bir sayfayı açıp, oradaki başlığı uyarlamışlar. eğer bu hususta takıntınız var ise hiç bulaşmayın derim. yarısında çıkarsınız.

    peki nerede bu filmin vitamini? sahnelerinde efendim. kumaşının iyiliğinden bahsetmiştik ya; braveheart'tan, the 13th warrior'dan, camelot'tan, shoot 'em up'tan ve bunlar gibi bir sürü filmden aldığınız adamları dövüştürdüğünüzü düşünün. öyle kolpadan bir dövüş değil, kılıcın koltuk altına sıkıştırılmasından bahsetmiyoruz burada. kanlı canlı, kolların, kellelerin uçtuğu bir ortamdan bahsediyoruz.

    spoiler sınırlarında daha fazla dolaşmadan bitiriyorum. genel bir fikir verdiğime inanıyorum. amaç halı saha maçı öncesi rakibe bilenmek ise süper uygun bir filmdir. ha derseniz, ben sevdiceğimle fikir alışverişi yapa yapa, şarap eşliğinde bir film izlemek istiyorum, gördüğünüz yerden koşarak kaçın.
  • son zamanlardaki tırt epik film bolluğunda bir nebze de olsa dikkate değer film. en azından çarpışma sahneleri ve kamera kullanımı seyirciyi etkileyebiliyor. ayrıca james purefoy'un kullandığı o kılıç ne be abi adam boyunda! yardıra yardıra gitti tüm film.
  • kadro iyi de bütçenin tamamı haliyle oyuncuların maaşlarına gitmiş sanırım, yeterli figüran bulamamışlar.

    günümüz inşaat teknolojisiyle restore edildiği her halinden belli bir kale, zayıf görsel efektler, topu topu 100 kişilik danimarka takviyeli ingiliz ordusuyla 20 kişilik isyancıların çarpışması filmi ciddi anlamda vasat kılıyor.
  • buhar makinasıyla çalışan yelkensiz ve kürekçisiz ilk savaş gemileri. zırhlı istimbot denebilir kendilerini tanımlamak için. amerikan iç savaşı'nda union donanması tarafından confederate limanlarını ablukaya almak amacıyla yüksek miktarda kullanıldılar. modern savaş gemilerinin atasıdır ironcladler, avrupada az tanınırlar.
  • civilization'da ortalarda kullanilabilecek, nispeten guclu bir deniz birimi. buharli sava$ gemisi.
    saldiri: 4
    savunma: 4
    hareket: 4
    goru$ alani: 1
    fiyat: 60
    gereksinim: steam engine
  • savaş sahneleri fena değildi. tek güzel yanı başroldeki tapınakçı abinin kılıcı kullanma şekliydi. adam kılıcı sopaymış gibi tutuyor. sapıyla bile adamları serdi yere. geri kalan herşey çok boş kalmış. heleki yan karakterler.
  • james purefoy* ve brian cox* icin bile izlenebilecek film. biraz da o dönemler hakkinda arastirma yapilip film izlenirse daha da bir keyif alinabilir filmden. 20 kisilik kale savunmasina karsi 100lerce kisinin ittire kaktira basarili olmasi hakkinda fikir sahibi olmak icinse bi zahmet rumeli hisarina bi gidip görüverin, en azindan kale, sur nasil birseymis bir fikir yaratir derim, tabi biraz da okumak, arastirmak gerek bu tarz kusatmalar hakkinda bir kac birseyler. bu filmden tanidik gelen baska bir yüz icinse

    (bkz: tywin lannister)
    (bkz: charles dance)
  • --- spoiler ---

    harkulade bir kadronun, oldukça iyi sayılabilecek üretim*in, senarist hatta yönetmenin beceriksizliği ile harcandığı filmdir.

    eğer ille bir "kale direnişi" filmi çekilmek isteniyorsa, biraz kingdom of heaven havası verilebilirdi. kahveden adam toplayıp ingiliz kralına karşı direnmek elbette komik kaçmış. çok basit bir ekleme ile, biraz figüran ve "kalede 300 adet muhafız var" cümlesi ile bu kısım büyük oranda giderilebilirdi. 20 sayısı komik.

    ayrıca dikkatimi çeken bir başka nokta, dönemin bakış açısı ile bugünün bakış açısının ne kadar farklı olduğudur. eğer yeminini bozan bir tapınakçı olsaydı, muhtemelen kendini lanetlenmiş sayar, direnişten sonra da öyle romantik bir biçimde hatunu ata alıp gidemez, örgütü tarafından evli bir kadınla zina yapmaktan dolayı yargılanırdı. günümüzde ise hollywood ille bir cinsel-romantizm öğesi eklemeye çalışıyor, seyircinin aksi halde filmi tuzsuz bir yemek gibi göreceğini düşünerek.

    son olarak, filmin ana konusu olan rochester kalesi ve iç kale kapısı

    ufak bir not daha düşelim, filmde william d'aubigny, yani isyancı baron, kral john tarafından acımasızca katledilmiş olsa da, wikipedia kendisinin kral tarafından yakalandığını, ama yaşadığını, hatta kral john'un halefi 3. henry'nin sadık kumandanlarından biri olduğunu yazmakta...

    --- spoiler ---
  • demir plakalarla guclendirilmis tahta gemilerin, govdenin daha cok suya gomulmesi ile donustukleri modeldir
    basit bir sekilde tarif etmek gerekirse kucuk bir kismi* su disinda kalacak sekilde yuzeye yakin ilerleyen ilkel bir denizalti gibidir
hesabın var mı? giriş yap