• bu kadar günlük hayat değil ama, unbroken kitabını okuduğumda ben de aynı şeyi düşünmüştüm. hatta bu psikopat taraflarını atom bombalarını yedikten sonra bir miktar baskılamışlar heralde ki bugün barışçıl ve tatlış bir millet olarak biliniyorlar diye düşünmüştüm. yazılanlar ne kadar doğru bilemiyorum ama kitabı okursanız ruh halleri hakkında epey bilgi edinebiliyorsunuz.

    tabii tüm genellemeler gibi bunlar da yanlıştır.
  • madem yazılmış. ben de katkıda bulunayım. geçen sene nisan ayında geldim japonya'ya. 9 aydan biraz fazla zamandır burada yaşıyorum. burası benim için animeler diyarıydı. yani çocukluk hayalimdi buraya gelip yaşamak. ilk 2 ay her şey rüya gibi olsa da birden değişmeye başladı her şey. babam "hiçbir şeyi ve hiç kimseyi gözünde büyütme. gidince anlayacaksın." demişti; ama ben bir hayale sarılıp geldim buraya.

    japonya; hem ada ülkesi olmasının etkisiyle, hem de yüzyıllarca kapalı kalmış olması nedeniyle kendisini dışarıdan soyutlamış bir ülke. toplum inanılmaz kapalı. yabancıları kabul etmiyorlar. yıllarca yaşasanız bile japon etnisitesine sahip değilseniz japon kabul edilmiyorsunuz. japonya'da yabancıların girmesi yasak mekanlar var. bazı ev sahipleri yabancılara ev kiralamak istemiyor ve sizin buna karşı çıkmanız söz konusu değil; çünkü bunu bir ayrımcılık olarak görmüyorlar. bildiğim kadarıyla bununla ilgili bir yasa da yok.

    türkiye'de 26 yıl yaşadım. tacizden nasibimi almış olsam da kimse bana açık açık "yakınlarda bir otel var. gidip seks yapalım mı?" diye sormamıştı. herhangi bir partiye gittiğimde kimse oramı buramı ellememişti. 9 ayda bu yazdıklarımın hepsi başıma geldi. bu yetmezmiş gibi 80 yaşında olduğunu söyleyen bir amca bana ve amerikalı arkadaşıma, penisini göstererek "ben hala seks yapabiliyorum." dedi. evet, host ailemizin yanına kalmaya gittiğimiz bir kırsal kasabada oldu bu. yine aynı yerde kafayı bulmuş bir japon adam, çevredekiler engel olmasa beni öpecekti. ne yazık ki yabancı kadınlara ilişkin şu olumsuz algı japonya'da da var. yabancı kadınlar egzotik hayvanlar gibi. saçları değişik. gözleri değişik. onlar daha çok seks yapar. onlarla çıkmak çok ilginç bir deneyim olur. evlenilmez ama. aileye yabancı kanı girmemeli. birçok japon-yabancı ilişkisi sırf bu aile baskısı nedeniyle bitiyor bu ülkede.

    insanlar sizinle konuşmuyor. insanlar sizi gördüklerinde yüzlerinde korku dolu bir ifade beliriyor. japonca konuşsanız bile sizinle konuşmak onlar için bir baskı unsuru. geriliyorlar ve sizinle arkadaşlık yapmak istemiyorlar. tüm japonların ağzına sakız olmuş "biz japonlar utangacız." lafı beni henüz çıldırtmasa da çıldırmaya epey yaklaştım diyebilirim.

    bir yabancı olarak "şu konuda japonya biraz sıkıntılı. ben bunun ayrımcılık olduğunu düşünüyorum." dediğinizde "o zaman japonya'da yaşama; git." lafını duyabiliyorsunuz. ben, bir doktora öğrencisi olarak japonların yabancılara ilişkin tutumlarını çalışmak için izin alamadım danışman hocamdan; çünkü bir yabancı olarak bu konuları çalışamazmışım. benim lab'daki yeni zelandalı arkadaşım, başka bir üniversitedeki hocadan sırf bu gerekçe nedeniyle ret aldığını söylüyor.

    japonlar tüm japonya'nın homojen olduğunu söylüyorlar. japonya'da gerçekte kaç farklı etniste olduğu bilinmiyor; çünkü nüfus sayımı yapılırken etnisite değil milliyet soruluyor ve farklı olanlar asimile edilerek nötr hale getiriliyor; ama ayrımcılık aslında hiç bitmiyor. 2. dünya savaşı'ndan önce ve sonra getirilen yüz binlerce koreli ve çinli, 3. kuşak olarak japonya'da yaşasalar da, anadilleri japonca olsa da japon olarak kabul görmüyorlar. hem kendi kimliklerini taşımalarına izin verilmiyor, hem de japon olmalarına.

    ben bir dönem hollanda'da da yaşadım. japonlar hollandalılardan daha nazik değiller. japonların saygısı yalnızca makama. japonya inanılmaz hiyerarşik ve ataerkil bir ülke. kadının evde kalmasını istiyorlar. güçlü kadınları sevmiyorlar erkekler. üniversitenin boks topluluğuna gittiğimde "izlemeye mi geldin?" diye sordular. "hayır, ben de yapmak istiyorum." dediğimde "korkmuyor musun?" dediler. dış görünüşün güzel ve bakımlı olmasına yönelik çılgın bir baskı var. zayıflama reklamlarından söz etmiyorum bile. farklı olmak gruptan dışlanma nedeni. tüm kızların giyim kuşamları, saç şekilleri ve renkleri birbirine benziyor. aynı şekilde makyaj yapıyorlar. bu aynılık hissi beni öldürüyor.

    daha iyi, hızlı ve verimli yapman önemli değil. önemli olan japonların yolundan yapman. yabancıysan bunu yapamazsın. burada toplum tarafından kabul görmek çok zor. hani biz gelen yabancılara türkçeyi ve kültürü öğretiriz ya, japonlar bunu asla yapmıyor. bir entegre ediyormuşuz yabancıları. onları öyle sevip kabul ediyormuşuz; ama öğretiyormuşuz da. japonlar segrege ediyorlar; yani dışlıyorlar. öğretmiyorlar. sen bir şeyleri bilmeden yanlış yapınca "yabancı işte. bizi anlayamıyor." diye düşüncelerini meşrulaştırıyorlar.

    japonya korkunç derecede kapalı bir toplum. japon olmak istemiyorum. yalnızca kabul görmek istiyorum.

    japonya gerçekten dışarıdan görüldüğü gibi değil. çok farklı.

    ekleme: işbu giride yazanların benim gözlem ve deneyimime, bu konuda yaptığım okumalara dayanmaktadır. bazı açılardan bilimsel geçerliği olsa da genellenebilirliği sorgulanmalıdır. benim beklediğim japonya ile karşılaştığım japonya arasında çok fark var. hiçbir şey, hiç kimse ve hiçbir yer insanın gözünde büyütülmemeli. japonya da; uzak olduğu için duymadığımız, duysak da anlamlandıramadığımız bir takım sorunları barındırıyor(muş). benim epey pembe hayallerle geldiğim için kültür şokum da büyük oldu. bunun etkisiyle sert bir dille yazmış olabilirim. zaman ilerledikçe ve japonya'yı daha iyi tanıdıkça görüşlerim iyi ya da kötü yönde değişebilir; değişecektir. şimdilik yukarıdaki yazdıklarım gibi düşünüyorum. yani deneyim ve gözlemlerim, bu konuda yazılan makaleleri destekler nitelikte. ilgilenen olursa okuma listesi verebilirim.
    _____________________
    uzunca bir zaman sonra gelen ekleme (21.02.2018): bu yazdiklarim uzerine goruslerim cok degisti. hem alistim, hem de kulturu daha iyi anlamaya basladim. eger ilginizi cekiyorsa japonya'ya iliskin daha farkli bakis acilari saglamasi acisindan su (bkz: #66374441), su (bkz: #66784964), su (bkz: #66820254), su (bkz: #68357317) ve su (bkz: #70047073) yazilarima goz atmanizi da isterim.
  • japonların gündelik yaşamı hakkında bir şey diyemeyeceğim ama aklı başında her dünya vatandaşını çileden çıkaran balina katliamları ve ekonomisindeki zayıflıkları bertaraf etmek için nükleer santral ihracı yapmaları ile zaten az çok bilinen bir yönüdür.

    katı kurallar içinde yaşamaları, bu uğurda hayatlarından vazgeçmeleri kimi yabancılara garip biçimde romantik ve hüzünlü gelebilir ama toplumsal baskıdan başka bir şey değildir. dünya imparatorluğu hayalleri yaşarken yenilmeleri, yenildikleri halde iki atom bombasının deneme alanı olmaları en büyük travmayı yaşatmıştır. üzerine dünyanın en güçlü ekonomilerinden biri haline gelmeleri, sık karşılaşılmadığı için iktisat teorisinde fazla veren ekonomilerle ilgili çok bir teori bulunmadığından el yordamıyla ilerlemeleri, bir anda denebilecek hızla zenginliğe kavuşmaları ikinci bir travma yaşatmaktadır bu topluma. meiji dönemindeki toplumsal ve kültürel dönüşümü de dikkate alırsak, ağır bir depresyon geçirdiklerini bile söyleyebiliriz.

    desteksiz bir iddia olduğundan yalnızca kişisel paranoyam olarak algılanmasını rica ediyorum; üzerinden daha 70 yıl geçmişken, bir fırsatını bulsa bu toplumun yeniden 2. dünya savaşı öncesindeki acımasız günlerine döneceğini düşünüyorum. 70 yıl japon toplumunun aşırı, acımasız yüzünü değiştirmek için az bir süre bence.
  • vice news'in japon ogrencilerin yasadiklariyla ilgili bir belgeseli var. cinsel sapkinlik, japonya'da bir endustri olmus durumda.

    kaynak
  • valla şu bizim körfez köprüsü'nde çalışan japon intihar ettiğinden beri kendilerine daha da tuhaf bakmaya başlamıştım. şimdi tam oldu.

    kafayı yemişsiniz olm siz.
  • zerre şaşırmadığım olay. masterını ve doktorasını japonya'da yapan çok sevdiğim bir hocam var hatta hocalarla beraber sınıfça güzel bir yemeğe çıkmıştık. yemekte yanıma oturduğu için kendisine baya bir soru sorma fırsatım oldu. ''hocam cahilliğime verin ama japonya'da kadınları çok aşağıladıklarına dair bir kitap okumuştum hatta o yüzden hepsi yabancı bir erkekle evlenmek istiyormuş doğru mu?'' diye bir soru sormuştum, o da japon erkeklerinin alayının öküz olduğunu söylemişti. cidden hepsi ilk buldukları yabancı bir erkekle evlenmek istiyorlarmış. şunları da okuduktan sonra hocamın eşine ''valla şanslı kadınmış ucuz kurtulmuş'' demeden edemedim.
  • japonları yerden yere vurma şenlikleri tam gaz devam ediyor.

    ulan daha düne kadar deli gibi saygı duyuyordunuz ne oldu. her toplumda sapık var alçak var öküz var, orada da olacak tabi. hepimiz insanız, hepimiz sorunlu yaratılmışız, insanın olduğu yerde öküz de olacak piç de olacak orospusu da olacak aklı başında efendi adam da olacak.

    öncelikle adamlardaki eğitim oranına bi bakın, kitap okuma alışkanlığına bakın, şehirlerin temizliğine düzenine bakın. tertemiz ülke kurmuşlar, kimseye karışmıyorlar, bi yerleri bombalamıyorlar, kimsenin kafasını kesmiyorlar. bazıları sapıklık yapıyor diye bütün ülkeyi karalamak nedir. sen sanki sapıklık yapmıyorsun. sen de güzel bi kadının orasına burasına bakıyorsun yalan mı.

    ölüdenizde bir grup arkeolog japon ile 2 ay geçirdim. ben bu kadar aklı başında saygılı insanlar görmedim. saygı diyorum, hani çakallık yapmama olayı, bu bile tek başına yeterli bi kriter. geçtiğimiz yıllarda yaşanan nükleer santral felaketinden sonra benzin kuyruklarında arabası olmayan japonların bile sıra beklediğini görmedik mi. tek bir öğrenci için istasyonu açık tutmuş adamlar, hangi devlet bu kadar cömert olabilir.

    alayı sapıkmış da, herkese tecavüz ediyorlarmış da, herkesin eli çükündeymiş de.. ya bırraak!!!
  • ikinci dünya savaşı'ndan sonra bir nevi amerikan sömürgesi haline gelen japonya'da kapitalizm geleneksel japon kültürüyle kaynaşarak varlığını çok sert bir şekilde hissettirmekte, zaten çok ağır olan çalışma koşullarını milyonlarca geçici işçi için daha da ağır hale getirmekte. gerçekten de internet cafe'lerde yaşamak zorunda olan insanlar var.
    son derece çarpıcı bir kısa film:

    "japan's disposable workers" isimli mini belgeselin diğer iki bölümünde çalışma koşulları yüzünden intihar edenlerin; işini kaybetmiş, çoğu evsiz yaşlı insanların hikayelerine buradan erişilebilir: http://mediastorm.com/…-workers-for-pulitzer-center
  • eh barış abi aşk olsun, sen bize böyle anlatmadıydın japonya'yı.
    (bkz: hayal kırıklığı)
hesabın var mı? giriş yap