• cennetliklerden, soyle bir soylenti vardir hakkinda :

    jlh olup cennetin kapisina gelir. kapida melek karsilar, hosgeldin der. jlh "cennet burasi mi?" diye sorar. melek "eger gelirken gitarini da getirirdiysen evet" der..
  • o soyadı nasıl değiştirmez ve nasıl kabul görür, ciguli mevzu değilmiş demek ki
  • o öldü dostlar..... artık robert johnson, t bone walker muddy waters yalnız değil.... rahat uyu jlh
  • deniz aşırı muharrem ertaş..
    blues şifadır dermiş..
  • gelmiş geçmiş en büyük delta bluescusu. bir süre kendisiyle çalmış olan kanadalı bir bluescuyla çalma şerefine eriştim. robin derdi ki : "john lee ile çalmak çok zordur. 12 bar nedir ya bilmez ya da umursamaz. şöyle gider... 11111 sıkıldı mı 444444 sonra yine 1. 5'e ister geçer ister geçmez. aaaah ah".
    santana'yla çaldıkları parçanın adı "chill out (things are gonna change)" ve "blues is the healer"dır. stüdyoya direk girip provasız (one take) kaydettiklerini söylemişti bi yerde. ruhu şaad olsun!
  • blues u yıkılan bir ev, terk eden kadın ve yalnızlık olarak tanımlayan şeker dedemiz.
  • bana büyük kötülük yapmış bir abimizdir. ne zaman ki bunun müziğiyle tanıştım, diğer dinlediklerimin müzik olmadığını anladım. alayına otur sıfır dedirtti bana. sadece kendine mahkum etti beni . pisssss
  • 83 yaşında hayata gözlerini yuman efsane bluescu, toprağı bol olsun :~(
  • insada ritm e uymak icin parmaklarla yada kafayla bisiler yapma istegi yaratıo ya bu da gercek muzik kalitesine bi örnek iste ...
  • 12 sene oldu aramızdan ayrılalı...
    dün gibiydi ölümünü gazetede okuduğum an...

    sabah işe gelmek için motora bindiğimde saat sabahın 6'sıydı, kontağı çevirmeden önce o günkü ruh halime göre bir şarkı seçer öyle çalıştırırdım motoru, bugün de aklıma büyük usta geldi, bir haziran günüydü onun öldüğünü duyduğumda, listeye baktım ve karşıma ilk çıkan parçası "blues before sunrise" idi. seçtim ve yavaşça gazı açtım...
    güneş sağdan yükseliyor en turuncu haliyle, masmavi gökyüzünde bulutlar adeta pamuk gibi duruyordu.
    rahmetlinin sesiyle motorun o homurtulu sesi birbirine karıştı adeta...
    içime biraz huzur, biraz melankoni, biraz özgürlük düştü sanki...
    herşeyden birer parça...
    benzerini neşet ertaş dinlerken hissettiğim aklıma geldi. john lee hooker blues'un neşet ertaş'ıydı bence.
    sonra baktım ki bunu başka bir yazar arkadaş "muharrem ertaş" 'a benzetmiş. demek ki hissettirdiği şeyler aynı...
    toprağın bol olsun jlh...
hesabın var mı? giriş yap