• bir kulturun begenmedigim kurallarina saygi gostermek atla deve degil, bir azinlik uyesi olarak hergun yaptigim sey. yahut ingiltere kralicesi ziyaretime gelse (ne zamandir ihmal ediyor), kendisi baslamadan onunla konusmam ayip olur. ayni benim gibi comelip sican bir organizmaya bu kadar asagidan bakmak sacma olsa da bu kurala uymak atla deve degil.

    halbuki dini inanclari yuzunden karsi cinsle tokalasmayi gunah gormeyi, bir gorgu kuralina veya kisisel tercihe indirgemek samimiyetsizlik, eger tartistigimiz sey buysa tabii.

    kraliceye saplak atmamak veya eve girmeden ayakkabilari cikarmak gibi gorgu kurallarinin temelinde mutlakci bir yargi yok. misafirlerini evine ayakkabiyla sokuyor diye komsusunun cehenneme bir adim daha yaklastigini dusunen biri yoktur, en fazla evin domuz ahiri gibi oldugunu dusunuyorlardir. iki yeri de gormedim ama domuz ahiri kulaga daha hos geliyor ve beni oraya layik gorenlerle aramda onarilmaz ucurumlar acilacagini sanmiyorum, diger alternatifin aksine.

    icki de benzer bir ornek: birinin icki icmemesi bana cok batmiyor. en fazla "ben bu kizla beraber olamam, bu herifle yakin dost olamam" diyorum *. yargilarim mutlak degil, ayrimciligim buyuk degil. ama onlarin bu tercihlerinin nedeni din ise, otomatikman beni gunahkar olarak goruyorlar. ortada sorgulanamaz bir kural var, ben onu cigniyorum ve cezasini cekecegim.. adamla aramda cok temel ve asilmasi imkansiz bir ayrim olusuyor. is gorgu kuralindan veya kisisel tercihten ibaret olsa, yani kisacasi benim acimdan bakinca aramizdaki bu ayrim en fazla bir kol boyu kadar olacakken, simdi bir ucuruma donusuyor.

    isi fazla dramatiklestirmeden, bu aralar degindigim bir temaya, yazinin asil fikrine gecis yapacagim:

    dini inanci yuzunden el sikmayan kadin elbette bana bakip, icten ice, "cehennemde yanacaksin muhahaha" diye dusunmuyor. bu aklina bile gelmiyordur psikopat degilse. anan, teyzen, esin olabilir bu insan ve dunyalar tatlisidir. fakat icten ice bu ayrimci dusunce yayiliyor ve bilincaltini, ahlak anlayisini kotu yonde etkiliyor. bu anlayis yillar boyunca bin turlu ornekle besleniyor: el sikma, icki, domuz eti, namaz, basortusu, cenazeler, vs... bunlarin bir kismi dinde olmayabilir veya carpitilabilir, her halukarda noronlar bu kriterlere gore sekilleniyorlar. her bir kriter seni karsidakini siniflandirmaya zorluyor. diger siniflandirmalarin aksine bunlar mutlak yargi iceriyor.

    dogal empati yetenegi + rasyonel beyne sonradan (cogu zaman egri bugru bicimde) eklemlenmis aydinlanma cagi normlariyla, bilince kucuklugunden beri yuzlerce kucuk ayri yoldan, yuzlerce ufak "gorgu kuraliyla" asilanmis bu ayristirici ahlak sistemi arasinda kaliyor kisiler. sartlar elverisliyken, cogunluk icin empati tarafi agir basiyor (dusmanlik hissedilmiyor), bir noktadan sonra da apati (hissedilen dusmanlik siddete donusmuyor, ornegin bir karikatur yuzunden adam oldurmuyor cogunluk sinirlense de).

    ama sartlarin elverissiz hale gelmesi ve o cogunlugun azinliga donusmesi, diger dusunce sistemlerine kiyasla, fazla kolay. cunku altyapisi yazir. illa isid gibi uc ornekleri vermeye gerek yok; hicbir zaman kafa kesmeyecek, etrafindakilerin sevdigi normal insanlarin da o altyapiyla nereye varabileceklerini gormek zor degil

    "...ha karışsanız da ne olacak, o da ayrı. sadece koca götünüzle masa başından saydırabilirsiniz. sokağa indiğinizde enik gibi pıspıss. zaten azalarak bitiyorsunuz, tamamen tükenirsiniz inşallah en kısa zamanda."

    kanserli hucrelerin diger milyon cesit hucreyle beraber yasama derdi yoktur. "siz bir kosede durun, ben de kendi halimde takilayim" demez, cogaldikca cogalir, digerleri azalarak biter ve tamamen tukenirler insallah. sonra ne olur? organizma nallari diker, kanser sadece digerlerini degil kendi kendini de yemis olur.

    kanserin hakim oldugu ve organizmanin duzgun isledigi bir tane cografya yok dunyada. kansere donusmeyen her turlu tumorun, bakterinin, virusun, hucrenin, mitokondriyal dna'nin ayni damarlarda elele akmasi, ayni gotten kolkola cikmasi dilegiyle

    -imza: fildisi kafatasinda, masa basinda oturan koca gotlu noron (kendimi begendigimden degil yahu, ilk tercihim sac hucresi olmakti, kazanamadim, kel oluyorum)
  • iki türü olan kadındır.

    birincisi elini sıkmak için gayri ihtiyari elinizi uzattığınızda, gülümseyerek elini göğsüne iki kere vurur ve kibarlık göstererek tercihini belli eder. bu biraz daha makbuldür.

    ikincisi elinizi uzattığınızda yüzü asılandır. niye asılıyor onu anlamıyorum. herkes herkese elini uzatır, sıkmayacaksan birinci abla gibi gülümseyerek ve elini göğsüne vurarak hissiyatını belli et bizde kırılmayalım. ama el uzatınca düşmanca bakmak niye?

    bir de bazı türbanlılar tokalaşıyor bazıları toklaşmıyor, yani nereden bilebiliriz ki?
  • su "inanci geregi yapiyor, saygi duymak gerek." diyen gerizekalilara bayiliyorum lan. siyasal islamci yobazlardan daha cok bu kendini sozum ona ozgurlukcu, liberal sanan salaklardan nefret ediyorum. lan sizin agbabalariniz ya ahmet altan, nazli ilicak gibi hapislerde curuyor ya da cengiz candar gibi yurtdisina kacti. bitti o "akp, kemalist rejimin panzehiridir,. herkese ozgurluk getirecek." masallariniz. adamlar adim adim islami fasist bir rejim insa etti, okullarin yarisi imam hatip'e cevrildi, devlette erdogan'a biat etmeyen adam yok, orduda, poliste laik, solcu adam kalmadi ama bu amk salaklari hala inanc ozgurlugu diye sacmalayabiliyorlar. o kadar salaksiniz ki akp sizi ne kadar sikse az gelir. ulke zaten sizin gibi kendini ortada, tarafsiz zanneden mallar yuzunden bok cukuruna dondu. bokunuzda bogulun, hakettiginiz de budur.
  • tipik siyasal islamcı fetişizmidir. herşeye düşman oldukları gibi toplumsal görgü ve kuralların da bir numaralı düşmanıdırlar. kendileri dışındaki kimseye ve onların yaşam tarzlarına saygıları olmadığı gibi kendi yaşam tarzlarına da deli gibi saygı beklerler.

    not: bunun birde toplu taşımada erkeğin yanı boşken oturmayanı mevcuttur.
  • geçen gün cast ajansın birinde denk geldiğim kadın. gayet düzgün bir şekilde konuştuk, görüşmek üzere dedim elimi uzattım tutmadı. afalladı bi.

    ben de kötü hissettim doğal olarak. sikecek halim yok ya koskoca yerde. madem ikili ilişkilerin zayıf, inançların buna izin vermiyor, siktir git başka bir iş yap. cast ajansta ne işin var?
  • hayatın doğal akışını bozmadıkça kendi tercihidir. lakin ilkokul öğretmeni babamın kız öğrencilerinden biri seneler önce bayram ziyareti için kapımıza gelmişti.
    babam kapıyı açınca önce kapıya geleni tanıyamadı. kara çarşaf içinde kapımıza ziyarete gelen nadirdir. buyur kızım kime bakmıştın dedi. "öğretmenim ben necla , fevzi çakmak'tan öğrenciniz" dedi kız. babam kara peçenin arkasından yüzü görmeyince duraksadı ama sesinden tanıdı. büyük bir sevinçle "hoşgeldin kızım buyur içeri gel" dedi, malum bir türk müslüman geleneği olduğundan kızın öpeceğini düşünüp elini uzattı. kız el öpmeye yeltenmedi. "ben gelmiim öğretmenim" dedi. annem lafa karıştı, "gel kızım yabancı yok" dedi. "teyzecim ben bir erkekle kapalı bir mekana giremem, inancıma göre büyük günah ve yasaktır" dedi kız. babam bir tepki vermedi, " sen bilirsin kızım" dedi. bir süre sessizlik oldu. kızın iyi bayramlar diyip gideceğini düşündük ama babama arka arkaya bir şeyler sordu. babam zamanında kızın okuması için köylü ailesine çok ısrar ettiği, neredeyse yalvardığı ve onları ikna ettiği için kız kendini babama karşı vicdanen borçlu hissediyormuş. sohbet ettiler. kızın ıkınıp sıkınmasından kapıya bir amaçla geldiğini hissettik. sonunda ağzındaki baklayı çıkarttı. "öğretmenim bize her şeyi öğrettiniz ama mahremi öğretmediniz, o yüzden doğru bir müslüman olarak yetişmedim, size hakkımı helal etmiyorum" dedi. babam "peki kızım , hayırlı bayramlar" diyip içeri yönelince "öğretmenim bana kızdınız biliyorum ama doğruyu söylüyorum ben" dedi kız. babam sakin bir ses tonuyla " kızmadım yavrum ama sana müslümanlığı doğru şekilde öğretselerdi bir öğrencinin öğretmeni üzerinde olan hakkından çok, öğretmenin öğrencisi üzerinde hakkı olduğunu bilirdin, verdiği emeğin karşılığının ödenemeyeceğini anlardın" dedi. "annene babana çok selam söyle, allah seni doğru yoldan ayırmasın" diyip kapıyı kapattı.
  • yahu bizde bir bakanın eşi katar'a gitti, katar emiri elini uzattı, bizim hanım abla elini uzatmadı. adamın eli havada kaldı. kime ne anlatıyorsunuz. dinmiş de inançmış da. adam inandığı dinin anadiline hakim ve buna rağmen elini uzatıyor. sen çeviriden din öğrenmiş olmana rağmen "yok ben inancım gereği erkek eline dokunmuyorum" demeye devam et. hakikaten beyin kıvrımlarınızın arasını örümcek ağı sarmış.

    edit: türkçe karakter.
    ekleme: 2022 yılında, zamanında medeniyetin beşiği sayılan coğrafyada, el sıkışmanın normal bir şey olduğunu anlatmaya çalışıyoruz kodumunun neandertallerine.
  • adabı muaşeret dersi veren -güya görmüş geçirmiş- asilzadelerin, sokakta yürürken bir tanıdığıyla karşılaşıp, merhabalaşan bir kadın tahayyül ettikleri, ama tokalaşmadan imtina edilen söz konusu ortamın, aslında bir mezuniyet töreni ve diploma merasimi olduğunu gözden kaçırdıkları için, saçma sapan argümanlarla savundukları kadındır.

    rektör, diplomaları ya da sembolik çıkış belgelerini bizzat teslim ederken, tebrik etmek amacıyla elini kaldırıyo işte idrak yoksunu kardeşim. görgü kuralları, inanç özgürlüğü, bireysel tercihler gibi altı doldurulmamış, havada kalan kavramlarla bu durumu savunman çok çocukça. durumu laisizmle ilişkilendiren kökten dinciler de fırladı zaten hemen. yahu bunlar asgari müşterektir. hadi, söz konusu spesifik örneği de geçtim; genel çerçevede, bunun dinle de, kemalizmle de, yönetim biçimiyle de, siyasi ideolojiyle de, anayasal haklarla da bi lakası yok. asgari lan, asgari... bunlar, temel davranışlar; toplumsal yaşamın yapıştırıcısı, bir arada kalabilmemizin temeli... yolda birisine istemeden çarparsak, döner özür dileriz; oturduğumuz kafede, hemen yan masamızda bebek ya da küçük çocuk varsa, sigaramızı söndürür veya dumanını diğer tarafa üfleriz; insanlara, günaydın, iyi günler, iyi akşamlar dileriz; birisi bizim için bi şey yaptıysa, teşekkür ederiz vb... toplumsal yaşamın temeli lan bunlar. bu kadar basit temel taşları bile oturtamamış anaokulu terk dingiller var içimizde. iki insanın avuç içinin birbirine kavuşmasının ve karşılıklı iyi dileklerin temenni edilmesinin inanç özgürlüğüyle, bireysel kararlarla, hoşgörüyle ne ilgisi var?

    bu kadar sapkınlık olmaz. ben bu dinciler kadar kafayı cinsellikle, temasla, tahrikle bozmuş bi topluluk daha görmedim. bu kadar basit şeylerin tartışıldığına inanamıyorum. muhafazakarlığınız da, muhafaza ettiğiniz -sözde- değerleriniz de utanç verici!
  • 2000'lerin başında, ankara'da bir "özel halk otobüsü"nde muavinden para üstünü alamıyordu. elini, muavinin bir kaç kağıt ve bozuk para dolu elinden beş santimetre kadar aşağısında tutuyor ve muavinden paraları havadan bırakmasını ima eden kaotik hareketler sergiliyordu. muavin belli ki tüm gün sıcakta çalışmaktan ve kalabalıktan yorulmuştu. hareket halindeki dopdolu otobüste kimseye para üstü atmak istemediği belliydi. bir eliyle kadının elini laps diye tutup diğer eliyle de para üstünü kadının elinin içine gömüvermişti. "al abla, al şunu ya" dedi.

    kaç yıl geçti, bu sahne hala aklımı karıştırır. muavin kişisel alana tecavüz mü etti acaba? dine saygı duymadı mı? yoksa işini hataya fırsat vermeyerek en iyi şekilde mi yaptı? ikinci ihtimal doğruysa, iyi bir halk otobüsü muavini günahkar mı olmalıdır? hayat tuhaf.
  • genelleme yapmadan söylüyorum!
    yaşadıklarım ve gördüklerim sonrasında öğrendiğim bir şeyde bazen adamına göre tokalaşmayan türbanlıların da olduğudur..üniversitede başıma gelmişti ablamız uzattığım elimi tutmadığı gibi yüzünde de kibirli bir hava oluşmuştu. bu tip durumlarda önce bayanın elini uzatması gerektiği unuttuğum veya gayri ihtiyari elimi uzattığım için yanlış bir şey yapmış gibi utanmış belki daha fazla da bozulmuştum..
    boşu boşuna utandığımı daha sonra anladım. hatta utandığıma utandım! çünkü aynı ablamız birkaç hafta sonra yapılan bir konferansın çıkışında yavşaya yavşaya dekanımızla tokalaşmıştı..tabiki önce kendisi elini uzatmıştı.
hesabın var mı? giriş yap