• ne zaman kavun yesem aldığım kötü tattır. kavun mühendislerinin konuya açıklık getirmesini bekliyoruz.

    edit: aslında başlık "kavundaki uhu kokusu tadı" olmalıydı, zira uhunun tadına baktığımı sanan yazarlar var.

    editt: dnafan rumuzlu yazardan gelen mesajı aynen aktarıyorum;
    "kavunun olgunlaşmasından mütevellit -fazlasıyla beklemiş ve olgunlaşmış- ortaya çıkan ketoasitler, esterler, amil asetat gibi organik bileşiklerden kaynaklı bir tattır. başka bir şey ile ilgisi yoktur. aseton kokusu olarak tanımlanabilir.
    bu bileşiklerin oranına göre koku algılaması değişir, amil asetat, isoamil asetat vb çoksa muz yada armut, ketoasitler çoksa aseton kokusu alınır."
  • kavun teknikeri olarak, konuya açıklık getiremedim. diplomam yetmedi.
  • sebebi olsa olsa kabak hormonudur. karpuzda var bu. mayıs ve haziran aylarında karpuz yemeyin. satıcılar para kazannmak için karpuz fidanlarına dayıyorlar kabak hormonunu sonra da içi kırmızı ama kabak tadında karpuz yiyorsunuz.
  • (bkz: 404 not found)
  • benim bazı zamanlarda aseton kokusu olarak algıladığım şey. kavunun geçmiş olmasına bağlıyorum ama bilemedim.
  • yazarın uhu tadını nereden bildiği sorusunu akla getiren hede.
    tanım: yalnızca uhu tadını bilenlerin anlayabileceği tattır.
  • uhu tadından ziyade uhu kokusudur o ve benim de sık sık alıp çevremdekilere söylediğimde kimsenin katılmadığıdır. yalnız olmadığıma sevindim.
  • kavunun olgunlaşmasından mütevellit -fazlasıyla beklemiş ve olgunlaşmış- ortaya çıkan ketoasitler, esterler, amil asetat gibi kimyasallardan kaynaklı bir tattır. başka bir şey ile ilgisi yoktur.. bazıları aseton kokusu olarak algılayabilirler.
    bazıları da yahu bu kavun, armut, elma, muz gibi kokuyor diyebilir.
  • tatlı kavunlardaki aldığım kokudur. bu zamana kadar sadece benim aldığımı sanıyordum. başlığı açan arkadaştan allah razı olsun içime su serpti.
  • hormonlu büyüme sağlanmış kavun olma ihtimalini akla getirendir.

    ziraat mühendisi olan yeğenimin anlattığı olayda; edirne karaağaç bölgesinde toprak sulak olması nedeniyle genellikle sebze ekimi yapılıyor. toprak sahiplerinden birisi yerini istanbul'dan birilerine kara lahana ekimi için icara veriyor.

    adamlar lahanalar filiz verdikten sonra birgün bahçeye geliyorlar. araçlarından içi sıvı dolu bidonlar, kovalar ve eski tip bulaşık süngerleri* çıkarıyorlar. toprak sahibine "sana göz hakkı olarak alman için ne kadarlık yer bırakalım" diye soruyorlar. bahçe sahibide on metrekare kadar bir yer gösteriyor bahçenin ucundan ve "bu kadar lahana bana yeter" diyor.

    ekim yapan elemanlar kovalara doldurdukları sıvıyı, bahçe sahibine bırakacakları yer dışındaki lahana filizlerinin dibine sünger yardımı ile azar azar damlatıyorlar ve gidiyorlar. 15 gün geçtikten sonra tekrar geldiklerinde toprak sahibine ayrılan yer dışındaki kara lahanaların futbol topu büyüklüğüne eriştikleri, sıvı dökülmemiş lahanaların ise portakal büyüklüğünde oldukları görüyorlar.

    ekim yapan adamlar lahanaları kamyona toplayıp giderken "keşke daha büyük kamyon alsaydık, istanbul'a kadar biraz daha büyümeye devam edecekler inşallah taşma yapmaz" diyorlar.

    toprak sahibi bir sonraki yıl bu defa kendisi domates ekimi yapıyor. adamların sıvı döktükleri yerlerde yetişen domatesler açık renkli, armut gibi sert, tatsız-kokusuz yetişirken, kendisi lahana alsın diye bıraktıkları alanda yetişen domatesler aynı fideden ekildikleri halde yavaş büyümekle birlikte kıpkırmızı, daha uzaktan kokusunu veren canlı bir görünümü olan domatesler olarak yetişiyorlar. yani dökülen sıvı her ne ise 1 yıl sonra bile toprakta etkisini gösteriyor.

    uhu kokulu kavuna dönecek olursak; belki bu yıl, belki de geçen yıl ekildiği toprağa bahsettiğim gibi kimyasal bir madde dökülmüş olabilir. maliyeti düşürmek ve zamandan kazanmak adına üreticiler her türlü yola başvuruyor maalesef.
hesabın var mı? giriş yap