• dünyanın en güzel hayvanı olabilir. çok da karakterlidirler.
  • insanlar olmasa, besin zincirinde kendilerine yer bulamayacaklarına ilişkin, haklarında bir şeyler okuduğum canlılar. yani olmasak, olmayacaklarmış. hangi canlının evrim geçirmiş hali olduğu hakkında doğru yanlış herkes fikir yürütebilir. ama varlıklarının bize bağlı olması, son derece doğal bir seleksiyon. insanların nesillerinin tükendiği bir paralel evren düşünsenize; bizim tekirin (çinçilamsı cinslerinden bahsetmiyorum bile) yiyeceksizlikten vahşi bir hayvana yanaştığını. masum masum, * hani bana der gibi baktığını. dramatik sonuçları olur kesin. e tabi orda burada çöp yok. su kapları yok. olsa olsa leşlerden yalanırlardı. onda da av olurlardı...

    ola ki insanlığın bir gün sonuna gelinildiği vakit, bizim yüzümüzden vahşi doğaya adaptasyonu imkansız olacak canlılardır.
  • bizdeki örneğinin adını en başta "simba" koysak da, hâl ve hareketleri sebebiyle artık "sürtük" diye çağırdığımız; gittikçe manyaklaşan hayvan türü. içimi dökmeye geldim sözlük, açılın. (işbu entry biraz da goygoy amaçlı yazılmaktadır, en azından baskın olarak)

    öncelikle: bu hayvanı laboratuvarda mı ürettiler diye düşünmeden edemiyorum bazı zamanlar. geleneksel miyavlama sesini çıkarmasının yanında, özellikle kucağa alınıp da gitmek istediği zamanlarda bebek ıkınması sesine benzer sesler çıkarıyor. hadi onu da geçtim, bazen şempanzeleri andıran sesler de çıkarıyor. ve bazen, özellikle koşarken yan yan koşuyor; böyle zamanlarda kedi değil de şempanze besliyormuşuz gibi gözüküyor.

    ayrıca, sevgili arkadaşlar, bu hayvan bol bol ıspanak, roka, semizotu, marul ve hatta brokoli yiyor! dahası; önüne et ya da tavuk koyduğumuzda burun kıvıran hayvan, bunları görünce üstümüze atlıyor! evimize gelen (neyse ki dikensiz) kaktüsü yemesini bile olağan karşılayabiliyorum ama brokoliyi keyif alarak yemesi hâlâ garip geliyor...

    ikincisi: alerjim olduğu için normalde çok sık odama alamıyorum (ilaç kullanıyor olsam da), bir dönem o da buna alışmıştı. ben şehir dışına gidip döndüğüm bir dönemde, ailem odama birkaç kere girmesine izin vermiş; o olaydan sonra tekrar engelleyemedim; artık kapıyı her açık bıraktığımda içeri giriyor. birinci komik detay da burada başlıyor; ben ne zaman onu odamda yakalayıp kovalasam, bir yandan odamdan çıkarken bir yandan da bana (kedilerin kuş vb. gördüğünde çıkardığı o çene titreten ses ile; kedi sahipleri hangi sesten bahsettiğimi anlayacaklardır) sesli tepki gösteriyor - sanki söylene söylene çıkarmış gibi.

    dün gece, yine iznimle girdiği odamda, çıkmasını istemediğim bir masa var ve oraya çıkınca doğrudan (her zamanki kovalama sesim olan) "hişt"vâri sesi yaptım. doğrudan yüzüme bakarak, bahsettiğim sesi yaptı; ben de ona "hişt" sesi ile cevap verdim. ve bu "diyalog" sanırım 8-9 defa tekrarlandı. en son ben ona doğru yürüyünce, aynı sesi yapa yapa (muhtemelen söylene söylene) dışarı çıktı. kendince meydan okumaya mı çalıştı, isyan mı etti, anlayamadım; ama çok "insanca" bir diyalog olduğu kesin.

    işbu başlığa daha birçok şey yazardım, ama sanırım zamana yaysam daha iyi.

    öyle ya da böyle, seviyoruz kendisini. kendisi de bizi seviyor gibi, hareketlerine bakılırsa.
  • kediler aşırı tembel hayvanlardır. kiraya katkıda bulunmadıkları gibi günün çoğunu da uyuyarak geçirirler

    kedigiller 50-110 dakikalık periyotlar halinde günde 10-13 saat kadar uyurlar, bu sürenin 22 saate kadar çıkması ise sıra dışı değildir. (sciencedirect - pdf)

    gün içerisinde kedinizi sürekli uyurken gördüğünüzde aklınıza tek bir soru gelir: "kediler neden bu kadar çok uyuyor?"

    25 yılı aşkın klinik deneyime sahip hayvan psikolojisi uzmanı dr. david sands bu soruyu bilimin ışığında ele alıyor.

    kediler neden bu kadar çok uyuyor?

    bunu cevaplamak için, çoğu kedinin en aktif olduğu zamanı bilmek önemlidir: şafak vakti ve alacakaranlık. bu özellikleri onları krepüsküler hayvanlardan yapar.

    sands'e göre bunun nedeni, kedilerin milyonlarca yıldır düşük ışıkta avlanacak şekilde evrilmesi ve görme yetilerinin alacakaranlıktaki aktivitelere uyarlanmış olmasıdır.

    kedilerin gözlerinde retinalarının arkasında bulunan tapetum tabakası gözlerine yansıyan ışığı bir kere daha işleyip yorumlayabilmesi için geri yansıtan bir ayna gibi çalışır. bu, kedigillerin gözlerinin gece parlayan küreler gibi görünmesinin ve geceleri daha iyi görmelerinin sebebidir.

    kediler evcilleştirilmeden önce alacakaranlık avlanma dönemlerinde büyük miktarda enerji harcamak, avlarını bulmak, kovalamak ve öldürmek zorundaydı. bunun için de enerjilerini muhafaza etmelidir.

    ev kedileri akşam yemekleri için avlanmadıkları halde, doğal avcılık içgüdüleri onları gün doğumu ve alacakaranlık için enerji tasarrufu yapmaya teşvik ediyor bu nedenle de bu kadar fazla uyumalarını sağlıyor.

    insanların kedilerin uyuma alışkanlıklarını değiştirebileceğini gösteren bazı kanıtlar vardır. italya'da messina üniversitesi'nde 10 evcil kediye izleme cihazı takılarak gerçekleştirilen deneyde kedilerin yarısı büyük bir eve yerleştirilmiş ve bahçede serbestçe gezinmelerine müsaade edilmiştir. diğer yarısı ise küçük bir eve yerleştirilip sadece ev içerisinde gezmelerine müsaade edilmiştir. (sciencedirect)

    küçük evdeki kedilerin sahiplerinin uyku periyotlarına uyum sağladığı ve sahiplerinin kendileri ile sık sık etkileşime girdiği zamanları uyanık olarak geçirdiği tespit edilmiştir.

    kedinizin geceleri çok aktif olduğundan, sizi uyutmadığından şikayet ediyorsanız kedinize gündüzleri yeterince vakit ayıramıyorsunuz demektir. çalışmak gibi sebeplerle gündüzleri yalnız bıraktığınız kediniz bu vakti uyuyarak geçiriyor ve gece evin içerisinde koşturmasını, yatağınızın ve sizin üzerinizde zıplayıp durmasını sağlayan avlanma içgüdülerini besliyor.

    bbc science focus
  • apartmanın bodrumuna her sene bir minnoşum doğuruyor, kendisi de oraya doğmuştu. güzelce besliyoruz. yavrular büyüyor, dışarıya çıkar çıkmaz erkek kediler erkek yavruları öldürüyor. sahiplendirmeye kalksam, hangi birini sahiplendireyim ya da eve alayım. kısırlaştırmaya kalksam en az 20 tane dişi kedi var apartman çevresinde. katil olacaktım geçen sene, yavruları öldürdüğünü duyunca. ne yapabiliriz?
    tanım: kutsal hayvan
  • bilye delisi canlı. bakın top değil, ip yumağı değil, bilye. topu var 5 dakika oynamıyor. ama bilyeyi verdiğim an 2 saat duvardan duvara vuruyor. sonra alıyor bilyeyi ağzına, başka bir konuma taşıyıp start noktası seçiyor* o hareketine bitiyorum. şu anda da evi başıma yıkıyor. geçen gece de gram uyutmadı ahahah.

    bunu burada paylaşmak istedim. onun hakkında yazılacak çok şey var gerçi. saftiriğim benim o. iyi ki var.

    sonuç olarak, bilye verin oturup izleyin*
  • texas
  • pencereme kediler geliyor, mamalarını yiyor, bana bir bakış atıp gidiyorlar. mama bitince yine pervaza mama yığıyorum, yiyorlar ve gidiyorlar. bazen camdan eve atlıyorlar, yanımda demleniyorlar. son zamanlarda her gelen kedinin videosunu çekiyorum. ucuca ekleyip united colors of benetton tadında renkli bir video hazırlayacağım.

    bu sırada hep mart'ta kaybettigim oğlumu düşünüyorum. suratı hep gözümün önünde. o benim ne kadar farkımdaydı? bilmiyorum. daha çok kime denk gelirse ailede ona yanlardı. ben ise onu yeryüzündeki pek çok şeyden fazla sevdim. yani sevgimi sadece o kabul etti. insanlara pek 'sevgi' begendirilmiyor, artık ne bekliyorlarsa annelerinin eksik bıraktığı. kedi yavruşum sevgiye dair ne yapsam razıydı.

    olana şükür, olmayana kabul gösteriyor bu kediler. olgun ruhlar.

    bir dönem ne kadar sevgim varsa ondan başka verecek kimsem olmadığından ve bütün sevgi aktarımımı ona yaptığımdan dolayı halen özlüyor ve dolan gözlerimi siliyorum. özlüyorum oğlum. bir can daha sahipleneyim diye yuva arayan bir sayfaya baktım geçen gün, beşinci dakikada yine gözlerimi siliyordum, senden başka bir kediyle yapamayacağım şu an. umarım bir gün. umarım bir gün bir kedi daha senin beni seçtiğin gibi seçer, ben anlamadan sevdiriverir kendisini, koyduğum duvarları umursamaz, senin gibi futursuzca kucağıma yerleşir, "bundan sonra ben varım bebegim" der. aksi halde ben harekete geçip de bir şeyleri sevecek birisi hiç degilim, tam bir coach patato'yum açıkçası. ama sen bence benimle mutluydun. benimle mutlu olabilen kedi(ler) için umut ediyorum şimdi. insan mı? insan insanla mutlu olur mu canım.
  • sürekli olarak "iyi ki bana geldin" dediğim can yoldaşım.
    öyle güzel ki...
  • dünyadaki en güzel canlı.
hesabın var mı? giriş yap