• msn den bir arkadasimin yolladigi resimde okudugum ve anında yarılmama sebep olan gunluklerdir.efendim soyle ki;

    24.04.1987
    sevgili gunluk ;
    bugun cerenin pıtısını gordum..ana sınıfındaki butun kızları elliyorum,pipim mermer gibi oluyo.yazı yazmayı iyi ogrendim,tum kızlara yazıyorum.efruz ibnetorundan 30 misket üttüm oglen tenefusunde,sonra onları 2-c den selin e verip onuda bi yokladım.sumuk yedim.bu kadar bitti..**
  • içimde yara, içimde uktedir bu günlükler. çünkü bütün çocukluğum müthiş bir günlük tutma hevesiyle geçmesine rağmen paranoyaklığımdan bir türlü başlayamadım.

    bakıyorum herkes özel kilitler, gizli alfabeler üzerinde çalışmış ve efendi gibi sonunda birinin güvenli olduğuna kanaat getirip günlüğüne yazmaya başlamış. ben yapamadım. benim bu sürecim şöyle gelişiyordu: "günlük tutayım, nefis, günlük evet... ama önce gizli bir alfabe geliştirmeliyim." saatler, günler, bazen haftalar bu gizli alfabe üzerinde çalışarak geçiyordu. ama yaptıklarıma bir türlü güvenemiyor, sıkılıp bırakıyordum. derken altı ay sonra... "evet günlük tutayım, harika fikir ya günlük... ama önce gizli bir alfabe geliştirmeliyim."

    ne yapsam yeterince gizli olmuyordu o gizli alfabe. psikopat gibi kendimi ablam abim yerine koyup oluşturduğum alfabeyi kırmaya çalışıyordum. hemen kırabilince de moralim bozuluyor tekrar sıfırdan başlıyordum. o sıralar 18-20 yaşlarında olan ablam ve abimin, günlüğümü bir bulsalar yemeden içmeden kesilip gece gündüz gizli alfabemi kırmaya çalışacaklarından o kadar emindim ki, asla içim rahat edip hah bu diyemiyordum. sanki okulları, dersleri yoktu. asıldıkları kızlar, etraflarında "hoş çocuklar" yoktu. makyaj malzemeleri, almak için can attıkları levis 501'ler yoktu. tek dertleri oğuz'un yerden yüksekte hep beni kovalayıp kovalamadığını öğrenmekti sanki. hatta bir ara harflere ve bazı anahtar kelimelere sayılar atayıp tamamen nümerik bir günlük dili bile oluşturduğumu hatırlıyorum inceden kabalaya bulaştığımı bilmeden. ama o da içimi rahat ettiren bir şifreleme olmadı. böylece yıllar yılları kovaladı, kocaman bir insan oldum. bazen "şimdi bir günlük tutmaya başlasam, 75 yaşıma geldiğimde okumak ne kadar keyifli olur kim bilir" diye aklıma geliveriyor... ama genetiğini zktiğimin algortiması hala aynı. "önce gizli bir alfabe geliştirmeliyim"
  • bir de basina "benim iznim olmadan kimse okuyamaz" vs. yazilir ki sanki okuyacak olan adam o notu gorunce vicdana gelip vazgececekmis gibi.
  • baslarda heycanla her detay girildigi, sonlara dogru ise sikilinip bastan savma yazilmaya baslanan gunluk.
    ancak bunca zaman onun can dostu olmus olan gunlugu uzup kalbini kirmak istenmedigi icin *yine de her gun biseyler yazmak bir gorev haline gelir. o kadar ki kendi gunlugumden bir ornekle durumu anlatmak isterim, ayni cumlenin yazili oldugu pespese 9-10 gun var:

    sabah kalktim, kahvalti ettim, denize girdim, aksam yemegi yedim, yattim.

    (bkz: tatilde gunluk tutan cocuk)
  • belli kriterlere göre tutulsaydı tarihe tanıklık edebilirdi, az buçuk mantığı da budur esasen, ama kömürü işlemeyi bilecen arkadaş. ben gibilerin elinde hiç oluyor, olmuş baksana. öyle şeyler yazmışım ki zamanında, ne içmişim çok merak ediyorum. bugün çok kötüyüm anlatmak istemiyorum yazmışım misal, sanırsın günlük yalvarıyor. ya da onu hiç affetmeyeceğim!! o kim? niye affetmiyorsun? birinde tarihin ne önemi var ki demişim, zamanı iplememişim travmanın ciddiyetine bakar mısınız? hele arkadaşlarıma taktığım lakapları görseler aforoz ederlermiş beni. hoş o kısmı güzel olmuş, huyum kurusun hala öyleyim. dönem dönem siyasete de el atmışım, levent kırca duruşuyla. tabii dünyayı kurtarıcam ya ileride alt yapı yapmışım. aklımı seveyim. annemi babamı çok sevmişim, ablamla geçinememişim ama durabilir demişim. çok yüce gönüllüymüşüm çok. derslerim hep iyi olmuş ama keşke 8. soruya şunları da yazsaymışım. te allaam. yalnız bi yerinde çok afilli bi laf etmişim feci güldüm: kısa bi durum değerlendirmesinden sonra "ben adam olmam." demişim. geleceğe ilişkin çarpıcı bir öngörü. kutlarız küçük.*
  • her gunun sonuna ısrarla "guzel bir gunumuz daha boylece sona erdi" yazdigimi gorunce, bir spiker potansiyelim varmis die dusunmeden edemedigim, iyiki yazmisim dedigim guzel renkli kokulu sayfali defterler
  • "gunlukcugum""ay gunluk ne var biliyor musun?" v.s. seklinde baslamasida olasidir.icerigi ne kadar "kucuk" oldugunuzla orantili olarak degisir.
    yas 7(ilk gunluk):
    sevgili gunluk,bugun ogretmen bana yildizli pekiyi verdi.kaan(ya da sınıftaki baska bir karsi cins) cok gicik sacimi cekip durdu..
    yas 9:
    sevgili gunluk,okul artik eskisi kadar eglenceli degil.bugun herkes kaan'in beni sevdigini soyledi sinir oldum.
    yas 11:
    gunlukcugum,okulu cok seviyorum cunku butun arkadaslarim orada.bide..nolur kaan beni seviyo olsun nolur kaan beni seviyo olsun

    (bkz: bu boyle gider)
  • yıllar sonra ele geçtiklerinde sizi bi filmin hem kahramanı hem de seyircisi yapan günlüklerdir.

    ilkokul, beşinci sınıftaydım, bi günlük tutmaya başlamıştım, kapağı pek çirkin birşeydi, ama geçmiş ya elimize maksat doldurmak. yazıyorum işte birşeyler içimden ne geldiyse, o zamanlar sevdiğim bi çocuk da var, bahsi çok sık geçiyor kendisinin günlükte ama aşk meşk diye değil edilen kavgalar şeklinde, sonra sevmediklerim, sonra anneme babama nasıl kızdığım... sonra bir gün evden gidiyoruz bi haftasonu ama babam evde kalacak olur da bulur diye dolabın en üstüne kıyafetlerin arkasına atıyorum günlüğü. atış o atış. yine sonra bir gün, lise yılları, dolapta bişi aramak icab ediyor, aranan şey bulundu mu hatırlamıyorum ama ele geçen, zar zor hatırlanan "aa böyle de bişi vardı di mi" denilen günlük oluyor. bundan sonrası bir garip his, kendini filmde düşünüyorum etrafımda eski eşyalar loş ortam tozlar ben bi günlük buluyorum, böyle bi amerikan filmi görmüştüm kesin, artık o amerikan değil artık benim filmim. açıp bakınca içine, okumaya başlayınca yine kendimi filmde hissediyorum, ama bu sefer böyle biri makine yapmış da mekanik sesler ışınlar eşliğinde zamanda geriye yolculuk yapıyorum. bi de görünmezlik veriyor bu makine insana, işte herşey tamam. ben beni görmeden arkadaşlarımla kavga ediyorum, lastik oynuyorum, aa o da geliyor işte, birazdan sınavda aslı ile kopya çekicez, silgilerin üstüne sorunun numarasını yazıp ona yollicam o da cevabı ve kendi sorusunu yazıp bana yollayacak, aslında biz hiç kopya çeker miyiz tek silgimiz var napalım ortak kullanmalıyız. o sahneden bu sahneye dolaşıp duruyorum, ileri geri oynuyorum, 5 yıl beklemiş hayatımın filmi beni, izlemeye doyamıyorum. sonra makine beni geri getiriyor, günlüğüm kapanıyor, ışıklar açılıyor. güya sadece odamdayım son bi saattir, ama aslında yüzbin ışık yılı gittim geldim, ki hayatımın en güzel seyahatidir.

    öyle yüzümde bir gülümseme kalıyorum. tekrar bi günlük tutasım, sonra unutasım, 5 yıl sonra bulasım geliyor, ama sonra düşünüyorum da eskiden 14 saat yaşadığımız günü şimdi 20 saat yaşadığımız halde yeni uzun günler eskisi gibi olmuyor, günlükler eskisi gibi dolmuyor.

    küçükken tutulan gün'leri, insan büyüyünce tutamıyor.
  • yaş 9
    sevgili günlük,
    annem bugün seni evet seni sevgili günlüğüm seni yırttı. çok üzgünüm. nasıl kıydı sana... (burada gözyaşları damlamış yazı bozulmuş filan)
  • günlük mantığı bilinmediği için insanın yazarken her ayrıntıyı yazması lazımmış gibi hissettiği günlüklerdir. örneğin benimkinin bir yerinde şöyle yazmaktadır;

    "bugün eve geldim. yemek yedim. sonra kakamı yaptım. sonra..."
hesabın var mı? giriş yap