• romanın bi yerinde cezayirli birinin deniz kenarında oldurdugu arap tan bahseder.(bkz: yabancı)
  • camus'nun ustaca yazdıgı, ortaokulda fransızca dersinde okudugumuz "tarrou" ve "rieux" adlı karakterlerin denize girme bölümünü, kafamda neredeyse bir fotograf görmüs kadar net ve detaylı tasarlamıs oldugum, daha sonra tamamını okuyup bir süreligine vebaya kapılmıs gibi rahatsız ve hasta hissetmemi saglayan "yogun" kitap.
  • güçlü metaforik yapısına ve şahane hikayesine ek olarak camus'nun futbol tutkusundan da izler taşıyan klasik roman. romanda gonzalez isimli karakterde vücut bulan futbol tutkusu, bir futbol sahasının karantinaya çevrilmesiyle de yerini bulur. futbolcu gonzalez de trajikomik olarak bu karantinada görevlendirilir. hatta gonzalez, rambert isimli gazeteci karakter ve dr rieux'a; "hem daha iyi oldu burada idman da yapıyorum" der. insanın en zor şartlarda bile bazı şeylere bağlanabildiğinin bir göstergesi olarak ki, zaten "ahlaka dair ne biliyorsam futboldan öğrendim" diyen camus'ya da yakışan budur.
  • sadece faşizmi değil, insanoğlunu dize getiren tüm felaketleri betimler: açlık, savaş, hastalık, faşizm, kapitalizm...
  • "ah, keşke bir deprem olsaydı!
    tam bir sarsıntı... ve bu iş biterdi.
    ölüler, diriler sayılır ve oyun biterdi.
    ama şu domuz hastalık!
    hastalığa yakalanmamış olanlar bile
    onu içlerinde taşıyorlar."

    albert camus / veba
  • yukarıdaki entaride de belirtildiği gibi nedret tanyolaç öztokat 'ın çevirisi okumayı baya bir zorlaştırıyor. uzun metinleri okurken aralarda kopmalar, cümlelerin başını sonunu kaçırmalar, ne demiş la bu tarzı reaksiyon verdiğim durumlar oldu. fakat genel olarak çok iyi bir kitaptır yorumunu yapabilirim.

    --- spoiler ---

    kitaptaki bana göre en önemli karakter rieux ,cottard ve tarrou'dur. camus bu iki karakterin ruh halleri, düşünüş tarzları ve eylemleriyle kendi felsefi düşüncelerini okuyucuya aktarmıştır. örneğin yazarın başkaldıran insan adlı denemesinde dr. rieux 'nun içinde bulunduğu durum şu cümleler ile izah edilmiştir.

    "hiçbir şeye inanılmıyorsa, hiçbir şeyin anlamı yoksa, hiçbir değere evet diyemiyorsak, her şey olanaklıdır, her şey önemsizdir. ne evet kalır ne hayır, katil ne haklıdır ,ne haksız. kişi kendini cüzzamlıların bakımına adayabileceği gibi, içinde insanlar yakılacak ateşler de tutuşturabilir. kötülük ve erdem de birer raslantı ya da gelip geçici bir istekdir."

    dr. rieux'nun olayların başlangıcında, devamında ve bitişinde duygusal olarak pek fazla reaksiyon göstermemesini esasında yukarıdaki paraf'a göre hiçbir şeye inanmama ve hiçbir şeyin anlamı olmama durumuyla bağdaştırabiliriz.. bu yüzden rieux'nun karısını tedaviye göndermesi ve konuyla ilgili rambert'in kaygılarını taşımaması, eşini merak etmemesi, vebadan ölenlere kayıtsız kalması, annesiyle pek fazla dialog halinde olmaması, eşi ölünce durumu olağan karşılaması gibi durumlarının nedeni içinde bulunduğu psikolojiden kaynaklıdır. kısacası romandaki karakterlerin varoluşsal kaygılar taşıdığını söylebilirim. fakat doktorun salgına karşı vermiş olduğu mücadele takdir edilmesi gereken bir mücadeledir. fakat düşüncede bu mücadelenin hiç bir önemi yoktur. mücadele son bulduğunda vebaya karşı zafer kazanıldığın da bile rieux' un arayışı ve mücadelesi son bulmuyor. camus'ya göre bulması da mümkün değildir.

    dr.rieux 'nun anti karakteri de bana göre cottard'dır. camus 'nun bahsettiği " kötülük ve erdem de birer raslantı ya da gelip geçici bir istekdir." mevzunun erdem kısmını rieux, kötülük kısmını ise cottard icra etmektedir. salgınla mücadele eden toplumun yaşaması için gerekli olan ihtiyaçlarını suistimal ederek (kaçakçılık ve fahiş fiyatla satış) kendisine servet sağlayan bir cottard var elimizde. salgının kendisi için bir nimet olduğunu düşünmekte ve salgınla ilgili rieux ile sürekli irtibatta. salgının azalmasını öğrendiği zaman içine düştüğü buhran normal şartlar altında insanların yargılayacağı bir buhran. çünkü normal algı böyle bir bireyin kötü olduğunu kabul eder. fakat cottard arayışını bu kötülükte bulmuştur. bu yüzden de cottard salgının bitme sinyalleri vermesini "anlamlandırdığı hayatının" sonu olarak görüp kaygılanmaktadır. tarrou'nun "her şey bir yana, sizin içinde işler yoluna girecektir" demesine rağmen olaylar cottard'ın istediği şekilde gitmez ve cottard delirir.

    camus ' ya göre cottard'ın delirmesi ve rieux'un hayatına devam etmesi bir nevi aynı şeylerdir. hatta cottard'ın kaçakçılık yapıp insanları suistimal etmesiyle rieux 'nun vebaya karşı verdiği mücadele de aynıdır. her iki durum da anlamsızlık ve inançsızlıktan kaynaklanmıştır.

    tarrou'nun babasıyla yabancı hakkında idam kararı veren hakim farklı zamanlarda yaşasalar da aynı kişilerdir.bence.

    --- spoiler ---
  • rieux, grand, tarrou, rambert, sevgi, çaresizlik, varoluş ve inanç hakkında ama en çok da cottard hakkında bir kitaptır.

    inanç ikiyüzlülüğü hakkında:

    "... kurtulanlardan çok aramızdan ayrılanlar olacak ve bu felaketi tanrı istemedi. uzun zamandır, dünya kötülükle uzlaştı, uzun zamandır tanrının bağışlayıcılığına güvendi. biraz pişmanlık yetiyordu, her şeye izin vardı. ve pişmanlık konusunda herkes kendini güçlü hissediyordu. zamanı gelince nasılsa pişmanlık duyulacaktı. o zamana kadar, en kolayı kendini sıkıntıya sokmamaktı, gerisini tanrının bağışlayıcılığı hallederdi nasılsa."

    ve cottard:

    "... her tür temasta geri kaçmayı, yine de dirsek dirseğe insanları, cinsleri birbirine iten o insan sıcaklığına duyulan açlığı? cottard onlardan önce bunları yaşadı, orası kesin. kadınlar dışında, çünkü o suratla... üstelik kendini sokak kadınlarına gitmeye hazır hissettiğinde bunu yapmaktan vazgeçtiğini sanıyorum, çünkü böyle uygunsuz bir davranışın sonradan kendisine zarar vereceğini düşünmüş olabilir.

    sonuç olarak, veba ona iyi geldi. yalnız ve yalnızlığı istemeyen bir adamken onu kendine suç ortağı yapmıştı. çünkü gözle görülür biçimde o bir suç ortağı ve bunun keyfini çıkaran bir ortak."

    "... öte yandan cottard'ın davranışlarında fazla kötülük olmadığını düşünüyordu. onun, "ben onlardan önce bunları yaşadım" sözü, zaferden çok mutsuzluğu vurguluyordu. "gökyüzüyle kent duvarlarının arasında hapsedilmiş bu insanları sevmeye başladığını sanıyorum" diyordu tarrou."

    "... sonuçta, bizlerle, henüz vebanın öldürmediği bizlerle, özgürlüğünün ve yaşamının her gün yıkılabileceğini de hissediyor. ancak kendisi bir korku ortamında yaşadığına göre, başkalarının da bunu yaşamasını normal buluyor. daha doğrusu, korkuyu başkalarıyla birlikte taşımak, onu tek başına yüklenmekten daha iyi geliyor ona."
  • tarrou:

    "...kırmızı cüppesinin içinde değişime uğramış, ne o sevecen kişi, ne de o saf adamdı; ağzından yılan gibi durmadan çıkıp duran koca koca tümceleri yine ağzıyla eziyordu. ve toplum adına bu adamın ölümünü, hatta kafasının kesilmesini talep etti. yalnızca şöyle diyordu: ' bu baş düşmeli', gerçek bu. ama sonuçta ne fark vardı ki? ve sonuç değişmedi, çünkü o başı elde etti..

    ...o günden sonra iğrenerek adaletle, ölüm cezalarıyla, infazlarla ilgilendim ve babamın cinayete birçok kez katılmış olması gerektiğini aynı baş dönmesiyle anladım, özellikle çok erken kalktığı günlerde. evet, çalar saatini kurardı böyle durumlarda..

    ...bir gün babam çalar saatini istedi, çünkü sabah erken kalkması gerekti. o gece uyumadım. ertesi gün o eve döndüğünde, ben ayrılmıştım. hemen söyleyeyim, babam beni her yerde arattı, onu görmeye gittim ve hiçbir açıklama yapmadan, eğer beni geri dönmeye zorlarsa kendimi öldüreceğimi ona sakin sakin söyledim.."
  • bu kitabi can yayinlarindan almaktansa orjinalini bulup google translate'te cevirin, daha akici ve mantikli bir ceviri elde edersiniz. hatta fransizca bilmeseniz bile orjinalini okumak daha mantikli bir tercih olabilir.
  • can yayınları çevirisine 110 sayfa dayanabildim. herhalde artık fransızca falan öğrenirsem okuyabileceğim kitap.
hesabın var mı? giriş yap