• insan aklinin urettigi en sahane eserlerden biri.

    "felaketler varoldukca hic kimse hur degildir." diyerek okurun yuregine hanceri saplayan roman, felaketin aklin sinirlarini assa da alabildigine gercekci olan korkunc yuzunu gosterdikten, trajedinin camus'nun cok sevdigi yunan trajedilerini aratmayacak kadar dibine daldiktan, mikrobun sadece gecici olarak gidecegini, illa ki tekrar ortaya cikma olasiligini dile getirip alay ettikten sonra bile, kahramanina sunu dedirtebilir:

    "...yine de, insanoglunda hayran olunacak seyler, hor goruleceklerden daha coktur."

    bes yil arayla uc kere okuyan okuru, kitapliginin her onunden gecisinde gozune carpacak yerine koyar ornegin kitabi; acip acip grand'in rieux'e mutluluk isyanini, tarrou'nun tanrisiz da bir aziz olunup olunamayacagina dair huzunlu sorgusunu yeniden okur.

    mutemadiyen ruyasina girer bazi okurlarinin ornegin; acinin, caresizligin ve isyanin orta yerinde cirpinan ruyaci terden bogulacak denli azap icinde uyaninca nefes nefese dehset hissinden "insanda hayran olunacak seyler..." diyerek gulumseyebilir.

    veba, iyi ki yasama sansim olmus da okumayi ogrenmis, iyi ki okumayi ogrenmis de okumusum dedirtir kimi okuruna; inansa da inanmasa da, ya da inanc-inancsizlik arasinda canhiras debelense de okur, buna sukreder. gorki, tolstoy icin, "bu adam bu dunyada yasayabilmis madem, yetim degilim." diye yazmistir; sozkonusu okur yine, bu sozu camus icin soyler, biraz modifiye eder uzerine: "madem o rezil savasin, ikinci dunya savasinin ertesinde, felaketin orta yerinde, rezil tarihin batakligina saplanmisken dunya ve insan, dusmus/dusurulmus insana adanmis bir bilinc tarafinda boyle bir roman yazilabilmis, kimliksiz de degilim", dedirtir.

    veba, okumayi bilen gozlerin kacirmamasi gereken, uzerine ne kadar ovgu duzulse yetersiz kalinacak derecede carpici bir romandir.

    veba, ironinin zirvesine oynar gorunecek bir yakistirma olsa da, veba'dan kurtulabilmenin yoludur...
  • şudur: "iyiyim, her zaman seni düşünüyorum. sevgiler"
  • '' o zamandan beri değişmedim.uzun süredir utanıyorum, uzaktan bile olsa, iyi niyetle bile olsa ben de bir katil olmaktan ölesiye utanç duyuyorum.zamanla başkalarından çok daha iyi olanların bile bugün ölmekten ya da ölüme göz yummaktan kendilerini alamadıklarını görüyorum, çünkü içinde yaşadıkları mantık böyle gerektiriyordu ve ölüme neden olmaksızın şu dünyada tek bir hareket bile yapamıyorduk. ''
  • tarrou ile aramda çelikten köprüler kurmamı sağlamış enfes yapıt. uzun yılar sonra bir kitabı okurken gözlerimin dolduğunu hissettim. çaresiz ve acizliğin yanında 'bu kadarı da haksızlık' dedim hep içimden. evet insanoğlunun imkanların ötesinde nasıl haksızlığa uğradığını düşündüm durdum. o grubun bazı şeylerin hiç değişmeyeceğini bile bile savaşmasına hayran oldum.
    --- spoiler ---
    camus'un o bilindik pesimistliği kitabın sonlarına doğru daha da baş gösterir. tarrou, can çekişirken işte tam da o sırada haksızlık bu diye düşündüm. doktor'un sabrına, anlayışına şapka çıkardım. ama aslında içindeki yorgunluğu ve vazgeçmişliği de dibine kadar hissettim.

    kitabın en düşündürücü noktalarından biri de, "anlayış"ı ahlak değeri olarak sunmasıdır.üstüne günlerce düşünülür. anlayış ne demek diye.

    en can alıcı yerlerinden biri, umutsuzluğa alışmanın umutsuzluktan beter bir şey olduğunu anlattığı bölümdü kanımca.
    --- spoiler ---

    velhasıl, defalarca okunacak kitaptır. hayatınızın her bölümünde yeni tatlar alırsınız, belki de neden yaşıyoruz sorusunun cevabını da biraz daha netleştirebilirsiniz kimbilir..
  • --- spoiler ---

    "gerekince, 'fakat' ile 've' kelimelerinden birini seçmek o kadar zor değildir, 've' ile 'sonra' kelimelerinden birini tercih etmek daha zor. 'sonra' ile 'ardından' kelimelerinde ise güçlük daha da artar. fakat muhakkak ki, en zor olanı, 've'yi yerinde kullanıp kullanmamak gerektiğini bilebilmekte."

    "insanlar, erdem veya kusur denilen şeylerin ne demek olduğunu hiçbir suretle bilmiyorlardı, oysa en ıslah edilmez kusur, her şeyi bildiğini sanmaktan doğan ve insanları öldürmek için kendinde hak gören bir bilgisizlikten gelenidir. katilin ruhu kördür, yeteri kadar basirete sahip olmadan ne gerçek bir iyilik, ne de güzel bir aşk mümkündür."
    --- spoiler ---
  • albert camus'un kitabından alıntılar için; tık tık.
  • yukarıdaki entaride de belirtildiği gibi nedret tanyolaç öztokat 'ın çevirisi okumayı baya bir zorlaştırıyor. uzun metinleri okurken aralarda kopmalar, cümlelerin başını sonunu kaçırmalar, ne demiş la bu tarzı reaksiyon verdiğim durumlar oldu. fakat genel olarak çok iyi bir kitaptır yorumunu yapabilirim.

    --- spoiler ---

    kitaptaki bana göre en önemli karakter rieux ,cottard ve tarrou'dur. camus bu iki karakterin ruh halleri, düşünüş tarzları ve eylemleriyle kendi felsefi düşüncelerini okuyucuya aktarmıştır. örneğin yazarın başkaldıran insan adlı denemesinde dr. rieux 'nun içinde bulunduğu durum şu cümleler ile izah edilmiştir.

    "hiçbir şeye inanılmıyorsa, hiçbir şeyin anlamı yoksa, hiçbir değere evet diyemiyorsak, her şey olanaklıdır, her şey önemsizdir. ne evet kalır ne hayır, katil ne haklıdır ,ne haksız. kişi kendini cüzzamlıların bakımına adayabileceği gibi, içinde insanlar yakılacak ateşler de tutuşturabilir. kötülük ve erdem de birer raslantı ya da gelip geçici bir istekdir."

    dr. rieux'nun olayların başlangıcında, devamında ve bitişinde duygusal olarak pek fazla reaksiyon göstermemesini esasında yukarıdaki paraf'a göre hiçbir şeye inanmama ve hiçbir şeyin anlamı olmama durumuyla bağdaştırabiliriz.. bu yüzden rieux'nun karısını tedaviye göndermesi ve konuyla ilgili rambert'in kaygılarını taşımaması, eşini merak etmemesi, vebadan ölenlere kayıtsız kalması, annesiyle pek fazla dialog halinde olmaması, eşi ölünce durumu olağan karşılaması gibi durumlarının nedeni içinde bulunduğu psikolojiden kaynaklıdır. kısacası romandaki karakterlerin varoluşsal kaygılar taşıdığını söylebilirim. fakat doktorun salgına karşı vermiş olduğu mücadele takdir edilmesi gereken bir mücadeledir. fakat düşüncede bu mücadelenin hiç bir önemi yoktur. mücadele son bulduğunda vebaya karşı zafer kazanıldığın da bile rieux' un arayışı ve mücadelesi son bulmuyor. camus'ya göre bulması da mümkün değildir.

    dr.rieux 'nun anti karakteri de bana göre cottard'dır. camus 'nun bahsettiği " kötülük ve erdem de birer raslantı ya da gelip geçici bir istekdir." mevzunun erdem kısmını rieux, kötülük kısmını ise cottard icra etmektedir. salgınla mücadele eden toplumun yaşaması için gerekli olan ihtiyaçlarını suistimal ederek (kaçakçılık ve fahiş fiyatla satış) kendisine servet sağlayan bir cottard var elimizde. salgının kendisi için bir nimet olduğunu düşünmekte ve salgınla ilgili rieux ile sürekli irtibatta. salgının azalmasını öğrendiği zaman içine düştüğü buhran normal şartlar altında insanların yargılayacağı bir buhran. çünkü normal algı böyle bir bireyin kötü olduğunu kabul eder. fakat cottard arayışını bu kötülükte bulmuştur. bu yüzden de cottard salgının bitme sinyalleri vermesini "anlamlandırdığı hayatının" sonu olarak görüp kaygılanmaktadır. tarrou'nun "her şey bir yana, sizin içinde işler yoluna girecektir" demesine rağmen olaylar cottard'ın istediği şekilde gitmez ve cottard delirir.

    camus ' ya göre cottard'ın delirmesi ve rieux'un hayatına devam etmesi bir nevi aynı şeylerdir. hatta cottard'ın kaçakçılık yapıp insanları suistimal etmesiyle rieux 'nun vebaya karşı verdiği mücadele de aynıdır. her iki durum da anlamsızlık ve inançsızlıktan kaynaklanmıştır.

    tarrou'nun babasıyla yabancı hakkında idam kararı veren hakim farklı zamanlarda yaşasalar da aynı kişilerdir.bence.

    --- spoiler ---
  • beni albert camus ile tanıştıracak olan romandır.

    henüz başlamış olmama rağmen "bir kenti tanımanın en bildik yollarından biri de insanların orada nasıl çalıştığına, orada birbirlerini sevip sevmediğine ve nasıl öldüğüne bakmaktır." cümlesiyle yaşadığım yer* üzerine bir daha düşünmemi sağlamış, bu şehri terk etme isteğimin her geçen gün arttığını bana yeniden fark ettirmiştir.
  • hem ağır hem sürükleyici bir dili olan roman.nasıl deme,camus yapmış.herhangi bir zamanda herhangi bir insan ruhunun hissettiği şeylerin sayfalarcası parmaklarınızın arasından kayıp gider bu romanda.
  • bir ayrılık, bir sürgün, bir yoksunluk temelinde yükselen bir eser veba. camus bu eserde o kadar çok şeye dokundurmuştur, o kadar çok kavramı ve duygu durumunu bu kadar derinlemesine ve olabildiğine yalın aktarmış ki; insan şaşırıp kalıyor.

    ben sadece anahtar kelimeleri buraya not düşmeye güç yetirebiliyorum: (atladıklarım da cabası)

    (bkz: ayrılık)
    (bkz: aşk)
    (bkz: sürgün)
    (bkz: ölüm)
    (bkz: yalıtım)
    (bkz: aynılaşma)
    (bkz: duyguların paylaşılması)
    (bkz: acının herkes tarafından paylaşılmasının acının hissedilirliğini azaltma etkisi)
    (bkz: uyuşma)
    (bkz: suç ve ceza)
    (bkz: kötü)
    (bkz: merhamet)
    (bkz: kabullenmek)
    (bkz: direnebilmek için mutluluğa duyulan gereksinim)
    (bkz: anne-baba)
    (bkz: dostluk)
    (bkz: umut-umutsuzluk)
    (bkz: kabullenmek)
    (bkz: mücadele)
    (bkz: özgürlük)
    (bkz: her şeyden geriye kalan nedir?)

    burada yaşanan her şeyden kazanımın ne olduğuna bir alıntı: "rieux, o ne kazanmıştı? yalnızca vebayı tanımış olmak ve onu anımsamak, dostluğu tanımış olmak ve onu anımsamak, şefkati tanımak ve bir gün bunu anımsamak, buydu işte kazandığı. insanın veba ve yaşam oyunundan elde edeceği tek şey bilgi ve bellekti."

    cottard’la camus’nün bize anlatmaya çalıştığı şey de: çevresinde kendinden daha çok acı çeken insanların olmasının, insanın acısını azalttığıydı. cottard’la bunu gözümüze sokmuştur. onu deliliğe getiren de, çevresinde mutlu insanların olması ve onun buna dayanamamasıdır.

    bu arada unutmadan: tahsin yücel'in camus çevirilerine demediğinizi bırakmadınız, nedret tanyolaç iyi yapmış size. en azından tahsin yücel, anlatım bozukluğu olan kopuk cümleler kurmuyor!
hesabın var mı? giriş yap