• gösteri toplumu, guy debord'un modern toplum eleştirilerinden oluşan aforizmalarla örülü kitabının ismi. debord'un kavramsallaştırması sonrasında gösteri toplumu toplumbilimcilerin vazgeçemedeği, kolay kolay da vazgeçemeyecekleri bir bakış sunmuştur. aşağıda debord'un kitabından alıntıladığım önemli aforizmaları bulunuyor...

    1-modern üretim koşullarının hakim olduğu toplumları tüm yaşamı devasa bir gösteri birikimi olarak görünür. dolaysızca yaşanmış herşey yerini bir temsile bırakarak uzaklaşmıştır.

    9- gerçek anlamda altüst edilmiş dünyada doğru, bir yanlışlık anıdır.

    12- gösteri, kendini tartışılmaz ve erişilmez devasa bir olumluluk olarak sunar. görünen şey iyidir, iyi olan şey görünür der başka bir şey demez. ilkesel olarak talep ettiği tutum bu eilgen kabulleniştir;ve ortaya çıkşına karşılık verenin olmaması ve görünüş üzeründeki tekeli ile aslında zaten bunu elde etmiştir.

    13- gösterinin temelden totolojik karakteri, araçlarının aynı zamanda da amaç olması gibi basit bir olgudan kaynaklanır. o, modern edilgenlik imparatorluğunun asla batmayan güneşidir. dünyanın tüm yüzeyini örter ve ihtişamını sonsuza dek korur.

    14- modern endüstriye dayanan toplum, raslantısal ya da yüzeysel olarak gösterisel değil, temelde gösteri yanlısıdır. hakim iktisadın imajı olan gösteride amaç hiçbir şey, gelişme ise herşeydir. gösteri, kendinden başka hiçbir şeye varmak istemez.

    15- gösteri, günümüzde üretilen nesnelerin kaçınılmaz süsü, sistemin rasyonelliğinin genel açıklaması olarak ve sayıları giderek artan imaj-nesneleri doğrudan doğruya biçimlendiren ileri bir iktisadi sektör olarak güncel toplumun esas üretimidir.

    16- iktisadın yaşayan insanları bütünüyle boyun eğdirmesi ölçüsünde, gösteri de onları kendine tabi kılar. gösteri, bizzat kendisi için gelişen iktisattan başka bir şey değildir. o, şeylerin üretiminin sadık yansıması ve üreticilerin aslına bağlı olmayan nesneleştirilmesidir.

    18-gerçek dünyanın basit imajlara dönüştüğü yerde, basit imajlar gerçek varlıklar ve hipnotik bir davranışın etkili motivasyonları haline gelir.artık doğrudan doğruya algılanamayan dünyayı uzmanlaşmış farklı dolayımlarla gösterme eğilimi olarak gösteri, görmeyi doğal olarak insanın ayrıcalıklı duyusu -ki eski dönemlerde bu ayrıcalık dokunma duyusunundu- kabul eder; en soyut ve en aldanabilir duyu olan görme güncel toplumun genelleştirilmiş soyutlamasına denk düşer. fakat gösteri, sadece bakışla özdeşleştirilemez; bakış, duymayla birlikte olsa bile. gösteri, insanların etkinliklerine tabi olmayan, insanların yapıp ettikleri tarafından yeniden ele alınamayn ve düzeltilemeyen şeydir. o, diyaloğun karşıtıdır. bağımsız temsilin olduğu yerde gösteri kendini yeniden yaratır.

    24- gösteri, mevcut düzenin kendisi hakkında verdiği kesintisiz söylev, onun övgü dolu monoloğudur. yaşam koşullarının totaliter yönetimi döneminde iktidarın kendi portresidir. gösteri ilişkilerindeki fetişist katıksız nesnellik görünüşü, bu ilişkinin insanlar ve sınıflar arasındaki ilişki olma özelliğini gizler: sanki ikinci bir doğa kaçınılmaz yasalarıyla çevremize hükmediyormuş gibidir. ama gösteri, doğal bir gelişme olarak düşünülen teknik gelişmenin zorunlu bir ürünü değildir. tam tersine, gösteri toplumu kendi teknik içeriğini seçen biçimdir. en ezici yüzeysel tezahürleri olan kitle iletişim araçlarının sınırlı görünümü altında ele alınan gösteri, basit bir aletler toplamı olarak toplumu istila ediyormuş gibi görünse bile bu aletler aslında hiç de yansız değildir, aksine gösterinin bütüncül özdevinimine elverişli olan araçlardır. eğer böyle tekniklerin geliştiği çağın toplumsal ihtiyaçları sadece bu teknikler dolayımıyla tatmin edilebiliyorsa, eğer bu toplumun yönetimi ve insanlar arasındaki bütün bağlantılar artık sadece bu anlık iletişim gücünün aracılığıyla uygulanabiliyorsa bunun nedeni bu iletişimin temelde tek yanlı olmasıdır; bu iletişimin yoğunlaşması, belirlenmiş bu yönetimin sürmesini sağlayan araçların var olan sistemin yönetiminin elinde toplanmasına denk düşer. gösterinin genelleşmiş bölünmesi modern devletten, yani toplumsal işbölümünün ürünü ve sınıf tahakkümünün organı olan toplumdaki genel bölünme biçiminden ayrı değildir.

    30- izleyicinin (kendi bilinçsiz etkinliğinin sonucu olan) seyredilen nesneye yabancılaşması şöyle ifade edilir: izleyici ne kadar çok seyrederse o kadar az yaşar; kendisini egemen ihtiyaç imajlarında bulmayı ne kadar kabul ederse kendi varoluşunu ve kendi arzularını o kadar az anlar. gösterinin etkin insan karşısındaki dışsallığı, kendi davranışlarının artık bu insana değil, bu davranışları ona sunan bir başkasına ait olması gerçeğinde ortaya çıkar. işte bu yüzden izleyici hiçbir yerde kendini evinde hissetmez, çünkü gözteri her yerdedir.

    31- emekçi kendisini değil, bağımsız bir gücü üretir. bu üretimin başarısı, yani bolluğu, üreticiye mahrumiyet bolluğu olarak geri döner. üreticinin dünyasına ait bütün zaman ve mekan yabancılaşmış ürünlerinin birikimiyle birlikte ona yabancı hale gelir. gösteri bu yeni dünyanın haritasıdır, yani bu dünyanın alanını tamı tamına kaplayan bir haritadır. elimizde tutamadığımız güçler bile bütün kuvvetleriyle kendilerini bize gösterirler.

    32- toplumdaki gösteri, somut bir yabancılaşma imalatına tekabül eder. iktisadi yayılma, esas olarak bu özgül endüstriyel üretimin yayılmasıdır. kendisi için hareket eden ekonomiyle birlikte gelişen şey, bu ekonominin başlangıçtaki çekirdeğinde bulunan yabancılaşmadan başka bir şey olamaz.

    33- ürettiği şeyden ayrılmış olan insan, kendi dünyasının bütün ayrıntılarını giderek daha güçlü bir şekilde bizzat üretir ve böylece kendini dünyasından giderek daha fazla ayrılmış hisseder. yaşamı kendi ürünü olduğu ölçüde yaşamından ayrı düşmektedir.

    34- gösteri, öyle bir birikim aşamasındaki sermayedir ki imaj haline gelir.

    ----yaşamın her bir görünümünden kopmuş olan imajlar, bu yaşamın birliğini yeniden kurmanın artık mümkün olmadığı ortak bir akışta kaynaşırlar. kısmi olarak gözönünde bulundurulan gerçeklik, ayrı bir sahte-dünya olarak, salt seyrin nesnesi olarak, kendi genel birliğinde sergilenir. dünyasal imajlardaki uzmanlaşma, aldatıcı bir şeyin hakikatle yüz yüze gelmekten kaçındığı özerkleşmiş imaj aleminde kendini tamamlanmış bulur. genel anlamda gösteri,yaşamın somut tersyüz edilişi olarak, canlı olmayanın özerk devinimidir.
  • “insanlar babalarından çok yaşadıkları zamana benzerler.”

    guy debord - la societe du spectacle
  • gelmiş geçmiş en önemli kitaplardan biri.
    abartmıyorum!
    ya da dur ya, abartıyorum valla, abartasım var...
    çünkü çok özel bir adamla*, çok özel bir akımla* karşı karşıyayız, bunu herkesin anlamasını, benim seneler önce geçirdiğim şoku geçirmesini, her hatırladığımda nasıl tekrardan vay be diyorsam, herkesin de vay be demesini, hatta bu vay be seslerinin ovalara yayılmasını istiyorum (falan filan).

    türkçe'de gösteri toplumu olarak bildiğimiz bu kitap modernizmle birlikte insanın girdiği o "görüntüler" evresini nefis bir şekilde analiz etmiştir. çünkü to be or not to be, artık to have or not to have'e, to have or not to have ise to appear like or not to appear like'a dönüşmüştür, işte benim için debord'un anlatmaya çalıştığı şey budur. kendisinin bu analizinden daha enfesini diyecek olanınız varsa beri gelsin zaten.

    keza şöyle bir kamusal ve özel alanı deşelersek,
    bu mananın, bu analizin büyüklüğünü, azizliğini kolaylıkla anlayabiliriz.
    valla ben düşününce kendimden utanıyorum.
    hadi ben okyanusta küçük bir kum tanesiyim diyelim, kime ne diye geçiştirelim,
    peki ya kamusal/sosyal alandaki yansımaları ne olacak bu gösterinin?
    şekspirin kemikleri bayağı bir sızlıyor olsa gerek.
  • esiri olduğumuz tüm saçmalıklar üzerine tutulmuş güçlü bir ışık.

    "çağımız için kutsal olan tek şey yanılsama, kutsal olmayan tek şey ise hakikattir."

    1967'de yayımlanan bu eserinin sonraki baskılarında debord hiçbir değişiklik ya da güncelleme yapmamış; bunu da kitabın önsözünde "zamanın kendisini haklı çıkardığı, bütün tezlerinin halen aynen geçerli olduğu" minvalinde bir saptamayla vurgulamıştır. kendisine katılmadan edemiyorum. işte aydın tam olarak budur. daha ortada yeni yeni filizlenen bir medya ve tüketim alışkanlıkları varken, adam bakmış ucundan, "bu işin sonu buraya çıkar" demiş, takır takır yazmış olacakları.

    "gösteri, metanın toplumsal yaşamı tümüyle işgal etmeyi başardığı andır. görülebilir olan sadece metayla kurulan ilişki olmakla kalmaz, ondan başka bir şey de görülemez: görülen dünya metanın dünyasıdır."

    debord'un gösteri toplumunun yerden yere vurmadığı tek bir kurumu, sahteliği, saçmalığı kalmamış. özellikle meta fetişizmini yerlere çaldığı ikinci bölümde zihnime gerçek bir ziyafet çekti. benim için, güçlü bir sesin, katıldığım / fark ettiğim / hissettiğim şeyleri, benim asla başaramayacağım bir ustalıkla haykırması, bir kitaptan alınabilecek estetik hazzın zirvesidir.

    gel gelelim, bir insan gösteri toplumundan nasıl kurtulur, kestiremiyorum. aklıma derli toplu bir yol haritası gelmiyor. kendimi kurtardığım ya da en başta hiç bulaşmadığım bir hayli zırva var.***** peki kurtulamadığım, dahası kurtulmam gerektiğinin farkına bile varamadığım onca şeyden sıyrılmak nasıl mümkün olur? hadi diyelim onlardan sıyrılmayı da başardım, böyle bir hayat nasıl bir hayat olur? yani öyle güçlü bir kuşatma altındayız ve öyle muazzam bir bilgi akışı var ki, bu dünyadan sıyrılmak demek müthiş bir izolasyon demek.

    okudukça karmakarışık oldum yine. iyisi mi biraz daha okuyayım. çivi çiviyi sökermiş. (sökemedi)

    (bkz: tüketim toplumu/@istenc)
  • reklamlar, eğlence programları, trafik, gökdelenler, politik kampanyalar, alışveriş merkezleri, spor olayları, haberler, sanat etkinlikleri, savaşlar gibi her türlü iletişimin güçlü olandan güçsüz olana doğru gerçekleştirildiği bu modern dünyanın, debord'un kitabının girişinde hegel'den alıntıladığı gibi, " sadece temsil edildiği ve idealleştirildiği vakit benlik, gerçek değildir: yerine kendisini temsil eden şey geçtiğinde ise, artık yoktur" dan gösterinin, "sermayenin birike birike bir imaja dönüşmüş hallerine", oradan da insanın bu iletişime ne bir karşılık vereceği, ne sorgulayabileceği, ne de müdahale edebileceği bir dünyaya doğru sancak alabanda pupa yelken gidişte, yine gösterinin, toplumsal bir denetim projesinin aynı zamanda hem bir aracı hem de sonu olduğunun farkına epey erken bir vakitte ayırdına varmış debord'un bu kitabını temel alarak yazılmış güçlü bir kitap var; sanat ve devrimin alacakaranlık kuşağının kayan yıldızlarının [fonda john peel'in turntablendan sex pistols ve clash çalarken] izini sürerek:
    ruj lekesi, greil marcus, ayrıntı ağır kitaplar serisi.
  • "çağdaş üretim koşullarının egemen olduğu toplumlarda hayatın tümü kendisini dev bir seyirlikler birikimi olarak ortaya koyar. bir zamanlar doğrudan doğruya yaşanan her şey, bir temsile dönüşmüştür."
  • tarihin henüz yaşanmamış olduğu tarihsel bir toplumda sanatı aşmaya çalışan olumsuz bir hareket olarak çözülme çağını yaşayan sanat, hem bir değişim sanatı hem olanaksız değişimin katıksız ifadesidir. hedefi büyüdüğü ölçüde hakiki gerçekleşmesi de kendi boyunu aşar. bu sanat ister istemez avangarddır, ve değildir. avangardlığı kendi yokoluşudur.
  • “çağımızın; tasviri nesneye, kopyayı aslına, temsili gerçekliğe, dış görünüşü öze tercih ettiğinden kuşku yoktur. çağımız için kutsal olan tek şey yanılsama, kutsal olmayan tek şey ise hakikattir.”
  • simulacres et simulation ve la societe de consommation ile birçok ortak noktası bulunan guy debord eseri. gibi yapmak ve gibi yaşamak üzerine kayda değer tespitler barındırır. toplumdan nefret etme sebebidir. bireyselleştirir. anarşisttir. düşünceleri kökten değiştirmeye kâdir olmasa da biçimlendirir. bir türlü emin olunamayan, ama beynin bir köşesinde durup rahatsızlık veren unsurları gün yüzüne çıkarıp kesin yargılara vardırır. okunasıdır. yine de bir eric arthur blair değildir.
  • "şaraptan iyi anlayan biri genellikle nükleer endüstrinin kurallarını bilmez; ama gösteri iktidarı eğer bir uzman nükleer enerji konusunda aldatabiliyorsa, bir başka uzmanın da şarap konusunda onu rahatlıkla aldatabileceğini hesaba katar. ve örneğin, hava sıcaklıklarını ya da gelecek kırk sekiz saat için tahmini yağışları bildiren medyatik meteoroloji uzmanının söylediklerinin bazı ekonomik, turistik ve bölgesel dengeleri koruma zorunluluğuyla -hele ki bu kadar insanın birbirinden ıssız yerler arasında bu kadar çok yol katederek bu kadar çok seyahat ettiği bir ortamda- ciddi bir şekilde kısıtlandığı gayet iyi bilinir; bu kısıtlanma o kadar ileri gider ki bu uzmanın animatör olarak daha başarılı olduğu söylenebilir.
    tüm nesnel tarih bilgisinin yok olması, bir bakıma, bireysel itibarların bütün bilgiyi-toplanan ve aynı zamanda farklı şekilde yayımlanan bilgi denetim altında tutanlar tarafından dilediğince uysal ve değiştirilebilir hale getirilmesinde görülebilir. bu durumda tahrif etmek için gerekli bütün yetkiye sahiptirler."

    egemenliğini çoktan kuran ve gün geçtikçe sağlamlaştıran gösteri toplumunu ilk kez tanımlayan ve adlandıran kişi debord olmuştur. antik çağdan günümüz modern dünyasına kadar tüketim alışkanlıklarının her alanına ışık tutan kitap, sosyal bilimlere ilgi duyanlar için başyapıt niteliğindedir.
hesabın var mı? giriş yap