• lügatte bilmem, bilinmez, bilinmiyor gibi mânâlara gelen, kullanımda da "yazanı belli değil" demek olan arapça kökenli kelimedir. ancak laedrî'yi yeryüzünde en iyi tanımladığını düşündüğüm iskender pala'nın şairlerin dilinden isimli kitabının "büyük üstad lâedrî) başlığını tüm aramalarım üzerine internette bulamayınca, tarayıp buraya koyayım* da hem siz hem ben canımız sıkılınca okuruz diye düşündüm. yazı içindeki dipnotları da en alta ekliyorum:

    laedrî hakkında tezkireler yahut biyografik kaynaklarda hemen hiçbir kayda rastlanmaz. nereli, yahut kimlerden olduğu ile doğum ve ölüm tarihleri hakkında da kesin bilgilere sahip değiliz. ancak anka* ile aynı maderden* süt emmiş, aynı dayenin* kucağında büyümüş olduğu sanılmaktadır. bu bakımdan adı var, kendi yoktur. dahası, ona bu adı kimin koyduğu da belli değildir. tıpkı adı gibi kendisi de bilinmezliği tercih etmiştir* kudemâdan* bazı mütebahhir* bilim adamları onun nuh ömrünce yaşadığını söylerler. hatta şark edebiyatları ile yaşıt olduğuna dair rivayetler varsa da, bizce bu bir efsaneden ibarettir.

    laedrî ilk tahsilini babasından almıştır. babasının "aman oğulcuğum, ilim sahiplerini dikkatle dinleyip anlamalısın. zira, dinleyen söyleyenden arif olmalıdır" nasihatına, (yıllar sonra bu sözü "söyleyenden dinleyen arif gerek" biçiminde vezne dökecek tarzda) bağlı kalmıştır. gençlik yıllarında iyi bir tahsil görmüş, çeşitli edebiyat muhitlerinde bulunmuş, divân şiirinin bütün zamanları boyunca osmanlı medeniyet merkezlerini dolaşmış ("mânend-i âsiyâb dönerim kısmet ardına" mısraını o dönemlerde söylemiştir), tayy-i zaman* ve tayy-i mekân* sırrına agâh, bilge bir şairdir. "kanaat eylemektir çâre aza" müfredinde* belirttiği gibi derviş-meşreb ve istiğna-perver bir ruha sahiptir. nerede akşam, orada sabah, hane-berduşlar gibi kalenderane bir ömür sürmüş, kimseye boyun eğmemeye gayret göstermiştir.

    eserlerinden anlaşılabildiği kadarıyla zaman zaman dervişane (mâzî ile müstakbele sarf eyleme ömrü / hâl ehli içün hiçbiri maksûd değildir veya mâsivâdan el yuyup mahlûktan ümmidi kes / virdin olsun her nefes "allah bes bakî heves"), zaman zaman şûhâne (gülü tarife ne hacet ne çiçektir biliriz veya hat gelip hurşid-i ruhsârı siyeh-fâm olmadan / hâle-i âğûşa çek ol dilberi şâm olmadan), zaman zaman da kalenderane (buna kim âlem-i imkân derler / olmaz olmaz deme olmaz olmaz) ifadelere yönelmişse de asıl ilgi alanı hikemiyane söyleyişlerdir (tahsil-i kemâlât kem âlât ile olmaz veya tac u destar ile tefahur eden /başını açamaz keli görünür). hassaten şiirlerinin akılda kalıcı olması için çaba sarfetmiş olduğunu sanmıyoruz; ama şiirdeki üstadâne edası ve yanılmaz zekası, herkesleri kendisine meftun etmeye yetmiştir.

    o, şiirini kültürle yoğurup söyleyen adamdır. dahası, "bilirler şâirin bir mısra-ı bercesteden kadrin" özdeyişini ilk keşfeden de odur. sahip olduğu ilmi, denizler mürekkep; ağaçlar kalem olsa ancak tüketebilirler. geniş birikimi, yüksek kültürü ve gavvâsâne* daldığı ilim deryalarında onunla aşık atabilecek pek az babayiğit bulunabilir. kütüphanelerdeki pek çok kitapları o yazmıştır ve tabiî ki baş sayfaya adını yazmayı unutmuş veya bilhassa tenezzül edip imzasını atmamıştır* ruhundaki asalet ve aldığı terbiye icabı kendinin fani, eserin bakî olduğunu düşünenlerdendir. bunun içindir ki adını yazmasa da eserinin asırlarca yaşayacağını ve yevme la yenfau'da* sadaka-i cariye mesabesinde kendisine gümüş tepsiler içerisinde mükafat olarak sunulacağını bilenlerdendir. hâşâ kirâmen katibin melekleri bu amelleri kazara başkalarına yazacak değiller ya!..

    laedrî, sağlam bir inanç yapısına sahip muvahhid bir müslümandır. islam'ın gereği olarak övünmeyi hor görüp yaptığı işi hakk'ın rızası için yapmayı yeğler, itikadı ona edrî'liği* değil, laedrî'liği emreder ve edrî olanın yalnızca allah olduğu telkininde bulunur. geçici olanın, varlık iddiasında bulunması kadar abes bir anlayış olamaz ("padişah olsan da derler er kişi niyyetine" mısraına ilk onun şiirleri arasında rastladığımı hatırlıyorum). dolayısıyla onun tevazuu, kibrine galiptir. kendisi fani olanın bekadan dem vurması hoş olmaz. o, ancak dünya denen tarlada, ne ekip biçtiğine ve asıl âleme götüreceği azığa itibar eder. hamamda türkü söyler gibi başkalarını kandırmanın yahut tavuklar misali "yek beyza hezar gıdgıdak" feryadını basmanın mânâsı olamaz.

    laedrî, haktan, adaletten, doğrudan yanadır. seciyyesindeki bu necâbet, şiirinde de hemen hissedilir. ancak zamanın ve zamanenin şerrinden emin olmak için bazı bazı söylediği mısra yahut beyitleri kasden gizler ve tecâhül-i arifane gösterir. ne de olsa, "muhtemeldir pâdişâhım belki derya tutuşa" bercestesi onun dilinden dökülmüştür. elbette bazı hamakatzedelerin sihâm ı kazalarıyla* kaderinin ters yüz olmasına müsaade etmeyecektir. acı gerçekleri saklamadan söylemenin erdemi yanında "yiğitliğin onda dokuzu gizlenmektir" atalar sözünü de bilenlerdendir. eleştirel bakış zaviyesinden inşad ettiği beyitlerinde bu cephesi açıkça görülür.

    laedrî biraz muziptir de. taşı gediğine koymak için geldi kafiye / gitti safiye, nükteyi patlatır. bu tür söyleyişlerinde müstehcene kaçtığı olursa da bunu öyle güzel bir ifade ile sunar ki doğrusu küfrederken bile asîl ve te'dib edici olduğuna kanaat getirilir. arada sırada edeb dairesinden çıktığının farkında olsa gerektir ki bir ara rabb'ine halisane şöyle yalvarır:

    bakma ya râb sevâd-ı defterime*
    anı yak âteşe benim yerime

    hasılı şuh adamdır vesselam!...

    eserleri:

    laedrî, hayatındayken bir divân tertib etmemiştir. şiirlerine çeşitli mecmualar ile hafızalarda sıkça rastlanır. bazan şiirlerinden intihaller yahut tevârüd yollu mısralar, başka şairlerin divânlarında gözümüze çarpar. bu onun ne derecede büyük üstad olduğunu ve kendisinden sonra pek çok şairi etkilediğini gösterir. maamafih başkalarından etkilenerek yazdığı (söylediği demek daha doğrudur) mısra ve beyitleri de vardır. ancak bu onun sanatına bir nakîsadan ziyade bir çeşni ve zenginlik katar. ama her hâl-ü kârda onun şiiri hemen farkedilir ve asla tahallüs* istemez. bazı kara kaplı kitaplarda görülen "lâ" imzası onundur. daha doğrusu eslaf ona bu adı uygun görmüş, edrî'liğini -onun maksadı lehine- kazıyıp atmıştır. maamafih şimdilerde bazı sahib-i ser-tîz-i zekâ bahadırlar ona "mechûl" deyip geçiyorlar. bu kadar bilinen, ünü bütün imparatorluğun sınırlarını daha hayatındayken aşmış bir şiir üstadı için "meçhul" deyivermek, biraz onu hafife almak gibi geliyor bize. zira araştırmalarımız göstermiştir ki böylesine şehîr-i cihan olmuş bir ikinci şairimize her yerde rastlamak mümkün değildir. dahası, pek çok üstadlar bile bazı mısra ve beyitleriyle laedrî'ye özenmişler, onun gibi olabilmek için mahlaslarından vazgeçmişlerdir. fuzuli'nin, baki'nin, nefi'nin, nedim'in, nabi'nin, galib'in, ragıp paşa'nın ve daha nicelerinin laedrî'ye özendiklerine hem gözlerim, hem kulaklarım şahittir. yeminle söylesem başım ağrımaz. o, bu durumu da kerametle sezmiş olmalı ki;

    kazara bir sapan taşı bir altın kâseye değse
    ne taşın kıymeti artar ne kıymetten düşer kâse

    demiş, amma biraz haksızlık ederek diğer üstadların hakkını yemiştir. ona, anonim diye de bir isim takıldığını duydum. bazı nev-zuhur* densizler, onun mahlasını bazı şiirlerinin altına böyle yazmışlar. evet o, lâ'ya uygun olarak her sözünü ata sözü gibi söylemiştir, ama salt atasözü söylememiştir. belki başka atalarımız onun sözünü söyleyip durmuşlardır. (her ne ise; iyi biline ki anonim ismiyle okunan fatihalar onun ruhuna erişmeyecektir, bundan eminim. çünki bu adres yanlıştır. koca laedrî'nin ruhunu muazzeb etmeye de kimsenin hakkı olmadığını sanıyorum.)*

    özetle, laedrî'nin şiirlerinde hikemî söyleyiş ve tenkit ön plandadır. bu bakımdan biraz nabî ve koca ragıp paşa'yı andırır. amiyane ifadelerinde nedim'e hem-âyârdır. mizahî ve mahallî söyleyişleri ise biraz nef'îyane, biraz da sâbîtânedir. onu en güzel tedkik etmiş olan hal tercemeci ise ibnülemin mahmud kemal üstadımızdır. araştırmalarının sonucunu şu veciz ifade ile özetlemiştir:

    ne kendi kimseye benzer, ne kimse kendisine

    dipnotlar

    (1) laedrî, arapça bir kelâmdır. lügatte "bilmem, bilinmez, bilinmiyor" gibi mânâlara geliyorsa da ıstılah mânâsı "yazanı belli değil" demektir. gerçi onun "kün" emrini yazanın kudret kalemi olduğu bilinmektedir, ama o bazan tevazu göstermek, bazan başına gelecek belâlardan sakınmak, bazan da yaptığı işin ecrini rab taalâ'dan umduğunu belirtmek için "şöhret âfettir" mıstakınca laedrî tahallüs etmiştir. böylece ismiyle müsemma olmuş, gayb erenlerine karışarak sırra ermiştir. eşyanın hakayıkindan tevakkufla hüküm veremeyen tâife-i dâlleye leadrîye denirse de bu mezhebi o kurmamıştır. hatta kelâm ilminde vukufu bile şüphelidir. bu hususta laedrî'lik başkalarının ona verdikleri isim değil, bizatihi kendi dilinden çıkan bir sözdür.

    (2) laedrî yalnızca kitap teliflyle vakit geçirmemiş, pek çok sanat dalında (minyatür, tezhip, hat, cilt vb.) nadide eserler vermiş. ademoğullarına güzel sanatın ne olduğunu bizatihi öğretmiştir. dahası, zaman zaman böylesi küçük işleri bırakıp büyük işlere de soyunmuş, mimarî eserleriyle de uğraşmıştır. bugün onun pek çok görkemli yapıları, hâlâ muasır mimarlara parmak ısırtan bir ihtişamla ayaktadırlar. o bu eserleri kimin, ne zaman, nasıl yaptırdığına dâir hikâyeleri bir kitabe biçiminde eserinin bir köşesine oturtmuş, ama kendi adını yine de anmayı edebe aykırı bulmuştur. bedestenlerden toplanıp avrupa'nın en bayındır şehirlerinde müzayedeye çıkarak astronomik bahalara satılan çiniler, tombaklar, kaşıklar, şamdanlar, rahleler, oymalar, katı'lar vs. de hep onun el emeği, göz nurudur. keza o, bütün bu eserlerinde de yine tevazu makamındadır.

    (3) bazı şiir meraklıları, hafızalarındaki beyitleri yahut mısraları kimin olduğunu araştırmadan lâedrî'ye hamlediyorlar. doğrusu bu tutum, araştırmacı kimliğine aykırıdır. laedrî, divan edebiyatı'mn nasreddin hoca'sı mıdır ki bilen bilmeyen onun kesesinden harcıyor?!.

    not: uğraşlarıma rağmen, hatalı yazılan yerler varsa lütfen bana bildirin de düzelteyim..
  • arapça'da "bilmem" anlamına gelir.
    kime ait olduğu bilinmeyen edebi eserin sonuna "laedri" yazılır.
    yazarı bilinmeyen, anonim anlamına gelir.
  • "aklın insanı terk etmesine delilik, insanın aklı terk etmesine cahillik denir"
  • "öyle bir alaşımdır ki seninle deniz
    bir açık deniz
    bakınca hiçbirşey göremediğin
    gözlerini duyduğun yalnız..."*
  • doğru yazılışı şöyledir: lâedrî.

    "âlim ile sohbet etmek lâl ü mercân incidir,
    câhil ile sohbet etmek günde bin can incitir."
  • "...bir mum yanmasından
    ve bir kedi oyunundan
    kaldı sonunda
    bir gecenin tam ortasında
    bir evin bir odasında
    göz-göze susan
    iki insan..."
    mum aleviyle oynayan kedinin oykusu*
  • insanın kendine aitliği..çok uzun zamandır hayatımın kıyısında varoluşunuza gülümseyerek baktım..her kim idiyseniz..uzak ya da yakın..sizden bana kalan hep bilinmezlikti oysa..
    yaşamaya ya da terk etmeye gücü olmalı insanın..hata bile olsa bir şeyler yapmaya..ben çabaladım mutlu olabilmek için..herşeye rağmen kendim kalabilmek için..kendini gizleyerek bir başka hayatı izlemenin, sadece karşınızda çırılçıplak kalmak gibi olduğunu hissettim..ruhumu soyunmak gibi..gitme vakti..siz hiç varoldunuz mı gerçekten? bunun cevabını yazın desem..yazmazsınız biliyorum..
    her kim idiyseniz..öyle kalın.
  • ben demenin en mütevazi yolu
  • “kâbiliyet dâd-ı haktır her kula olmaz nasib
    sad hezâr terbiyye etsen bî-edeb olmaz edîb”

    [lâedrî]

    bu yukarıdaki beyit, ‘kabiliyet bir tanrı vergisidir, herkese nasip olmaz. aynen bu şekilde edep de bir nasip işidir. edepsizi binlerce kere terbiye etsen de edepli olmaz’ anlamına gelmektedir.

    kelimelerin anlamları şöyledir:

    kabiliyet = yetenek
    dâd = (farsça) dâden masratından türemiş vermek, bahş etmek anlamında.
    hak = (arapça) allah, gerçek
    sad = (farsça) yüz,, 100
    hezâr = (farsça) bin,, 1.000
    edib = (arapça) edepli, edebiyatçı.

    lâedrî büyük ustadır. gerçi birden çok kişi olma ihtimali vardır ama, bu onu daha kıymetli yapar.
    islami dönem türk edebiyatı’ın operasındaki hayalettir lâedrî.
  • iyidir, laedriler... dilediğiniz kişi olduğunu sanma şansı tanırlar size... düş kurma şansı...

    ah, laedri, ahh!
hesabın var mı? giriş yap