• ing. ıstakoz.
  • (bkz: red lobster)
  • (bkz: istakoz)
  • ince uzun evin kapidan girince hemen sagdaki kucuk ve televizyonlu odasinda, cok buyuk bir minder seklinde olan kanapeyi alt ust ederek uzerine oturuyorum ozenle. en sevdigi ve belkide televizyonda takip ettigi tek diziyi boldugum icin anlamadan bana bakiyor acik mavi gozleri. isaret ve bas parmaklarimin uclarini birlestiren birer halka yapip dirseklerimi iki yone salliyorum yuruyormuscasina. ne yapiyorsun diye soruyor,

    - you are my lobster ! diye karsilik veriyorum. uzanip boynumu yakaliyor ve cevik bir hareketle vucutlarimizi mumkun oldugunca birbirine yaklastiriyor, sevisiyoruz...

    ...................................................................................................................................................................................

    yakin bir akrabalarinin cenazesi icin gittigi floridadan olur olmaz zamanlarda attigi sicak mesajlar geliyor aklima, soz veriyor; ogle arasinda ofisimde sevisecegiz.

    2 hafta oluyor gorusmeyeli. isten donerken kravatimi gevsetiyorum gayri ihtiyari, otoban kalabalik fakat umursamiyorum, nasilsa trafik akiyor diye dusunuyorum, 60 mil yol en fazla 1 saat. kapali olan torpido gozunde aklim, icindeki kucuk kadife kutu aslinda tek dusundugum. hayatimin en guzel kutusu belkide, ilk ve tek. yapacagim seye hala inanamiyorum, ustelik sadece bos bir kutuyla.

    sozleri yankilaniyor kulagimda,

    - dunya uzerinde bu kadar fazla insan aclikla bogusurken kendi egomu tatmin etmek icin binlerce dolarlik bir hediye kabul edemem diyor. kalbim biraz daha hizli atmaya basliyor, gulumsuyorum.

    14 yasima gidiyorum bu sefer, liseyi kirip bilardo oynamaya giderken arkadaslar ile nasil bir kadinla birlikte olmak istedigimizi tartistigimiz gune. digerlerinin soyledikleri kafamda yok gibi, dikkate deger bir sey soylemedikleri icin degil, blug caginin verdigi yuksek testesteron ile sadece fiziksel ozellikleri tarif ettikleri icin. kadin ayakkabilari satan dukkanin vitrininin onunden gecerken duruyorum dusunceli.

    - "kiminle evleneceksin ulan sen?" diyor murat.

    - "bir ayakkabi vitrininin onunden gecerken vitrin yerine benim gozlerimin icine bakip gulumseyen ilk kiz ile" diye cevap veriyorum siritarak. herkes guluyor. birisi atiliyor;

    - "sana tecrubeli karinla mutluluklar !".

    ...................................................................................................................................................................................

    evinin oldugu exit'e girdigim zaman ayagimi gazdan cekiyorum. araba bos viteste gidermis gibi yavaslayarak duruyor. cakil tasli yola donup oradan evinin onune park ediyorum. arabadan cikarken aklim hala siyah kadife kutuda, fakat simdi zamani degil. aksam gidecegimiz italyan lokantasinda masanin uzerine koyup gozlerine bakacagim an icin uzun suredir bekliyorum, hayir simdi zamani degil. bir cuval inciri mahfetmekden baska bir ise yaramaz diye dusunuyorum. evin onundeki 3 tahta basamagi bir kerede cikiyorum. kapiyi her zaman ki beste ile ozenle caliyorum. tak taka tak tak, tak tak.

    kapi aciliyor, sari saclari terden islanmis ve uzerinde cok eski kirmizi bir t shirt var. opmek icin uzaniyorum, yuzunu ceviriyor.

    - "cok terliyim, gelecegin icin temizlik yapiyordum, dus almak icin bana 2 dakika ver", diyor.

    konusmalari faydasiz, gorusmeyeli 2 hafta olmus ve ben onun teninin tuzunu hasretle icime cekerken kucaklayip kucuk ahsap evin ortasina tasiyorum, gulumsuyor. birakmak istemesemde kollarimdan bir sekilde kurtulup elbiselerini cikarip banyoya daliyor. biraz bozulsam da onemsemiyorum, hijyen konusunda cok hassas oldugunu bilmek icin son bir yildir ayni yatakta yatmaya gerek yoktu diye dusunuyorum. siyah pantalon ve ince cizgili beyaz gomlegimi cikarmak icin odasina giriyorum bende firsattan istifade. evinde surekli kullandigim esyalarim ve elbiselerim oldugu icin hic yabanci degilim. dolabini acip ona cok yakisan beyaz elbisesini yatagin uzerine gelisiguzel susu vererek atip kendi gomlegimi asiyorum askiya. birazdan gelip bana kizacak biliyorum ama hayallerimde hep o elbiseyi giyiyor, o yuzden isi sansa birakmak istemiyorum. birazdan onu acele ile disari cikarip aksam yemegi icin en sevdigi restorana goturecegim, hic bir sey sansa kalamaz ve her seyin mukemmel olmasi icin o beyaz elbiseyi giymesini istiyorum, evet ... mukemmel olmasini istiyorum.

    hayal dunyasina daldigim icin aradan gecen 5-10 dakikayi ayagimda pantalonum, ellerim kemerimde nasil gecirdigimi fark edemeden dustan cikiyor. uzerinde 3 ay once dogum gunu icin aldigim mavi bornozu var. kucuk karanlik odasindaki radyoyu acarak kendini yatagin uzerine birakiyor sirt ustu. hinzir bir gulumseme ile karsilik veriyorum ve acele ile soyunmaya basliyorum...

    ciplak bedeni ile aramdaki tek engel siyah bokserim kaldigi an telefon caliyor. normalde olsa umarsamaz lakin bu sefer panikle telefona atiliyor. kambur sirtimi duzeltip ona bakiyorum. yuzumun halinden sasirdigimi anlamis olacak ki telefona cevap vermeden kapatiyor. gulumsuyorum, karsilik veriyor. "her sey yolunda" diye dusunuyorum. suphe ettigim icin kendimden utanip saka ile karisik su sozler dokuluyor agzimdan;

    - "ben uzakta iken birlikte oldugun erkek arkadasin galiba arayan?"

    ben bir kahkaha beklerken dunyanin en korkutucu cumlesini kuruyor;

    - " we need to talk" ("konusmamiz gerek").

    sesi daha once hic duymadigim bir tonda kulaklarimi tirmaliyor. tedirgin, korku icinde ve kesik kesik.

    - " about what?" (" ne hakkinda?") diye soruyorum.

    - " you better put your pants on first"! ("once pantalonunu giy") diyor.

    ellerim buz kesiyor, hic bir sey hissetmiyorum. bu noktadan sonra tek hatirladigim bana ne kadar iyi bir insan oldugumdan ve beni ne kadar cok sevdiginden bahsettigi. benim cok nazik bir insan oldugumu fakat sadece ikimiz de iyi insanlar oldugumuz icin birlikte olamayacagimizi ve bir iliski icin bunlardan cok daha fazla seylerin gerekli oldugunu soyluyor.

    gomlegimin dugmelerini baglamaya gerek gormeden elbiselerimi giyiyorum. ayakta anlamsiz bakislarla duvara daliyorum. cevap vermemi, onu teselli edip destek olmami istiyor biliyorum ama o gucu kendimde bulamiyorum. iki eliyle beni yataga cekip sarilmaya calisiyor bir yandan gozyaslari gomlegimin omuzlarina dokulurken. dizlerimi kirmadan sariliyorum, ayni aralarinda cinsellik tasimayan arkadaslarin yaptigi gibi. kulagina egilip saclarini kokluyorum ve son defa onu sevdigimi soyluyorum. belki de bir kadina son defa...

    .....................................................................................................................................................................................

    arabada buluyorum kendimi hiz sinirinin cok uzerinde otobanda evime dogru yol alirken. sag seritteki arabalar duruyormuscasina yavas, oysa biliyorum hiz siniri 70 mil ve insanlar ona bile tenezzul etmez genelde. radyoda cok guzel bir sarki caliyor, delilah new york da neler yapiyorsun, bir gun gelecek sen ve ben guzel gunler gorecegiz gibi bir seyler soyluyor sarki. radyonun sesi boguk ve anlamsiz bir sekilde titriyor. kesik kesik garip bir ses duyuyorum. sesi acip kapatiyorum fakat ses hala devam ediyor, yayinin bozuk olmasina imkan yok cunku bu yolu daha once hic kat etmediysem 500 kere gidip geldigimi dusunuyorum. lastigimin patladigina kanaat getirip saga cekiyorum.

    arabaya bindigimde saskinim, hic bir lastigim patlak degil, camlar acik degil hatta araba bile calisir durumda degil fakat ben ayni tekrarlayan sesi duymaya devam ediyorum. arabayi calismaya yeltendigimde anahtarin elimde olmadigini goruyorum, elimde siyah kadife kutudan geriye kalanlar var. sinirden yumrugumun icinde ezdigim kutunun metal menteseleri elimi kesmis ve beyaz gomlegim kan icinde. onemsemiyorum. anahtarlari almak icin yan koltuga uzandigimda dikiz aynasinda kendimi goruyorum, simdiye kadar gormedigim kadar degisik bir bicimde. kafam ileri geri gidip gelirken, gozlerim kan canagi gibi. sonunda sesin geldigi yeri buluyorum. kalbim, agliyorum...

    http://www.youtube.com/…iu39sqeqoms&feature=related
  • tasarım materyali sunan bir çok sitenin hemen her şeyde kullandığı yazı karakteri. güzel karakterdir aslında.
  • (bkz: rock lobster)
  • (bkz: the lobster)
  • haneke etkileri yine burada giorgos.
  • ilginç fantastik bir konusu var. fakat bunu filmde iyi işleyememişler.
    film başladığında vay diyorsun ilginçmiş, dahasını bekliyorsun bir şeyler anlamaya çalışıyorsun.
    zevk vermiyor, sebebi anlatılmak istenilen şey için kullanılan semboller olmamış.

    --- spoiler ---

    filmde kadın eşeği vuruyor. büyük ihtimal eski kocası. nedenini anlayamadım.

    --- spoiler ---
  • (bkz: friends)

    he's her lobster.
hesabın var mı? giriş yap