• kesinlikle desteklenmesi, yaşatılması gereken mekanlar. son yıllarda gerek fast food furyası sebebiyle olsun, gerekse restoran çılgınlığından olsun birer birer kapanmaya başladı o buğulu camlı lokantalar.

    halbuki hangi işletme cam şişeden su, tas kebabı, pilav ve sıcak bir ortam sunabiliyor bugünlerde? çocukluğumdan beri lokanta ortamına aşina olduğumdan, sürekli gidip geldiğimden midir bilmem ancak bana halen en çekici yemek yeme mekanları olarak gelir lokantalar. karnınızı nispeten ucuz fiyata mükemmel doyurur. çıkarken garsonlardan biri kolonya uzatır. karanfil çiğneyerek çıkarsınız.

    özellikle sabahın köründe açık olanlarında çorba içmek benim güne zinde başlamamı sağlar. bundan yıllar sonra belki o "geleneksel" lokantalardan bulamayacağız ancak sadece o güzelim mekanlar değil, içindeki sıcaklık da kaybolup gidecek.
  • -"lokanta mı?
    ya fanilaysa?"

    (bkz: sütü seven kamyoncu)
  • türkiye'de iyi lokanta nedir?

    biraz kafa yoralım bakalım. bana kalırsa lokantanın sahibiyle müşterilerinin benzer ortamların adamları olması, o lokantanın kaliteli iş sunmasını ve müşteri nezdinde de muteber olmasını sağlıyor. birkaç kategorik ayrımla örnekleyeyim, en sevdiklerimden.

    esnaf lokantaları: büyük çoğunluğu iyidir. adı üstünde. sahibi de, açşısı da, yemek yiyeni de esnaftır. toplumda ağız tadını en iyi bilen kesim. yeni bir şehre gittiğimde, bir dükkana dalıp nerede yemek yediklerini sorarım. benim nerede yemek yemem gerektiğini değil, kendilerinin nerede yemek yediklerini. böylece turistik ve vasat bir yerin değil, kendi gelişmiş damaklarının sevdiği bir adresi verirler. hiç de şaşmaz, yemek güzeldir.

    bohem takımının açtığı mekanlar: aynı parola. istanbul cihangir'de, ankara samanpazarı'nda, bodrum gümüşlük'te olsun farketmez. mekanın sahibi de, geleni gideni de aynı ortamlardandır. aralarında sınıfsal, maddi, kültürel fark yoktur. komün gibidir, yani iyidir.

    meyhaneler: fasıllı masıllı, gürültülü eller havayalı zamane meyhaneleri değil aman ha, usturuplu, eski usul, sessiz meyhaneler. bir akşamcının açtığı, müdavimi efendi takımından, yol yordam adap erkan bilir akşamcıların hemhal olduğu alçak sesli, koyu demli muhabbet ortamları. bodrum'daki bir tanesi mesela, tam benim kafama uygun: herkes gider mersin'e ben giderim tersine hesabı, yazları kapalı. turist avlamak için yazı dört gözle bekleyen sivri dişli, dolar işaretli gözlü gelgelci tayfasının zihniyetinden çok uzakta bodrumlu bir kaptanın, turistler çekilip gittikten sonra eylül ortası açıp haziran ortasında kapattığı, bodrum'un yerlileriyle, arkadaşlarıyla, dostlarıyla, benim gibi meraklılarıyla dolu soylu mekanı.

    mantıcı, gözlemeci, çi börekçi: başındaki ablayla müşterinin tek ve yeterli ortak noktası: hamur sevmek. açmayı da, pişirmeyi de, yemeyi de. - eline sağlık huriye abla. - afiyet olsun ablacım. bu kadar.

    iyi cumartesiler, sevgili okuyucular.
  • dile kolay on dört sene geçmiş aradan. güneşli bir şubat sabahı, ayaklarım üşüyerek çaldım kapısını. ardından birbirinin tekrarı olan günler. “bir insan on dört yıl boyunca bulaşık yıkar mı?” diye sorarsanız, ben yıkadım. nedeni de çok basit aslında: dünyadaki tüm işler gibi, birinin yapması gerekiyordu, benim payıma düştü. hastahanenin karşısındaydı bizim dükkan. her şeyi gördüm. ölümü ve doğumu. kalabalığı ve yalnızlığı. sigara dumanının ardından herkes çok insan görünüyordu. hele mevsimlerden ekimse ve saatlerden akşam. birazdan içeri girmem gerekiyor. bulaşıklar birikmiş. birinin tüm kirleri temizlemeye gücü yetmez sanki, benim payıma beyaz, plastik tabaklar düştü.
  • yemek değil bünyesinde paket uzmanları barındıran mekânlar. yemek dediğin ne lan. adam bir paket yapıyor sanki hiç açmayacağız biz onu, yemeyeceğiz. yemekten başka doldurduğu bir sürü kıvır zıvır da cabası. yemek mi satıyonuz plastik mi beyler?
  • (bkz: ziyafethane)
  • 1800 lerin sonunda osmanlica metinlerde otel anlaminda kullanilan sozcuk. hatta yatak lokantasi olarak da kullanımı görülmüş.
  • italyanca hem yatilan hem de yemek yenen yer (han) anlamindaki locandadan gelir ki bu sözün de kökeninde latince localis (yer, mekan) vardir. italya'da locanda simdi mütevazi oteller için kullaniliyor genellikle.
  • adam gururla lokantadan içeri girdi yorgundu adam
    çok yoksuldu hem de babaydı
    kolunda karısı vardı elinde kızı

    adamın karısı vardı karısının elleri vardı delik deşik
    hazır cevabı vardı her soruya verdiği;
    "ben bilmem beyim bilir"
    muhtemel hiç bir zaman sevmemişti beyini.

    adamın kızı vardı kızın gözleri vardı yüzü vardı
    sonra üstü başı vardı eski
    bir gülümsemesi vardı ki yüzüyle gözlerini neredeyse tamamen örten
    lokantaya gelebildiklerindendi o gülümsemesi başka bir şeyden değil

    bir de yavaş yemesi vardı kızın
    neden hemen dönmek isteyecekti ki bi oda bi salon yalnızlıklarına

    (bkz: emre aydın)
  • lokantayı restorandan ayıran en önemli özellik ekmeğin plastik kaplar içinde gelmesidir ki güzel güzel sepetler içinde ekmek gelmesinden daha çok iştah açıcıdır.
hesabın var mı? giriş yap