• attila ilhan'ın, hangi seks'inde hayâl ürünü mü yoksa gerçek mi bilmediğimiz, ancak merak da etmediğimiz, şiir resmedicisi, meşhur erkek görünüşlü hatun. onun çıldırtıcı entelektüelliğinin tamamlayıcı öğesi puro ve pipodur. üstadın purosuz veyahut piposuz tahayyül edemediği bu kadın eski mısır'dan, yunan'a, roma'ya ve günümüze kadar eşcinselliğin, translığın ve her türlü aykırılığın doğasına ilişkin bilgilerle donatır okuyucu. belki de attila ilhan onun üzerinden kendi okumalarını aktarır; zira margot, aynı zamanda üstadın toplumculuğuna cuk oturan tespitler yapar. örneğin dava adamlığını renklendirir, toplumcu sanat anlayışının kimi ürünlerinde devrimci diye feodalite kalıntısı asîlerin sahiplenişine fransa'dan başka bir eleştirel-bakış ekler. daha nicesi... bir kere özgür bir kadın, ironisini de kendisinde ur gibi taşıyor. erkeğimsi bir nitelikle kadınlığını yaşama özgürlüğüne kavuşmuş hâlde.

    dedim ya hiç fark etmez, gerçek de olsa kurgu da olsa aslında margot, bir attila ilhan üretimidir. zira onun hakikî varlığını doğru kelimelerle aktarabilmek de mesele imiş! öyle görünüyor, karakteri zorlu bir kere. üstad, tefekkür âlemime kovayla su taşısın isteyeceğim tek kadın olan margot'nun ağzından puro'nun ehemmiyetini vurguluyor:

    "...pipo içenler, belki bilirsiniz, daha çok susar, gerekmedikçe konuşmaz. margot da öyle yapardı. apollon burnunun biçimli deliklerinde ince duman çizgileriyle, vakur ve alımlı, beni dinler(di)... bir pazar öğle sonu, bulonya korusundayız. margot, yapma gölün aynasına kaz tüyü bulutlara dalmış, bana, neden dolayı kendisinin, george sand'ın ve öteki 'erkek' kadınların puroya ve pipoya yatkınlıkları olduğunu şöyle anlatıyor: -... puro içmek sadece erkekliğe özenmek, ya da erkeklere meydan okumak anlamına gelmiyor. jest olarak alınırsa, evet, böyle bir yorum belki yapılabilir ama, durumun daha köklü ve tutarlı bir psikolojik açıklaması vardır sanırım: pipo, özellikle puro, böylesi kadınların özleyip de sahip olamadıkları bir cinsel organın sembolü gibidir, kendini kadından çok erkeğe yakın sayan kadın altbilincinde farkında olmaksızın puroyla erkekliğini tamamlamış oluyor."
    (hangi seks, sf.20; 39)

    bu "tamamlanmış kadın"ın bir de janine adında sevgilisi varmış. attila ilhan, margot'ların evinde divanda uzanıp beri yandan resim çizen margot'nun anlattıklarını dinlerken janine ziyadesiyle margot'nun karısı gibi davranmaktadır. bunun böyle olmasının nedeni, bir açıdan bakıldığında, janine'in ressam margot'nun çıplak modeli olması olabilir. üstadın anlattığına göre, bir dönem janine'i elde edebilir miyim, diye düşünmemiş de değil. bunda bu pozların da etkisi olsa gerek:

    "janine, allah bilir kaçıncı tablosu için, margot'ya çıplak poz veriyor: kaplan postuna benzer benekli bir postun üzerine oturmuş; bir eli arkasında, bir eli alnında; göğüsleri ve dudakları fırlak! buğulu camların ardında, buz tozu hâlinde ufalanan gökyüzü." (sf.157)

    "aradan yirmi beş yıl geçmiş olduğuna göre, söyleyeceğimin sakıncası olmasa gerek. siz, yabancı sayılmazsınız: margot'nun insanı sersem eden yanlışlığına, şaşırtıcı kültürüne, az rastlanır güzelliğine rağmen, o günlerde ben bütün yelkenlerimi fora etmiş, janine'i elde etmeye uğraşıyordum: genç, damarlarında masmavi alevler dolaşan, kütür kütür bir kadındı; sarışınlığında mae west'ten ve jean harlow'dan, şuhluğunda paris'in kenar mahalle kızlarından bir şeyler vardı. olanakları dar, hayalleri geniş 'şark'lığımın beni ona doğru itmesi ne kadar akla yakın ve olağansa; onun, beni düpedüz yok sayıp, margot'ya bir katolik sadakatıyla bağlanması o kadar akla sığmaz ve olağandışı bir şeydi. bunu ben adamakıllı somut bir gerçek olarak içimde duyuyordum ama, gel de ona anlat!..." (sf.48)

    burada ne derse desin, attila ilhan'ın janine'den ziyade margot'ya hayran olduğu aşikar. belki janine'i sadece sevişmek için istiyordu, bilmiyorum, elde etmek istediğini söylüyor sadece. oysa margot'ya, bir nevi tanrıça muamelesi yapar; belki onun salt eşcinselliği de değil, aynı zamanda baskın karakteri de yanına yaklaşamamasının nedeni olabilir:

    "stüdyoda, atölyeyle yatak odasını ayıran ağır kadife perde fransız mavisi aydınlığını tuvaletin aynasına yansıtır, divandan bakınca margot, bu parıltılı maviliğin büyülü fonu önünde gizemli bir film yıldızı gibi görünürdü: yağı siyah, ucu iyice inceltilmiş deri kalemleriyle yok kaşlarını çizişini, türlü zorluklarını hiçe sayıp şaşırtıcı bir kolaylıkla sürekli kullandığı takma kirpiklerini yapıştırışını, o kadar çok seyretmiş olmalıyım ki, ayrıntılarıyla hatırlıyorum." (sf.110)

    "'(margot anlatıyor) benim sadique'liğim yoktur, kadınları ezmem, tersine şefkat gösteririm onlara, bana sorarsan aşk dediğin de çoğu cinsel tad, azı şefkat olan bir duygudur. yalnız, montparnasse'da, savaşın hemen ertesinde hollandalı bir oğlan peydahlanmıştı. nasıl ama, üflesen uçacak bir şey, ince mi ince, zayıf, narin de: mozachiste olduğunu sonradan öğrendim, ardımı bırakmaz, sessiz, yumuşak, biraz da kölemsi bir inatla 'efendisi' olmamı isterdi. zor attım başımdan.'" (sf.173-174)

    sonra kaptan, bir de şiirle bu eşsiz kadına selam durma gereğini duyuyor, ama hâlâ kimdir, necidir bilmiyoruz:

    ...
    tersine dönük gözkapakları uykusuzluktan
    kirli sarı bir gök birikmiş kadehinde
    hiçbir kibriti bir seferde yakamıyor
  • yazarlık kariyerine geri donen user ...
  • iki şarkı var margot ile ilgili;
    biri attila ilhan'ın şiirinde, juliette greco'nun je hais les dimanches parçası.
    diğeri la reine margot soundtrack'inde yeralan, ofra haza tarafından seslendirilen goran bregovic bestesi.
  • istanbul'da bir margot ile tanışmış idim. sonra ankara'da bir margot ile tanıştım.
    bu ikisi kesinlikle aynı insanlar değil. istanbul'da, ankara'da tanıştığımın enine-boyuna 1.5 katı boyutlarda bir insan ile tanışmıştım. sonrasında araştırdım ettim, baktım ankara'da tanıştığım gerçek margot imiş. istanbul'da biri kendini bana margot diye tanıtmış.. bilemedim edemedim, kafam karıştı.

    ama neticede pek şeker pek sıcak kanlı bir insan imiş, onu görmüş olduk.
  • (bkz: queen margot)
  • öss'den sonra kendisini bi arkadaşımın annesine benzettim diye herkesin benle dalga geçmesine sebep olan kişi. bilmem ki hatırlar mı beni..*
  • hayattan zevk almasını bilen ve onu doya doya yaşayan biri.
  • ankara zirvesi 4'te bol bol muhabbet ettigim, jamiroquai r&b mi degil mi konusunda hararetli tartismalara girdigimiz (olmadigi konusunda zor ikna ettim), psikolojimi bir anda cozuverecekmis gibi durup oldukca seker ve tatli olan bir suser. kirmizi da saclari var.
hesabın var mı? giriş yap