• şöyle bir paylaşımları var sanal alemde zındıkların;

    savunma

    kuran'da 2+2=5 yazsaydı, bu ayeti ateistlerin hain saldırılarına karşı savunmak için müslümanların verecekleri cevaplardan bir kuple:

    "çeviri hatasıdır"

    "arapçada bir kelimenin birçok manası vardır. 5'in manalarından biri de 4'tür, burada
    4 anlamı kastedilmiştir"

    "peygamber efendimiz 2+2=4 şeklinde uygulamıştı, demek ki burada kastedilen 4'tür"

    "sen sayıları yaratan allah'tan daha mi iyi bileceksin?"

    "dönemin şartlarında değerlendir. eskiden araplar 2+2nin 6 olduğuna inanıyordu, ayet o zaman için bir ilerlemedir"

    "allah katında 5, bizim için 4 gibidir"

    "5 orda sembolik"

    "islam akıl dinidir, kuranda yazmaz öyle bir şey. hani nerde, ayet göster!"

    "evet, bu ayette anlayamadığın nedir?"

    "incilde de 1+1+1=1 deniyor, ama seni hiç onu eleştirirken görmedim? nedir bu islam düşmanlığı?"

    "sinerji kavramı bundan 1400 yıl önce kuranı kerimde haber verilmişti. hala mi inanmazsınız?"

    "ayeti cımbızlamışsın. bir sonraki ayette -1 buyuruluyor"

    "nüzul sebebi önemli. hede'a kabilesinden biri hodobe kabilesinden bir kölenin kolunu bükmüştü, bunun üzerine ..."

    "katılmayabilirsin ama saygı göstermek zorundasın. bu kadar insanın inancına yanlış dersen sonuçlarına katlanırsın"

    "biz sınırlı aklımızla anlayamayız. sen sivrisinek yaratabilir misin?"

    kuranı ve diğer kutsalları savunmak bundan dahaa ileri gidemez malesef

    not : uzaydan alıntıdır ?#?robin
  • başka bir alıntı, bu da ilginç:

    materyalist

    bildiğiniz gibi dünya kendi ekseni etrafında genel olarak bakıldığında giderek yavaşlayarak dönmektedir. bu yavaşlama o kadar yavaş olmaktadır ki, kolay kolay hissetmek mümkün değildir. ancak ne olursa olsun, var olduğundan beri dönmeyi sürdüren gezegenimiz sebebiyle geceler ve gündüzler oluşur.
    dünya üzerinde şu anda ekvator üzerindeki herhangi biri saatte 1674.4 kilometre hızla dönmektedir. diğer yerlerde de bundan biraz daha az olmak üzere, neredeyse tamamen aynıdır. bu dönüşü hiçbirimiz hissetmeyiz; bunun sebebi atalettir. bunu, sabit hızla giden bir arabanın içerisinde, gittiğinizi hissetmemeniz gibi düşünebilirsiniz. araç birden yavaşlayacak olsa, işte o andan itibaren gittiğinizi hisseder ve ileri doğru fırlarsınız. işte buna sebep olan şey, fiziksel bir değişken olan atalettir.
    dünya bir anda duracak olsaydı, üzerindeki her şey, o andaki dönüş hızıyla (saatte yaklaşık 1600 kilometre hızla) doğuya doğru fırlardı; çünkü dünya batıdan doğuya doğru dönmektedir. bu hız, dünya'nın çekim alanından kurtulmaya yeterli değildir, bunun için 40.000 km/h gibi bir hıza ihtiyacınız vardır. ancak yine de, siz de dahil olmak üzere dünya'ya bağlı olmayan her şeyin (ve hatta olanların da parçalanıp kırılarak) 1600 km/h hızla bir yöne doğru fırlaması, muhtemelen her şeyin, en azından bizim sonumuzu getirirdi. okyanusların bütün olarak, 1600 km/h hızla bir yöne doğru fırladığını bir düşünün!
    böyle bir durumda tek avantajlı olacak olan, kutup noktalarında duran kişiler olacaktır. zira bu bölgelerde dönüş hızı sıfıra yakındır ve dünya bir anda duracak olsa, buradaki kişiler bunun farkına (belki de) varmazlardı bile.
    bu durumda olacak şeylerden bir diğeri de, 1 günün 365 gün sürecek olmasıdır. biraz kafa karıştırıcı, biliyoruz; ancak şu anda 1 günün 24 saat olma sebebi, dünya'nın bir noktasının, dünya etrafında bir tur atarak aynı noktaya gelme süresinin 24 saat olmasındandır. eğer dünya duracak olsaydı, bir noktanın güneş'e göre dünya üzerinde aynı noktaya gelmesi tam 365 gün sürerdi, yani 1 yıl! bu da, dünya'nın yarısının yılın yarısı boyunca pişmesi, diğer yarısının ise donması anlamına gelir. şu anda ısınma ve soğuma için çok fazla zaman olmadığı için, dünya üzerindeki pek çok insan ortalama 14 santigrat derecelik bir hava sıcaklığında yaşamaktadır (sürekli soğuk ve sürekli sıcak olan bölgelerde yaşayanlar haricinde). ancak dünya dönmeyi durdursaydı, güneş alan tarafı yüzlerce gün güneş alacağı için aşırı ısınacaktı; karanlık tarafsa aşırı soğuyacaktı.
    dünya'nın durmasının bir diğer etkisi de, gezegenimizin bir küremsi olmak yerine, neredeyse tam bir küre olmasına neden olacaktı ve bu değişim oldukça yavaş yaşanacaktı. çünkü şu anda gezegenimizin ekvatorda şişkin, kutuplarda basık olmasının sebebi, kendi etrafındaki dönüşünden dolayı oluşan merkezkaç kuvvetidir. bu kuvvetin gezegenin şeklini değiştirecek güçte olması, ne demek istediğimizi anlatıyordur.
    gezegenimizin dönememsi durumunda yitireceğimiz bir diğer şey de, mevsimler olacaktı. artık gezegenimizin yaklaşık 23.5 derecelik eğimi bir anlam ifade etmeyecektir. elbette, güneş'in geliş açısından ötürü yine kutuplar ve ekvator olacaktır; ancak şu anda bildiğimizden farklı olacaktır ve mevsimsel değişimler yaşanmayacaktır.
    neyse ki, normal şartlar altında hiçbir zaman böyle bir şeyi yaşamayacağız. fizik kuralları gereği gezegenimizin bir anda durması gibi bir durum asla söz konusu değil. ancak dışarıdan çarpacak devasa bir gök cismi, bu dönüşü durduracak kadar enerjiye sahip olabilir; ancak zaten böyle bir çarpışmada endişeleneceğiniz son şey gezegenin dönmeyi durdurması olacaktır. tabii endişelenmek için yeterli vaktiniz kalırsa...
  • internet’e bağlansalar ne yaparlardı? :)) /mate

    dostoyevski

    facebook’ta beğendiği kızların resimlerinin altına uzun yorumlar girerdi. tartışma gruplarına kimsenin sonuna kadar okumadığı coşkulu ve bazen sinirli mesajlar gönderirdi. enerjisini hala boşaltamazsa “mirc”te sabahlardı.

    nietzsche

    muhtemelen porno sitelerinin bağımlısı olurdu. ama her gece işi bittikten sonra bir daha girmeyeceğine söz verip bütün dosyaları ve tarayıcı cache’lerini silerdi. yine de dikkatsizlik edip müzmin bekar evini ziyaret eden dostlarının hüzünlü bir merhametle farkına varacağı sanal ve somut izler bırakmış olurdu.

    oğuz atay

    8-10 ayrı blog oluşturup her birine farklı kimliklerle 10 yazar gücünde içerik girerdi. okunmadığını sezdiğinde muhtemelen kendi yazılarına yorumlar yapar, forumlarda ve gruplarda bunlara link verirdi.

    tolstoy

    youtube ya da vimeo’da kendi filmlerini paylaşmaya çalışırdı. dosya boyutuyla ilgili limitlere takılacağı için sinirden saçını başını yolardı.

    goethe

    dünya’nın en çok okunan blog yazarlarından biri olmanın tadını çıkarırdı. yeni yazılarını büyük bir törensellikle, okurlarına tenezzül edermiş gibi sunar, gelen övücü yorumlara böbürlenerek göz atardı.

    franz schubert

    goethe’nin blog’una muhtemelen onun yazdıklarından çok daha ilgi çekici ama kalabalıkta kaybol an yorumlar girerdi. müzik dinlerken başka bir şeyle uğraşmayacağı için grooveshark ya da last.fm ile yetinirdi.

    william faulkner

    secondlife’da kendi kasabasını kurar ve kimseyi içeri almazdı.

    cemil meriç

    project gutenberg’de yer alan tüm kitapları indirdikten sonra hepsini okuyana kadar bir daha internet’e girmezdi.

    flaubert

    harici diskler ve cd’lerden oluşan dev bir film ve müzik arşivine sahip olurdu. bütün dosya paylaşım alemini dolaşır, bilgisayarını her gece yeni “download”lar için açık bırakırdı.

    ahmet hamdi tanpınar

    yazılarını dergiye göndermek için arasıra internet’e girer, unuttuğu e-posta şifresini sık sık mehmet kaplan’a sorardı.

    özdemir asaf

    türkiye’de twitter’ı ilk kullanan insan olurdu.

    mevlana

    en çok ziyaret edilen içerik sitelerinin birinin yöneticisi ya da sahibi olurdu. belki wikipedia gibi bir projeye öncülük ederdi. katkıda bulunmak isteyen herkesle sabırla yazışırdı.

    ıı. abdülhamit

    youtube’u yasaklar ama jöntürklerin yüklediği video’ları izleyebilmek için kendi bilgisayarının dns’leriyle oynardı. ayrıca facebook’ta “profiline kim bakmış?” türü uygulamaların hayranı olurdu.

    tevfik fikret

    başarısız bir e-dergi girişiminden sonra bir içerik portalinde web editörü olarak işe girerdi. insanların birbirine forward ettiği çarpıcı veya duygusal e-posta mesajlarının anonim yazarı olurdu.

    heidegger

    unıx tabanlı, komut ekranında çalışan ve sadece metin destekleyen bir tarayıcı kullanırdı. dolayısıyla “mouse” denen merete hiç ihtiyacı kalmazdı. modası geçmiş e-posta grupları dışında görünmezdi.

    kierkegaard

    ıcq’dan yaş aralığı seçerek bulduğu kadınlara mesajlar atar, yanıt verenlere kendisini olmadığı biri gibi tanıtarak tepkilerini ölçerdi. bu yöntemle etkili bir çapkınlık teorisi geliştirmesi de cabası…

    shakespeare

    windows live, ıcq gibi anlık mesaj gönderme programlarını etkileyen bir virüs yazardı.

    cervantes

    “phishing” mesajlarıyla şifrelerini aldığı insanlardan büyük meblağlarda para çarptıktan sonra bir akdeniz kasabasında yakayı eleverirdi. kapatıldığı hapishanede başarısız bir bilgisayar programcısı olarak başladığı kariyerinin öyküsünü kullanarak bir “bestseller” yaratır ve geçmişte çarptıklarından daha çoğunu kazanmayı başarırdı.
  • alıntı:

    tanrıların sayısı, tanrıların evrimi ve dinlerin doğuşu

    antik çağlardan günümüze kadar değişerek gelen tanrılar, birer mem olarak incelendiğinde, bu konu kolayca anlaşılabilir. o zamanlarda gelişmemiş bilim sebebiyle, her şeye ama her şeye tanrılar atanmıştır: yer tanrısı, gök tanrısı, güneş tanrısı, ay tanrısı, doğa tanrısı, vs. bunun tek sebebi, korku ve belirsizliktir. insanlar, yukarıda açıkladığımız gibi pek çok olgudan korkmuş, pek çok doğa olayını izah edememiştir. bu da mental dengesini tehlikeye atmış ve çeşitli psikolojik savunma mekanizmaları geliştirmeye itmiştir. binlerce antik yunan ve mısır tanrısı bu ikisinin bir sonucudur.

    daha sonra bu "tanrı türleri", tıpkı evrimde olduğu gibi, memetik olarak evrim geçirmiş, birbirleri arasında ilişkiler kurulmaya başlanmış ve en açıklayıcı, en tatmin edici cevapları verenler seçilim ile seçilerek toplum arasında kalıcı hale gelmiştir. işte bu dallanıp budaklanmaların sonucunda dinler ortaya çıkmaya başlamıştır.

    din, temel olarak "tanrılar sistemi" demektir. tanrıların birbirleri arasındaki ilişkileri, insanların tanrılar ile ilişkilerini ve insanların kendi arasındaki ilişkileri konu edinen ve düzenlemeyi hedefleyen bir bilgi türüdür. dediğimiz gibi, insanın mental dengesini korumak için, beynimiz tarafından var edilen ve kulaktan kulağa aktarılan esasında bilimsel olarak asılsız, ancak insanlar için çok değerli hale gelebilmiş ve evrim tarafından desteklenmiş, dolayısıyla da son derece doğal bir bilgi türüdür. bu bağlamda dinler ile tanrıları birbirinden ayırmak zordur.

    işte o zamanlardan itibaren memetik olarak evrimleşmeye başlayan tanrılar ve dinler, pek çok yoldan geçerek, pek çoğu elenerek, pek çok yeni özellik edinip, pek çok özellik kaybederek günümüze kadar gelmiştir. günümüzde var olan tanrılar ve dinler ise, bu atalarımızın kendilerini teselli edebilmek ve cevaplayamadıklarına cevaplar bulmak için var ettiklerin arasında en güçlü olanları ve halen teselli verebilenleridir, bunu yukarıda açıklamıştık.

    dinler, varlıklarını sürdürmek için çok daha ilginç bir yönteme başvurmuşlardır. daha doğru ifadeyle, bu az sonra açıklayacağımız yönteme başvuran dinler varlıklarını sürdürebilmişler ve popülasyonlar arasında yayılmışlardır (tıpkı evrim'de olduğu gibi): imgeler

    insanın zekasının evrimi ile gelen bir diğer yan etki, hayal gücünün gelişimidir. hayal gücü de tıpkı algılar gibi doyurulmak ister. daha doğrusu hayal gücü ile olgular arasında karşılıklı bir ilişki vardır. olgular, hayal gücünü beslerken hayal gücü de olguların açıklanmasında bir araç olarak kullanılabilir. işte din, bu hayal gücünü hedef alarak popülasyonlar içerisinde yerini almıştır. din, soyut olan kavramları imgeler yoluyla somutlaştırmış ve insan hayal gücüne hitap etmeyi başarmıştır. bu da bir mem olarak gücünü göstermektedir.
  • toplumda idealist kelimesine verilen olumlu anlamın aksine kötü bir anlamı vardır. madde düşkünü anlamına gelir. sanki idealist biri madde düşkünü olamazmış gibi. (bkz: materyalizm) (bkz: idealizm)
  • her zaman yanlış anlaşılan kavram
  • ilişkilerinde büyük sıkıntı yaşarlar. her bir kayıp daha fazla katı materyalist olmanıza neden olur. o yüzden hep bir sonraki daha zordur.
  • sevgiyi bile cozumlemeye calisandir. halbuki sevgi yalnizca icten geldigi icin vardir, olmasi gerekitigi icin degil, herhangi bir seye karsilik olarak degil.
  • yılların muhalifi olan şahsımı, sırf kendisiyle aynı doğrultuda bir yorum yapmadığı için "göt kılı, akp savunucusu" ilan eden bir yöneticiye sahip; bariz ötekileştirme üzerine kurulu değersiz bir facebook sayfası. bunca ay-yıl takip ettiğime yazıklar olsun.
    imla ve noktalama hatalarıyla dolu bir yazışa sahip zaten, -ki ve -de hatalarını artık günlük hayatının bir parçası olarak görüyordum da; akp sayfalarında bile göremeyeceğimiz ötekileştirme, tahammülsüzlük ile karşılaşmak da bayağı hayal kırıklığı yarattı.

    sonra vay efendim iktidar niye böyle, muhalefet diye bağrımıza bastığımız kesimin tutumu böyleyken ne yapalım?
  • anlam verilemeyen zihniyetlerde yanlis yansimalari bulunan kavram
    (bkz: sekil 1-a)

    -ya zaten uzun zamandir dogru durust konusamiyoruz seninle bes alti gun oldu nerdeyse.
    -ne kadar materyalistsin
    -...
hesabın var mı? giriş yap