• ülkemizde son zamanlarda sıkça kullanılmaya başlanan, dincilik benzeri bir tabir. genelde sünni islamcıların alevilere karşı olan tutumu için kullanılır. bazen karşı tarafın da aleviler ve alevileri savunan solcuların siyasetteki tutumu için kullandığı olur.

    (ara: mezhepçilik)
  • klasik bir memleket islamcısı için formülü çok basittir:

    mezhepçilik = şia/alevilik

    biraz kafası çalışanlar bunu saklayabiliyor tabii, nihal bengisu karaca gibi olanlarsa bunu bile beceremiyor.
  • (bkz: hizipçilik)
  • ülkemizin başına gelmiş en büyük belalardan birisidir. örneğin suriye'de tescilli terör örgütleri öso-elnusra sırf birileri istedi diye ülkeyi iç savaşa sürükledi ve on binlerce suriyeliyi öldürdüğü halde türkiye'deki mezhep taraftarları hala onların taraflarını tutuyor.

    hayır işin garibi bu terör örgütülerine destek verenlerin gezi eylemcilerine terörist demesi. iste böyle garip bir ülkeyiz biz.
  • vaktiyle bir meczup duymuş ki şehrinde 4 "hak" mezhebin ileri gelen temsilcileri bir araya gelip islamı konuşacaklarmış. meczup hemen öğrenmiş nerde olduğunu bu buluşmanın basmış gitmiş. onu şehirde herkes tanıdığından gariptir girsin içeri demişler. bizim abi de kapıdan içeri girerken yırtık pırtık terliklerini koynunda sıkı sıkı tutarak girmiş içeri. onu gören hocalar hafiften alayla, ey deli, neden o terlikleri kapıda bırakmadın, bak burada kimse hırsızlık yapar mı? haberin var mı biz kimiz diye sormuş.

    meczup, "yok haşa, sizi bilirim ama vaktiyle hz. muhammedin zamanında bunun aynısından bir toplantı olmuş orada bir hanefivarmış, o çalımış kapıdaki terlikleri. hanefilerde vardır hırısızlık ondan korktum." demiş. bunu duyan hanefi hoca çıldırmış, sen tam deliymişsin, hz. muhammed zamanında hanefilik mi vardı ki bi hanefi olsun da hırsızlık yapsın demiş. meczup ya siz kusurmuma bakmayın ben karıştırdım şafiydi onu yapan demiş. bu sefer şafi hoca sinirlenmiş. yalan söyleme hz. muhammed zamanında şafi de yoktu şafilik de. meczup kusura bakmayın ağalar, benim durumum belli, kafam yarım çalışır yine karıştırdım hanbeliydi o demiş. ve aynı şekilde hanbeli hoca sinirlenince yok yok malikiyidi demiş son olarak meczup ve maliki de aynı şekilde savunmuş mezhebini.

    hepsinden sonra meczup "ne yani hz. muhammed zamanında bu 4 mezhep yok muydu" diye sorunca biraz afallayan hocalar yoktu demiş. meczup başlamış dövünmeye, yazık peygambere, 4 hak mezhepten bile değilmiş, o kadar da peygamber dedik bak o da cehennemlik çıktı demiş ve terlikleri ayağına aldığı gibi vınnnnn ..

    bu mevzu üzerinde bu hikayenin ötesinde bişey anlatılmaz da, naçizane olarak şu eklenebilir;

    eğer mezhepten kasıt olayları farklı şekilde yprumlayıp hal ve hareketerdeki ayrıntıları ona göre şekillendirmekse burda sorun yok. müslüman insan sayısı kadar mezhep olabilir. malum öyle değil ama durum.

    şimdi mezhepçilik diye bir hadise var. eğer belirli bir mezhep sahibi bir dayı derse," mezhep insanın yorumuyla şekillenebilen bişey. aslolan allah, peygamberi ve kitabı zaten ortada. bu durumda uygulamarı ve yorumdaki farklar çok önem taşımaz ve bu hususta her insan kendine mantıklı gelen bir mezhep kurallarına göre dinini yaşar " eyvallah dayı deriz.

    yahut adam deseki "lan siz yanlış yapıyosunuz, islamı doğru yorumlayıp yaşayan yalnız biz x mezhebindekileriz" yine eyvallah, onun doğrusu o deriz. neticede adam kendi tutumun aslında bir mezhep değil gerçek islam olduğunu savunuyor ve ona göre hareket ediyor. bu bağlamda kendini doğru başka mezhepte olanı yalış görebilir.

    ama adam derseki "bak kardeş biz 4 mezhep birbirimize benzemesek de, dördümüz de doğruyuz, ama bizim dışımızdakiler yanlış sadece biz birbirine benzemeyen ama ne hikmetse kanka olan dört mezhep doğru, bunlardan başkası cehennemlik " o zaman eyvallah denmez. kafan mı güzel abi denir.

    hele burada 4 büyük zat zaten koymuş doğruları her yönden 5. çıkarmak nifaktır ve sen bu 4 taneden birine uymak zorundasın gibi aptalca bir cümleye çok başka şeyler denir, yürü git denir, defol git denir, çok kızılırsa başka türlü git de denir, ben genelde öyle diyorum.
  • son günlerde ilahiyat fakültesi ders programında yapılan değişiklerle beraber gizliden gizliye anadolu topraklarını tehdit eden büyük tehlike: mezhepçilik.

    konjonktür değiştirilmeye çalışıyor. ilahiyat mezunları kimlerdir? imamlar, din adamları kimlerdir? ilahiyatçı akademisyenlerin ve hocaların toplum üzerindeki etkisi ne mertebededir? bunlar cevaplanırsa mesele daha da açığa çıkar. toptan bir zihniyet değişiminin uğraşını veriyor bunlar. bir toplum mühendisliği bu. felsefeyi, mezhepler tarihini, hadis usulu' nü, kelam 'ı bilmeyen adamlar veya bu adamların gazladığı başka adamlar ne yaparlar? suriye deki gibi farklı bir mezhepteki suçsuz insanın kafasını tekbir getirerek satırla keserler. gazalinin torunları bunlar. kahrolası bir toz bulutu işte, kalkmıyor üstümüzden. bir ümmet, ya da millet nasıl kendi öz malına, öz değerine bu kadar düşman olabilir? bunların osmanlıdaki dedeleri "kelam ilmi ile uğraşanların ardında namaz kılmayınız, kafir olabilirler" diye fetva veriyorlardı. felsefenin kaldırılması yetmiyormuş gibi kelam'da kısıtlandı. nedir kelam? islam dininin inanç konularını irdeleyen ve tarihsel olarak bu çerçevede gelişen dini-felsefi kuram ve teorilerle ilgilenen ilim dalına kelam denir. bu anlamda kelam imanla ilgili sorulara akli deliller kullanarak izah ve ispat getirme amacıyla geliştirilen teolojik felsefenin adıdır. peki neden birileri bunların bilinmesini istemez? çünkü itikatta ve ameldeki tüm farklılıkların temelindeki en önemli nedenin alimlerin(!) "yorum farklılıkları" olduğunu görmesini istemez. dolayısıyla suni bir mezhep kavgası yaratamaz. diğer bir mezhebi ötekileştiremez. mezhep çatışması çıkaramaz. oysa kelime-i şehadet getiren herkes aynı çatı altındadır ve yer yüzündeki yaşamış ve yaşayacak olan müslüman sayısı kadar farklı islam algısı vardır. felsefeyi, mantığı, kelamı kaldırıp da ne öğretecekler merak ediyorum. peygamberin mahremiyetine iftiralar dolu uydurma hadis kitaplarını mı?
  • devletlere, liderlere ve politikacılara siyasi manevra alanı sağlar.

    devlet dediğimiz kurum çıkarları için herşeyi kullanan bir sistem. türlü konularda kendisine meşruiyet kazandırmak için tarih boyunca sık sık yaptığıdır mezhepçilik.

    örneğin islam dünyasına baktığınızda kerbela olayı var en ünlüsünden. tam bir kırılma noktası. islam devletindeki hükümdarlık mücadelesinin zirve yaptığı yer. bu olaydan günümüze mezhep üzerine kurulmuş silahlı silahsız kuruluşlar ve bu kuruluşlar üzerinden yükselen liderlere bir bakın. bir dolu örneği göreceksiniz.

    mesela ismail* - selim* mücadelesi buna çok iyi bir örnektir. selim, osmanlı tahtını ele geçirmeyi hedefliyordu. her ne kadar babası* güçten düşmüş olsa da selim ülkenin doğu sınırında başkentten çok uzaktaydı ve öncelikle paşaların ve askerin desteğini alması gerekiyordu. bunun için anadolu'da sorun yaratan kızılbaşlar'ın üzerine yürümek büyük bir fırsattı. eğer galip gelirse kendisine lazım olan desteği alabilir tahta çıkabilirdi. keza öyle de oldu.

    ismail ise çocukluğu ve gençliği boyunca can korkusu ile yaşayıp durdu. akrabaları kah katledildi kah zindanlara atıldı. yükselmesi ve uzaktan akaraba olduğu akkoyunlular'ı devirmesi için ismail de mezhep kartına sarılmıştır. safiyüddin-i erdebili ile olan bağlantısını avantaja çevirip kısa sürede insanların etrafında toplanmasını sağlamıştır. zamanla yükselmiş kitlesi büyümüştür o da akkoyunluları yıkarak azerbaycan ve iran hakimi olmuştur.

    ardından ise malum çaldıran savaşı. bu savaşın sebebi mezhep kılıfı giydirilmiş iktidar mücadelesinden başka birşey değildir. iki lider de halkını ve ordusunu motive edebilmek için mezhepçilik yapmışlardır. o an işlerine yarayan din ve mezhep değil de başka birşey olsaydı emin olun o argümanın üzerinden savaşırlardı.

    bunun gibi örnekler tarihte çok var ve maalesef hala yaşıyoruz. 60-80 arası dönemde de ülkemiz üzerindeki emellerini gerçekleştirmek isteyen dış mihraklar mezhepçiliği kaşımış ve organize bir biçimde aleviler'i katlettirmiştir. siyasi çıkarlar için maalesef çok kullanışlıdır ve her zaman bu amaca hizmet etmiştir mezhepçilik.

    bu dünyanın birçok yerinde böyle olmuştur. avrupa için hatırlayın; otuz yıl savaşları. devletler liderler asla koyu dindar tipler değildir, sadece kendilerine sağlayacağı kazanç sebebiyle öyleymiş gibi rol keserler. olan da masum insanlara olur. burada en önemli kısım halkı cahil tutmaktır. çünkü bu nifak ancak cahil milletlerin olduğu toprakta kök tutup büyür ve meyve verir.
  • genç yaşta namaz kılmak için gittiğiniz camide ülkede yaygın hanefi mezhebine mensup olmayan biri olarak el bağlamadan ve bazı diğer rükunları* farklı yaparak kılınan namazdan sonra camide oturup siz namaz kılarken sizi izlemiş olan amcalar tarafından çağrılıp azarlanmanıza neden olan şey.
  • allah katında yasaklanmıştır deyip mezhepçillik yapanlar var.

    misal, istanbul'da caferiler'in olduğu için bir cami yakıldı, ses soluk yok:

    http://www.radikal.com.tr/…misi_kundaklandi-1200709

    içilmemesine rağmen, camide içki içildi diye zır zır yaygara koparanlar istanbul'da bir caminin yakılması ardından dut yemiş bülbüllüğünü koruyor!
  • dine ilişkin görüş ayrılıkları mezheplerin temelini oluşturur..coğrafi, toplumsal ve benzeri sosyolojik farklılıklar ve ihtiyaçlar aynı dine mensup kişilerin, esasen aynı olan kuralları farklı yorumlayıp dini farklı yaşamalarına sebep olmuştur..buradaki farklılık ana yola giden tali yolların farklı anlamlandırılmaları şeklinde yorumlanabilir..zaten aksi bir durum mezhepten ziyade dini farklı bir şekilde ele alarak yeni bir din türetimine girer ki bu da alenen şirktir..

    bu tarafıyla mezhep kavramı salt insan ihtiyacına ilişkin bir şekillenme ve ihtiyacı giderme gibi görünse de, günümüzde bu anlamından çok farklı noktalarda geçerliliğini korumakta malesef. özellikle islam coğrafyasında mezhepçiliğin manevi iklim ve manasının dışında siyasi ve politik bir kimliğe büründüğünü söylersek yanlış olmaz diye düşünüyorum. kendi siyasi ve askeri menfaatleri adına irili ufaklı bir çok çeteden tutun da, devlet statüsünde belirli bir yapıya sahip kavramların da mezhepçiliği kendi varoluşları adına kullandığı çok aşikar bir durum. bunun bir tık ötesinde çeşitli gerekçelerle kendi meşruiyetlerini mezhepçilik şemsiyesi ile bir korku ve tehdit spekülasyonuna borçlu olanların ise mezhepçiliği aleni bir ayrıştırma aracı olarak kullandıklarını görmekteyiz. bu anlamıyla mezhepçilik dini farklı yorumlamak ve zengilik elde etmek değil, yeryüzünde fitne çıkarmaktan öte birşey olmayacaktır..
hesabın var mı? giriş yap