• ülkemizin başına gelmiş en büyük belalardan birisidir. örneğin suriye'de tescilli terör örgütleri öso-elnusra sırf birileri istedi diye ülkeyi iç savaşa sürükledi ve on binlerce suriyeliyi öldürdüğü halde türkiye'deki mezhep taraftarları hala onların taraflarını tutuyor.

    hayır işin garibi bu terör örgütülerine destek verenlerin gezi eylemcilerine terörist demesi. iste böyle garip bir ülkeyiz biz.
  • mezhepçilik: 632 yılından sonra özde başlayan, cemel vakası ve sıffin savaşı ile resmi olarak başlayan, hâlâ günümüzde bile etkisini sürdüren mezhep çatışmalarını doğurmuştur. 1980 iran-ırak savaşı , 1970'ler türkiye'si , 1975-1990 lübnan iç savaşı , körfez savaşları'nın tamamı, madımak oteli yangını , maraş katliamı , çorum katliamı altında yatan sebeptir.

    islam'daki mezhep çatışmaları ilk olarak hz.muhammed'in ölümüyle başlamıştır. açıklayalım efendim.

    hz.peygamber ölünce islam devleti ve islam ümmeti başsız kalmıştır. başsız kalmak ifadesi şu:
    -hz.muhammed islam devleti'nin kurucusudur.
    -hz.muhammed islam devleti'nin başkomutanıdır.
    -hz.muhammed islam ümmetinin başıdır.
    -hz.muhammed islam'ın peygamberidir.
    -hz.muhammed islam cemaatinin imamıdır.
    ...
    gibi sebepler, hz.peygamberin ölümünden sonra yeni bir başkan, yeni bir lider ihtiyacını doğurmuştur. hz.peygamber son zamanlarında hiç kimseyi isaret etmemesinden dolayı da ona en yakın kişiler arasında düşünceler birleşmiştir. en önemli aday hz.ali'dir ancak o sıralarda kendisi hz.peygamberin cenazesi ile ilgilenmektedir. dolayısıyla ümmet daha fazla başsız kalmamak için hz.ebubekir'i seçmiştir.

    ancak hz.ebubekir vefatından birkaç ay önce namaz kıldıramadığı için hz.ömer'e imamlık vazifesini verip bir nevi ömer'i vekil tayin etmiştir. hz.ebubekir 2 yıl 3 ay halifelik yaptıktan sonra 61 yaşında vefat etmiştir. hz.ali yine halifelik beklemektedir ancak ömer'in vekil olmasından dolayı halifelik talep etmemiştir.

    hz. ömer halife olduktan sonra, fetihleri yönetip yönlendirmesi, ortaya çıkan problemlerin çözümü, esirler ve gayri müslimler hakkındaki kararları, yeni şehirlerin kurulması ve fâtih askerlerin islâm’a açılmış çok geniş coğrafyaya yerleştirilmesi, islâmiyet’in tebliğ ve öğretilmesi gibi birçok konuda ilk uygulamaları gerçekleştirmiştir. hz. ali’nin teklifi üzerine 16 yılı rebîülevvelinde hicrî takvimin kullanılmaya başlanması kararlaştırılmış ve muharrem ayı hicrî takvimin ilk ayı olarak kabul edilmiştir. onun devlet idaresindeki dirayetini gösteren bu uygulamalara kaynaklarda geniş yer verilmiştir.

    bir gün, medine çarşısında gezerken bir hristiyan köle olan ebû lü'lü ile karşılaşmıştır. köle:"ey mü'minlerin emîri! efendim bana ağır haraç koydu; onu hafiflet." demistir. hz. ömer konuyu öğrenmek için:"haracın nedir?" diye sorduğunda ise :"günlük 2 dirhem." yanıtını almıştır. sohbet devam ederken halife:"sanatın nedir?" diyince, köle:"tüccarım, nakkaşım, demirciyim." diye cevap vermiştir. hz. ömer bu cevaptan sonra şu fikri yürüttü:"bu sanatlara göre haracını çok görmüyorum. hem duyduğuma göre, sen 'yel değirmeni yapabilirim' demişsin."hristiyan köle, "evet" diye halifeyi tasdiklemiştir. fakat köle, haracı hafifietilmediği için hz.ömere kızmıştır. kızgınlıkla halife'ye:"sana öyle bir değirmen yapayım ki, doğudan batıya dillere destan olsun!". hz. ömer son cümle üzerine, "köle beni tehdit etti!" deyip evine gitmiştir. ertesi gün sabah namazını kıldırmak için saflar düzeltilirken, peygamber mescidi'ne giren o köle, iki başlı hançeriyle, hz. ömer'i altı yerinden yaralamıştır. o sırada birkaç kişiyi daha öldürüp mescidden kaçmıştır.hz. ömer, sabah namazını abdurrahman b. avf'ın kıldırmasını istemiş ve sonra evine götürülmüştür. üçüncü halife o gece vefat etmiştir. hz. ebû be-kir (r.a.)'ın yanına defnedilmiştir. borçlu olarak vefat etti-ğinden mülkleri satılıp, defninden sonra borçları ödenmiştir.

    hz.ömer'in ani vefatı islam ümmeti şoka uğratmıştır ancak hz.ömer vekil tayin etmese de şûra meclisi tayin etmiştir. bu meclisin görevi yeni halifeyi belirlemektir. şûra meclisi hz.osman'ı halife seçmiştir.

    şûra şu zatlardan meydana gelmekteydi:

    abdurrahman bin avf, sa’d bin ebî vakkas, talha, zübeyr, osman ve ali.

    hz. ömer’in oğlu abdullah da bu heyette bulunmuştur. hz. ömer, vefatını müteakip bu şûranın, içlerinden birisi-ni üç gün içinde halife seçmesini vasiyet etmiştir.

    hz. ömer’in teçhiz ve tekfininden sonra, heyet durumu iki gün boyunca müzakere ettiği hâlde bir türlü karara varamamıştır. üçüncü gün abdurrahman bin avf, altı adaydan üçünün adaylıktan çekilmesini, geri kalan üçü üzerinde tercih yapılmasını teklif etmiştir. bunun üzerine hz. zübeyr hz. ali’yi, hz. sa’d da abdur-rahman bin avf’ı, hz. talha ise hz. osman’ı aday gösterdi. abdurrahman bin avf adaylıktan feragat ettiğini açıklamıştır. bunun üzerine seçim hz. osman ile hz. ali arasında kalmıştır.

    daha sonra hz. abdurrahman her ikisiyle görüşmeler yapmıştır. bu arada, sokak-taki adama, evdeki kadına ve mektepteki çocuğa varıncaya kadar herkesin görüşünü almıştır. çoğunluk hz. osman’ı tercih etmekteydi.

    hz. abdurrahman daha sonra halkı mescide davet etmiştir. halifeliğe hz. os-man’ı münasip gördüğünü açıklamıştır ve ona biat etmiştir. hz. abdurrahman’dan sonra hz. osman’a biat eden ikinci şahıs hz. ali olmuştur. bunları diğer müslümanlar takip etmiştir. hepsi de biat etmislerdir. hz. osman böylece 644 tarihinde halife seçilmiştir.

    hz. ebû bekir ve ömer zamanlarında idareciler gayet dirayetli ve otoriter, zemin ise fitne ve fesat hareketlerinden uzak olmuştur. hz. osman ise şartların hassasiyeti dolayısıyla kimseye itimat edemez olmuş ve mühim idareciliklere, her zaman iyilikleriyle kendisine bağlamış olduğu akrabasını getirmeyi tercih etmiştir. o böyle hareket etmekle otoriteyi sağlamaya çalışmıştır. şüphesiz ki bu idareciler de gayet liyakatli ve dürüst kimselerdir. ancak bu durum, muhalifler tarafından, “akrabanın kayırılması” ve “mühim idareciliklere akrabanın getirilmesi” şeklinde propaganda edilmiştir.

    fetihlerle birlikte arap toplumu değişik milletlerle münasebetler içine girmiş, bu şekilde kurulan evliliklerle ya yeni müslüman veya henüz hıristiyan ve yahudi ailelerinden meydana gelen çocuklar ahlakta ve dinde zayıf yetişmiştir. bu da fitne ve fesat için müsait bir zemin teşkil etmiştir.

    bütün bu sebeplere, yahudi asıllı abdullah ibni sebe’nin de gayretleri eklenince, önü alınamaz bir fitne ateşi ortaya çıkmıştır.

    hz. osman (644- 656) yılları arasında halifelik yapmıştı ve dört raşit halifenin üçüncüsüdür. hilafetinin son altı yılında huzursuzluklar ve memnuniyetsizlikler artmış, sonunda evi yirmi gün, kırk gün veya iki ay kadar isyancılar tarafından kuşatılmıştır.

    bu süre sonunda hançerlenerek şehit edilmiştir. medine’de ihtilalcilerle ve asilerle vuruşmak ve hz. osman’ı kurtarmak isteyenler olmuşsa da o, kan dökülmesini ve ihtilalcilere karşı silah kullanılmasını asla istememiştir.

    hz. osman’ın şehit edilmesi, müslümanlar arasında büyük bir üzüntüye sebep olmuştur. isyancılar medine’ye hâkim olmuşlardır.
    bu isyancılar hz. ali’ye başvurarak ona halifelik teklif etmişlerdir. hz. osman'ı şehit etmiş olanlar tarafından halife ilân edilme görüntüsü, hz. ali tarafından reddedilmiştir. ancak daha sonra ensar ve muhacirin teklifi üzerine hz. ali, müslümanlar arasındaki huzursuzluğun daha fazla sürmemesi ve müslüman kanı akmaması için halifelik teklifini kabul etmiştir.

    hz. ali halife olduktan sonra, hz. osman’ın katillerini cezalandırmadığını iddia edenler, hz. ali’nin halifeliğine karşı çıkmışlardır. hz. ali ise tam bir adalet gerçekleştirmek istemiştir. henüz kargaşa döneminin devam ettiği bir süreçte; masum insanların zarar görmemesi için katillerin olaylar yatıştıktan sonra cezalandırılmasını istemiştir. başta hz. muaviye olmak üzere hz. aişe, hz. talha ve hz. zübeyr ise suçluların ne olursa olsun bir an önce yakalanmasını istemişlerdir. bu durum tarafların savaşmasına sebep olmuştur.

    cemel vak'ası : hz. ali kendisine karşı olanları ikna edememiştir. hz. aişe, hz. talha ve hz. zübeyr, ırak’tan topladıkları kuvvetlerle harekete geçmişlerdir. bunun üzerine iki taraf kuvvetleri kûfe’de karşı karşıya gelmişlerdir. yapılan savaşı hz. ali kazanmıştır. savaşta, hz. talha ve hz. zübeyr şehit olmuştur. bu savaşın en şiddetli çarpışmaları, savaşa katılan hz. aişe’nin bindiği devenin etrafında geçtiğinden bu savaş islâm tarihinde cemel vak'ası olarak geçmiştir. savaştan sonra hz. ayşe, medine’ye gönderilmişti. bu olaydan sonra devlet merkezi, medine’den kûfe’ye taşınmıştır.

    hz. ali’nin halifeliğine şam valisi hz. muaviye de karşı çıkmıştır. cemel vak'ası’ndan sonra hz. ali’ye karşı olanlar, hz. muaviye’nin etrafında birleşip onu halife ilân etmişlerdir. bu olaylardan sonra islam'daki ilk siyasi mezhep olan hariciler ortaya çıkmıştır.(sıffin savaşı)

    hariciler yani "la hûkme illalillah(allah'tan başka hüküm sahibi yoktur)" diyenler islam'daki ilk siyasi mezhep olan hariciler'i oluşturmuşlardır. haricilerin düşüncesine göre islam dünyasındaki bu karanlık ufukları dağıtmanın tek yolu iki halife adayını da öldürmektir. kendi arasında toplanan hariciler, alınan karar gereği üçü de aynı anda seçilen fedailerce öldürülecektir. hz. muaviye ve hz. amr bin as, düzenlenen suikasttan kurtulmuştur. hz. ali sabah namazı için mescitte iken zehirli hançer ile yaralanmıştır ve birkaç gün sonra da vefat etmiştir. hz.ali’nin şehit edilmesiyle dört halife devri ve islam'daki hilafet anlayışı sona ermiştir.

    --- spoiler ---

    -hâlâ yapılmaya çalışılan bir şey bu mezhepçilik.
    -ortadoğu dünyasının bataklığının sebeplerinden biridir.
    -araplarda mayası tutan mezhepçilik, türklerde birkaç münferit olay dışında (ki keşke yaşanmasalardı) çok fazla görülmemiştir.
    - farklı mezheplere mensup araplar aynı mahallede bile yaşayamazken, türkler mezhepleriyle birlikte et ve tırnak gibilerdir.
    - araplar devletlerini farklı mezheplere mensup kişilerin yönetmesini kendilerine yediremezken(suriye,ırak gibi), türkler devletleri için tek yürek olmayı başarabilmişlerdir.
    --- spoiler ---

    ---sözün özü---
    devlet ve millet içinde, kamuoyunu din-dil-ırk olarak ayırmak kimseye bir şey kazandırmaz, kazandıramaz ve kazandırmamıştır da. dolayısıyla herkes türkiye cumhuriyeti'nin ve "ne mutlu türküm diyene" sözünün kıymetini bilmeli. yaşasın tam laik türkiye cumhuriyeti.
  • bu konuya ben şöyle bakıyorum.
    hz. muhammed'in mezhebi neydi ?
    1- mezhebi yoktu (mezhepsiz)
    2- mezhebe ihtiyacı yoktu. zaten kuran itikadına göre yaşadı

    ben mesela kendimi mezhepsiz olarak görüyorum. banane abi mezhepten. sonuçta bunlar hz muhammed öldükten sonra peydah olmuş şeylerdir

    zaten kuranda hükümler bellidir. kuranda yazmayan şeyler hakkında ise mezhepler devreye giriyor. bence bu çok yanlış
    bir kere çok elzem olsaydı allah kuranda belirtirdi.
    belirtmediğine göre yoruma açık bırakmıştır

    eğer siz doğru bir insan olduğunuza inanıyorsanız, mezheplerin getirdiği farklı farklı hükümlere uymanıza gerek yok. aklı başında bir hüküm vermek yeterli olur.

    konuyla ilgili meşhur bir hatıra var.
    “oraya vardığın vakit ne ile hükmedeceksin? sana bir şey sorulduğu yahut bir dâvâcı geldiğinde o müşkülü nasıl halledeceksin?”
    muâz: “allah’ın kitabı kur’ân ile.”
    resulullah: “kitapta bulamazsan?”
    muaz: “resullullahın sünnetiyle.”
    resulullah: “onda da bulamazsan?”
    muaz: “onda da bulamazsam kendi içtihadımla hükmederim.”

    bunun üzerine resul-i ekrem efendimiz, “allah’a hamd olsun ki, peygamberlerin elçisini {muâz’ı}, peygamberlerinin razı olduğu şeye muvaffak buyurmuştur.”

    kendi içtihadı: yani okuduğu kurandan anladığı kadarı ile yorum yaparak fıkıha göre bir hükme varacağını söylüyor. ve hz muhammed bunun doğru olduğunu belirtiyor.

    he burada denilebilir ki. kişiden kişiye yorum farkları değişebilir. doğrudur.
    ama mezhepler bizi yorum farkından kurtarmıyor. zaten hepsi farklı yorum yapıyor.
    sanmayın ki sadece 4 hak mezhep var.
    böyle deniyor çünkü güçlü olanlar bunlar.
    diğer mezheplere inananların nüfusu az olduğu için hak mezhep değil.
    hem kim neye göre bunları hak mezhep olarak kabul ediyor da diğerlerine hak değil diyebiliyor
    tamamen saçmalık. zamanında dini siyasete alet etmişler ve gücünü artırmak isteyenler kendi mezheplerini hak olarak görüp diğerlerini görmemişler
    bakınız yaşar nuri öztürk neler diyor
    https://www.youtube.com/…atch?v=62sxbtz_cva#t=3m08s

    velhasılı kelam. bence bütün mezhepler gereksizdir. aslolan kurandır.
    tüm mezhepler ve mezhepçilik islamın baş düşmanı ve islam aleminin parça parça olmasının sebebidir

    bu arada şunu da buraya bırakayım. ve namaz kılmayanların cezasına mezhepler için bir bakın derim. madde 37

    http://www.erdemyolu.com/…dakİ-farklar-tablosu.html

    kuranda namaz kılmamanın cezası yoktur. yoktur
    https://www.youtube.com/watch?v=m4d6bbki53e

    allah ceza koymamış ama bu gg mezhepçiler adam öldürüyor
    gerçek islam bu değil.
  • vaktiyle bir meczup duymuş ki şehrinde 4 "hak" mezhebin ileri gelen temsilcileri bir araya gelip islamı konuşacaklarmış. meczup hemen öğrenmiş nerde olduğunu bu buluşmanın basmış gitmiş. onu şehirde herkes tanıdığından gariptir girsin içeri demişler. bizim abi de kapıdan içeri girerken yırtık pırtık terliklerini koynunda sıkı sıkı tutarak girmiş içeri. onu gören hocalar hafiften alayla, ey deli, neden o terlikleri kapıda bırakmadın, bak burada kimse hırsızlık yapar mı? haberin var mı biz kimiz diye sormuş.

    meczup, "yok haşa, sizi bilirim ama vaktiyle hz. muhammedin zamanında bunun aynısından bir toplantı olmuş orada bir hanefivarmış, o çalımış kapıdaki terlikleri. hanefilerde vardır hırısızlık ondan korktum." demiş. bunu duyan hanefi hoca çıldırmış, sen tam deliymişsin, hz. muhammed zamanında hanefilik mi vardı ki bi hanefi olsun da hırsızlık yapsın demiş. meczup ya siz kusurmuma bakmayın ben karıştırdım şafiydi onu yapan demiş. bu sefer şafi hoca sinirlenmiş. yalan söyleme hz. muhammed zamanında şafi de yoktu şafilik de. meczup kusura bakmayın ağalar, benim durumum belli, kafam yarım çalışır yine karıştırdım hanbeliydi o demiş. ve aynı şekilde hanbeli hoca sinirlenince yok yok malikiyidi demiş son olarak meczup ve maliki de aynı şekilde savunmuş mezhebini.

    hepsinden sonra meczup "ne yani hz. muhammed zamanında bu 4 mezhep yok muydu" diye sorunca biraz afallayan hocalar yoktu demiş. meczup başlamış dövünmeye, yazık peygambere, 4 hak mezhepten bile değilmiş, o kadar da peygamber dedik bak o da cehennemlik çıktı demiş ve terlikleri ayağına aldığı gibi vınnnnn ..

    bu mevzu üzerinde bu hikayenin ötesinde bişey anlatılmaz da, naçizane olarak şu eklenebilir;

    eğer mezhepten kasıt olayları farklı şekilde yprumlayıp hal ve hareketerdeki ayrıntıları ona göre şekillendirmekse burda sorun yok. müslüman insan sayısı kadar mezhep olabilir. malum öyle değil ama durum.

    şimdi mezhepçilik diye bir hadise var. eğer belirli bir mezhep sahibi bir dayı derse," mezhep insanın yorumuyla şekillenebilen bişey. aslolan allah, peygamberi ve kitabı zaten ortada. bu durumda uygulamarı ve yorumdaki farklar çok önem taşımaz ve bu hususta her insan kendine mantıklı gelen bir mezhep kurallarına göre dinini yaşar " eyvallah dayı deriz.

    yahut adam deseki "lan siz yanlış yapıyosunuz, islamı doğru yorumlayıp yaşayan yalnız biz x mezhebindekileriz" yine eyvallah, onun doğrusu o deriz. neticede adam kendi tutumun aslında bir mezhep değil gerçek islam olduğunu savunuyor ve ona göre hareket ediyor. bu bağlamda kendini doğru başka mezhepte olanı yalış görebilir.

    ama adam derseki "bak kardeş biz 4 mezhep birbirimize benzemesek de, dördümüz de doğruyuz, ama bizim dışımızdakiler yanlış sadece biz birbirine benzemeyen ama ne hikmetse kanka olan dört mezhep doğru, bunlardan başkası cehennemlik " o zaman eyvallah denmez. kafan mı güzel abi denir.

    hele burada 4 büyük zat zaten koymuş doğruları her yönden 5. çıkarmak nifaktır ve sen bu 4 taneden birine uymak zorundasın gibi aptalca bir cümleye çok başka şeyler denir, yürü git denir, defol git denir, çok kızılırsa başka türlü git de denir, ben genelde öyle diyorum.
  • hiçbir peygamberin mezhebi yoktur.

    peygamberler allah'ın emirlerini insanlara iletmek için gönderilmişlerdir.

    allah'ın emirlerinde ise mezheplere bölünün ve en doğrusuna mensup olun diye bir emir yoktur.

    bundan dolayı herhangi bir mezhebin doğru yolda olduğu veya diğer bir mezhebe üstünlüğü gibi bir durum da söz konusu değildir.
  • klasik bir memleket islamcısı için formülü çok basittir:

    mezhepçilik = şia/alevilik

    biraz kafası çalışanlar bunu saklayabiliyor tabii, nihal bengisu karaca gibi olanlarsa bunu bile beceremiyor.
  • ülkemizde son zamanlarda sıkça kullanılmaya başlanan, dincilik benzeri bir tabir. genelde sünni islamcıların alevilere karşı olan tutumu için kullanılır. bazen karşı tarafın da aleviler ve alevileri savunan solcuların siyasetteki tutumu için kullandığı olur.

    (ara: mezhepçilik)
  • devletlere, liderlere ve politikacılara siyasi manevra alanı sağlar.

    devlet dediğimiz kurum çıkarları için herşeyi kullanan bir sistem. türlü konularda kendisine meşruiyet kazandırmak için tarih boyunca sık sık yaptığıdır mezhepçilik.

    örneğin islam dünyasına baktığınızda kerbela olayı var en ünlüsünden. tam bir kırılma noktası. islam devletindeki hükümdarlık mücadelesinin zirve yaptığı yer. bu olaydan günümüze mezhep üzerine kurulmuş silahlı silahsız kuruluşlar ve bu kuruluşlar üzerinden yükselen liderlere bir bakın. bir dolu örneği göreceksiniz.

    mesela ismail* - selim* mücadelesi buna çok iyi bir örnektir. selim, osmanlı tahtını ele geçirmeyi hedefliyordu. her ne kadar babası* güçten düşmüş olsa da selim ülkenin doğu sınırında başkentten çok uzaktaydı ve öncelikle paşaların ve askerin desteğini alması gerekiyordu. bunun için anadolu'da sorun yaratan kızılbaşlar'ın üzerine yürümek büyük bir fırsattı. eğer galip gelirse kendisine lazım olan desteği alabilir tahta çıkabilirdi. keza öyle de oldu.

    ismail ise çocukluğu ve gençliği boyunca can korkusu ile yaşayıp durdu. akrabaları kah katledildi kah zindanlara atıldı. yükselmesi ve uzaktan akaraba olduğu akkoyunlular'ı devirmesi için ismail de mezhep kartına sarılmıştır. safiyüddin-i erdebili ile olan bağlantısını avantaja çevirip kısa sürede insanların etrafında toplanmasını sağlamıştır. zamanla yükselmiş kitlesi büyümüştür o da akkoyunluları yıkarak azerbaycan ve iran hakimi olmuştur.

    ardından ise malum çaldıran savaşı. bu savaşın sebebi mezhep kılıfı giydirilmiş iktidar mücadelesinden başka birşey değildir. iki lider de halkını ve ordusunu motive edebilmek için mezhepçilik yapmışlardır. o an işlerine yarayan din ve mezhep değil de başka birşey olsaydı emin olun o argümanın üzerinden savaşırlardı.

    bunun gibi örnekler tarihte çok var ve maalesef hala yaşıyoruz. 60-80 arası dönemde de ülkemiz üzerindeki emellerini gerçekleştirmek isteyen dış mihraklar mezhepçiliği kaşımış ve organize bir biçimde aleviler'i katlettirmiştir. siyasi çıkarlar için maalesef çok kullanışlıdır ve her zaman bu amaca hizmet etmiştir mezhepçilik.

    bu dünyanın birçok yerinde böyle olmuştur. avrupa için hatırlayın; otuz yıl savaşları. devletler liderler asla koyu dindar tipler değildir, sadece kendilerine sağlayacağı kazanç sebebiyle öyleymiş gibi rol keserler. olan da masum insanlara olur. burada en önemli kısım halkı cahil tutmaktır. çünkü bu nifak ancak cahil milletlerin olduğu toprakta kök tutup büyür ve meyve verir.
  • ülkemizdeki en büyük siyasi temsilcileri adalet ve kalkınma partisi ile cumhuriyet halk partisi'dir.
  • boş insanların en çok sevdiği uğraş.
hesabın var mı? giriş yap