• belgeselini beğenmediğim bir felsefe. belgesel ne olduğu hakkında bilgi veriyor; belki 3-5 dk alınıyor bu bilgi, gerisi boş görüntü ve konuşmalardan ibaret.

    yalnız kendimin aslında böyle yaşadığını ve böyle düşünüyor olduğumu farketmiş oldum izlerken. büyük büyük kararlar almaya, dönüşümler geçirmeye gerek var mı ki bunun için? hayatın gidişatından anlaşılıyor zaten aslında neye ihtiyacımız olduğu, neyin bize gerçek mutluluk verdiği. tonlarca kıyafetle tatmin olan biri bu belgeseli izlese eminim aydınlanma yaşamayacaktır. ya da tepelere tırmanmaya gerek yok mutluluğun eşyayla olmadığını anlamak için. biraz insanların yaşamlarını gözlemleyerek, biraz kendini, ruhunu tanımaya anlamaya çalışarak gayet çözülebilir.
  • benimseyip uygulayabildiğimiz bir akım değil ama hayatın içinde stres kaynaklarından kurtulmak bakımından faydasının anlatıldığı "minimalism-a documentary about the important things" isimli bir belgeseli çekilmiş. ufku iki katına çıkarmıyor da hakketen ha dedirtiyor. belgesel içinden bir alıntıyla bitireyim.

    --- spoiler ---

    insanları sevin ve eşyaları kullanın, tam tersi asla işe yaramaz.

    --- spoiler ---
  • yarısına kadar geldim. önce kitabını bulmuştum da okumaya fırsatım olmamıştı. bundan sekiz veya dokuz sene önce bizdeki avm'lerin ve her yere markaların pompalanmasından önce bu sistem abd'de yapılmış sonrasında bilinçli ve sorgulayan kesim bunun böyle bir boka yaramayacağını anlayıp, tam tersi "almama" modası getirmişlerdi.

    sonu yok. evet sonu yok, materyalizm vs. eşyalara duyulan aşk, sevgi hastalık derecesinde. araştırılıyor da... yine altı sene önce istanbulda (o zaman yaptığım farklı işlerden biri) bir çiftin evine konuk olmuştum. adam makine mühendisi, işi bırakmadan önce de baya harcama yapıyorlarmış. birden bu işin içinden çıkamadıklarını görünce benim de kafada yanan soruyu sormuşlar "bu aldıklarımız benim işime yarıyor mu?" ilk minimalist canlı örneği gözlerimle gördüm ve sakin, huzurlu, göze, ruha kalabalık gelmeyen bir dünya içindeler. şu son zamanda en iyi dökümanterlerden biri.

    cemil meriç'in insanların eşyalara daha çok önem verdiği ile ilgili bir sözü vardı. ona benzer bir söz yine burada geçiyor.

    bununla birlikte birçok etken var tabi fakat yine önemli olanlarından birisi de gerçekten bir eşyaya bu kadar bağlanmalı mı insanlar ?

    evet biz ne yapıyoruz ?

    cemil meriç'in sözüyle noktalıyorum,

    “insanlar sevilmek için yaratıldılar, eşyalar ise kullanılmak için. dünyadaki kaosun nedeni; eşyaların sevilmeleri ve insanların kullanılmalarıdır.”
  • sikko kişisel gelişim kitaplarının belgesel versiyonu. minimalist bir hayata geçiş yapmak için bu belgeselle aydınlanmayı bekliyorsanız geçmiş olsun.

    belgeselde iki tane kurnaz herifin tv programı, seminer vs. ile kerizleri silkelemesi anlatılıyor. neymiş efendim: "insanları sevin ve eşyaları kullanın çünkü tam tersi asla işe yaramaz."

    ya hadi bi siktirin gidin!
  • beklentiyle izlediğim ancak karşılığında pek bir şey bulamadığım sıkıcı ve yüzeysel bir belgesel. bu yaşam tarzının bir yansıması olarak ev dekorasyonundan bahsedelim, biraz kariyerizme dokunduralım, moda endüstrisini es geçmeyelim, çocuklara dayatılan reklam bombardımanını da ele alalım derken geçen bir saat 15 dakika belirli bir noktadan sonra oldukça boğucu hale geliyor. açıkçası belgeseldeki kişilerin görüşlerini ve yaşam tarzlarını izlemekten ziyade açıklayıcı ve akıcı bir yapımla karşılaşmayı tercih ederdim.

    doyurucu bir tüketim toplumu ve alışkanlıkları kritiği istiyorsanız sosyolog ve psikanalist erich fromm’un 1976 basımlı kitabı haben oder sein‘ını önerir, iyi günler dilerim.
  • ortalama bir belgesel. joshua ve ryan ikilisini samimiyetsiz bulanlardanım ama diğer anlatıcılar için izlenebilir.
    project 333 ilginç projelerden biri. 3 ay boyunca sadece 33 parça kıyafet ile hayatınızı sürdürüp yeni kıyafetler almıyorsunuz. denemesi zor görünse de fikir vermesi açısından güzel görünüyor.
  • minimalism iyi hos ama belgeseli degil. bi defa belgesel minimalist değil. olmamış.
    bu düzeni elestirirek düzeni sürdürmeye ne dersin demiş birbirine iki arkadaş ve birden samimiyetsizliği hayat tarzi olarak benimsemisler.
  • belgeselini beğenmeyenler arasına dahil oluyorum. sanırım beğenen yok zaten. minimalismi duyurmaya gönüllü arkadaşların pek samimi görünmediği açık olmakla birlikte burada genel olarak önerilen alternatif bir tüketim alışkanlığından ve iç mekan tasarımından öteye gitmiyor. mahremiyetin içine gömülmüş ve değer yüklü nesnelerle bütünleşmiş amerikan rüyasını daha küçük bir mahremiyet alanıyla, daha az nesneyle aşabileceğini varsaymak alternatif bir rüyadan başka ne olabilir? dertlerinin bir yerde nitel değil nicel olduğunu belirterek tüketime bakışlarını veriyorlar, sanırım daha sahici eleştiri için nitel bir kopuş da gerekiyor.
  • hiçbir zaman minimalist bir birey olamayacağımı bile bile izlediğim belgeseldi. pek zevk aldığımı söyleyemem fakat verilen mesajların da oldukça anlamlı olduğu kanaatindeyim.

    --- spoiler ---

    ''hiçbir şey, yaşayabileceğiniz en küçük alanda yaşamak kadar sağduyulu değildir.''

    --- spoiler ---
  • o kadar beğenmemişsiniz ki belgeseli beklentimi aşırı düşürdünüz sanırım çünkü ben o kadar da kötü bulamadım. temelde anlattıklarını doğru buldum. gerisine de çok takılamadım. üstteki yazarlardan birinin entryde yazdığı gibi that sugar filmden sonra bu belgesel cuk oturdu.

    --- spoiler ---

    333 kuralı denemeye değer ve son cümle; "insanları sevin ve eşyaları kullanın çünkü tam tersi asla işe yaramaz." kesinlikle iyiydi.
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap