• başkalarının başka şekillerde düşünebileceklerini, çok az konuda evrensel doğrular olduğunu, geri kalan konularda sorulara verilen her öznel yanıtın kendi içerisinde doğru olabileceğini kavrayamamak, kendi düşündüklerine gereğinden fazla inanmaktır zannederim. aklı başında bir çok insan durumun böyle olduğunu sözde kabul eder ama uygulamada kıvırır.

    önemli diğer bir konu da şu farklılık hissi. uzun uzadıya konuştuğunuz hemen herkes, size, kendisinin diğerlerinden farklı oldugunu hissettiğini, kullanılmamış bir potansiyele sahip oldugunu düşündüğünü, insanların kendisini anlayamadığını, çoğunluğun zihinsel durumunu ve felsefesini derinlikten yoksun gördüğünü söyleyecektir. komik olan bunun hemen herkesde ortak olmasıdır. yani, hemen hepmizin ortak yönü, hemen hepimizin kendimizi geri kalanlardan farklı görmemiz. ciddi bir sorun; bir iletişim sorunu muhtemel, zira o kadar da benzeriz ki birbirimize.
  • kişisel gözlemlerin sonucu oluşmuş kanaatim odur ki bu sorunların çoğu okumamaktan, bilgiyle ilgilenmemekten kaynaklanıyor. bizi biz yapan 10,000 yıllık tarihi, bu tarih boyunca insanlığa etki etmiş düşünceleri, yaşayış biçimlerini bilmeden; romanlarda, filmlerde, tiyatrolarda anlatılan başka hayatları irdelemeden sudan çıkmış balık gibi kalıyor, inandıklarımızın tek gerçek olduğunu sanıp başka gerçeklere inanlara şaşırıyoruz. edebiyatla alakadar olmayan, roman, hikaye, şiir okumayan bireyler tüm hayatın kendi hayatları; psikolojiden, sosyolojiden, tarihten bihaberler, tüm gerçekliğin kendi gerçekleri oldugu yanılgısına kapılıyorlar.

    o kadar ciddiye alıyoruz ki kendimizi ve o kadar da dar zamanlarda yaşadığımıza inanmışız ki kısacık hayatlarımızı dolu dolu yaşayabilmek adına çabucak yargılara varıyor, yargıların ve algıların bize ait oldugunu göremeden, çabucak yaşıyor, çabucak göçüp gidiyoruz.

    gidip sorsak, hemen herkes anlatılanların kendisi için pek de doğru olmadığını , gayet rasyonel bir dille ve gayet başarılı bir şekilde iddia edebilir, bizi ikna edebilir. oysa hayatları, hayata ve insanlara karşı tavırları tüm bunların kavranmamış olduğunu gösteren izlerle ile dolu.

    bu arada, bendenizi evrensel aklın temsilciliğine soyunmakla suçlayacak olanlar çıkabilir: kendilerine herhangi bir cevap vaadetmediğimi şimdiden söylemeliyim.
  • günümüz insanının önemli başka bir sorunu da içine sinmeyen bir durum ile karşılaştığında hatayı ilk karşı tarafta aramasıdır. üstelik bu arayış karşı tarafın muhtemel nicel ve nitel üstünlüğüne bakılmaksızın yapılır. bu sorundan muzdarip herhangi birini alsak - ki pek de zorlanmayız bulmakta - kuantum fiziği tartışılan bir toplantının orta yerine koysak, on beşinci dakika da einstein'lığa soyunur, "ne kadar saçma" diye başlayan cümlelerle 'gerçeği' açıklayama girişir zatı muhterem. lan acaba bilmediğim, henüz göremediğim bir şeyler olabilir mi diye düşünmezler hiç. bahsi geçen konuya emek ve zaman vermiş insanların görüşlerini kendi zihinlerinde beliriveren en ufak şüphe sonucu yoksayabilir, on beş dakikada oluşmuş fikirlerini kainatın merkezine koymakta sakınca görmezler.

    neden hep aynı; bilmemek, okumamak, anlamaya çalışmamak, kendini farklı ve üstün sanmak. üzücü tabi.
  • modern insanın zihinsel sorunu diye bir şey yoktur zira zaten modern insan uydurmadır, felsefe kitapları okuyarak büyümüş, psikoloji öğrenmiş, düşünüş ilerleyince insanlık da ilerler sanmışların yaşadığı cinsten bir yanılsamadır.

    kendi kuyruğuna basılınca bas bas bağıran lakin vatandaşı oldugu devletin, bizzat şahsi çıkarları adına başka devlet vatandaşı insanları öldürmelerine, o benzini 10 cent ucuz kullansın diye diğer ülkelerde çocukların aç kalmalarına ses çıkarmayan, evde beslediği kediyi kendisinin diye sakınıp da somali'de aç insanları düşünmeyen, aksine bütün bu olanları dünyanın düzeni diye kabullenmiş, kendisini hayvanlardan ayırdığına inandığı yetilerin hepsini bir kenara bırakmış da içgüdüleriyle ormanda yaşar gibi yaşayan bir insanlığın tek hücreili ilk atalarından hiç bir farkı yoktur.
  • bu kadar büyük bir çoğunluğun birbirlerinden habersiz olarak anlaşılamazlık ve farklılık hislerini paylaştığı bir dünyada astroloji, fal, parapsikoloji gibi öğretilerin çokça taraftar bulmalarına şaşmamalı.
  • modern insanın zihinsel sorunu zamana hükmetmeyi başaramamasıdır. standart bir birey olmak için yüklenmesi gereken geçmiş öyle bir boyuta ulaşmıştır ki, bu sürecin bir yerinde mutlaka nefeslenmek için bir an duraklama ihtiyacı duyar modern insan. öğrenme yaşının bütün bir ömre çıktığını ve üstüne üstlük bir tüketim malzemesi olarak hayatlarımıza sunulan bilginin nasıl hızla güncellendiğini fark eden zihin bu soluklanma esnasında kısa devre yapar kanaatimce.
  • ozellikle son yuzyillarda insanligin bilimsel ve rasyonel dusunce gelisiminin biyolojik evrim surecinden cok daha hizli olmasina bagladigim olay. bir korunma mekanizmasi olarak kimi insanlarin inanma isteklerinin anlama isteklerinin onune gecmesi, inanmanin anlamaktan kisa vadede daha kolay olmasi, ve kisinin algi, bilgi edinme ve degerlendirme kapasitesine bagli olarak ortaya cikan olay. astrolojik olarak insanlari 12 kategoriye ayirmak kolaydir, eglencelidir ama insanlari gercekte sekillendiren genetik, biyolojik, cevresel, sosyolojik, egitimsel faktorleri ele alarak aciklamak zordur. algi ve cozumleme duzeyi ikinciye ulasamayan insan inanmak istediklerine yonelir, sorunlar cozulur, bilinmeyenler aciklanir, mutlu olunur. ozellikle kendisi gibi dusunen baska insanlarin varligi (ornegin astrolog) bu duygulari kuvvetlendirir. herkes cevresinde olup bitenleri kendi kapasitesince degerlendirir ve her insanin kapasitesi esit degildir. egitimle toplumun genel rasyonel dusunce kapasitesi artirilabilir ama her insanda esit derecede basarili olmaz, her insan bilgiyi esit derecede benligini koruyarak ozumseyemez. asiri yuklenen insan tehlikeli olabilir. biyolojik evrim de yavas bir surectir, insanlik ustesinden kalkamayacagi, vahsi duygularinin eline gecmis bilimsel gelismeyle kendi kendini de yokedebilir. modern insanin zihinsel sorunu, belki de cok hizli gittigimizin bir alarm sinyali olabilir.
  • romantizm, pragmatizm, postmodernizm, sürrealizm, pesimizm, narsisizm, egoizm, egosantrizm, sadizm, mazosizm, egzistansiyalizm, nasyonalizm,megalomanizm, misyonerizm, feminizm, mistisizm, nihilizm, burjuvazizm, aristokrasizm, kozmopolitizm, oryantalizm gibi çağın popüler izmleriyle kendini ve dünyayı anlamlandırmaya çalışması, daha varoluşunun ve öteki'nin varoluşunun farkına varmadan paradokslar içinde dönüp dolaşmasıdır.

    (iş bu entry egzistansiyalizm kaygılarıyla yazılmış olup, kendi kendini doğrulayan bir paradoks içermektedir)*
  • bir başka sorun: modern insanın her şeyden çok çabuk sıkılması.
    her şeye armut piş ağzıma düş misâli sahip olmuş modern insanın hayattan pek bir beklentisi kalmaz. sahip olduklarına kolay sahip olduğu için de onların kıymetini hiç bilmez, çabuk sıkılır.
    işin en kötü tarafı bu sıkılma sorununun yetişkinlerin yanısıra hayatlarının en aktif dönemlerindeki çocuklarda ve gençlerde de görülmesi. meselâ ilk okula giden kuzenimi bir türlü avutamıyorum. kendisine hoşuna gideceğini düşündüğüm ne versem beş dakika içinde of pof deyip bırakıyor. peki o zaman ne istersin, diye sorduğumda ise "hiiiç" diyor.
  • her şey bu kadar hızlı akarken yaşamının ona yavaş gelmesi sırf bu yüzden sürekli bir arayış, telaş içinde olması.

    sosyal medya ağları istediğine koşabileceği fırsatları yaratırken birine bağlı kalamayarak, sevgi kavramının içini boşaltması.

    kıtalar arası iletişim bu kadar hızlıyken, yaşam trafiğinin içinde yavaşlayarak tembelleşmesi. eve gittiğinde kendine bile bitkin düşmesi.
hesabın var mı? giriş yap