• sağlıkta dönüşüm programı ile çağ atladığı iddia edilen bir devletin sağlık bakanlığı'na bağlı olarak hizmet veren bir devlet hastanesi'nin başhekimlik çalışma talimatı.

    uzmanlık sonrası mecburi hizmetim türkiye'nin büyükşehirlerinden birinin tarihi bir serhat boyu ilçesi'nin büyükçe bir devlet hastanesi'ne çıkmıştı. ankara ve sonra istanbul'un üniversite hastanelerinde geçen öğrencilik ve uzmanlık/asistanlık yıllarım nedeniyle sağlık bakanlığındaki vahşete henüz tam olarak maruz kalmamış bir monşer olarak görev yerime geldiğimde; halk, hekimler ve yöneticilerin içinde debelendikleri gayya kuyusunu ilk defa bu kadar yakından görüyordum.

    hakkında sadece gözlem yaparak atıp tuttuğumuz hatta yazıp çizdiğimiz performans sistemi katliamına birebir tanık olmak, ön cephede siperlere ilk defa giren yeni mezun teğmen hissiyatı uyandırmıştı bende.

    polikliniklerde muayene etmemiz beklenen hasta sayıları 100'ün üzerinde; yapılıp raporlanması gereken randevu verilmiş ekokardiyografi, eforlu ekg testi, holter ekg'ler günlük 50 civarındaydı. o dönemde alanımdaki tek uzman bendim ve iş bölümü yapabileceğim bir meslektaşım da yoktu.

    sağlıkta dönüşüm sisteminin aslında yegane kurtarıcısı olabilecek aile hekimliği sevk zinciri sistemi işlemediği, herkes canı istediği gibi her uzmanlıktan randevu alabildiği için gördüğüm 20 kişiden en fazla 1'inin gerçekten uzman hekim tıbbi yardımına ihtiyacı vardı ama dışarıdaki korkunç kalabalık içinde o kişiler de heba olup gidiyorlardı. kız arkadaşı terk ettiği için çarpıntı hisseden 20 yaşındaki delikanlı ile 3 damarında koroner stent olan şeker hastası 70 yaşındaki beyefendiye eşit şekilde 3 dakika ayırmamızı dayatan sistemi olsa olsa bir dış mihrak, kitapsız gomonist pol pot falan dizayn edebilirdi...

    böyle olmayacak deyip kendisi de bir uzman hekim olan başhekimin yanına çıktım...

    --- spoiler ---

    "- x abi, durum böyle böyle. zaten acil hastalarda bir kısıtlama yok. millet orayı da poliklinik gibi kullanıyor. ancak bari polikliniklerdeki kayıt sayısına müdahale edin. bir sınırlandırma getirelim. bu şekilde ne mesleki ne de vicdani olarak yaptığım işten memnun değilim.

    -- bak minibus hocam, geçen ay toplantıda komşu ilçeye gore hasta sayımızda %10 azalma olmuş diye il sağlık müdürü demediğini bırakmadı. herkesi alın, daha fazla poliklinik açın diye esip yağıyor adam!

    - abi tamam anlayabiliyorum. ancak bakın kimse tansiyon ölçmüyor, muayene yapmıyor artık. tetkik iste yolla kime gelirse gelsin modunda takılıyor herkes. bana gelen adamın kalbini dinlemeyecek, tansiyonunu ölçmeyecek miyim!? bunları yaparak bu sayılar erimez...

    -- hocam senden hastana teşhis koymanı, tedavi etmeni isteyen var mı? yav gelsin adam al stetoskobu masandan kalkmadan kafasına koy, dirseğine koy, ne bileyim kulağına koy! doktor beni dinledi zannetsin. muayene oldum sansın, tatmin olsun yeter. hastane çıkışı ilk 24 saat içinde ölebilecek hastayı kaçırma. bizden başka bir beklenti yok doktorcum... *

    --- spoiler ---

    bu yorum sonrası direnmeyi bıraktım. önerilerimden vazgeçtim. benim poliklinik bir süre her gün akşam 7-8'e kadar sürdü. şükür personelim arıza çıkarmadılar da orada nispeten insani bir hizmet vermeye çalıştık. sonradan birkaç arkadaş daha geldi ve şartlar bir nebze düzeldi. bir süre sonra da yeni bir atama ile oradan ayrıldım ancak mevcut durumda en ufak bir değişiklik de olmadığını biliyorum.

    "sağlıkta dönüşüm" konusunda, hekimler olarak performans sistemi-sağlık çalışanlarının koşulları ile ilgili sızlanmalarımızdan, mecburi hizmet var diye ağlamaktan, çalışıp döner alamıyoruz diye mızmızlanmaktan çok;
    bu sistemin 80 milyonu birer birer öldüreceğini, korkunç bir halk sağlığı sorunu ile karşı karşıya olduğumuzu daha çok vurgulamamız gerektiğini de yeniden hatırlamamız ve anlamamız gerekiyor.

    büyük bir propaganda makinesi çalışıyor, çarpıklıkları anlatabilmek güç ama emin olun hiçbir yandaş gazete; çocuğunu, anasını, eşini yıllarca hastane hastane gezdirip tanı koyduramayan, yoğun bakımda yer bulamayan, ameliyat sırası beklerken sevdiklerini kaybeden, sayıları da her geçen gün logaritmik şekilde artan yüzbinleri kandırmaya yetmeyecek...
  • bu ülkede artık her şey özel sektöre yönlendiriliyor.

    basit (elbette bana zulüm gibi gelen) bir mide ağrısı için üniversite hastanesine gidiyorum. sıra bekliyorum, yanımdaki amcalar teyzeler sabahın 6sında gelmişler. bu arada devam eden hastalar, ilaç yazdıracak olanlar vb. yüzünden muayene sırası geciktikçe gecikiyor.

    nihayet içeri girdiğimde asistan doktor yüzüme bakmadan, hatta beni dinlemeden endoskopi diyor. 3 dakikada odadan çıkıyorum. endoskopi için verilen gün ise 6 ay sonrası.

    ben bu mide ağrısıyla intihar ederim diye düşünürken özellere soruyorum; biri 1300 tl biri 750 tl diyor. neyse güç bela iki hafta sonraya bir tarih alıyorum üniversite hastanesinden de; bir sabah gidip damar yolum açık ve aç şekilde 3 saat bekleyerek endoskopimi oluyorum.

    sonuçları aldıktan sonra tekrar doktor sırasına giriyorum. sıram gelince sonuçları veriyorum. kağıtta zaten "tanı: antral gastrit" yazıyor. doktor da yine hiç bakmadan "gastrit olmuşsun" diyor (hello mr. obvious); "daha önce verilen ilaçları kullan, ekstra bir rahatsızlığın olursa gel." peki diyorum ne yapmam lazım, neyi yiyip içeyim neyden sakınayım? zorla "çay kahve sigara" diyor, tamam deyip çıkıyorum.

    odadan çıktığımda sıra bekleyenler ve "hemen bişey sorup çıkıcam"cılar tartışmaya devam ediyor.

    şahane sağlık sistemi evet. hala sabahın köründe sıraya giriliyor, hala aylar sonrasına sıra veriliyor, hala doktorlar yüzümüze bakmıyor. mide rahatsızlığı değil de daha ciddi bir hastalığım olsaydı herhalde üzüntüden erken ölürdüm.

    tıpkı teog sonrası çocukların imam hatiplere ya da 100 km. mesafedeki liselere gönderilmesi ve ardından gelen nakil karmaşasını görünce "ben çocuğumu devlet okuluna bu halde nasıl göndereyim?" diye düşündüğüm gibi; bu muamele ve bu sistemden dolayı "bari özele gideyim; yolunayım kaz gibi ama en azından yüzüme bakarlar, şikayetimi dinlerler, gülümserler de kendimi iyi hissederim" diyor insan. her şey özele dönmüş.
  • tatilden dönen trol beyanati, bende günlerdir doktorlarla ilgili hakaret dolu başlık açılmamasına sasiriyordum
  • büyük oranda, türkiye'de kayıt sisteminin olmamasından, polikliniklerde, hastanelerde, girişimsel bölümlerde (cerrahi/girişimsel kardiyoloji/radyoloji gibi) işlem sonuçları hakkında hiçbir veriye sahip olmamamız, bunların takibinin, mortalite/morbidite ve komplikasyon hızlarının bilinmiyor olmasından kaynaklanan bir güvene dayanarak yapılan öneridir.

    istanbul'da avrupa'nın en iyilerinden olduğunu iddia eden ülkenin en yüksek hasta döngülü kalp merkezi'nde yılda kaç kalp krizine nasıl yaklaşılıyor, bu hastalarda hangi tür lezyonlar bulunup bu lezyonlara hangi tür koroner girişim uygulanıyor, bu hastaların kaçı ölüyor, kaçı yoğun bakımda kaç gün izleniyor, ilk 1 ay hayatta kalma oranları ne hiçbirisi bilinmiyor.

    adamlar letonya'dan istanbul'daki herhangi bir merkezdeki vaka sayısının 20'de biriyle en yüksek etki faktörlü dergide babalar gibi yayınlarını yaparken kayır tutma konusunda rezalet olduğumuz için bir avrupalı hekimin hayal edemeyeceği işlem sayılarına ragmen onca işimizi yansıtan tek bir yayın çıkartamıyoruz.

    elbette bu işin bilimsel yönü. işin adli yönüne gelirsek de bir poliklinikte yerinden kalkmadan her geleni laboratuvara filme postalayıp gelene geçene ilaç dayamakta olan hekimle/merkezle hastasının sonlanım noktaları üzerine etkili olan (yaşam süresini artıran, tansiyonunu düşüren, şekerini kontrol altına alan, vb) hekim/merkez arasında sağlık bakanlığı açısından hiçbir fark olmuyor.

    hatta bakanlık hastasına daha çok süre ayıran hekimleri/merkezleri döngüyü yavaşlatmakla suçlayıp sadece kelle hesabıyla verdiği geri ödemelerde ciddi kesintiler yaparak böyle davranan hekimleri/merkezleri de cezalandırma yoluna gidiyor...

    sonuç olarak, performans sistemi kime oy verdiğinizden bağımsız şekilde sizi öldürmektedir. performans sistemi vahşettir, pişmanlıktır, vicdansızlıktır...

    özel sektörden nemalanan düzenin sahiplerinin söylediklerine kanmayın! bu gidişe dur demeyi talep edin...
  • üniversite hastaneleri dahil her yerdeki yaklaşımdır. bu ülke topraklarında bir daha hekimlik yapmamaya and içmemin sebebidir.

    bu sistemi böyle yapanların hepsinin bu sağlık sistemi içinde geberip gitmelerini istediğimdir. (ama maşallah kendi sağlık sistemlerini oluşturup, üniversitede çalışmaması gereken hocaya kendilerini üniversitede ameliyat ettirip kurtuldular. artık akciğer ve beyinde nüks etmesini dilediğimdir (bkz: kolon ca karaciğer met))

    bana, "insan kılığındaki bazı şeytanlar ölsün artık" dedirtecek kadar insanlığımı yitirten sistemdir kısacası.
  • milletin anlamadığı sadece doktorların anladığı sistemdir.muhtemelen vatandaş bu sistemi anlamadan fakirse eğer bu sistem sonucu hayata erken veda edecektir.
  • yeni sağlık sisteminin acı özeti
  • sağlıkta dönüşüm, yeşil kartlı hastalar dışında sevk zincirinin kaldırılması, hastaların bilinçsizliği, performans sistemi gibi nedenler ile bir tıp fakültesinin rastgele bir polikliniğinde şu anda almış olduğum randevu saatleri:
    http://prntscr.com/fmpp94
    bunun sebebini tek tek açıklayacak olursak;

    1- sevk zincirinin kaldırılması:
    sevk zinciri olmadığı için hastalar istediği bölüme, istediği tarihte randevu alabiliyor. bu şekilde baş ağrısı için başka hiçbir yere başvurmadan direk bir üniversite hastanesinde nöroloji polikliniğine randevu alıp gelen ve sadece ağrı kesici yazılan hastalar görebilrsiniz. hiçbir şikayeti olmadan kan grubuna baktırmak için hematoloji polikiniğine gelen hastalar mevcut. tüm bu sorunlar aile hekimliği tarafından çözülebilir. ancak aile hekimini bilmeyen o kadar insan var ki.

    2- hastaların bilinçsizliği:
    yine ilk madde ile ilişkili olsa da ek olarak yanlış bölüme alınan randevular, aynı hastalık tarafından birden fazla bölüm tarafından takip edilmek, hastaların bir önceki randevuda istenenleri anlamadığı için eksik tetkik, takip, ilaç ile kontrole gelmesi. bu sebeple hastaların yakın tarihli tekrar çaprılması.
    bu iki sebebi hasta kaynaklı düşünebiliriz. gelelim doktor kaynaklı olanlara;
    1- bilgi eksikliği:
    maalesef bu var. hastadan tüm tetkikleri istemek, sonucunda normal aralıkta dışında bir şey tespit edilirse hastayı diğer bölümlere konsülte etmek. bu hem bilgisizlikten hem de zaman azlığından kaynaklanabiliyor. ayrıca kendi bölümü içinde riskli bir karar verilmesi gereken durumda kimse sorumluluk almak istemediği için hiçbir şey yapmadan kontrole gel denebiliyor.
    2- performans sistemi:
    doktor ya da hastane yönetimi düzeyinde, performans kaygısı yüzünden normalden fazla bakıldığı, sık kontrole çağrıldığı oluyor. bu şekilde 2 haftalık kontroller ile performans arttılıyor. takipten çıkarılması gereken hastalar yıllarca takip ediliyor.
    bunun sonucunda hasta başına 4 – 8 dk arasında bir süre ayrılıyor. 4 dakika futbolda uzun bir süre olabilir ama tıpta çok kısa bir süre. hastanın ismini öğrenene kadar 1 dakika geçtiği oluyor. ( hastalar ismi sorulduğunda ilginç bir şekilde protokol numarasını, hastalığını ya da hangi doktorun özel hastası olduğunu söyleme gereği hisseder. ) hastanın şikayetleri tam olarak dinlenemiyor. komplike hastalar muayane edilmiyor, önemli bir şey yoksa geçiştiriliyor.

    kısacası aşağı yukarı her bölüme giden ama hiçbir şekilde tedavi olmayan bir hasta popülasyonumuz mevcut. bu bir kısır döngü şeklinde devam ediyor. insanlar tedavi olmak yerine doktor görmeyi tercih ettiği için hiçbir sıkıntı çözülmüyor.
  • doktorum. bazen günde 100 hasta baktığım oluyor.

    gelen gebe hastalardan 10 tanesinden 8'i suriyeli. çatır çatır doğruuyorlar. üstelik hatay, maraş gibi sınır illerinde değil marmara bölgesinde yaşıyorum.

    suriyeliler türk vatandaşından daha öncelikli. işlemleri ivedilikle yapılıyor. yanlarına tercüman sağlanıyor. 5 kuruş para vermeden benim vatandaşıma tanınmayan haklardan yararlanıyorlar. gerçek sağlık desteği gerektirenlerin sayısı o kadar az ki, yok yere hastanelerii meşgul ediyorlar.

    benim 70 küsur yaşındaki annem ömrü boyunca öğretmen olarak ülkeye hizmet edip maaşından "sigorta" kesilmiş. gözünde sarı nokta hastalığı var, sürekli vitamin kullanması gerekiyor ki görmesi gerilemesin. o hapı devlet ödemiyor. fiyatı yaklaşık 100 lira. ama ülkeme gelip çöreklenen suriyeliye bedava.

    ülkemde yıllarca pirim ödeyen kendi vatandaşımdan çatır çatır tedavi ve ilaç masrafı kesilirken suriyeliye her şey bedava.

    mutluluk çubuğu yahu mutluluk çubuğu ! pipisi kalkmayan suriyeliye mutluluk çubuğu bile bedava !

    siz daha bekleyin poliklinik kapılarında !
hesabın var mı? giriş yap