• dökme demirden yapılmış tencerenin kulpunu da aynı malzemeden tasarlayan mühendisin çalışması da bu sınıfa girer. ulan salak. tencere dediğin şey, içinde yemek pişince ısınır, sıcak olur. hele dökme demirden yapılmış tencere iyice bir kızar. kulp dediğin edevat da o tencere tutulabilsin diyedir değil mi? aynı maddeden yaparsan o da ısınmaz mı be embesil? insan bir şey kaplar üstünü bakalit kaplar, ne bileyim seramik kaplar bir şey yapar da tutulabilir hale getirir. ne tutma bezi, ne eldiven işe yaramıyor lan. tencere kullanıldıktan sonra hiçbir şekilde tutulamıyor. ahanda elim yandı su topladı senin gerzekliğin yüzünden. bana kalsa hiç satın almazdım böyle bir tencereyi ama evlenince zibilyon yerden geliyor işte hediye diye.

    sadece dökme demir tenceremiz değil, yine hediye gelmiş olan çelik tencerelerimiz de aynı dertten muzdarip. kulpları da aynen metalden olduğu yetmiyor gibi, kapağının kulpu da metal. bu tencerenin içinde yemek pişerken kapağını açabilmek mümkün değil. ancak bezle mezle tutmak gerekiyor. tasarlayan artık mühendis midir ne halttır "lan insanlar bunun kapağını tutup açamaz. dur şu kulpunu ısınmayan bir malzemeden yapayım" diye düşünmüyor çünkü. "tencereyi alıp sofraya görürebilmek için kulpundan tutup taşımak gerekli. o zaman kulplarını ısınmayan bir malzemeyle kaplayayım" diye de düşünmüyor. biz de elimizde bezlerle eldivenlerle, tencere gibi gayet basit bir aletin buglarını kapatmaya çalışıyoruz.
  • (bkz: metal saplı çaydanlık)

    çayını fırında demlemek isteyenler için süper bir icat.

    (bkz: metal saplı cezve)
    fırında türk kahvesi... mmm işte lezzet.

    ısındığında tutulamayan metal sapları başka türlü açıklamak mümkün değildir zira.

    not: uyduruk ürünlerden değil, gayet modern ve pahalı ev eşyaları satan mağazalardaki ürünlerden bahsediyorum.

    adını da vereyim tam olsun: (bkz: esse)
  • hp pavilion serisi tam da buna örnektir...

    (bkz: #10498608)

    geçen sene 2.5 saat şarj ömrü olduğunu bas bas bağıran seri reklamlarına kanarak alınmış bulunup daha 20 dakikayı göremeyen ürünün, ilgili teknik servisine gidildiğinde teknik servisin bile "yok biz de hep şarjda kullanıyoruz max. 45 dakika çalışıyor" demesi dumur iken, diğer teknik servis elemanının "zaten 2.5 saat şarj ancak hiç bir işlem yapmadığınızda dayanır" demesi ise gerçek faciadır...

    benim 2.5 saat boyunca hiç bir işlem yapmamak için laptopi açık tutacağım ve hiç bir işlem yapmadığım 2.5 saat için tüm gece aleti şarjda bırakacağım varsayımı ise pazarlamada kazıklama dehası olsa gerek...

    emeği geçenlerin allah bin belasını versin kardeşim... budur...
  • fırına girebilsin diye kulpuna yalıtım yapılmamış bir dökme demir tencereye camdan kapak ve kapağın tepesinde de bakalit kulp takmaktır. lan hani fırın içindi? kapağını kapatıp fırına koysam kapağın tepesinde ponpon gibi duran bakalit kulp erimez mi? kapaksız vaziyette mi koyacağız fırına? madem öyle kapağa ne gerek vardı da verdin tencerenin yanında? al bu da sana kapak olsun demek mi istiyorsun? yoksa tencere fırın için değil de ocak için miydi? o halde* bu kulplar?
  • firini tasarlayan muhendisin, kullanicilari dokme demir tencereye mahkum birakmasi da buna bir ornek te$kil edebilir. yapsana $u firini adam gibi, sadece istedigimiz yeri isitalim. yok i$te; vizyonsuz adam her yerde vizyonsuz arkada$.
  • artistik bir ürün ortaya koymak adına kulpu yukarı doğru monte edilmiş çaydanlık da mühendislik facialarına örnek gösterilebilir.

    demlenen çayı içmek için öncelikle demliği alırsınız, ardından suyu eklemek için çaydanlığı eğdiğiniz vakit eliniz 100 derecedeki buhara hedef olur. bu durumda bardağın hacmi kaderinizi belirleyecektir. eğer inatla devasa bir kupayı doldurmaya çalışmışsanız vay halinize. bunun yanında eski dost ince belli bardak biraz daha insaflı bir yanma deneyimi sunacaktır.

    türk adaletinin bu çaydanlığı üreten mühendisleri 15 gün boyunca çay servisimi yapmakla görevlendirmesini talep ediyorum!

    edit: temsili bir resmini temin ettik bu facia çaydanlığın.
    (bkz: http://img169.imageshack.us/…/8992/caydanlikas8.jpg)
  • en dehşet olanını, askerde görmenin mümkün olduğu faciadır.

    komutan: sivil hayatta ne iş yapıyorsun asker?
    asker: elektrik mühendisiyim komutanım.
    komutan: iyi o zaman, gece yatmadan önce koğuşların lambalarını sen söndüreceksin.
    asker: emredersiniz komutanım.

    (bkz: based on a true story)
  • bildiğimiz klasik gazlı ocakların üzerinde, ocak gözlerinin üzerine tencere konulabilsin diye bir demir vardır ya hani:

    http://www.binbircesit.com/…/99876/hig 64120 wr.jpg

    işte o demirin tam ocak gözüne denk gelen kısmını hayvan gibi boşluk yapıp, cezve, küçük (minicik) tencere, küçük çaydanlık gibi şeylerin o ocağın üstüne konulmasını imkansız hale getirmektir. tabii bu işportacı abilerimize sokakta 50 kuruşa ocaktaki o boşluğa takılmak üzere tasarlanmış, cezveleri taşıyabilecek edevatları satma imkanı getirmiştir (bu aletin incelenmesini cagrika'ya bırakıyorum). bir allah'ın kulu da çıkıp "lan bu büyük bir eksiklik galiba. bizim hatamızı sokakta işportada satılan 50 kuruşluk metal bir parça telafi ediyor. o zaman şu demirleri cezve oturabilecek şekilde biraz daha dar yapalım. ya da şu 50 kuruşa satılan aletten dört tane koyalım ocağın içinde de isteyen kullansın isteyen kullanmasın" dememektedir. günahlarını da almayalım, o edevattan bir adet çıkmaktadır ocakların içinden. bakınız yukarıda linkinin verdiğim resimde sağ alttaki gözde takılı.
  • sanırım ankara'da kimileri tarafından dolmuş olarak kullanılan mercedes sprinter'dır. bu dallama aracın bir dolmuşçunun alacağı standart donanımında klima bulunmaz. bulunmasın, dolmuşta klima mı olurmuş zaten. ancak klima bulunmadığı gibi açılabilecek bir pencere de bulunmaz. bir tek şoförün ve yanında oturan yolcunun camları açılabilir. 40 derecelik sıcakta, bu dallama aracın içi ufak çaplı bir fırına döner. havalandırma dediğin şey zaten dışarıdaki sıcak havayı üfürdüğünden yolcular iyicene pişme aşamasına gelirler. hele bir de en önde, şoförün yanında oturan yolcu ibişse, esiyor diye camı kapatırsa tam işkence başlar. "allah'ım noolur biri binsin, biri insin de şu kapı açılsın azıcık hava girsin" diye dua edersiniz.

    mercedes gibi bir firmanın da minibüs denen yolcu taşıma amaçlı koca araca niye iki tane açılabilen pencere koymadığı da merak konusudur.
  • isyerinin mutfaginda arz-endam etmekte olan, kulpunun yeri kaynamis suyu fincana dökerken cikan buharin eli yakmasi icin tasarlanmis kettle da buna güzel örnektir. ulan sunu imal ettikten sonra bi kerecik su kaynatip dökmediniz mi be? firin eldiveni olmadan kullanamiyoruz serefsizim.
hesabın var mı? giriş yap