• sinemasını sevmekle beraber, nedense mesfeli baktığım kim-ku duk'un yine mesafeli durduğum filmi. bana kalırsa yönetmenin birçok filmi, tıpkı bu filmde olduğu gibi çok fazla evrensel temalar taşımıyor. bu filminde de aşk ve tutkuyu bana kalırsa kendi yaşadığı kültürün bakış açısıyla anlatmış. bu yüzden filmleri bana uzak geliyor nedense.
  • aslında; bom yeoreum gaeul gyeoul geurigo bom, hwal ve bin jip filmlerinde gözlemlenen o yerleşmiş kim ki duk üslubunun dışında duran, başroldeki han-gi karakteri bir yana, adı geçen diğer üç filminden daha sesli ve aksiyon dolu olan, cesur bir cinsellik temsilinin yanı sıra ve intikam temasının işlendiği ve i tuoi fiori isminde müthiş bir soundtrack içeren, başarılı bir kim ki duk filmi.
  • kim ki duk, filminde stockholm sendromu denen hadiseden esintiler sunmuş. fiziksel iletişim şeklinin şiddet ve cinsellik üzerinden olmasından mütevellid karakterlerini yine fazla konuşturmamış kim ki duk. bu tercihine her zaman saygım var yönetmenin, zira samaritan girl'den sonra bu diyalog işine fazla yatkınlığı olmadığını düşünüyorum kendisinin. kim ki duk'un esas karakterleri sustukları ölçüde yapıtları izlenmeye değer oluyor. en güzel örneği de bin jip. nabbeun namja da birçok yönden bin jip'in bir tür ön çalışması gibi duruyor. mistisizm dozu neyseki burada yerinde kullanılmış. işlenen tema aşk gibi soyut bir kavram da olsa, film bittiğinde metafiziksel karadeliklerde oradan oraya savrulmak tercih ettiğim bir durum değil.

    kamyonet olayından da can kozanoğlu'nun acemi eğitimi'nde bahsettiği dayısının kıvamını sezinlemedim değil. okuyanlar hak verirler.
  • (bkz: blott en dag)
  • kim ki duk'un en güzel eserlerinden biri. aşk filmi! romantizm ve saykodelizmi paçalarından akıtan harkuleyt. mükemmel bir soundtrackte de imzası vardır..
    not: 2-3 sene önce izlediğimi hatırlıyorum da, aynı etkiyi yaratmış üstümde. kendimden geçtim gene. (evet.. bu cümlemde; "ben, bu filmi çok önce izlemiştim" demeye çalıştım.)
  • kim ki duk'un en begendigim filmidir. en carpici, en gercekcisidir de. on tane bin jip'ine degismem mesela.. anlasilmasi cok kolay olmayan ve rahatsiz edici bir fimdir ve biz kim ki duk hayranlariyla bu film söz konusu oldugunda anlasamiyoruz zira filmin anlasilamadigini düsünüyorum ya da cok farkli yorumluyoruz.. gerisi spoiler hic okuma kardes, gec bak sol tarafta baska güzel konular var.

    meslegi pezevenk olan adamin intikaminin islendigi bir filmdir. iste bu meslek dolayisla her sey farklilasiyor, anlasilmasi güclesiyor. bastan baslayalim:

    pezevenk olan abimiz parkta kizi zorla öper. burada kizin sevgilisi sinif farkini net bir sekidle acik eder. parkta askerler tarafindan maruz kaldigi durum sonucu kahramanimiz kiza kin besler.. buraya kadar sorun yok. bir intikam söz konusudur artik. temelinde intikam olsa da asil ayrinti bu intikamin icerigidir. mesele sudur: o kiz bana asik olacak.. iyi de zorla her seyi yaptirabilirsiniz lakin ask zorla olmaz ve bir pezevenk'e bir insan nasil asik olur ?

    kimse kimseyi kandirmasin dünyanin en yakisikli erkegi de olsaniz mesleginizden dolayi size cok baska konumda olan bir hatun asla ve asla gercekci bir sekilde asik olamaz. filmin yan temasi olarak gösterilen ve aslen islenilen konu da bir insanin bir insani gercekci bir sekilde sevebilmesinin ve hatta kavrayabilmesinin ana nedenini sunmasidir. bir pezevenke ancak ve ancak bir fahise asik olabilir.. bu gercek önemlidir. bu cok uzun konudur ve aslinda üzerinde durulmasi gereken de budur. deprem aninda ahmet mete isikara gibi bir adama asik olacak insanlari bilirim ben.. basketbol takiminin o güzel hatunlarinin pek cogu yasli, cirkin hocasina tavdir.. siradan insanlar korkup kacar iken fahiselerin bir kismi misal pezevenklere asik olabilir cunku kosullar icerisinde denge degismistir ve algi farklilasmistir. toplumun algisinda cok farkli bir konumda olan pezevenk fahiseler arasinda berber ciraginin ustasi gibi bir konumdadir.. pezevenk'in toplumsalin icerisinde varolan marjinalligi veya olumsuz anlamda farkliligi ortadan kalkmistir cunku. kim ki duk filmin bir sahnesinde varolan iliskinin baslangicinin cok daha eskiye dayanabilecegine dair ipuclari veriyor. bunun üzerine kadinin bakire olmasinin da eklenmesi ile hali hazirda bir iliskinin basladigini ve fakat pezevenk-fahise konumunun disinda gelisip yüksek ihtimal adamin meslegi yüzünden sonladigidir.. haliyle intikam basit bir sekilde bir kadinin kendisine asik olmasi degil o kadinin o pezevenke asik olmasi üzerine kurulur.. dolayisla soru sudur: bir pezevenk'e bir kadin nasil asik olabilir ? ondan korkabilirsiniz, ondan cekinebilir veya gücünü bir sekilde kabul edersiniz ve fakat asik olabilir misiniz ?

    fahise konumuna gecip cok baska kosullarda o adami yeniden tanirsiniz ve ancak o zaman.. ana tema intikamdir. dolayisla adamin kadini sevip sevmedigi konusu önemli degil zira nefret baskindir ve hedef bellidir: o insanin kendisine daha dogru ifade ile pezevenk meslegini icra eden kendisine asik olmasi.. bunun da yolu sinif farkinin ortadan kaldirilip kadinin fahise olmasindan gecer..

    ayrintilar islenir.. kavgaci,kural tanimaz, yasadisi korkulan bir tipoloji disarida sizi rahatsiz eder iken durum tersine döndügünde o insana asik olma sebebiniz oluverir..

    meseleyi pezevenkin aski olarak ele alirsaniz cuvallarsiniz ve ortada görülecek cok bir sey yoktur lakin adamin intikami ve bunun da varolan kimligine gercekci olarak bir insani asik etmek olarak yorumlarsaniz her sey degisir.. ise tersinden bakip bu nasil ask yahu kapatiyorum bu filmi demek hos degildir canlar.. saglam bir intikam ve ayni zamanda askin gercekci bir sekilde yasanabilmesi icin gereken asgari kosulu size fisildayan sahane bir filmdir kendileri.. bu filmin son sahnesinde ise nefretin kurguladiginizin cok ötesinde oldugunu size göstermesi bakimindan önemli bir veridir.

    i tuoi fiori kismina ise hic girmiyorum.. kelimeler yetmez o uyuma..
  • japonya ve güney kore ortak yapımı olarak 2010 yılında çekilen, yeni bir güney koreli intikam güzellemesi olacak gibi duran drama. a.k.a bad guy, bad man veya bad boy

    başlangıca dair özet geçelim hemen: shim geon-wook (kim nam gil) hong ailesinden (zengin, fabrikatör aile - chaebol) intikam almak istemektedir; çünkü onların bencil davranışları yüzünden çocukluğunda ailesini, büyüyünce de çok sevdiği arkadaşını, zaman içinde de kimliğini (farklı ortamlada ve zamanlarda kullandığı üç adı bulunmakta) kaybetmiştir. bu sırada yolu, yine bu ailenin küçük oğluyla evlenip rahat bir hayata kavuşmak isteyen moon jae-in (han ga in) ile kesişir. bundan sonrası klasik aşk-intikam kesişmesi ekseninde geçecek gibi görünüyor.

    kesinlikle arada sırada carmen dinlemek için ve fonda carmen çalarken kim nam gil'i izlemek için takip edilieblir bir drama.

    şurda da japonya'da çekilen trailer: http://www.youtube.com/watch?v=vtrfxwh0wv0 en baştaki sözler kim nam gil'in seslendirmesi; bulduğum çeviriye göre “a cat does not kill a mouse with a single bite. it catches it, lets it go, and plays around with and kills it when it gets bored.” diyor. bu da kısaca konuyu özetlemek için yeterli sanırım.
  • güney kore intikam hikayelerini seviyor, biz de izlemeyi diyerek bağrıma bastığım hali hazırda devam eden* drama. 20 bölüm olarak planlansa da başroldeki bad guy'ımızı canlandıran kim nam gil'in vatani görevini yapacak olması hasebiyle 17 bölüme indirilmiş ve çekimleri 2 gün önce tamamlanmıştır*, nam gil ise dün itibariyle askere alınmıştır. temennimiz aceleye getirilip sıçılmamış olmasıdır tabi ki.

    konusu en kısa haliyle geon wook adlı karakterin bazı kuyruk acılarından ötürü ülkenin sağlam kuruluşlarından haeshin group'a ve doğal olarak tüm aileye karşı giriştiği intikam mücadelesi. flashbackler aracılığıyla yavaşça karakterin geçmişi ve bu aileye olan kininin sebebiyle ilgili bilgi ediniyoruz. müzikler ve çekimler başarılı, kadro sağlam. hele ki kim nam gil'in yanında coffee prince'ten tanıdığımız cool adam kim jae wook'un da yer alması ayrı bir izleme sebebi olabilir. şimdilik sıkmadan, yormadan ilerliyor, izletiyor kendini hatta çokça heyecanlandırıp, merak da ettiriyor, yeni bölümü bekletiyor. ancak şahsen böyle bir hikayede final en az gidişat kadar önemli olduğundan ancak bitince net bir fikre ulaşiciiz derim ben. drama severlere tavsiye edilir.
  • gün itibariyle sona ermiş bulunmakta.

    kim nam gil'in askere gitmesi nedeniyle 20 bölümde bitmesi planlanan dizi son anda (adamlar sanki bilmiyorlarmış gibi durumu, hikayeyi 10. bölümden sonra sıkıştırdıkça sıkıştırdılar) 17 bölüme sığdırılmış ve taş gibi bir dizinin laçkalaşmasına neden olunmuştur. olunmuştur ama, başrol ve yardımcı roldeki iki erkek sağolsunlar (analık rolünü oynayan çığırtkan insanın da hakkını yememek lazım, taş olurum monitör başında) tökezleyen seneryonun tüm açıklarını görmezden gelmemizi sağladılar.

    kim nam gil'in üstün ötesi oyunculuğunu (yine diyorum bu adamı park chan wook bir filminde oynatmalı); kim jae wook'un ona yetişme çabasıyla döktürmesini; çıktığı yolun sonunda kendisinin de yok olacağını bilen bir insanın hallerini; mülayim bir evli kadının istediğinde nasıl bir cesaret abidesine dönüşebileceğini; bir annenin (psikopat da diyebiliriz) istediğinde ses tellerini ne kadar zorlayabileceğini; vs. izlemek isterseniz (hatta istemezseniz bile) asla kaçırmayın.

    final için bir şey söyleyemiyorum, daha yarım saat oldu izleyeli; kara veremedim iyi mi yoksa kötü mü olduğuna.

    ------------------

    karar verdim; sonu gerçekten çok kötüydü. çıtayı yükseltip yükseltip, aceleden böyle bir son çekmelerini kabul edemiyorum. son 2-3 bölümde yaptıklarını sıvadıkları bir finaldi.

    ha, bir tek intikam diye ortalarda dolaşan adamın sonunda yaptıklarının cezasını kendince çekmek için seoul sokaklarını kan revan içinde arşınlaması anlamlıydı. ama yine de o son olmadı be...
  • bu filmi izlediğimden beri bir garibim ben, ondan dedim yazayım bunu, içim acıyordur belki...

    --- spoiler ---

    filmin en farklı bulduğum süreci, kızın o taburede yol kenarında otururken geçirdiği değişimdi. namusun, hayata bakış açısının, ahlakın bulunduğun ortama göre zaman içinde değişebileceğini gösteriyordu belki... kızların müşterisini çalma olayının ahlaksızlık olup da ana karakterin arkadaşıyla seks yapmasının olmamasının sebebi buydu.
    aynı zamanda her şeye alışırsın teması da vardı bu olayda... kızın özgür kaldığı, kaçtığı halde kendi hayatına dönmemesi, yine orospuluk yapması, yollarda gezmesi artık o üniversite öğrencisi kimliğine kendini ait görmemesinden kaynaklanıyordu.
    filmdeki ilk beklendik; ve benim için kim ki duk filmlerindeki tek beklediğim sahneydi belki; sahne kızın giysileri astığı çivinin yamuğunu adamın düzeltmesiydi. ama beni ayrı bir düşünceye sevk etti, kız o kadar mı güçsüzdü? ben olsam giysi düşer düşmez o çiviyi allem eder kallem eder kendim düzeltir üzerine giysiyi asar odadan öyle çıkardım. belki uzak doğululara özgü bir kadının zarifliği ve erkeğin güçlü olması olayına vurgu gibi geldi bu yüzden...
    film boyunca adamın kadının yanına ona zarar verecek tipleri yaklaştırmaması ve onu dövmeyip fiziksel şiddete başvurmaması bence onu koruduğunu ve sevdiğini gösterme çabasındandı. tek bir sefer bile kızla birlikte olmadı...

    filmin sonuna gelirsem, ben hala o küçük kamyonet, arkadaki yatak vs... olayı anlayamamıştım; birlikte küçük yataklarında uyuyacaklar geze geze günlük işlerde çalışıp fakir ama aşık bir hayat yaşayacaklarsanıyordum ki; kamyonetten inen adam hayatın gerçeklerini çarptı yüzüme...

    1: ben fazla hayalperestmişim
    2: hayat o kadar toz pembe değilmiş...

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap