• 1920 lerde turk liderlerini oldurmek icin, ve boylece ermeni soykirimin ocunu almak isteyen ermenilerin planladiklari harekatin kod adidir. operasyonun adi yunan tanrisi nemesisten ilham alinmistir.

    birinci dunya savasindan sonra osmanli ordusunda sorumlu tuttuklari turk liderlerin idamlari bu operasyon kapsaminda devrimci ermeni federasyonu * tarafindan on gorulmustur.

    turklerden mahkum olmus * suikastciler arasinda, talat pasa, enver pasa, said halim pasa, cemal pasa, cemal azmi, bahaeddin sakir bey gibi pek cok bilindik insan vardir.
  • (bkz: resident evil)
  • talat paşa, enver paşa gibi pekçok isimin süikastle öldürüldüğü operasyondur. operasyon kapsamında talat paşa 15 mart 1921 tarihinde berlinde, 14 ağustos 1922 tarihinde ise enver paşa tacikistanda ramazan bayramında süikaste uğramışlardır. talat paşanın süikastcisi olan sogomon teyleryan almanlar tarafından yakalanmış ve mahkemeye çıkartılmıştır.
  • bu operasyonun önde gelen uygulayıcısı said halim paşa'yı, bahaeddin şakir'i ve cemal azmi'yi öldüren arşavir şıracıyan'dır.
  • keşke filme çekilse
  • steven spielbergin munih filminin bir nevi ermeni versiyonu.
  • bu operasyonun detaylarini anlatan bir kitap daha çok dizi oyuncusu olarak yüzüne aşina olduğum eric bogosian tarafından yazılmış. kitapta bu suikastlerin ne derece haklı olduğu havası genel olarak hakim olsa da, ermeni diasporası tarafından yayınlanan pek çok eserin aksine sürekli bir nefret hissetmedim. talat paşa'nın öldürülmeden üç gün önce ingilizlerle görüşüp onları "büyük bir islami ayaklanma çıkarırız haa" diye tehdit ettiğini, bu sırada taşnakların talat paşa'nın berlin adresini büyük ihtimalle ingilizler sayesinde teyit ettiğini öğrendim. bu operasyonun da bir dönem yaşadığım boston'un watertown mahallesinde planlandığını öğrenmek de ilginç geldi.

    neyse, dedesi bogosian küçükken rakı içer, rakıdan sonra da "bir türkle tanışırsan, onu öldür" diye nasihat verirmiş, öldürmemiş oturup kitap yazmış, iyi etmiş.
  • ittihatçileri alçakça öldürmelerinin yanı sıra, istanbul'da azeri türkü, azerbaycan'ın özgürlüğünü ilan ettiği ilk yönetiminde iç işleri bakanlığı yapan behbud han cevanşir de katledilmiştir bu operasyon kapsamında.
  • (bkz: eric bogosian) isimli yazarın ele almış olduğu isimli kitap.
    kitaptan bazı kesitler paylaşarak nasıl bir kin ve nefrete sahip olduklarını, yaptıkları suikastleri ise nasıl bir kılıf ile hümanizm penceresinden sokmaya çalıştıklarını göstermek istiyorum.
    birçok sözün kaynağı sanırım yazarın mabadı, çünkü birçoğunda kaynak belirtilmemiş.
    birçok noktasında kaynakça gösterilmiş ve roman tarzında yapılmış, ne olduğu belli olmayan bir kitap.

    a.g.e s26
    birkaç hafta sonra azeri lider (bkz: behbud han çevanşir) işgal altındaki istanbul'da pera palas oteli'nin dışında, bir başka ermeni tarafından vurularak öldürüldü. suikasti yapan misak torlakyan kısa süren bir yargılamadan sonra serbest bırakıldı.

    a.g.e s27
    sait halim paşa, roma'da borghese bahçeleri'nde gezintiden dönerken evine birkaç blok kala vurularak öldürüldü.
    cemal paşa,gürcistan'ın tiflis şehrinde stepan çekiçyan tarafından vurularak öldürüldü.

    a.g.e s53
    haremin tutsakları olan cariyeler işe yaramaz hale gelince öldürülüp cesetleri boğaz'ın sularına atılıyordu. kaynak?

    a.g.e s67
    sultan hamid'in -bakın bu noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum- gerçek ya da kurgu her türlü ayaklanma belirtisini kanla bastırmak için disiplinsiz hamidiye alayları'nı ermeni köylerinin üzerine göndermesiyle, 1894 ve 1896 yıllarında durum ciddileşti.
    *kendisini tahttan indirmeye gelen yıldırım birliklerini bile kardeş kanı dökülmesin diye karşı çıkmayan, kendi saltanat süresi boyunca en az idam cezası veren bir sultan'a atılmış bir çamur. güneşi balçıkla sıvamaya çalışan aciz bir yazar.
    yazarımız kaynaksız çamur atmalarına tarih bilgisi ilkokul çocuklarını geçmeyecek olmasıyla kendisine güldürür vaziyette olmasıyla devam ediyor;

    a.g.e s78
    zayıf, sinirli, sürekli sigara içen ve nadiren alkol alan abdülhamid, genellikle midesi hassas olduğu ve marazi biçimde sinirlenmekten korktuğu için yediklerine dikkat ederdi.
    abdestsiz yere basmayan bir sultan için alkol kullanırdı demek sanırım deli saçması olacak ki sultan'ın baş katibi es'ad bey, hatıratında şöyle demektedir;
    “bir gece yarısı, çok mühim bir haberin imzâsı için sultân’ın kapısını çaldım. fakat açılmadı. bir müddet bekledikten sonra tekrar çaldım, yine açılmadı. «acabâ sultân’a emr-i hak mı vâkî oldu?» diye endişelendim. biraz sonra tekrar çaldım; bu sefer kapı açıldı ve sultan, elinde bir havlu ile kapıda göründü. yüzünü kuruluyordu. tebessüm etti:

    «–evlâdım! bu vakitte çok mühim bir iş için geldiğinizi anladım. kapıya daha ilk vuruşunuzda uyanmıştım, ancak abdest aldığım için geciktim! zîrâ ben bu kadar zamandır milletimin hiçbir evrâkına abdestsiz imzâ atmadım... getir imzâlayayım!..» dedi ve besmele çekerek evrâkı imzâladı.”

    biz sadık millet olarak adlandırdığımız ermenileri yazar kendi kitabında şöyle ifade ediyor;
    a.g.e s92
    "kuşkusuz doğuda kendilerini adamış ermeni fedaileri ya telgraf tellerini keserek rejime karşı sabotajlarını arttırdılar ya ruslar için casus olarak çalıştılar ya da gizlice silah taşıdılar."
    -oturduğu toprağın değerini bilip, çatısı altında yaşadıkları devlete saygı duyan ermenileri tenzih ederek-

    ordu-devlet yapısı genlerine işlemiş ve asırlardır bu şekile hüküm sürmüş türk devletleri için yazarımızın yaptığı bir kaynaksız saptama daha;
    a.g.e s93
    türk ya da ermeni fark etmez, osmanlı ordusunda askerlik yapan birçok genç erkek, her ne pahasına olursa olsun askerlik hizmetinden kaçıyordu.
    yazarımızın bizim kınalı aslanlarımızdan haberi yok, hey onbeşli türkülerinden haberi yok. toplumun sosyolojisini, tarihini araştırmadan yapılan yarım yamalak bir kitap.

    bir kaynaksız iddia daha;
    a.g.e s140
    kente gelince, ermenilerin belediye parkına getirilen, yaşları iki ila dört arasında değişen 300 çocuğa ne yiyecek ne de su verilmişti ve bazıları çoktan can vermişti. başka tanıklar:"ovadaki köylerde altı ya da yedi aylık bebeklerin çuvallara doldurulup fırat nehri'ne atıldıklarını aktarıyolardı.
    kaynak:başka tanıklar?

    gelelim kitabımızın asıl konusuna.
    nemesis operasyonu.
    düzenledikleri suaikastleri tamamen deli saçması sebeplere bağlayarak kendilerini masum gösterme çabası içerisinde olan yazarımız, talat paşa'ya suikast düzenleyen (bkz: sogomon teyleryan)'ın mahkemede ki savunmasından bir kesit;
    a.g.e s239
    vücudunda yara izi olup olmadığı sorulduğunda, "elbette var!" diyerek ölüm konvoyunda yaşadıklarının sonucu olduğunu belirtti. ancak bu yaraları türklerin elinde rehin olduğu sırada değil, askerken almıştı.
    ile aslında ağızlarından yalan akan, terörizm içeren suikastlerini bir haklı gerekçeye sokmak için türlü şaklabanlıklarını gizlemeye çalıştıkları gün gibi aşikar görünüyor kitapta.

    (bkz: talat paşa)'nın suikastçisi tehliryan'ı masum gösterme çabası içerisinde olan kendine hümanist yazarımız;
    a.g.e s277
    tehliryan yerel atıcılık kulübüne üye oldu ve burada zaman zaman polis müdürüyle birlikte atış talimi yaptı. burada yumuşak tabiatı ile kendini gösterdi. iyi bir atıcı olarak ün yapmasına karşın, av partilerine katılmayı reddetti. başka bir canlıyı öldürmeye eli varmıyordu.
    -ne kadar da masum bir terörist. ponçikliğe bakar mısınız? bir insanı öldürebilecek kadar cani olan tehliryan'ımız başka bir canlıya kıyamayacak kadar yumuşak tabiata sahipmiş! yersen!

    objektiflik kelimesinin varlığından bile haberi olmayan yazarımız;
    a.g.e s326
    taksim meydanı'na yakın bir yerde "bin yıllık türk asleri tarihine tahsis edilmiş" muazzam istanbul askeri müzesi bulunuyor. bina içinde uzun, karanlık bir koridorla "belgelerle ermeni sorunu salonu" na ulaşılıyor. bu sıkışık serginin duvarlarında -bakın bu kelimeye dikkat edin- sözde ermeni "çetelerinin" uyguladıkları zulüm fotoğrafları gösteriliyor.
    sözde soykırım!

    a.g.e s343
    27 ocak 1973 günü gurgen yanıkyan, los angeles'taki türk konsolosluğu ile görüşerek elinde yüz yılı aşkın bir süre önce osmanlı sarayından çalınmış bir tablo bulunduğunu söyledi. iranlıymış gibi numara yapan yanıkyan tabloyu (ve diğer objeleri) türkiye cumhuriyeti'ne armağan etmeyi teklif etti ancak objeleri alması için konsolosun (kırk yedi yaşında mehmet baydar) kendisiyle görüşmesi için ısrar etti. konsolos ve otuz yaşındaki yardımcısı bahadır demir, yanıkyan'la buluşmayı kabul ettiler.
    yanıkyan, santa barbara biltmore otel'de ki odada iki diplomatla yalnız kalınca türkiye kökenli ve ermeni olduğunu itiraf etti. adamlarla tartıştı. lüger marka tabancasını çekti ve ikisine de birkaç el ateş etti. iki diplomat otel odasında yerde yaralı yatarlarken, -dikkat edilmesi gereken nokta şimdi geliyor, çünkü psikolojik hastalıklı birisi ancak bu kadar sakin ve cani olabilir- yanıkyan sakince konsolun çekmecesini açtı ve bir browning marka tabanca çıkardı ve her iki adamın başına ateş etti.

    a.g.e s344
    yanıkyan diplomatları öldürmeden önce bir ermeni gazetesine ermenilerin türk diplomatlara karşı savaşı başlatmalarını isteyen ermenice bir mektup göndermişti.
    kaynak: los angeles times, 30 ocak 1973

    aynı şekilde canileşen suikastçiler için yazarımızın şu şekilde bir beyanı mevcut;
    a.g.e 345
    1990'lı yıllarda cinayetler sona erinceye kadar otuz altı türk diplomatı ve yakın çevresinde bulunan insanlar (eşleri, çocukları, korumaları ve şoförleri) öldürüldü.
    masum insanları acımasızca öldürenleri ne kadar da kolayca kaleme döküp bir masumlaştırma çabası!
hesabın var mı? giriş yap