• "bir damla ve bir damla daha iki damla etmez. daha buyuk bir damla eder."

    yukaridaki repligin ve deli adamin evinin duvarinda yazan "1 + 1 = 1" yazisinin tasavvuftaki vahdet anlayisina gonderme yaptigi soylenir. tarkovsky demek ister ki, tanri ile her birimiz arasinda bir bag vardir, hepimiz aslinda cok buyuk bir butunun -ki bu tanri, yani "1" oluyor- parcalariyizdir.
  • sadece tarkovsky'nin değil batı sinemasının en zorlu filmlerindendir, dostoyevski'nin metafizik romanlarına gösterilen ilgi ve özenin bir benzerini talep eder. yer yer film bir romanın bile sınırlarını zorlar, felsefenin ve şiirin kıyılarına uzanır. edebiyat ve film ilişkisinin başka hiçbir yönetmende olmadığı kadar tarkovsky'de iç içe geçtiğini düşündürttü nostalghia.

    romanın anlatı-cı, zaman geçişleri ve betimleme tekniklerini yansıtış şekli çoğu durumda filmin bir sanat olarak biçim ve içeriğiyle yakalanabilir değildir. roman açısından dilin temel olduğu bir sonsuzluk alanında biçimsel yasalar bütünü, iç konuşmalar, hayaller ve bir filmde karşılaşıldığında hayli sıradışı görünecek sıçramalar ve dışa çıkışlar vardır. bir romanın edebiyatın en yetkin biçimi olarak film sanatına göre daha önsel olduğunu düşünürüm, kuşkusuz bir edebiyatın filme ihtiyacı yoktur ama her filmin iyi ya da kötü bir edebiyata ihtiyacı vardır. elbette filmin bir sanat olarak romanın biçimini teknik yönlerden aştığı noktaların varlığından söz edilebilir, iki farklı sanattan bahsettiğimizi özellikle hatırladığımızda.

    tarkovsky'nin biçim olarak sinemayı bir romanın biçimine ve yer yer şiir ile felsefenin içeriğine fazlasıyla yaklaştırdığını düşünüyorum. nostalghia'da konu edilen üç geçmişin birbirine geçişli olduğunu gördüğümüzde anlatı-cı geçişlerinin tarkovsky'nin estetik görüntüleri, su, kaplıca, sis, tarihi bina, mum alevi, göletler, çamur vs. birleştiğinde kendimizi bir roman okurken bulduğumuzu söyleyebiliriz. nostaghia da bir dostoyevski romanı gibi özen, dikkat ve algı yoğunlaşması ister. bu filmi zorlu filmlerden yapan şey tam da budur.

    konusuna biraz gelirsek, uzak geçmiş, yakın geçmiş ve şimdiki geçmişi temsilen üç karakter vardır. povel sosnovsky (1700'lerden az bilinen bir müzisyen) sadece metin üzerinden varolur, görünmez. yakın geçmişi yerel bir mistik-inançlı olan domenico temsil eder. domenico 7 yıl boyunca ailesini dünyanın sonu gelecek diye eve kapatmış ve yerliler tarafından deli olarak görülen tuhaf birisidir. ailesi onu terk ettikten sonra ev giderek bir harabeye, suların biriktiği bir yere dönüşmüştür ve o sürekli geçmişte yaşamaktadır, aklında ise yalnızca kurtarma ve kurtarılma vardır. filmin etkileyici temalarından birisi de kuşkusuz yanan bir mumla sıcak suyun içinden geçerek kurtulmaktır. domenico'nun akılda kalan bir diğer sözü ise: bir damla bir damla daha iki damla etmez, büyük bir damla eder.

    şimdiki geçmişi temsil eden andrei gortchakoff ise italyan mimarisinin tarihi hakkında uzmandır ve sanat eserlerini yerinde görmek ve sosnovsky'nin hayatından izler bulmak adına italya'ya gider fakat sanat eserleriyle, muhteşem doğa ve su ile ilişkisinde onu dışarda tutan bir duvarla, bir sınırla karşılaşır. sanat eserlerinin o kültürün deneyimine sahip olunmadan tam olarak anlaşılamayacağını, hissedilemeyeceğini kavrar. eserlerin olağanüstülüğünün farkındadır ama rusya'dan gelmiştir ve bir şeylere yabancıdır, bu yabancılık içini acıtır ve rusya'ya dönme isteğini kabartır. çünkü gerçeğin içinde bir şeyler, sanat eserinin olağanüstü güzelliğine rağmen zihninin ve ruhunun dışında öylece kalmaktadır. öte yandan sahip olduğu aile özlemi ve film boyunca bize eşlik eden ailesinin yer aldığı düşlerden, o yokuştan, evin bulunduğu mekanın sisinden ve nehirden etkileniriz. köpek ve çocuklar ile eş sık sık düşlerdedir. yine de her ne kadar kültürün dışında kalmış hissetse de bir başka büyük endişesi italya'da kazandığı deneyimle rusya'ya başka birisi olarak dönmüş olacağı ve özlediği şeylerin yalnızca şu anki dışındalık duygusundan kaynaklandığı düşüncesidir. yaşadığı şeyi ailesiyle paylaşamayacaktır çünkü yaşadığı şey düşünceleştirilemeyen, tam da onun dediği gibi ancak dile getirilemeyen olduğunda muhteşemdir. buna bir yabancılık eşlik etse bile, bu acı deneyimin muhteşemliği tarafından örtülmektedir. o acı ve muhteşemliğin varlığı olmaksızın, eserleri bizzat deneyimlemeksizin ailesinin yaşadıklarını anlaması mümkün olmayacaktır.

    başka bir ilginçlik de zaman geçişleri ve geçmişleri sahiplenmeler bağlamında andrei ile domenico arasında kurulan bağdır. andrei neredeyse onu ve sorununu sahiplenmiş, onun geçmişine dair görüler oluşturmuştur. inancını anlamaya çalışmaktadır: neden ailesine yedi yıl boyunca bir trajedi yaşatmıştır, bu soruyu sorar durur. inanç nasıl bir şeydir? yine de andrei'nin gözünde domenico bir asildir, deli olarak hakikate çok daha yakındır ve insanların anlamayı reddettiği gerçektir. domenico'un aziz catherina için söylediği şu söz de unutulmayanlar arasındadır:

    "sen osun, olmayan; ama ben oyum, olan."

    elbette eugenia ile olan ilişkisinden de bahsetmeli. eugenia andrei'ye aşıktır, eugenia italya'da ona eşlik eden çevirmendir. eugenia'nın gözünde sıkıcı, korkak bir entelektüel olan andrei ile film boyunca aralarında devam eden olmayan-ilişki, çelişkinin ve uyumsuzluğun resmi gibidir. en sonunda eugenia andrei'ye öfke kusarken şunları söyler:

    "on gün sürekli uyuyup seni silip atmak isterdim. belki de silecek bir şey yoktur. sen zaten varolmadığın için."

    filmle ilgili olarak tarkovsky verdiği röportajda nostalgia sözcüğünün eksik bir çeviri olduğunu ifade ederek şunları söylüyor:

    "the title of the film, for which the word "nostalgia" is only a very insufficient translation, indicates a pining for what is far from us, for worlds that cannot be united. but it is also indicative of a longing for an inner home, some inner sense of belonging."

    mealen: nostalji yetersiz bir çeviridir çünkü sadece dış dünyaya, birleştirilemez olana ait bir özlem değil, aynı zamanda ait olan/olunan bir iç dünyaya dair özlemdir sözkonusu edilen.
  • italya'da sürgün yaşayan ve kendisi gibi sürgün olan eski bir rus müzisyenin intiharını araştıran bir rus şair ile seneler evvel (yanlış hatırlamıyorsam) evini yakmış ve ailesinden ayrılmış bir meczup arasındaki ilişkiyi anlatan bir tarkovski filmi. vatan özlemiyle yanıp tutuşan şair konuk olduğu toplumdaki yabancı konumuyla onların modern yaşamına dışarıdan bir gözle bakar, yaşamlarının maneviyattan uzak anlamsızlığı içini kemirir, kendisine meyil eden fingirdek tercümanının dünyevi dertlerine tepeden bakar ve meczupun modern yaşama karşı koyduğu tavırdaki fedakarlığa gıpta eder. meczup finale doğru şehir meydanında kendisini yakar, topluma mesaj vermek için (mesaj kaygılı bir meczuptur kendisi). şair karakteri bir yandan konformist yaşam biçimine tepki ile bakarken, öte yandan meczupun gösterdiği cesareti gösterememenin vicdan azabıyla kavrulur, ve bitmedi, diğer yandan da durmadan sıla özlemiyle rusyadaki evi ve ailesiyle ilgili rüyalar, hayaller kurarak "amına koyim nerden düştük bu memlekete" diye dövünür durur.

    dostoyevski, tolstoy okuyarak büyümüş tarkovski kimi zaman didaktikleşen diyaloglarla anlatır meramını. inanılmaz yavaş tempolu bir filmdir. ama yavaşta olsa bir tempo vardır ortada, temposuzluğundan yavaş bir film değildir yani, karıştırılmasın. zira bence tarkovski'nin izleyenini en çok büyüleyen, alıp götüren filmidir ayna'dan sonra. öyle böyle değil, resmen tablo gibi görüntülerden oluşur film. özellikle şairin rusyadaki evini düşündüğü sahnelerde öyle çekimler vardır ki nefesi kesilir insanın.

    bütün tarkovski temaları, meseleleri bir filmde toplanmış, üstüne filmi çektiği dönemde kendisinin de rusya dışında sürgünde olmasından dolayı kaynaklanan kişisel bir karanlık atmosfer eklenmiştir. tonino guerra etkisi belli belirsiz sezilmekte, kimi kör gözüm parmağına diyaloglar yüzünden film izleyeni ayna kadar etkileyememektedir, ama klasik kıvamında bir film olduğu tartışılmazdır.

    ayriyetten (bkz: nostalgia)
  • tarkovski'nin, izlemesi gerçekten zor olduğu kadar; biraz kafa yorup, biraz yoğunlaşıp sonu getirildiği takdirde tadı damakta kalan '83 yapımı filmidir. bir türlü ait olamama, pişmanlıklar ve hasret üzerine kurulu; kilisedeki dua seramonisi, meşhur mum sahnesi ve tabii ki domenico'nun muhteşem tiradı, akıllara kazınmıştır.

    --- spoiler ---

    içimde hangi atam konuşuyor?
    hem aklımda hem de bedenimde…
    aynı anda ayrılamam.
    bu yüzden tek kişi olamıyorum.
    kendimi aynı anda sayısız şey olarak hissedebiliyorum.
    fazla büyük usta kalmadı.
    zamanımızın gerçek kötülüğü budur.
    kalbin yolları gölgelerle kaplanmış.
    yararsız görünen seslere kulak vermeliyiz.
    okul duvarları, asfalt ve refah reklâmlarının
    uzun kanalizasyon boruları ile dolu beyinlere
    böceklerin vızıltıları girmeli.

    her birimizin gözlerini ve kulaklarını,
    büyük bir rüyanın başlangıcı olan şeylerle doldurmalıyız.
    birisi piramitleri yapacağımızı haykırmalı.
    yapmamamızın bir önemi yok.
    o isteği beslemeliyiz!
    ve ruhun köşelerini esnetmeliyiz,
    sınırsız bir çarşaf gibi.
    dünyanın ilerlemesini istiyorsanız,
    el ele vermeliyiz.
    sözüm ona sağlıklıları,
    sözüm ona hastalarla karıştırmalıyız.

    siz sağlıklı olanlar,
    sağlığınız ne anlama gelir?
    insanoğlunun bütün gözleri, içine
    daldığımız çukura bakıyor.
    özgürlük faydasızdır!
    eğer gözlerimizin içine bakmaya;
    yemeye, içmeye ve
    bizimle yatmaya cesaretiniz yoksa,
    dünyayı yıkıntının eşiğine getirenler,
    sözüm ona sağlıklı olanlardır.

    insanoğlu dinle!
    senin içinde su, ateş
    ve sonra kül…
    ve külün içindeki kemikler.
    kemikler ve küller...
    gerçekliğin içinde veya
    hayalimde değilken, ben neredeyim?
    işte yeni anlaşmam:
    geceleri güneşli olmalı
    ve ağustos da karlı.
    büyük şeyler sona erer,
    küçük şeyler baki kalır.
    toplum böylesine parçalanmaktansa,
    yeniden bir araya gelmeli.
    sadece doğaya bak,
    hayatın ne kadar basit olduğunu göreceksin.
    bir zamanlar olduğumuz yere dönmeliyiz;
    yanlış tarafa döndüğümüz noktaya.
    hayatın ana temellerine geri dönmeliyiz,
    suları kirletmeden.

    deli bir adam size
    kendinizden utanmanızı söylüyorsa,
    ne biçim bir dünyadır burası!

    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    tiradın ardından kendisini ateşe vermesine köpekten başka kimsenin tepki göstermemesi de, tüm söylemini doğrular biçimde. siz sağlıklısınız da, o mu sağlıksız? o sağlıksız da, siz mi sağlıklısınız?

    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    gorchakov'un, "dile getirilmeyen duygular, unutulmazdır" diyerek kitabını ateşe atması ve sinema tarihinin belki de en şahane meczubu olan domenico'nun "bir damla bir damla daha, daha büyük bir damla yapar; iki damla değil" aforizması eşliğinde, duvardaki 1+1=1 yazısı, filmin unutulmazları arasındadır.

    --- spoiler ---
  • otobiyografik yonu nedeniyle, tarkovsky'nin izledikten sonra hislerini "hasta bir adamin kendi rontgenine bakmasi gibi." diye tarif ettigi film.
  • - nostalghia'da ifade etmek istediğiniz neydi?
    - kelimenin rusçasını çevirmek güç: şefkat olabilir, ama bundan daha da güçlü. insanın kendisini tutkulu biçimde başka birinin acısıyla özdeşleştirmesi.
    (tarkovski, "şiirsel sinema"dan)
  • "ifade edilmemiş duygular asla ölmez; sadece diri diri gömülür ve sonradan daha korkunç şekillerde tezahür ederler." -sigmund freud

    "dile getirilmeyen duygular unutulmazdır." -andrei tarkovsky.

    ayrica bir röportajinda filmde gecen "cagimizda insanin piramitler insa etmesi gerekiyor." sözüyle ne kastettigi sorulan tarkovsky söyle yanit vermistir:

    -"yani insanin manevi yücelige heves duymasi, ardinda akla felaket izlerini getiren enkazlar degil, bir milyon yil sonra baskalarinin cözmesi gereken sirlar birakmasi gerekiyor. bilmiyorum, ama her halükarda cernobil'deki nükleer reaktörden degil, tam tersinden bahsediyorum."
  • tarkovsky'nin, belki de en az müzik kullandığı filmidir.

    --- spoiler ---
    1 + 1 = 1
    --- spoiler ---
  • müthiş bir açılış sahnesi ve müziğine sahip olan benzersiz bir film.
  • domenico'nun meydandaki haykırış sahnesi muazzamdır. köpekten ve bir deliden başka kimsenin tepki vermeyişi de dikkat çekicidir.
    http://www.youtube.com/…v=8bigx33dmjg&feature=share
hesabın var mı? giriş yap