• yunanistan'ın başkenti olan atina'nın yeşil alan konusunda istanbul'dan daha acıklı bir halde olması.

    istanbul
    http://i.hizliresim.com/jlx2ro.png
    biraz yaklaşalım
    http://i.hizliresim.com/dxej9o.png

    atina
    http://i.hizliresim.com/qxjmwj.png
    biraz yaklaşalım
    http://i.hizliresim.com/o2km7n.png

    şimdiden belirteyim, kesinlikle atina veya yunanistan'a bok atma gibi bir derdim yok. gitmiş ve görmüş biri olarak bana göre dünyanın en güzel şehirlerinden biri. ama allah beni kahretsin ki hala istanbul'a aşığım, hala bu şehre inanıyorum, sahip olduğumuz devlete ve zihniyete rağmen!
  • ananası tropikal egzotik ağaçlarda yetişen bi meyve sanırdım. bildiğin tarlada yetişiyormuş lan.

    http://galeri2.uludagsozluk.com/…nikleri_431618.jpg
  • hatay'ın türkiye ye katılması için yapılan halk oylamasının her 100 yılda bir tekrarlanacak olması.
  • bir mendili avucumun içine almak; karşı tarafa "üfle" demek ve elimi açtığımda mendilin elimden yok olması!
    üstüne avucumu yine kapamak ve o mendilin elime yeniden konuvermesi!
    ben dün bunu öğrendim!
    ne masterda ne doktorada bunu öğrenememiştim!
    çok mutluyum.
    ben de artık küçük bir sihirbazım!
  • archive kelimesinin ingilizcede arçiv diye değil de arkayv diye okunması.

    ilk duyduğumda ne malmışım ulan demiştim ama sonra çevremle paylaştığımda çevremin topluca mal olduğunu gördüm ve rahatladım. belki de ingilizler mal. bilemedim.
  • nat geo'da izlediğim belgesele göre titanik gemisinin batmasının ana nedeni cürufmuş. gemi yapımında perçinlerde daha kolay şekilleniyor diye çelik yerine demir kullanılmış ama demir, çelikten daha çabuk hasarlanan bir madde olduğu için demiri sağlamlaştırmak için içine cüruf eklemişler. yalnız burada cürufun oranı çok önemliymiş. belli bir orana kadar sağlamlaştırırken, daha fazlası tam tersi metali zayıflatıyormuş. geminin batık parçalarını elektron mikroskobunda inceleyen bilim adamları bu maddenin fazla eklendiğini ve geminin bu yüzden battığını söylüyor.

    gemideki hasar ve batma süresi incelendiğinde, normalde o hasara göre geminin çok daha uzun süre su üzerinde kalması gerekiyormuş. fakat cüruf nedeniyle gemide buz dağının basıncıyla çok daha büyük zararlar oluşmuş. kısaca ana sebep cürufmuş.

    bunun dışında birçok yan faktörler de sayıldı ama gemiyi batırmaya yetecek sebep olarak görülmüyor. bazıları;

    gözlemcilerin dürbün kullanmaması ve buzdağını geç haber vermesi. dürbünler gemi telaşesinde yanlış bir yere kilitlenmiş. bu yüzden adamlar çıplak gözle gözcülük yapıyormuş ama dürbün olsa da gece siyahında -o gece ay bile yokmuş- buz mavisi uzaktan dürbünle görülmezmiş. bir de havadaki rüzgar nedeniyle gözcülerin gözlerinin sulandığını ve net göremediklerini düşünüyorlar.

    gemiye gelen sinyalleri takip eden kişiye, o gece yakınlardaki ss california diye bir gemiden buzdağı var diye sinyaller gelmiş ama adam es geçmiş. çünkü yakın sinyallerde çok tiz ve yüksek bir ses çıkıyormuş. adam da kulaklıktan gelen bu sesten rahatsız olup iplememiş. iplememesinin bir nedeni de sinyali gönderen kişi sinyali yanlış göndermiş (acil durum kodu şeklinde yollamamış) ve karşı taraf sallamayınca sinyali gönderen adam gidip yatmış. aslında gemi batarken titanik aynı gemiye -en yakında ve kurtarmaya tek yetişebilecek gemi o var- bir sürü yardım sinyali yollamış ama adam uyuduğu için sinyalleri duymamış. sonuçta kazada 1500 kişi ölmüş.

    not: bir de gemide tam filmdeki gibi olmasa da ayrı düşen aşıklar gerçekten varmış, hayatta kalan kadın gözleri yaşlı anlatıyordu.
  • 'hangi kapıyı çalsaam, karşımda burukacıı' şarkısında bahsi geçenin, 'buruka' adlı bir müzik aleti olmadığı, burukasını çalıp kapı kapı gezen bir vefakar müzisyenin kapıya gelmediğidir.
  • dünyada hangi ırkta olursa olsun bütün yeni doğan bebekler 440 hz yüksekliğinde ve la notasıyla ağlar.
  • içinde yaşadığımız dünyanın, sizin, benim, hepimizin hayatının aslında bir hologram olabilme ihtimali.

    daha ayrıntılı ve kısıtlı bilgimle anlatmam gerekirse, içinde bulunduğumuz 3 boyutlu gerçeklik, evrenin herhangi bir yerinde gizlenmiş 2 boyutlu bir bilginin yansıması olabilir. bu, fizikçilerin çok yeni ürettikleri senaryonun kaynağı karadeliklerin yapısından geliyor. karadelikler, malumunuz, içine aldıkları her nesneyi, eşyayı, bilgiyi yutar. sonsuza dek kaybetmiş oluruz. söz gelimi, bu karadeliklerden birinin içine, içi para, kredi kartı bir cüzdan attığımızı varsayalım. karadeliğin yoğun çekiminden dolayı cüzdan sonsuza dek kaybolacak. ancak, akıllara durgunluk veren nokta tam da burası. cüzdan, karadeliğin içinde kaybolsa bile, cüzdanın içindeki tüm bilgilerin bir kopyası karadeliğin yüzeyine yansıyacak. bilgiler, tıpkı bilgisayarda depolandığı gibi karadeliğin yüzeyine depolanacak.

    sonunda, aslında cüzdan iki yerde varoluyor. birincisi, karadeliğin içinde, 3 boyutlu olarak. ikincisi, yüzeyde bilgi olarak kalan 2 boyutlu sürüm. yani, sadece dışına bakarak karadeliğin içinde ne olduğunu görebilmemiz söz konusu. teoriye göre, karadeliğin yüzeyindeki bilgi kullanılabilinir ve cüzdan yeniden inşa edilebilir.

    hal böyleyken, bu çılgın senoryaya göre, evrendeki her şey -galaksiler, yıldızlar, tüm insanlar, hatta uzayın kendisi bile- dahil olmak üzere, uzakta 2 boyutlu bilginin depolanmış halinin yansıması olabilir!

    heyhat! tüm yaşamamız bir hologram olabilir. 3 boyutlu dünya bir yanılsama, nihai, kesin gerçeklik evrenin yüzeyindeki 2 boyutlu gerçeklik olabilir.

    kaynak
  • insanların %80'inin iyimserlik eğilimi denen ve gerçeği mantıksız biçimde reddeden bir beyin yapısına sahip olduğu.

    görmezden geldiğimiz bu eğilim nedeniyle kendi başımıza olumsuz olaylar gelme olasılığının diğer insanlara oranla daha düşük olduğunu, aynı şekilde başımıza iyi olaylar gelme olasılığının da diğer insanlara oranla daha yüksek olduğunu düşünüyor oluşumuz. örneğin trafik kazasında ölme, cinayete kurban gitme, sigara içiyorsak akciğer kanserine yakalanma, evliysek boşanma ihtimalimiz diğer insanlardan daha düşük bizim için. iyi bir kariyere, güzel bir evliliğe sahip olma, harika çocuklar yetiştirme ihtimalimizi ya da sahip olduğumuz sosyal kabiliyetlerimizi de mantıksız ve gülünç biçimde yüksek görüyoruz.

    işin enteresan kısmı kötü olaylara ilişkin beklentilerimizin gerçek istatistikten düşük olduğu yönünde uyarıldığımızda bu gerçekliği inatla kabul etmeyip bu iyimserliği sürdürmemiz; bunun tam aksi şekilde ise başımıza gelecek iyi olaylara ilişkin beklentilerimizi daha düşük tuttuğumuz bize söylendiğinde bunu hemen kabul edip sorgulamadan çıtayı yükseltmemiz.

    kısaca bana bir şey olmaz mottomuzun biz türklere has olmaması.

    kaynak kaynak
hesabın var mı? giriş yap