• bir bok olmadigimiz.

    kulaklarimiz: 20 hz ila 20,000 hz. arasi duyabiliyor.
    gozlerimiz: temelde sadece 3 ana rengi gorebiliyor.
    ama mantis karidesi 16 renk gorur, bunlarin 13'unu birak elde etmeyi; hayal bile edemiyoruz. (isik dalgalarini goren hayvan bile var)

    ya da "boyut" kavramina bakalim.
    biz 3 boyutlu dunyamizda kilitliyken, daha 4. boyutun ne oldugunu idrak edemezken, evrende 10 tane boyut oldugu soyleniyor.

    kendimizi cok gelismis zannederken yunus - balina - yarasada bulunan echo locationa hayranlikla bakariz, bazi baliklarin sudaki basinc degisikligini anlamasini saglayan lateral line systemlerini suda yasamadigimiz icin onemsemeyiz, yilanlarin havadaki kimyasallari koklamasina imkan veren damagindaki jacobsen's organ denilen organa da ihtiyacimiz yok; cunku hic deneyimlemedigimiz birseyin eksikligini de hissetmeyiz.

    konuyu fazla dagitmayayim ama eksikliklerimiz saymakla bitmiyor, mesela balinalarda bulunan ve aciklanamayan sensorler var, bilim insanlarina "uzaydan gelen memeli" yakistirmasi yaptiracak kadar bizim duyularimizla aciklanamayacak cinsten.

    yapabildiklerimiz o kadar kisitli ki, utanmadan 4k ekranlara hayran hayran bakiyoruz, dinozor fosiliyle calisan bugatti otomobiller istiyoruz.

    -----
    izninizle konuyu cok alakasiz; belki de alakali bir yere cekmek istiyorum.

    elisa lam diye bir kiz vardi. kaldigi otelin su deposunda olu bulunmustu. bugun sans eseri karsima cikti ve goruntulerini izleyince bir garip oldum, bu entry'e ilham oldu.
    bu kizin kaldigi oteldeki su deposu, normalde kapisi kilitli bir yer. ayrica ust kata cikmak icin atlatilmasi gereken alarm da var.
    olmeden dakikalar oncesinde, asansorde garip hareketler yapan bu kiz, asansorun butun dugmelerine basmasina ragmen kapisini kapatamiyor, asansorden uzaklastiktan sonra da kapi kapaniyor.

    bu kizin kotu ruhlar tarafindan olduruldugune inanan bir kesim var, akil sagliginin yerinde olmadigina inanan bir kesim var, bir otel calisani tarafindan olduruldugune inanan bir kesim var.
    ben hayatimda hic cin, hayalet vs. gormedim.
    ama cok yorgun olabildiginde gorebilen bir arkadasim vardi, ve cok yorgun oldugu zaman vucut frekansindaki degisiklik yuzunden gorebildigine inaniyordu. (radyonun cekip cekmemesi gibi; orada hep bir muzik caliyor ama istasyon numarasini tutturmazsan dinleyemezsin.)

    iste ne yazik ki bu kizin videosunu seyredip "manyak lan bu kari" demek, bizim su an yapabildigimizin en iyisidir.

    not: cok uzun oldu ve daldan dala atladim, affola.
  • güvenmek en büyük kumardır.
  • afyonu patlamak deyiminin ne kadar onemli ve tarih bilgisi iceren bir deyim oldugunun ogrenilmesidir. osmanli zamaninda ramazan aylarinda halk kisimindan kisiler, gun icerisinde esrar kullanamadiklari icin sahur vakti suan ki gripine benzeyen bir kapsul ile bu esrarlari yutarlar. kapsul vucut sicakliginda ve asidinde ancak 2-3 saat icerisinde cozulur ve tabiri caiz ise patlar. hos keyif ve mutluluk bu patlamadan sonra gerceklesir. bu nedenle halk arasinda afyon patlayincaya kadar ki asabiyet hali afyonu patlamamis diye dile getirilir.

    bu deyim acikcasi o kadar cok onemlidir ki kadi secerelerinde bile yerini almistir. 15. ve 16. yuzyil kadi secereleri incelendigi zaman yapilan savunmalarda " sabah saatleri idi , henuz daha afyonum patlamamis oldugundan karsi tarafa sinirlenip, bir tas ile kafasina vurdum " gibi savunmalar gorebilirsiniz. ( 15. ve 16. yuzyil tutanaklari cunku 17. yuzyilda yasaklanmaktadir) ayrica kadi kararlarinda bu afyon patlamama olayi hafifletici sebep olarak bile kabul edilebiliyor.
  • bira insanoğlunun ürettiği en eski içeceklerden biridir. su ve çaydan sonra 3. olarak tüketilen içecek. arkeolojik araştırmalara göre ilk kez mö 10000 yılı civarında ortadoğu'da muhtemelen tesadüf sonucu, buğday çorbasının mayalanması ile keşfedildi
  • bir çok insan doğru dürüst araştırma yapmadan okuduğu ve/veya gördüğü şeylere inandığı için aslında olmayan ufuk katlanmaları yaşıyorlar. ara ara bunları yazmak lazım, yoksa bidiğin paranormal sitesi forumlarına dönecek buralar

    burda bir entryde aynen şu yazıldı: "ama cok yorgun olabildiginde gorebilen bir arkadasim vardi, ve cok yorgun oldugu zaman vucut frekansindaki degisiklik yuzunden gorebildigine inaniyordu. (radyonun cekip cekmemesi gibi; orada hep bir muzik caliyor ama istasyon numarasini tutturmazsan dinleyemezsin.) "

    vücut frekansı diye vir şey yoktur öncelikle. frekans, çok kabaca, saniyedeki titreşi/dalga sayısı demektir. ses frekansı mesela ses dalgasının dalgaboyunun tersidir, bir saniyede ne kadar çok dalga geçerse bir noktadan o sesin frekansı o kadar yüksek dalgaboyu o kadar düşüktür.

    ikincisi, çok yorgun olduğunuzda gördüğünüze inandığınız diğer varlıklar, insanlar ve hatta kendiniz (evet, kendini dışarda görüyorsun) aslında gerçek değil. bu etkinin adı "sensed presence" etkisidir ve bilimsel açıklaması vardır. buyrunuz: http://www.scientificamerican.com/…presence-effect/

    ben okumam, dinlerim diyenler için: http://www.youtube.com/watch?v=lb7elyl48ke

    reca ediyorum, sözdebilimsel zırvalara inanıp da ufkum katlandı demeyin.
  • pür neşedeki pür ile ingilizce'deki full'ün aynı etimolojik kökenden gelmesi

    kaynak: bura
  • -ne geçmiş vardır ne gelecek; sadece sonsuz bir şimdi vardır.

    a. cowley
  • tesla, einstein gibi kisilerin belirli bir seviyeye geldikten sonra girdikleri tribin aynisina girmek. yani cevreden kopmadir, gelismeleri onemsememektir. eve kapanmaktir vb. ha tesla 150 yil yasayip, 100 yasinda tum bildiklerini anlatacakti (not tutmazdi), einstein yercekimini magnetizmayla birlestirmeye calisiyordu. ben ise instagramda kedi fotografi paylasiyorum ama olsun.
  • üniversite sınavına girip mal gibi inşaat mühendisliği seçersen ömrü billah sürünüyorsun, al sana 50 senelik ufuk, dikkatli olun amk seçim yaparken.
  • anne karnındayken yaptığımız şeyler:
    1- rahme işemek, kaka yapmak ve 7 ay boyunca işediğimiz çişi içmek! bu nasıl mümkün oluyor? çünkü çiş, kakanın aksine steril ve azot türevleri gibi dışarı atılması gereken maddeler rahimden atılıyor. kaka ise büyük oranda oluşmuyor, çünkü anneden sadece faydalı besinler sindirilmiş olarak geliyor. yine de belirli oranda meconium diye bir dışkı oluşuyor ama o da steril. kaynak
    2- rahimdeyken nefes almak diye birşey yok çünkü ciğerler gelişmemiş durumda ve amniyon sıvısıyla dolu. bu demek oluyor ki ilk nefesimizi doğdumuz anda alıyoruz!
    3- görme en son gelişen yeteneklerden biri. ancak 3. trimester'da gözler açılıyor ve her ne kadar çok hassas olmasa da güçlü bir ışık kaynağına reaksiyon verebiliyor. mesela annenin güneşlenmesi.
    4- 16-25. haftalar arasında tekmelemeye başlaması bebeğin sağlıklı gelişiminin bir göstergesi.
    5- bebekler anadillerini ses yoluyla öğrenmeye anne karnında başlıyor. bu çok ilginç bir nokta çünkü yetişkinler için yabancı dil öğrenirken kelimeleri ve kuralları öğrenmek kolay ama dilin ritmini ve melodisini benimsemek, o dille doğal bir uyum kurmak belki sadece anne karnında mümkün. ayrıca insan sesine reaksiyon sadece anne sesi için geçerli.
    6- bebekler annelerini kokusundan tanıyabiliyorlar. bu yüzden yeni doğum yapmış annelere bebeğin uyum sağlayabilmesi için ilk emzirmeye kadar yıkanmaması tavsiye edilebiliyor.
    7- annenin hamilelik sırasında yediği yiyeceklerin çeşitli olması bebeğin ilerde farklı yemekleri ve tatları denemeye daha açık olmasını sağlayabiliyor.
hesabın var mı? giriş yap