• kalamalarların dişi olanlarının çok daha lezzetli olması.yediğimiz lastik gibi olan lezzetsiz olan cins erkek kalamar imiş.
    nasıl ayırt edeceğiz peki..kalamarların cinsiyetleri manto boyuna bakılarak kolayca ayırt edilebiliyor. dişi bireylerin manto uzunluğu eninin beş katı, erkek bireylerin ise altı katı kadar oluyormuş.daha küçük ve bir tık daha pahalı olanı tercih edebilirsiniz.tabi lezzetli olmasında bir sonraki aşama pişirme tekniği de çok önemli.
  • evrim meraklıları için neo-darwinizm ve biyolog paul kammerer üzerine yazılan bir derleme ufkunuzu açabilir:

    (bkz: #86640092)
  • edip akbayram'ın eşkıya dünyaya hükümdar olmaz şarkısında, eşkıya olanın dünya olmadığını ve eşkıya kelimesinden sonra bir virgül olduğunu öğrendiğim andır. iki gün kendime gelememiştim.
  • 13.yy’da papa 9. gregory “kediler şeytandır onları öldürün” diye fetva vermiş ve kedilerin öldürülmesiyle artan farelerden yayılan veba ile avrupa’da 25 milyon insan ölmüştür.

    cahillik tam olarak böyle bir şeydir.
  • a.b.d. yapımı film ve dizilerde oyuncuların gerçek sigara yerine farklı bitkilerden yapılmış sigara benzeri ürünleri içmesi.

    geçmiş yıllarda sigara endüstrisi ve hollywood çok içli dışlı olsa da, a.b.d.'de 1998'de getirilen düzenleme sebebiyle film ve dizilerde ürün yerleştirmesi olarak tütün ürünleri kullanılamıyor. garip ama zamanında, taş devri çizgi filmine bile bir sigara markası sponsor olmuş.
    ayrıca oyuncularda ileride oluşabilecek sağlık sorunları sebebiyle yapımcılar, oyuncular kendi hayatlarında içse bile çekim sırasında gerçek sigara içilmesini tercih etmiyor.

    günümüzde ise, sigara dumanının nerdeyse evimize ulaştığı meşhur yapımlarda oyuncular aslında kağıda sarılmış farklı bitki karışımlarının olduğu şunun gibi şeyleri içiyor (mad men dizisinin çekimleri boyunca 200.000 adet tüketilmiş). popüler olan başka bir marka honeyrose ise; bitkilerin yanı sıra bal, çilek ve vanilya karışımı içeriyor. zamanında cnbce'nin sigara yerine çiçek koyması boşuna değilmiş.

    kaynak 1, kaynak 2
  • şenbe
    yek şenbe
    do şenbe
    se şenbe
    çehar şenbe
    penç şenbe
    cuma
  • manisa'nın “alaşehir” ilçesi ile ürdün'ün başkenti “amman”ın eski adları, “philadelphia (filedelfiya)” imiş.

    alaşehir; bu adı, kendisinden önce hüküm süren ağabeyini çok sevdiği için "kardeşsever (philadelphos)" lakabıyla anılan ii. attalos'tan almış.

    ayrıca balıkesir’in “edremit” ilçesinin adı, -fenerbahçe’nin de bir ara eşleştiği yunan takımı- “atromitos”un evrilmiş biçimidir.
  • mevzu tiftik keçisi ya da ankara keçisi olmadı evliya çelebi'nin engürü keçisi. 'keçi benim ufkumu nasıl açar yahuu' diyenler, toplaşın. ticaret-tarih-ingilizler-afrika-orta asya-osmanlı hepsi burada. geeelllllll vatandaş gelll....

    bu keçilerin anavatanı asya. süleyman şah anadolu civarlarına gelirken yanında bunlardan da getiriyor. iç anadolu'da türkmenler çılgınca üretiyor. dünyada tekel oluyoruz. ankara çevresi sırf bu hayvanla kalkınıyor. evliya çelebi yazılarında bile yer veriyor. her yer sof(kılından uretilen ip), kadın erkek hep sof filan diye(1600lerin ortası)

    1600'lerde çılgınca üretimi var. batılılar kıskanıyor filan hatta. deli gibi alıyorlar. frenkler, ingilizler, almanlar, hollandalılar, doğuda araplar.. espri değil ha kaçırmaya filan çalışıyorlar.

    ""bize ip satma ya işlenmemiş tiftik sat ya da damızlık ver""" diyorlar. tabi o vakit yasak böyle şeyler. paşa paşa ipi almaya devam ediyorlar. cok kaliteli birşeymiş çünkü. zengin tenlere uygun yumuşacık kumaş.

    sanayileşen avrupa'ya karşı el tezgahında üretime devam osmanlı'daki ekonomik çalkantılar keçi yetiştiricilerini de etkiliyor.

    neyse dönemin frenkler çiftlik filan kurmaya çalışıyor da olmuyor, hayvanlar iklime uygun değil filan. iplik kalitesi için iklimde uygun olmalıymış. neyse efenim ingilizler tabi her zamanki gibi aklı konuşturup, güney afrika'nın bu iş için uygun olduğunu belirliyor. iş keçileri almaya geliyor. şimdiii bunu muhaliflerden okursanız 1838'de osmanlı satttiiiii yazıyor, yandaşlardan okursanız ingilizler boyayıp çaldı yazıyor. işin aslı şu 1838'e kadar osmanlı'da yerel ürünleri dışarı çıkışı yasak. ayrıca ahali de keçisine fena değer veriyor, çünkü yünü çok kiymetli (hatta götürme mevzusu yüzünden bu yuzden 3 yıllık bir isyandan bahsediliyor). malum ahalinin en kıymetli ekmek kapısı. neyse 1838'de balta limanı anlaşmasıyla ingilizlerin hammadde pazarı olma yolunda adımlar atıyoruz. tabi ilk islerinden biri keçiler. halkın tepkisinden mi nedir, sözde kısırlastırılmış 8, 10 ya 13 keçi(başka başka yazıyor) ingilizler tarafindan boyanıp güney afrika'ya gotürülüyor. ama izinli olarak. sozde tamamı kısır bu keçilerden, 1'i dişi kalanı kısırlaştırılmış erkek. dişi de hamile ve erkek doguruyor. bu ikisinden türeyen nesil guney afrika'da tiftik keçiciliğinin temelleri oluyor. 1880'lerde ingilizler tarafından port elizabeth'e goturulen keçiler kapış kapış zenginlere satılıyor.

    ha bitmedi abdulmecid doneminde de amerika'da tiftik keçiciligi baslıyor. pamukla ilgili ziyarete gelen bir adama başkana hediyelik damızlıklar veriliyor. ileryen yıllarda bu ekonomik alanda abd-ingiliz rekabeti oluyor hatta. tabi bizde de bitiyor.

    öyle kıymetli bir üründen bahsediyoruz ki onca sömürüye rağmen 1959'a kadar total ihracatımızın %5'i tiftik oluyor. birde bunlar yetmemiş, öyle salağız ki böyle kaliteli bir türü kıl keçisiyle melezlemişiz.

    zamanında milyonlarca olan bu keçi kardeşimizin nufusu 2000lerde 80bine kadar düşmüş, şu an desteklerle 160 binlerde. ve bu rakam 70lerde 3 milyon civarı imiş. şaka gibi ama soyunu tuketme aşamasına gelmişiz bir donem.

    bizim bebeler adını bilmesede adamlar bu keçi için güzellik yarışması bile düzenliyor. adı british angora goat filan olmuş. hayvan birlikleri var. hayvensever örgütler mohair için keçi haklarıni filan savunuyor. mohair tiftik bu arada. tek hücreli topoş zengin yalakası sözde modacı tipler tiftik yerine mohair diyor. mohair'i duyup bu hikayeyi bilmemek rezilce kendi açımdan.

    bu arada guney afrika'da o 8 keçiden türeyen keçiler dünya piyasasının %50'si.

    sadri ertem adlı yazarın çıkrıklar durunca adındaki romanında bu konudan bahsediyormuş.

    discovery'de bir belgeselde ""8 ankara keçisi kısır olduğu sanılarak hediye edilmiş"", diye bir cumle duyunca azıcık bakınıp buraya da yazayım dedim. ufkunuzu ne kadar açar bilmem amma ingilizlerin ufkuna ufuk eklemiş. olan ufku daha da genişletmiş.

    meraklısına bir de link atıyorum;
    http://tiftikbirlik.com.tr/sayfa.aspx?id=4
  • dünyanın bütün toprakları tarım için kullanıldığınde dünya teorik olarak 180 milyar kişiyi besleyebilirmiş
hesabın var mı? giriş yap