• esit egitimli kiz ile beraberligin tadina doyum olmuyor ama, bir erkek icin okumus kiz ile evlilik demek, esit statusunden cikip, birden bire dizginleri kizin eline vermek demek. inceleyelim:

    evlilik muessesesi incelendiginde gorulur ki insanlarin hayatlarini birlestirmesinin altinda ekonomik nedenler yatar. bu ekonomik nedenler de "ureme" olayindan cikar. bir baska deyisle, eger insan hayvani kisa bir gestation ve ardindan nursing periyoduna sahip olsa idi, ya da bu periyodlar suresince cocugu tasiyan cins yukumluluklerini rahatlikla yerine getirebilse idi, evlilige gerek kalmazdi. hemen acalim:

    milattan once 10000 yilindayiz. bir adet bekar erkegimiz var, ismi can, bir adet de bekar kizimiz var, ismi deniz. can ve deniz tek baslarina yasiyorlar, ayni yastalar (14), can'in butun gunu bugunku filistin civarlarinda gazelle avlamakla geciyor, deniz de can kadar hizli kosamadigindan patlamamis bugday basagi topluyor. ikisi de karinlari doyacak kadar yemek topluyorlar, hatta can haftada bir tane gazelle avlayip geri kalan zamanini magarasinda duvara cizdigi ciplak kadin resimlerine bakmakla geciriyor.

    derken bir gun can ile deniz karsilasiyorlar. deniz can'in saglikli oldugunu ve yiyecek bulma problemi olmadigini goruyor. birlikte oluyorlar, deniz hamile kaliyor.

    birtakim problemler cikiyor ortaya. deniz'in rahmi buyudukce, hormon dengesi bozuldukca, hem daha fazla acikiyor, hem de eskisi kadar bugday toplayacak gucu bulamiyor kendisinde. 9 ay + 10 sene boyunca deniz'in normalde topladiginin iki katindan daha fazla bugday basagi toplamasi lazim ki cocuk dogabilsin ve buyuyebilsin. ama deniz bunu yapamiyor. bu durumda cocuk ya ilk 9 ay boyunca yeterli besinleri alamadigindan adam gibi gelisemeden dogacak (ve dogum sonrasi olecek), ya dogduktan sonra acliktan olecek, ya da annesi deniz fedakarlik yapip cocugunu besleyecek fakat kendisi olecek, baska cocuk doguramayacak.

    toplum bu durumu bildiginden, ve birsey yapmaz ise soyunun geleceginin tehlikede oldugunu farkettiginden, hemen bir cozum buluyor: beraberlik! can'a diyor ki, eger deniz'i hamile birakacaksan, dogacak cocuk kendi basina yasayabilene kadar senin bu ekstra yemek olayini saglaman lazim, uzerine bir de bunlari ayilara karsi falan koruyacaksin, cunku sen deniz'den daha cok protein ile beslendigin icin daha cok kas gucun var. deniz'e de diyor ki, sen can'in getirdiklerini yiyeceksin, fazla hareket etmeyeceksin, can'in yemek bulmaya gittigi zamanlarda cocugu koruyacaksin, ve onu saglikli buyuteceksin.

    hatta toplum bu bilinci yaratmadan once, yani "beraberlik" olayi cikmadan once bu noktaya genetik olarak da gelinmis olabilir. "ask" dogal seleksiyon sonrasi cikan bir duygu olabilir. ask duygusu hissetmeyen ve deniz'e kalpten baglanmayan "can" lar sonucunda terkedilen deniz lerin cocuklari buyuyemeden ölmustur, ama birbirine asik olup kollayan can ve deniz lerin cocuklari buyumus ve soylarini devam ettirmistir.

    hatta belki de sosyal evrim olan beraberlik zorlamasi ve genetik evrim olan ask beraber gelismistir. neyse, burasi esas konu degil, bir sonraki paragraftan devam edelim:

    yani cocugu dogurmak ve buyutmek uzun yillar aldigindan, cocugu doguran bireylerin korunmaya ve yemege ihtiyac duymasi bir tur beraberlik gerektirmektedir. bu hala hayvanlar dunyasinda boyle devam etmez mi zaten? yine uzun rahimde gelisme suresine ve yetiskinlige erisme suresine sahip olan fillerde mesela, erkekler yalniz dolasirken, disi filler her zaman grup halinde gezip birbirlerini kollarlar, bir cocuk dogar ise o sene mate bulamayan diger disi filler bu cocugun yetistirilmesine yardimci olurlar.

    zaman icerisinde insan toplumlari tarimin bulunmasi ve cikan ekstra mamulun devlet, ordu, egitim vb. gibi kompleks sosyal kurumlari finanse edebilmesi nedeniyle gelismis, gelistikce de bu beraberlige bir ad takmis (evlilik), bunu yasal bir surece baglamis, bir de uzerine vergi vb. gibi kolayliklar getirmistir ki evlilik yayginlassin. bu sistem de tikir tikir islemis, ta ki modern caglara kadar. daha dogrusu kizlar para kazanabilene kadar.

    paranin icadi yemegi saklanabilir hale getirmistir. ve ben daha once yemegin saklanamadigini iddia etmiyorum, yani verimli hilal cevresinde binlerce yil boyunca tarim yapildigindan, zaten belirli basli besin degeri olan tohumlar uretilmekteydi, ve bunlar 1-2 sene saklanabilmekteydi, ama paranin bu saklanmada yaptigi degisiklik, artik yemek bulmaya zamani olmayan kisilerin de gelecekteki yemeklerini alabilecek maddi gucu saklayabilmeleri anlamina gelmekteydi, yani ilk defa direk olarak yiyecek bulma isiyle ugrasmayan yetiskin bir birey de kendi yemegini alabilecek hale geldi.

    bu durumda deniz'in can'a artik ihtiyaci yoktur, cunku deniz can ile sevisip hamile kalmadan once bol bol para biriktirip daha sonra yemege ihtiyaci oldugunda bu alim gucuyle kendisini ve cocugunu doyurabilecek hale gelmistir. yani evlilik muessesine de "ekonomik anlamda" ihtiyac yoktur artik.

    iste burada maraza cikiyor. kadin erkegi genetik ozelliklerinin uygunluguna gore seciyor, ve her 10 senede bir tane erkek seciyor. (1 cocuk = 10 sene varsaydim) erkek de birden fazla kadin ile beraber olabildigine gore, eger evlilik muessesi olmaz ise, ortada bir abaza erkek bollugu mevcut.

    bunu basliga uyarlayayim simdi:

    "okumus kiz" ile "okumamis kiz" arasindaki en buyuk fark, okumus olanin ekonomik ozgurlugune de sahip olmasidir. bu demektir ki cocuk buyutmek icin bir erkege ihtiyaci yoktur. yani evlilik icin gerekli olan nedenlerin en onemlisi ortadan kalkmistir. geriye ne kalir o zaman? psikolojik nedenler. biraz da sosyal bilincin asiladigi egitim nedeniyle, "asik oldugun erkekle evlenmek" de bu psikolojik nedenlerden birisi olabilir mesela. (burada "bunubenyazdim, iyi demissin de, ben cocuk dogurmak icin evlenmiyorum ki" diyenlere cevap var) ama ask sonsuz degil, cunku insanlarin karakterleri degisiyor. bir de artik ortalama 22 sene yasamiyoruz, 67 sene yasiyoruz. yani karakterin ve sartlarin cok kere degismesi soz konusu. 18 yasinda asik oldugun kisiye 22 yasinda artik asik olmayabiliyorsun, ama hayat devam ediyor, ve onunla ask yuzunden evlenmissen, 22 yasinda uyandiginda yaninda artik asik olmadigin kisiyi gorunce "hayatimdan nefret ediyorum ben" diyorsun. 40 sene daha boyle yasanir mi?

    o zaman ne oluyor? ekonomik ozgurlugu olan okumus kiz, asik oldugu erkegi seciyor, onunla evleniyor. son derece entellektuel bir 2-5 sene yasiyorlar beraber. ama dedigim uzere ortada bir abazan erkek bollugu var, yani kizin diger opsiyonlari cok fazla. kiz asik oldugu sure boyunca bu abazanlari umursamiyor, ama ne zaman ki kari-kocanin arasindaki ask oluyor, iste o zaman kiz disaridan baska bir erkek bulup bosanma ozgurlugune sahip. ve bunu da yapiyor. bu erkek icin de gecerli, ama en basta bahsettigim gibi, zaten evlilik muessesi tam da erkegin bunu yapmasini engellemek amaci ile kurulmus bir muessese idi..

    eger kiz ekonomik ozgurlugune sahip olmasa idi, su anki kocasindan ayrilip baska bir koca bulmak ya da bosta gezmek o kadar da kolay bir tercih olamazdi, cunku kocasindan ayrilmasi ekonomik zarurete yol acardi. ayni durum evlenip isini gucunu birakan okumus kizlar icin de gecerli, ekonomik ozgurlugunu kaybeden kizin kocasindan ayrilmasi her durumda buyuk bir travma.

    simdi islam toplumu bu "ayrilma sonrasi kizin ac kalmasi" ve "erkegin kizi kollamamasi" olaylarini soyle cozmustu; kadinlardaki bu "erkegi secme" gucunu farkettiginden, gecmiste kadinlar boyle cosmasin, baska erkeklere gitmesin, erkegini terkedemesin diye kadinlara kapanma zorunlulugu, erkekler icin de birden fazla es (ki bunda biraz da savaslar sonrasinda erkek azligi ve musluman nufusunun acilen cogalmasi ihtiyaci yatiyor), uzerine eger cocuk yapildi ise bu esler ile, cocuk buyuyene kadar bakmak zorunlulugu getirmisti. hos, turkiye olarak zaman sartlarina uymayan ve kadinlarin ozgurluklerini kisitlayan bu anlayistan su siralarda uzak olmamiz cok guzel bir sey, ama sadece mantik cercevesinde bakar isek, evlilik muessesesinin devami acisindan basarili bir sistem. ayni sekilde yahudi toplumlarinda yahudiligin anneden gecmesi, hristiyan toplumlarda da bosanma kararinin tek tarafli verilemiyor olmasi bu evlilik muessesesini korumak ve soyun devami, yani cogalabilmek icin toplumca alinmis kararlara diger ornekler. 1950lerden sonra kadinlarin yavasca ama duzenli bir yukselis ile ekonomik ozgurluklerini kazanmalari sonrasi bu dini yaptirimlara artik gerek kalmamistir tabii.

    bugun gecmise gore daha cok kiz ekonomik ozgurlugune sahip oldugu icin, artik kocasi onun gozunde bir "tercih," ama bir "zaruret" degil, hatta kocasinin, bosta kalmamak icin, omru boyunca rekabette olmasi gerekiyor diger erkeklerle. bu da evlilik muessesesini iki taraf icin de bir rahatlik olmaktan cikariyor, cunku koca evlenmeden once zaten rekabetteydi, kiz icin de evlenmek veya evlenmemek arasinda neredeyse hicbir fark yok. iki taraf icin de evlilik hicbir sey degistirmiyor.

    cocugu daha iyi “egitimli” yetistirmek hala kucuk bir neden olarak kaliyor olabilir, ama gelismis toplumlarda artik cocuk dogurganligi azaldigindan, ve artan saglik ve egitim masraflari nedeniyle daha gec yaslara ertelendiginden, buyuk bir kisim insan da eskiden oldugu gibi 10 cocuk degil, yalnizca 1 cocuk yaptigindan, ekonomik ozgurlugunu kazanmis bir kizin bunlarin altindan tek basina kalkmasi eskisi kadar zor degil.

    o halde esas konuya geri doner isek, okumus kizin sahip oldugu ekonomik ozgurluk ona ayni zamanda evlilik suresinde istedigi zaman cekip gitmesini saglayacak bir rahatlik verdiginden, okumus erkeklerin okumus kizla evlenmesi bir tehlike oluyor: erkek dedigin duygusal varliktir, 40 yasinda, toplum ondan kariyer ve ustun basari beklerken baska erkege kacan kizin ardindan aglar, bu da kariyeri ve ustun basariyi batirir. ekmek kazanamayan bir erkek de bir hictir toplumun gozunde. erkek bunalima girer. bir de uzerine yasalar evlilik konusunda ekonomik ozgurlugunu saglayamamis kizlar cogunlukta oldugu zamanlardan kaldigindan, bosanma durumunda tazminat vb. gibi bilimum maddi zorunluluklarin yuku var. erkek niye boyle bir riske girsin?

    daha da gercekci aciklayim yukaridaki paragrafi: okumus erkek okumus kiz secti ve evlendi diyelim, okumus kiz nazli oluyor, itaat etmiyor, dinlemiyor, istedigini yapiyor, cunku terkedilme konusunda ciddi bir korkusu yok. ote yandan isyerinde bir okumamis kiz var, ve bu kiz hayatini kurtarabilmek icin evli olan adamimiza ustun hizmetler sergiliyor, bir dedigini iki etmiyor, kanepede uyuya kaldigi zaman uzerine yorgan getiriyor, yani resmen adama bir anne gibi "bakiyor."

    tabii kadini bir “hizmetci” olarak gormek son derece yanlis, hatta gonul ister ki omur boyunca ayni seviyede konusabilecegim bir insan ile yasayabileyim, kendi isimi de kendim yaparim, ama oyle olmuyor, kiz eninde sonunda evlilik konusunda gucun kendisinde oldugunu farkedip aski bittigi anda bu gucunu kullanmaya basliyor, erkegin canina okuyor. yapabildigi icin yapiyor. “bir erkegin gorevi bir baltaya sap olmaktir” diyen bir toplumda para kazanmak icin ugrasirken, 40 yasinda, hayatinin en stresli ve sorumlu doneminde destek alman gereken kisiden boyle bir sille yeme riski o kadar fazla ki, almaya degmez.

    adamin yerine koyalim kendimizi: eve gidiyorsun, 20 sene once asik oldugun kiz gitmis, yerine menopoz sonrasi her seye trip atan, habire laf sokan, ayda bir kere sevismek isteyen, ve "seninle evlenmek hayatimin en buyuk hatasiydi, allah belani versin, senin yuzunden isimi gucumu biraktim, yok sana yemek, dolapta ne bulursan onu ye" falan diyen bir tip var. (hakli veya haksiz olabilir, ama konu o degil. ayrica buyuk olasilikla hakli o kadin, cunku sen bir kere evlendim nasil olsa artik kendime bakmam gerekmiyor" deyip 20 sene onceki yakisikli tipten birden gobekli kel ve killi bir adama donustun)

    sonra bu eleman metresinin evine gidiyor, her zaman seks, istedigin yemek, temizlik, sevgi, sevkat ve hurmet goruyorsun, ve bu hurmet asktan falan dogmuyor, kiz kendi hayatini kurtarmak icin yapiyor, ve biliyorsun ki yapmaya devam edecek cunku baska sansi yok. (guzel bir ornek olarak, her rus ihtilalinden sonar guneye inen ve zengin turk erkeklerini kendine asik eden rus kizlari var) o zaman senin su anki esini bosayip bu okumamis, gomlek atlamak icin her seyi yapacak kiz ile evlenmemen hata olur.

    eh bu durumda 20 sene once, ne kadar asik olursan ol, daha o egitimli kiz ile evlenmeden butun bu gelecekte olabilecekleri gorebiliyorsan, evlilik muessesinin yalnizca ekonomik zorunluluk durumunda garantili isleyebilecegini de idrak edebilmissen, hala evleniyorsan, bir de uzerine egitimli kizi seciyor isen, sen bir salaksin.

    unutma, nasil sen hoslanmadiginda ozgurce birakiyorsan, o egitimli kizin da artik senden hoslanmasi bittigi anda durmasi icin hicbir neden yok, senden farkli olarak secme gucu onda ve cok secenegi de var, seni terkedecek.. sen de 40 yasinda ve abazan halde, arkasindan on sene aglayacaksin. deger mi evlenmeye? beraber yasa, asik olma, opsiyonlarini acik tut, ve sakin ha sirtini dayayip destek gorecegini umma, cunku onun senin gelecegin ile ilgili planlarinda o evlenirken verdiginiz “hastalikta ve saglikta” sozunun olmasi icin hicbir neden yok. o senin kadar duygusal bakmiyor konuya..
  • okumuş kadının gözü açıklığından korkulduğu için değil, okumuş kadının "kadınsılığını" yitirmesi ve erkekleşmesinden dolayıdır.

    şimdi şu kastettiğim "kadınsılık" ne demek onu izah edeyim, sonra konunun özüne geçeriz;

    kadınsılık dediğim şey, güzel giyinmek, alımlı olmak, şuh tavırlar sergilemek değil, kadın olmanın yeryüzündeki 3 milyar hemcinsinde taşıdığı özellikler: yani hassas, kırılgan, anlaşılmak istenen, mutlu küçük hayalleri olan ve bu hayallere yardım edebilecek birisini arayan, özleyen, şefkatle saran ve bulunduğu alana sevgi ve estetizm verebilen varlık.

    günümüzün "okumuş" kadınları, "okumuşluğu" arttıkça kadınsılığını yitirir, mekanize olur ve erkekleşmeye başlar. kadınsılık okudukları cosmopolitan türevi dergilerindeki "10 adımda pörfekt seks", "henghung yağıyla cildinizi genç tutma" ya indirgenmiştir, öyle algılarlar. hassas, korumasız yanları çoktan tabutlanıp gömülmüştür. mutlu küçük hayalleri ahmet altan yazılarına dönüşmüş, hassas ve kırılgan yanı iş yerlerindeki ucuz dedikodulara malzeme olmuştur.

    okuduğu kitap, dergi, sözlükte nasıl "kadın" olacağını okumuştur, ama özündeki kadın olamamıştır.

    okumuş kadın, yukarıdaki sebeplerden dolayı yabanileşir, artık iş yerinde işe ve diğer dişilere kafa tutan, sürekli yükselmek veya ortamda etkisini kanıtlamak isteyen, kazanacağı bol paralarla kendine zilyonlarca şey alan, kürlere giren, bakımlar yaptıran, eti form plastik bisküvileriyle gezen ucubelere dönmeye başlar.

    insan özünde hala ilkel, bunu bir milyon yıl geçse de yitirmeyeceğiz. yani kadına ve erkeğe verilen roller hala aynı genlerle kodlanıyor.

    gelgelelim erkek cephesine. tüm erkekler, aile kurmak istediğinde aradığı tek model vardır: sağlıklı ve mutlu çocuklar, eşine ve evine sadık, çocuklarıyla ve eviyle ilgilenebilen bir eş, ve bu evi kollarıyla kavrayıp, evi etkileyen durumlardan koruyan ve götürebilecek erkek.

    şimdi olay burda kopuyor: çocuklarıyla ve eviyle ilgilenebilen eş. bu eş kim olabilir? saat ona kadar mesaide kalan, eve erken gelse bile pratik yemek yapamayacak kadar bitkin, çocukların önlüklerini haftasonu ütülemeyecek kadar özgür olmak isteyen ya da kafa dinlemek arzusunda, ev ile ilgili ortak bir karar almak istediğinde "benim de param var!!!!" diyen, tartışma çıktığında evi iki kutba bölen ve çocukları bu kutuplarda harcayabilecek; eğitimli, işinde başarılı ama evinde yenik bir kadın. erkekler dillendiremese bile böyle bir kadınla evlenirken iki kez düşünürler, bir kadınla mı evleniyorum yoksa başka bir erkekle mi?

    özünde erkek ve kadın aynı olduğu için erkekler eğer okumuş bir kadınla evlenmek istemiyorsa bunun nedeni bir kadını evlilikte saf bulup ezmesi değil, evine tam kadın, "kadınsı kadın" olarak düşünmesidir belki de.

    ps: tam kadın derken lafımı çarpıtmayın da naparsanız yapın.
  • basliga konu "okumus" erkek cephesinde durumun ozetle soyle olmasindan mutevellittir efenim: egitim cehaleti alir, eseklik baki kalir.
  • bunun adı madı var mı bilmiyorum, yoksa ben direkt raskolnikov sendromu falan demek istiyorum. çünkü bu olay dostoyevski'nin aşk algısının tamamiyle şekillendiği bir haldir. erkek karakterler her zaman kendilerinden sosyal konumlarıyla daha alt tabakaya mensup kadınları seçerler. mesela yeraltından notlar'ın memur efendisi genelevde gördüğü fahişeyi evine getirip kendine bağlamış, sonra da acıların en büyüğünü yaşatıp yaşatıp egosunu tatmin etmiştir. ya da mesela raskolnikov deyyusu sonya namlı fakir kızcağızı ne azarlamadığını bırakmış, ne terketmediği kalmıştır. sonra ezilenlerdeki ufaklığa ne demeli? yazar beyimiz vanya efendi'yi kıza karşı masum duygular besler gibi gösterse de alttan alttan bir duygusallığın da olduğunu her okuyan fark etmektedir.

    neyse uzatmayalım; dostoyevski'nin pek taktığı bir olaydır kısacası bu. gerçi başlık tam olarak bunu ifade etmiyor ama birbirinden çok da ayrıksı değil. ve zaten az biraz düşünür taşınırsak olayın çıkış noktasının bu olduğunu kolaylıkla fark ederiz.

    bu noktada belki, az çok bir şeyler biriktirmiş akıllı uslu erkeklerimizin kendileri gibi entelektüel birikime sahip kadınları tercih ettiklerini bahane edebilir ve bu iddiayı çürüttüğümüzü düşünebiliriz. fakat yemezler! ne kadar birikimli de istesen, senden daha iyi bir konumda olmasını hiç de istemiyorsun sevgili erkek kişisi. erkek erkeğe konuşuyoruz, itiraz mitiraz etme şimdi duygusal davranıp da... olay bence budur ve kapanmıştır...

    bunun bir de kadın versiyonu var ama biraz daha farklı.
    (bkz: lady chatterley sendromu)
  • evlilik zor kardeş. dulluk da hakeza ama, şu iki güzide örneği gözüne sokmak isterim; bu okumuş ve kendini güzel bi bok sanmış ince hesaplı erkeğin gözüne.

    iş arkadaşlarımdan birini bi akrabası. aynı bu okumuş erkek gibi; karı-kız, evlilik-hayat, hayatın anlamı, ben aslında ne istiyorum konularında fazlaca düşünmemiş annesine ilettiği talebi derhal emir sayılıp tez zamanda baş göz edilmiş. hiç sohbetsiz ve özellikle tartışmasız üç yılı devirmişler evlilik sürecinde. bir de kızları olmuş, tamamına ermiş. ve fakat, bir iş gezisinden eve dönse ki, hanım evde yok. aramalar, polis, o bu; yenge başka bi adamın koynunda başka bi alemde. aile terapistinin her sorusuna "hayır öyle bir sorunumuz yoktu" demiş ama cinsellik konusunda dediği "o ne?" sorusu kapağı olmuş, bu aslında alıştığımız terk ediliş öyküsünün. taş: 1.

    doktor tanıdığımız da aynı yöntemle (okumamış kızlar, garip bi şekilde anne yardımıyla bulunuyor) evlendi. yirmi yıllık evliydiler. iki tane boy boy kızları. şehir yerinde bi nevi zorunlu eğitimdir ya lise mezunu yenge gözünün yaşına bakmadı abimizin. şiddetli geçimsizlikte arabaya kadar aldı altından. velayet falan da vermedi. ki kendisi işsiz, ki kendisinin bir mesleği yok, ki kendisinin okumuşluğu tartışılmaz bir doktorla kıyaslayınca. taş: 2.

    bu ummadık taşlar kafanı yaracak işte okumuş erkek, bugün ya da öbürgün. başına bela olur diye, korka korka uzak durduğun okumuş kızlardan daha korkutucu olabilir(-miş) okumamış kızlar. haberin ola.
  • kendi mallığımızdır. seks oyuncağı arayışımızdır. aptallığımızdır. köle arayışımızdır. kendine güvenin sıfırlanmasıdır. mallıktır. aptallıktır.
  • iki sekilde incelenmesi gereken bir konudur kanimca.

    1) fiziksel yaklasim ve sekilciligin fantezilerdeki onemi:

    okumus kizimizin guzel ya da bakimli olamayacagi inancidir belki. her erkegin en dogal hayali olan guzel kizlar kumesinin okumus kizlar kumesiyle kesisiminin bos kume olacagi beklentisinden ileri gelir; evet. her ne kadar cirkin kizlar iyi sevisir dense de okumus erkegimiz illa ki hem afrodit kadar guzel, hem de jenna jameson gibi sevisen bir disi istemektedir. lakin, okumus kizlarin hepsinin (tekrar ediyorum, hepsinin, tamaminin) cirkin oldugu, iyi ki, kanitlanmamistir simdiye kadar. bu nedenle okumus kizlar arasindan da bir liv tyler'in cikacagini umidedelim ve ikinci bolume gecelim.

    2) ruh guzelligi ve beyin gucunun dayanilmaz cekiciligi (oyar adami):

    ask degil, muhabbet degil, duz skişmek icin evlenmek istiyordur erkegimiz. bu nedenle beynini kullanabilen, adam gibi oturup iki kelam laf edebilecek bir disiye degil, mutemadiyen sevisebilecegi, aksesuar niyetine yaninda tasiyabilecegi bir karsi cinse ihtiyac duyar. hayir, insanliga sigmaz tabi boyle bir dilek; ama var boyle bir sey.

    sozu uzatmadan diyelim ki okumus erkeklerin okumus kizla evlenmeme nedenleri beklentilerinin okumus kizlar tarafindan beklenen yonde karsilanmayacagi olasigindan ileri gelir. tabii bir de dırdırları var hatun kesiminin; ama onun icin okumus olmaya gerek yok. xx kromozomlariyla default geliyor o.
  • erkegin ancak ve ancak ataerkil bir kafa yapisinda oldugunu gosteren nedenlerdir. okumu$ erkegin okumu$ kizla evlenmemesi ya da evlenmek istememesi erkegin hayattaki ba$arili olma potansiyelinin olasiligini azaltan bir unsurdur. ey erkek turk gencligi, size tavsiyem $udur ki, ne yapin edin okumu$ kiz ile evlenin. aslinda okumu$luk da tek ba$ina yetmez, akilli, cali$kan ve her $eyden once i$ bitirici bir kiz bulun. size garanti veriyorum 40'li ya$larin sonuna geldiginizde normalde tek ba$iniza ya da bu ozelliklere sahip olmayan bir kizla evlenmeniz durumundan daha iyi bir ya$am standardina sahip olacaksiniz.
  • kendilerine hiçbir şekilde güvenmemeleri temel neden olabilir.
hesabın var mı? giriş yap