• "hatırlıyorum da, bütün bu zaman boyunca , yüzlerce arkadaşım olsa da yalnızlığın en korkuncunu yaşadım ve o sonunda o yalnızlığı da sever hale geldim. ruhsal yalnızlığımla, bütün geçmişimi gözden geçirdim, en ince ayrıntısına kadar her şeyi zihnimde evirip çevirip, geçmişimi tarttım, kendimi katı amansız bir yargılamaya tabi tuttum ve hatta bazen beni böyle yalnızlalaştırdığı için kaderime şükrettim.

    çünkü aksi taktirde, ne böyle kendimi sorgulayabilecek ne de geçmiş yaşamımı böylesine titiz gözden geçirebilecektim. ne umutlar beslemedi ki yüreğim o günlerde. bundan sonra hayatımda , önceki yanılgılarıma düşmeyeceğimi düşündüm, kararlar aldım, yeminler ettim. gelecek için kendime bir plan çizdim ve buna uyacağıma ant içtim. bir kez daha içimde, bu plana uyacağıma, uyabileceğime dair körü körüne bir inanç filizkendi... sabırsızca özgürlümü bekledim, çabuk gelmesi için ona seslendim, yeni bir mücadelede kendimi denemek istedim. bazen sabırsızlık içinde kıvranıyordum. ama bütün bunları yazmamın nedeni, her kim olursa olsun, hayatının baharında cezaevine gönderilen birinin beni anlayacağına inanmamdandır. çünkü aynı şeyler mutlaka ona da olmuştur."

    dostoyevski - ölüler evinden anılar
  • "dostoyevski bir toplantıda yüksek sesle okuduğu bir şiir nedeniyle çar tarafından sibirya’da hapse mahkum edilir. hapis cezasını bitirdikten sonra anılarını kaleme aldığı “ölüler evinden anılar” adlı kitabı yazar. kitapta, hapishanedeki hayatından önce insanları tanıdığını sandığını ama yanıldığını burada anladığını belirtir. yazar, “kara halk” olarak tanımladığı bu kitleyle karşılaştıktan sonra insanları çözümlemeye ve kendi iç dünyasının derinliklerine inmeye başlar.

    dostoyevski hapishanedeki bir köpeğin yanından geçen her mahkum tarafından tekmelendiğini gözlemler. köpek mahkumlardan kaçmadığı gibi yanına bir mahkum yaklaştığında eğilerek tekmelenme pozisyonu almaktadır. dostoyevski bir gün köpeğin yanına yaklaşıp başını okşar. köpek şaşkın şaşkın ona bakarak hızla yanından uzaklaşır ve acı acı havlamaya başlar. o günden sonra köpek dostoyevski’yi her gördüğünde ondan kaçar.

    ruhu köleleştirilmiş bu köpek bir sevgi açıdır. bu durum insanlar için de geçerlidir. hayatları boyunca haksızlığa ve kötü davranışlara uğramış sevgi açları iyi bir davranışla karşılaştıklarında nasıl davranacaklarını bilemezler. bazen kötü davrandığınız insanlar size tapar, bazense iyi davrandıklarınız sizden nefret eder. böyle insanların gözünde onları aşağılamanız onlar için bir beklentidir. sizi gözlerinde yüceltirler. eşit ve iyi davrandığınızda ise onların gözündeki değeriniz birdenbire düşer..

    dostoyevski / ölüler evinden anılar
  • romandan alıntılar:

    "aldanmış olabilirdim ama, bana öyle geliyor ki bir insanın kişiliğini gülüşünden öğrenebilirsiniz ve eğer daha ilk karşılaşmada bu yabancı size candan bir şekilde gülüyorsa, hiç kuşkusuz onun iyi bir insan olduğunu söyleyebilirsiniz."

    "hiçbir insan amaçsız, bir amaca yönelmeden yaşayamaz. bir amacı ve beklentisi olmayan insan genellikle bir canavara dönüşür."

    "uyum sağlanamayan bir ortamda yaşamak zorunda kalmak kadar berbat bir şey olamaz."

    "insanlar beni yüreklendirmek için, 'burada yalnızca sıradan insanlar var.' diyorlar. oysa benim karmaşık bir insandan da çok korktuğum şey, sıradan bir insan zaten."
  • tolstoy'un bir mektubunda, "modern edebiyatta bundan daha iyi bir kitaba rastlamadım; bu söylediğime puşkin de dahildir. dostoyevski'ye ona bayıldığımı söyleyin." dediği romandır ölüler evinden anılar. yığınla romancıyı doğrudan etkilemiştir. ve şundan eminiz ki ayak takımını, suçluları, ezilenleri kimse dosto'dan iyi anlatamaz. eğer tolstoy diye biri yaşamasaydı işte o zaman rus edebiyatını tek başına dostoyevski sırtlayabilirdi. çünkü tolstoy filozof, dostoyevski psikologdur.

    dosto'nun çağdaşı turgenyev de şöyle yazmıştır mektubunda: "ölü bir evden hatıralar isimli kitabınızı büyük bir zevkle okuyorum. hamam bölümündeki tasvir dante'ye yakışacak güzellikte."

    öyledir. kuyu kazar gibi insanın yüreğini kazan romanlardan biridir bu.

    sibirya'daki sürgün ve hapis yıllarını kuşatan romanda açlık, sefalet, acımasızlık, ayakta kalma çabası dosto'ya özgü gelgitlerle anlatılmıştır. çelişkilerin ustası iyi ve kötü tarafa aynı hızda gidip gelir. erdem nedir? eğer salt freudyen id'in yönlendirmesiyle yaşıyorsak?

    herkes tek tek kötü değilse bile hepimizin toplamı kötü. birbirimizi yansıttığımız için yığın yahut kitle, parti ya da grup oluşturuyoruz. bir yere ait olduğumuz için yıldızlardan uzağız. çok fazla bu dünyaya benziyoruz. dostoyevski de hem bu dünyayı hem de yıldızları görebildiği için iki tarafa gidip geldi. zweig'ın dediği gibi, "hep arafta yaşadı." sanırım bu yüzden insan ruhunun en iyi psikologu odur. araf'ın romanıdır bu. içinde cehennemi barındıran araf'ın.

    şunu kendi adıma söyleyeyim: karamazov kardeşler, suç ve ceza ve ecinniler muhteşem romanlardır. ama ölüler evinden anılar insanın kalbine paslı bir çivi çakan unutulmaz bir romandır.
  • insanın her duruma alışabileceğini, yapamam dediği herşeyi zor durumda kaldığı zaman yapabileceğini anlatan dostoyevski romanı.
  • şöyle muhteşem bir pasajın geçtiği kitap.
    "zulüm bir alışkanlıktır; insanda bu alışkanlığın kökleşmesi, sonunda hastalığa dönüşmesi mümkündür. sarsılmaz inancıma göre, en iyi bir insan bile alışkanlıkla, sanki bir hayvanmış gibi kabalaşıp o derece aptallaşabilir. kanla, kudretle mest olur; hoyratlığı, ahlaksızlığı, içindeki kötülüğü büsbütün geliştirir; aklı, duyguları kesinlikle doğal olmayan hareketleri yadırgamaz ve sonunda bundan zevk almaya başlar. bir zalimde hem insanlık, hem de vatandaşlık tamamıyla yok olmuştur; yeniden onurlu bir insan olması, pişmanlık duyup eski hayatına dönmesi hemen hemen imkânsızdır artık. işin asıl kötü yanı, böyle bir başına buyrukluk kolayca topluluğa sirayet edebilir; kudret, son derece ayartıcı bir şeydir. toplum da böyle bir etkiye kayıtsız kalırsa, bu alışkanlığın toplulukta kökleşmesi işten bile değildir."
  • eşi benzeri olmayan bir kitap.

    karanlık ama hiper realist.

    tamamen dostoyevski zekasının ürünü.
  • “kim bilir ne gençlikler boşu boşuna bu duvarların arkasına gömülmüştü; ne kadar çok güç kuvvet burada bir hiç uğruna yok olup gitmişti! gerçeği görmek gerekir: bu adamların hepsi dikkate değer tiplerdi. belki de halkımızın en yeteneklileri, en güçlüleriydiler. ama bu kudretli yetenekler boşu boşuna yok olmuştu, geri dönüşü olmayan, anormal bir şekilde, haksız yere yok olmuştu. peki, bunun suçlusu kim? işte sorun buydu: suçlu kim?”

    1862 yılında yayımlanan “ölüler evinden anılar”; rusya’da toprak sahibi bir ailenin oğlu olan aleksandr petroviç goryançikov’in kıskançlık nedeniyle karısını öldürmesini ve 10 yıl sibirya’da kürek cezasına çarptırılmasını anlatmaktadır. eser; dostoyevski’nin kendi sürgün günlerini anlatan bir anı roman niteliğindedir. bu durum kitabın sonunda yer alan “hapishaneden ayrılış” bölümünden de anlaşılmaktadır.
  • dostoyevski'nin kendi sürgün hayatını eski bir merhum mahkumun günlüğündenmiş gibi anlattığı romanıdır. genel itibariyle klasik dostoyevski romanı diyebiliriz çünkü hapishaneye gelen keçinin bile bir sayfa tasviri ve hikayesi vardır ama güzeldir.

    genel olarak mahpus hayatının ne kadar korkunç olduğunu gözler önüne sermiştir. otuz metrekare bir oda, ranzalar, tuvalet havalandırması gibi küçük tek bir pencere, aydınlatma için hayvan yağından mumlar ve kokusu, sigara(çubuk) dumanı, kavga, gürültü, bağırışma, alkol.... gerçekten kitabı bitirene kadar mahpus hayatı yaşatıyor insana.

    starover, staroobyradets akımlarından bahsetmiştir. mahpusların çoğunu nefsi isteklerin kölesi olmuş insanlar olarak tanımladığı gibi bir çok yerde nefsi arzuların peşinden gitmenin insanı olmadığını ve sonunun iyiye gitmeyeceğini işlemiştir. dağıstanlı müslümanlardan (ali ve ağabeyleri) ve onların karakterlerinden bahsetmektedir. müslümanlık hakkında kayda değer olmasa da küçük çıkarımlar yapmaya müsaade edecek yorumları var. müslümanlara karşı önyargı vs. yok, hatta hristiyanlıkla ortak noktalarından bahsedip olumlu bir bakışı da vardır. "namus için katil olan ile zevk için katil olan aynı cezayı mı çekmeli?" sorgulamasıyla mahpusların adil bir şekilde infaz edilip edilmediğini sorgulamıştır . ilgilisi için; cizvitlerle ilgili bir kaç cümlesi var ki hakaret seviyesinde.. ve bunlar gibi bir çok konu hakkında dikkat çeken ifadeleri var. iyi okumalar.
hesabın var mı? giriş yap