• evimizin fakir kitaplığını süsleyen, aynı ismi taşıyan bir kitap vardı. çocuktum ben. babam büyük bir saygıyla, sözcükleri dikkatle seçerek hikayeler anlatırdı bu kitaptan. hikayelerin sonunda mutlaka soğukkanlılığını yitirir, gözleri dolardı.
    mucizeler ve doğaüstü olaylarla doluydu hikayeler.

    rüzgar eser, musa görmemesi gereken bir şey görürdü. yusuf’u kuyuya atarlardı kıskanç kardeşleri. aşık kadınlar hayranlıktan parmaklarını keserlerdi. lut diye bir adam vardı. halkı çok çirkin, sapık zevkler edinmişti, ne yaptıysa vazgeçirememişti onları bu kötü huylarından. çareyi çekip gitmekte bulmuştu. isa ölmemişti, yüreğimizde yaşıyordu. ibrahim en sevdiğim peygamberlerden biriydi. kendimi ona çok yakın hissederdim, bir akraba gibi. kahramanca savunurdu allahı. kafirlerin taptıkları saçmalıklarla dalga geçer, nemrut’u perişan ederdi. içine atıldığı ateşin birdenbire gül bahçesine dönüştüğü an nasıl da şaşkınlıktan küçük dillerini yutarlardı kafirler. hikayesini her dinlediğimde onun oğlunu kesmesinden korkardım ama allahtan tam zamanında yetişirdi cebrail.

    her hikayede ihanet vardı, kibir vardı. kimse peygamberlere inanmazdı. ciddiye alınmazlardı. şimdi bir hikayeleri varsa eğer, bunu o zaman ciddiye alınmamalarına borçlulardı. yalnızdı onlar. ama doğru bildiklerini söylemeye devam ederlerdi; hiçbir şey için değilse bile en azından tutanaklara geçmesi için: "ben işimi yaptım, bundan sonra sizi allaha havale ediyorum." karşılarındaki bu kalınkafalı kalabalığa rağmen yine de biraz erken pes ederlerdi sanki. sonrası malum, depremler, seller, salgın hastalıklar...
  • israiliyyat kavramının doğru anlaşılamadığını ortaya koyan alanlardan biri. (bkz: şer'u men gablena) diye bir mefhum vardır. kabaca bizden öncekilerin şeriatı(hukuku) anlamına gelir. bunu bilmeyenler israiliyyatı hep olumsuz bir şeymiş gibi kabul ederler. oysa kadim bir yahudi geleneği söz konusudur ve hz. muhammed de yahudilere bu geleneğe göre hükmetmiştir yeri geldiğinde. sanki allah islamiyet öncesinde hiçbir şeriat göndermemiştir ya da gönderdiklerini bir anda saçmaya indirgemiştir. yok böyle bir şey. kuran'da "sizden öncekilere... olduğu gibi, size de.." şeklinde ifadelere az rastlamayız. bunun üzerinde biraz kafa yormak zor olmasa gerek.
  • "peygamberler tarihi" yazmanın yahud okumanın şöyle bir sıkıntısı var:

    kur'an'da ve (genelde) hadislerde, esasen gelip geçmiş nebîlerin kıssaları, sadece hülâsa hâlinde anlatılır. yani özet geçilir. çünkü bu hadiseler aslında tarih ilminin ve metodolojisinin konusu dahilinde değildir, nebîlerin ekseriyeti, tarih öncesi devirlerde, yani yazının icâd olunmadığı zamanlarda yaşamış şahsiyetlerdir. bunların biyografilerini filan yazmak, bu sebepten imkânsızdır. insanlık tarihi takriben 300 bin yıl iken, tarihî devirler şu andaki kabullerimize göre, 6 bin yıl bile değildir.

    fakat şöyle bir durum var ki; kitab-ı mukaddes'teki ahd-i atik'te ve talmud gibi yahudi telifi tefsirlerde, bu peygamberlerin soy ağaçları, hatta biyografileri, doğum ve ölüm tarihleri, öldüklerindeki yaşları filan verilmiştir. bunlara bakarsanız şayet hazret-i adem aleyhisselâm'dan bu yana 7 bin sene dahi geçmediğini görebilirsiniz. çünkü o dönemde insanlar, bilhassa yahudi bilginleri ve hıristiyan filozoflar, "dünya tarihi yedi büyük devirden ibarettir, çünkü yedi büyük peygamber gelmiştir ve gelecektir, her birinin devri biner senedir, haliyle kâinatın ömrü 7 bin yıldır" gibisinden şeylere inanıyorlardı. bugün bunun doğru olmadığını, herhâlde herkes biliyordur.

    işte bizim islâm tarihlerimiz, tefsirlerimiz, tabakât kitaplarımız da kur'an'da geçmiş nebîlerin kıssaları tafsilatıyla anlatılmadığı için detay aramışlar, bu detayları da tevrat'ta, talmud'da, incil'de filan bulmuşlardır. bunları da tefsirlere, tarih kitaplarına kaydetmişlerdir. dolayısıyla bizim meşhur tarih kitaplarını filan okursanız, oralarda da adem aleyhisselâm ile bugün arasındaki tüm peygamberlerin, 7000 yıl içerisine sıkıştırıldığını görürsünüz.

    tevrat'taki rivâyetlerin ise doğruluğu zaten su götürür. çünkü islâm peygamberi hazret-i muhammed aleyhisselâtü vesselâm, "dünyadan şu vakte değin 313 resul gelip geçmiştir" ve "her bin yılda bir resul gönderilir" demek sûretiyle insanlığın ömrünün 300 bin yıldan az olmadığını bildiriyor.

    demek ki, bu kıssalar hakkındaki "şu hadise şu vakitte oldu, şu peygamber öldüğünde 190 yaşındaydı, saçları ilk defa beyazlayan şu peygamberdir, nuh tufanı milattan evvel dördüncü bin yıl içinde oldu" filan gibi rivâyetlerin hemen hepsi israilliyattır, hakkında islâmî açıdan bir delil olmadığı gibi, kimisi de zerre güvenilir değildir.

    hatta ben kimi muteber islâm tarihi kitaplarında tevrat'taki, hazret-i davud'un bir komutanının karısına göz koyduğu için bu komutanı sağa sola savaşa gönderip de sonunda öldürmeyi başardığını, sonra da karısını aldığını anlatan kıssadan bahsi gördüm. bir peygamber böyle bir şey yapar mı? bunu baban yapsa vurursun aq. hazret-i ali, bu kıssayı anlatan birine sopa attırmış. bizimkiler de tarih kitaplarına alıyorlar.

    yani, bunları okumayın. size bir şey kazandırmaz. kıssaların mahiyetine ve hakikatine inanınız. detay ararsanız, tevrat'a gidersiniz. tevrat da size davud aleyhisselâm'ın komutanının karısıyla sevişmek için onu öldürttüğünü anlatıyor.

    bu islâm tarihçilerinin kafası zerre çalışmıyormuş, her okuduğumda bunu daha iyi anlıyorum.
  • akla tapmak, günümüz insanının temel hastalığı ve ruhların vebasıdır. bundan yıllar önce bir rüya görmüştüm. rüyada doktorlar tarafından muayene ediliyorum ve bende iki hastalık teşhis ediliyor. biri veba diğeri de verem idi yanlış hatırlamıyorsam. tabii o zamanlar rüyanın manasını pek kavrayamamıştım ama gene de sezmiştim bir şeyler.

    ama bugün tereddüt etmeden onların akıl ve kalbin hastalıkları olduğunu söyleyebilirim.

    bilim diye bir kavram uydurup onu her noktada referans kabul etmek nasıl olabilir? bunun kendi yaptığına tapmak olduğu anlaşılmıyor mu? böyle bir hastalıkla yüzyüze gelmemiş bir insan bizleri ilk defa görüyor olsaydı hayretten ağzı açık kalırdı. ama işte insan bu, asıl referans noktasını iptal edince böylesine mecbur kalıyor.

    bilim nedir ki? hem belli usul ve kriterlere göre devşirilmiş bilgi, hem de onun usulüne/yöntemine verilen ad. yeterli tecrit gücü olsa, son tahlilde bütün bilgilerin peygamberlere dayandığı ve inkarcı ve karşıt fikirlerin dahi kendi kendine var olamayıp ancak antitez bâbında var olduğu görülecekti. malum, tez olmadan antitez de var olamaz.

    ama bu hastalıktan kurtulmak zordur. çevre faktörü ve şartlanmışlık yüzünden hep kendini yeniden üretir. benim 10-15 yılımı aldı kurtulmak. ne kadar iyileştim onu da bilmiyorum. sanırım hâlâ nekahet dönemindeyim.
  • hepsinin birbiri ile akraba olduğunu gösteren tarihtir. bir isa (ki onun da tarihi bir kişilik mi yoksa efsane mi olduğu hala net değil) ve muhammed (ki o da ispatlayamasa da ismail'in soyundan geldiğini söylerdi hep.) bu akrabalık denkleminde yok...

    bir diğerinin torunu, öteki öbürünün kardeşi, bir tanesi başka birinin eniştesi filan.

    ya tanrı özel bir soy yarattı ya da bu arkadaşlar yönetimi elde tutmak için "tanrının yeryüzündeki gölgesi" kesildiler...
  • yahudilerin atalarının tarihidir...bunların çoğunun kaynağı yahudi rivayetleridir.

    ilginç olan, müslümanların, yahudileri ve yahudiliği pek sevmediği halde, yahudi atalarının hikayelerini derin hislerle sahiplenmeleridir.

    bir başka ilginç olgu; elhamdülillah müslüman kardeşlerimize "hz musa yahudiymiş lan !" dediğimde, bazılarının şiddetle karşı çıkmaları.
  • mustafa köksalìn yazmis oldugu kitaptir. ben bu kitabi bitirmeye niyet ettim ve bitirdim.
    kitap:

    objektif degil- zaten kutsal sayilan seyler anlatildigindan bilimsel aciklamalar falan beklemiyorum fakat yazarimiz bazi yerlerde öyle acayip cümleler kurarak konuyu gecistirmis ki, tarif etmem mümkün degil. bazi yerlerde ise birbiriyle uyusmayan bilgilerin bulunmasina hic deginmiyorum bile

    yazarin okuyanda saygi uyandirmamasi- acikladigim nedenlerden dolayi bir konuyu kapamadan digerine atlamasi ve yeterince hadis vs. paylasmayarak konullari gecistirmesi beni kitaba baglamadi. kitabin bir bölümünde de evrime inananlara birkac laf sokusturmus, gülmeden edemedim. ilkokul seviyesindeydi..

    okumanizi tavsiye etmem, gerekli hikayelerin tevrat`dan okunmasini daha saglikli buluyorum. ama yine de siz biliriniz.
  • ismini hatirlayamadigim biri tarafindan yazilmis, adem peygamberden baslayip muhammed peygambere kadar olan buyuk peygamberlerin hayatini anlatan, yaklasik 1000 sayfalik ciltli bir kitap.
  • mustafa asim koksal tarafindan yazilmis
hesabın var mı? giriş yap