• "genel olarak, modern bilimi temel alan, ona uygun düşen ve batıl inançları, metafizik ve dini, insanlığın ilerlemesini engelleyen bilim öncesi düşünce tarzları ya da formları olarak gören dünya görüşü.

    bilim felsefesinde, doğrudan doğruya empirik gelenek içinde yer alan, ve gözlem ve deneye dayanan pozitif bilgi lehine metafiziği, metafiziksel spekülasyonu reddeden anlayış, öğreti.

    saint-simon ve özellikle de comte tarafından kurulan bir öğreti olarak pozitivizm, ingiliz empirizminin dış dünyaya sadece deneyim yoluyla bilebileceğimiz, her tür bilginin son çözümlemede duyu deneyine dayanmak durumunda olduğu tezini kabul eder. bununla birlikte, dış dünyanın bilgisinin deneyime dayanmak durumunda olduğu tezini, bilginin tecrübede verilmemiş olan bir şeye ilişkin olabileceği görüşünü de kapsayacak şekilde genişleten pozitivizm, insanın duyusal alanın üstünde ve ötesindeki bir dünyayla ilgili tüm bilgi iddialarının karşısında yer alır. o farklı bilgi türleri olamayacağını, gerçek araştırmanın empirik olguların tasvirinden ve açıklanmasından meydana geldiğini öne sürerken, bilimin yöntemlerinin bize fenomenlerin düzenli ardışıklığının ya da birlikte varoluşunun yasalarını verdiğini, ama pozitif yöntemlerin şeylerin içsel özlerine ya da doğalarına hiçbir zaman nüfuz edemediğini ifade eder.

    doğa bilimlerinin yöntemlerini, yani pozitif ya da deneysel yöntemleri kullanarak ve bu bilimlerin ulaştığı sonuçlardan yararlanarak, fiziki ve insani fenomenleri içine alan, bütün bir fenomenler dünyasının birlikli bir resmine ulaşmaya çalışan, geleneksel felsefenin metafiziksel soyutlamalarına ve ilkçağ ile ortaçağ metodolojisinin empirik gerçekliğin dışına çıkarak, fenomenal görünüşlerin gerisinde gizli özler, şeylerin arkasında fail ya da ereksel nedenler arama ve idelere, türlere, kavramlara gerçeklik yükleme eğilimine karşı çıkan bir akım olarak pozitivizm, dolayımsız algının olgu ve nesnelerine yönelip, olgular arasında varolan ilişkileri, deneyim dünyasındaki düzenlilikleri, tecrübenin dışına çıkmadan keşfetmenin önemini vurgular.

    bu anlayışa göre, insanın toplumsal dünyasına uygulandığında, pozitif yöntem ya da yöntemler bilginin her dalının ve bu arada toplumların kendilerinden geçmek durumunda oldukları ardışık evrelerin bir yasasını verir: bu evreler ise, sırasıyla teolojik, metafizik ve pozitif ya da bilimsel evredir. metafizik genellikle duyusal olanın üstünde ve ötesindeki bir dünyayı konu alan disiplin, gerçeklik ya da varlığın bir bütün olarak tutarlı ve geniş kapsamlı bir resmini sunmaya çalışan felsefe dalı olarak anlaşıldığı için, pozitivizm eleştirilerini öncelikle bu şekilde anlaşılan metafiziğe yöneltmiştir. pozitivizme göre, gerçeklikle ilgili olarak bilebileceğimiz herşey, bilim, yani doğa bilimleri tarafından tüketilir. dünya hakkında, doğa bilimleri tarafından sağlanan bilgi dışında, hiçbir bilgimiz olamaz. insan bilgisi bilimin, yani fenomenlere ilişkin sistematik araştırmanın sınırlarını hiçbir şekilde aşamaz.

    felsefeye düşen bu bilimlerin üstüne çıkmak ve gerçekliğe ilişkin olarak, doğa bilimlerinin sağladığı bilgilerden daha derin ve mutlak bir bilgi aramak değil, bilimin ulaştığı sonuçların sentezini yapmak ve bu sonuçları sistemleştirmektir. felsefe, bundan başka bilimsel keşiflerin gerisinde yatan genel ilkelere işaret etmek ve bilimin insan yaşamına olan katkılarını göstermek suretiyle, bilimin kapsamını ve yöntemlerini açıklayarak yararlı bir işlev yerine getirebilir. bununla birlikte, felsefe bilim için söz konusu olmayan bir bilgiye ulaşma iddiasından vazgeçmelidir. pozitif yöntemler tarafından yanıtlanamayan sorular yanıtsız bırakılmalıdır.

    işte bu çerçeve içinde, günümüzde pozitivizm, bilim konusunda empirist bir görüşe bağlılığı, toplumsal yaşama empirist bilgi modeli üzerinde bilimsel bir yaklaşımı tanımlar. sosyal bilimler bağlamında ise, bu, insan ve toplum bilimlerinin yöntemlerinin doğa bilimlerinin yöntemlerine göre şekillenmesi veya oluşturulması; olgularla değerlerin birbirlerinden kesin olarak ayrılmaları gerektiği ve bu yapıldığında, sosyal bilimlerin de, doğa bilimlerinde keşfedilen yasalara veya yasa benzeri düzenliliklere koşut toplum yasalarına erişebileceği anlamına gelir.

    pozitivizm, hukuk alanında veya hukuk felsefesinde de, bir devletin hukuğunun hükümran iktidarın iradesine dayandığını öne süren görüşe tekabül eder. ingiltere'de bentham ve austin, fransa'da leon duguit, almanya'da savigny tarafından benimsenen bu hukuk anlayışı, bir yandan toplum sözleşmesi, doğal hukuk teorileriyle örf ve adet hukukuna ait gelenekleri bir kenara bırakmanın, hukuğu tüm spekülatif veya metafizik unsurlardan arındırmanın gerekliliğini vurgularken, diğer yandan da, hukuğu hükümran iradenin belirttiği emir ya da buyrukların tümü, idari, yargısal ve askeri nitelikli emirlerin toplamı olarak tanımlar.

    pozitivizm, ahlak alanında da, tanrı'nın nedensiz buyruklarının belirli eylemleri ahlaken doğru, diğer bazılarını yanlış eylemler yaptığını dile getiren ve aynı zamanda teolojik iradecilik veya veya tanrısal takdir ya da buyruk öğretisi olarak bilinen görüşü tanımlar. varolan ahlak standardının bir toplumda fiilen yürürlükte olan standardı tanımlaması koşuluyla, varolan ahlaki standart dışında hiçbir normun olmadığı görüşüne ise sosyolojik ahlaki pozitivizm adı verilmektedir."

    kaynak olarak:

    http://www.mesopotamianews.org/pozitivizm.htm

    adresinden faydalanılmıştır.
  • insan için olumlu ve yapıcı olanın sadece olguları gözlemleyerek betimlemek olduğunu ileri süren öğreti.

    pozitivizm (olguculuk) öğretisi hume ve kant anlayışları temeli üstünde fransız düşünürü auguste comte (1798-1857) tarafından kurulmuştur. ingiliz düşünürleri john stuart mill (1806-1873)'le herbert spencer (1820-1903)'in de geniş çapta katkıları olmuştur. öğretiye olguculuk adını veren comte'tur.

    comte'un terminolojisinde pozitif deyimi, negatif deyiminin tam karşıtıdır. comte, bu deyimle, kurduğu sistemden önceki bütün felsefelerin yıkıcı ve olumsuz olduklarını, ancak kendi sisteminin yapıcı ve olumlu olduğunu ileri sürmektedir. comte'a göre bütün felsefeler yıkıcı ve olumsuz olmuşlardır, çünkü deneyi aşan anlamında metafizikle uğraşmışlardır. oysa ister düşünceci (idealist) ister özdekçi (materyalist) olsun, deneyi aşan bütün spekülâsyonlar metafiziktir. felsefeden metafiziği atmak ve bunun yerine bilimi koymak gerekir, bundan ötürü de olguculuk bir bilim felsefesi'dir.
  • değerlerin ve bazı dışsal ya da içsel sebeplerin dış dünyaya ait gerçekleri, olguları görmeyi engelleyebileceği dair bir iddia barındıran bu yüzden de olguların ve değerlerin birbirinden ayrılması gerektiğini savunan bunu savunduğu anda da bilgiyi fiziksel olaylarla eş anlamlı tutan düşünce. pozitivizm, insanların gerçekliği kavramsallaştırma, yorumlama tarzlarını göz ardı ederek eylemlerin anlaşılabileceğini savunur. bütün bunları duyan deleuze'da söyle bir yorum yapar:" olgulara inanma yanlışı içindeyiz; yalnızca göstergeler vardır. doğruya inanma yanlışına düştük; yalnızca yorumlar vardır."
  • "pozitivizmin ne anlama geldiğini pek az kişi biliyor, ancak herkes kötü birşey olduğundan haberdar." -steven pinker
  • akademik küfür. usturuplu küfür değil ama ha**.. kavgada söylenmeyecek cinsten
  • "bilimsel" denilen düşünce tarzının başat özelliklerden sebep/sonuç ilişkisine bağlılığı.
  • (bkz: #11267626)
  • abidin nesimi'nin hatıratında anlattığına göre, kendisinin, prof. şerefeddin yaltkaya'nın "osmanlı tarihinin en önemli fikir adamı kimdir? tarihsel kaynaklar arasında kur'an da yer alır mı?" şeklindeki sorusuna "osmanlı tarihinin en önemli fikir adamı şeyh bedreddin-i simavî'dir. ben müslüman olmak sıfatıyla kur'an'a inanırım. fakat onu tarihe kaynak gösteremem çünkü müslüman olmayanların onu kabul etmesi mümkün değildir. tarihin kaynağı bütün insanlığı kaplayan eserlerdir." cevabını vermesi üzerine çıkan şeyh bedreddin ile ilgili tartışma sonrası eski ittihatçılardan salih bey'in hakkında şöyle bir yorum-kehanetde bulunduğu izm:

    "- demek ki çocuklarımıza tarihin kaynakları olarak kur'an'ı göstermiyorlar, bu da tabiidir. çünkü ankara pozitivisttir, biz ittihatçılar ise metafizikçiyiz. ankara bizi tasfiye için pozitivizmi öne sürmüş ve tasfiye de etmiştir. (bu sırada beni işaret ederek) bu yaşta pozitivizme gelen bir çocuk, pozitivizmde kalamaz, materyalizme geçecektir. materyalistler de pozitivistleri tasfiye edecektir. ankara biz metafizikçileri tasfiye etmenin karşılığını kendi de tasfiye edilmek suretiyle ödeyecektir!" *

    * abidin nesimi, yılların içinden, istanbul 1977, s.59-60; dücane cündioğlu, felsefenin türkçesi, gelenek yay., birinci baskı, 2004 istanbul, s.24
  • dünyayı temel karşıtlıkların dramatizasyonu şeklinde algılamanın, kendisini anlamada fayda getirmeyeceği ideoloji. pozitivizm eleştirisi için idealist ya da materyalist olmanız da gerekmiyor, yani pozitivist mantığa eleştiri getirdiğiniz takdirde himalayalar'da mavi ışıklar saçarak uçmuyorsunuz; birine eleştiri getirmek, onun karşısında duranın kucağına atlamak anlamına gelmiyor. üstad felix guattari 'den* sözü alırsak:

    "tarihsel olarak hristiyanlık ve pozitivizm her zaman iyi ortaklar oldular. pozitif bilimlerin gelişiminin her zaman hristiyan bir devindiricisi vardır. psikiyatristin rahibin yerine geçtiği söylenemez, polisin rahibin yerini aldığı söylenemeyeceği gibi. bastırmada* herkes için bir kullanım vardır. hristiyanlığın eskiyen yanı ideolojisidir, onun iktidar organizasyonu değil." (guattari, felix, 2009, chaosophy, semiotext(e), los angeles, s:49)
hesabın var mı? giriş yap