• solda devletin egemen sınıfın baskı aygıtı olduğundan çok, devlet ve sivil toplum ikilemi yaratmaya çabalayanların amentüsü. olmazsa olmazı... resmi ideoloji, bir kez oluşturulmuş, son derece doğrudan ve değişmez bir biçimde tasvir edilerek, aslında bu arkadaşların "ideoloji" dediğimiz şeyi hiç anlamadıklarını da gösteriyor. (bkz: egemen ideoloji) bununla alakalı olarak (bkz: egemen sınıf)
  • türk ve sünni müslüman nesiller yetiştirmek üzere programlanmıştır. şimdilik başarıyla yürüsede en fazla 30 sene sonra yenisi gelene kadar tarihe karışacaktır.

    tahminim resmi ideoloji tarihe karıştıktan yaklaşık 100 sene sonra bugün bu ideoloji için adam öldürecek kitlelerin torunları yenisi gelen ideoloji için adam kesmeye devam edeceklerdir.

    ne yazık ki yine devletin kendilerine dayattığı ideoloji olduğunu bilmeksizin. bir insanın hayat görüşünü kendisine devletin dayatması kadar berbat birşey olduğunun farkında bile olmayacaklar. bu arada türkiye cumhuriyeti ideolojisinin din ve kemalizm kökenli olduğu tartışmasız bir gerçektir. laiklik din faktörünü dengeleme amacı taşımaktadır.
  • 30 küsur yıldır islamcılıktır.
  • türkiye cumhuriyeti devletinin faşist, dinci, baskıcı, militarist ve antidemokratik temelini oluşturan ideolojidir. tek ulus kavramının aslında var olmadığı topraklarda ulus devlet yaratabilmek için oluşturulmuş ve bu topraklarda yaşayan her bireyin yediği yemeğe, içtiği suya hatta soluduğu havaya katılmış bir afyondur. zaman içerisinde toplum bu ideolojinin etkisiyle ortaya çıkan kalıcı sanrılarla yaşamaya başlamış, gerçeklerden uzaklaşmış ve toplum ve devlet olarak aradan geçen uzun yıllara rağmen olgunlaşamamıştır. devleti ve türkiye cumhuriyeti halkını bir müptezelden farksız kılan ideolojidir.
  • söz konusu türkiye ise, mevzu aşağıdaki gibidir.

    (bkz: rövanşizm)
  • "kuruluş" aşamasında devlet eliyle yaratılır, süreç içinde, gerektikçe devlet eliyle modifiye edilir, miadı dolunca da devlet eliyle kaldırılıp yerine yenisi konulur... öyle değil mi selim abi? hah, eğer öyleyse bu canına yandığım öyle çaktığın yerde kazık gibi duran birşey değildir değil mi? evet !

    bununla beraber, kendisine kıl kapan, "değişsin la bu, ne bu la?" ya da "olmasın la hiç, ne uğraşcam değiştirmekle" diye yan bakan elemanın üzerine düşen devleti ele geçirmek ya da yıkmaktır he mi? he !

    eğri oturuyok bari doğru konuşak...
  • devletlerin kırmızı çizgisidir. sınırı geçenler itina ile cezalandırılır.
  • teknoloji dolayımlıdır ve teknolojiyi kullanarak halkı ikna eder.
    heiddeger teknolojiyi "en büyük tehlike" olarak görür.
    çünkü teknoloji atom çağı egemenliğini kurarken bütün diğer insanlık ve varlık biçimlerini geçersiz kılacak oranda bir üst söylem (veya ideoloji) üretmektedir; başka her şey bu söylemlerin altında kalmakta kendini ifade edememektedir.
  • empoze edilen toplumu ile uyuşmamasının neticeleri yıkıcı olan ideolojik ve siyasal olgu.
  • "bugün türkiye'nin kendi yolunu bulabilmesi, "sağlıklı" bir kalkınma yoluna girebilmesi, uluslararası düzeyde saygın bir ülke konumuna gelebilmesinin önündeki en büyük engel "yapay" bir resmi ideolojinin varlığıdır. bu resmi ideoloji, bilimsel - entelektüel gelişmeyi ve yaratıcılığı sürekli engelleyerek, düşünsel alanı çoraklaştırmakta, demokratikleşmenin önünde önemli bir engel oluşturmaktadır. cemil meriç: "bu hadım edilmiş idrakle, bu izinli hürriyetle kalkınmak mümkün mü?" derken, bu açmazı çarpıcı bir şekilde ifade etmiştir. [cemil meriç - kültürden irfana, s. 387]
    geçerli resmi ideoloji, toplumun kendisi hakkında düşünme yeteneğini dumura uğratmaktadır."

    "cumhuriyetin yeni yönetici elitinin ve dayandığı tarihsel olarak geri sosyal sınıfların ihtiyacı olan bu resmi ideolojiyi oluşturmak da ittihatçı artıklarına ve onların devamı olan cumhuriyet aydınlarına düşecekti. cumhuriyet aydınlar resmi ideolojinin üreticisi ve yayıcısı olma misyonuna koşulmuşlardı.. resmi ideolojiyi üretip yaymaya koşulmuş aydınların devletle olan ilişkileri ve devlet karşısındaki konumları da, ister istemez "özel bir veçhe" kazanmıştı. bir bakıma osmanlı aydınının konumuna benzer bir konumdaydılar.. dolayısıyla, kapitalist topluma özgü aydınlar gibi, devletten "görece bağımsız" değillerdi. bu durum, düşünsel-entelektüel alanı kısırlaştırmış, antidemokratik, tek tip, bağnaz bir düşünce kalıbının yerleşmesi sonucunu doğurmuşur"

    **
hesabın var mı? giriş yap