• ingilizcesinde bi tanecik sesli harf olmayan kelime..
  • zamanın, seslerle düzenli aralıklara bölünmesidir.
  • ritim ile ilgili okuduğum bir yazı, dans ve ritim arasındaki ilişkiyi açıklamak için ‘ritim iki ses arasındaki boşluktur, dans ederken ya sese göre ya da ritme göre dans edersiniz’ diyordu. aynı müzik eşliğinde birbirinden farklı dans eden insanlar görmemizin nedeni de budur. kimisi ritme kaptırmıştır kendisini, kimisi seslere. dans etmek yeri geldiğinde de insanın kendisiyle yüzleşmesiyse, bir dans koreografisi hazırlanırken seslere mi yoksa ritme göre mi hazırlandığı bu anlamda açıklayıcı olabilir. bedeniniz ya vurmalı çalgıların ya üflemeli çalgıların ya da tuşlu çalgıların seslerine kaptırmıştır kendisini. ya yumuşaktır hareketleriniz ya da sert, keskin ve nettir.
  • "bir tümcenin ritmini kavrayamamak tümcenin bizzat anlamını kavrayamamaktır." (nietzsche- iyinin ve kötünün ötesinde)

    "anlaşılması zor kitaplar" türünden nitelemelere başvurduğumuzda sorunun ne olduğuna dair pırıl pırıl bir cümle yazmış nietzsche. anlamak hedefiyle yola çıkan için ritmin kaybolması an meselesidir ve ritim kaybolduğunda her şey içinden çıkılmaz bir hal alır demeye getirir filozof. sadece kitaplar için olsa yine bir nebze de, yaşamın kendisi için anahtar sözcüktür ritim. olan biteni anlamaya çalışarak geçen uzun ve yorucu zamanların sonunda "ama neden hep aynı şey oluyor!" cümlesiyle dile gelen anlamsızlığa, bıkkınlığa düşmemiş olanımız var mıdır ki? anlamaya çalışma, bırak aksın gitsin ve akışın içine dahil olmayı dene. eserin/yaşamın içindeki anlam hiç umulmadık bir anda, mucizevi bir biçimde gösterecektir kendini. dini gelenekte adına "revelation" denen belirişle. yoksa..pek çok coen filmi sıradan insanın anlam arayışının sonunda vardığı o hazin noktayı, arayanın belasını bulduğu o anı konu alır. "anlam arayan anlam tarafından vurulacak" diyerek oidipusvari trajediyi dillendiren baudrillard'ın cümlesinin karşı kutbunda "ben aramam, bulurum" diyen sanatçı picasso vardır, onun işi de oidipusladır ama başka bir düzlemde.

    ritmi yitirmek pahasına anlamı çekip çıkarmaya çalışmak..bu zorlama bir çabadır, tatsızlıklar doğurur, sancılı bir uğraş olmakla kalmayıp ele geçirilen şeyin de değersizleştirir çünkü uğraşılan şeyin bütünlüğüne tecavüz kabilindendir. onun kendini açacağı anı bekleyemeyecek denli sabırsız olmak sonu keyifsizliğe varacak bir amatörlüğün işaretidir. mesele ne olursa olsun, ustalaşmak için ritme ihtiyaç var. akışın önündeki engeller dönüşüme uğradığında, köstek olmaktan çıkıp itici güç olmaya başladığında bir sürü bilmece de kendiliğinden çözüme kavuşacak. ritmini bulmuş yaşamın içinden çıkacak olan duygunun adı neşe.

    açtığım gibi kapatayım ve arada yazdıklarım berrak iki cümle arasına girmiş parantez olsun:
    "yaşamımın uzun tümcesi belki de geri geri okunmasını gerektirecektir." (nietzsche)
  • terbiyesiz mekan. hayır, ucuz diye istanbul'un en rezalet birasını satıyorsun, bari terbiyesizlik etme. birayı masaya "dann" diye koymalar, biranın yanında çerez istemezsen tripler ve ters bakışlar... "bi tane daha içicen mi" diye soran garson olması gereken tipe "5 dakika sonra" dersin, beş bira getirir, geri götürmez, nazlanır. 6 kişi oturduğun masadan kalkıp kız arkadaşını durağa bırakmak istersin, kapıdan çıkar çıkmaz arkandan "bak lan buraya! niye ödemeden kaçıyon lan!" diye bağırırlar. "yukarda arkadaşlar var" dersin, yüzüne baka baka "nereye var lan, kalktı onlar" derler. böylesi pis bir mekan işte. kimse ucuz bira için bu muameleyi hak etmiyor.
  • antik yunanca da akış anlamına gelen kelime.
  • düşünürken ayak uydurulamayan, ayak uydurulduktan sonra düşünmeyi kolaylaştıran.
  • dışarıdan bakılınca, çok kolaymış havası yaratan lakin, hiç de kolay olmayan, gayet zor olan, her şeyin içinde bulunan müziğin gözü, kulağı, duygusu, her şeyi.
  • sırf iki bira içelim muhabbet edelim çok fazla dıptıs dıptıs kafa şişirmesin ama öyle sessiz sedasız da olmasın niyetiyle gittiğimiz ve orta katlarında beklentilerimizin karşılığını aldığımız mekan. roofta muhtemelen ayrı bir dünya vardı baya gürültülüydü ama ikiye oturduk arkada gene bir müzik, cumartesi gecesi saat 1 olmasına rağmen bir dinginlik, ucuz biralar, cam kenarı derken iyi gitti diyebilirim. mekan çalışanları hakkında pek bir yorum yapamayacağım çünkü hiç muhattap olmadık desek yeridir. bir dahaki gidişlerde artık.
  • “where ı come from we say that rhythm is the soul of life, because the whole universe revolves around rhythm, and when we get out of rhythm, that’s when we get into trouble.”
    — babatunde olatunji
hesabın var mı? giriş yap