sağrı
-
coğrafi terim olarak sağrı; iki derecik arasında meydana gelmiş yayvan arazi kabarıntısıdır.
-
sık sık at yarışlarını anlatan spikerlerin kullandığı terimdir
-
hayvanın belinden kuyruğuna kadar olan bölümü.
"ve o yılın titrek, ince, uzun bacaklı tayları,
rahat, geniş sağrılı birer kısrak oldular çoktan."
(bkz: ben içeri düştüğümden beri) -
aynı zamanda trabzon'un tonya ilçesine bağlı bir köy.
-
(bkz: chagrin)
-
atın kalçası.
-
"kızlar geçti önümden
şıpıdık terlikleriyle
tay sağrılı kızlar"
"metin demirtaş-kaleiçinde kederli bir yürekle" şiirinden. -
"yiğide dört şey gerek. bir yiğit dört şeysiz olamaz. hem de senin gibi bir yiğit. o dört şeyden birincisi saat, ikincisi güzel, kalın sağrılı avrat, üçüncüsü silah, dördüncüsü yavuz, kulağı kalem gibi, tüyleri yıldırdayan attır."
(bkz: yaşar kemal)
(bkz: ince memed) -
memeli hayvanda bel ile kuyruk arasındaki yuvarlak dolgun bölüm.
nişanyan'a göre türkçede sağrı zamanla kalça, at kalçası olarak oturmuş. ama eski türkçede yüz, dış yüzü, deri anlamlarındaymış. at kalça derisinden yapılma kösele ve deve derisinden yapılma değerli cilt diye bir de ara/melez anlamı var. sağrının sanskritçe ile ilintisi benim için atmasyon bir spekülasyon.
sağrının deri ve kalça anlamları moğolcada yerine oturmuş görünüyor: moğolca sağuri(n) yani oturak sağu- yani oturmak sözcüğünden gelirken, moğolca sağari yani deri, nasır, yara kabuğu sözcüğü sağsay- yani kabarmak sözcüğünden geliyormuş.
"ters dönmüş paldımın kenarı sağrısına batıyor, eskimiş hamutun keçesini delip çıkan bir şey, belki bir diken, belki bir çivi ucu, göğsünün sol yanını pek acıtıyordu." cengiz aytmatov - elveda gülsarı
(bkz: post)
(bkz: el elin bilmez ağrısını vurur sağrısını sağrısını)
(bkz: sakrum), sacrum, sacred -
ömer seyfettin'in kaşağı hikayesinde geçen, atın beli ile kuyruğu arasındaki bölgeyi ifade etmek için kullanılan kelime.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap