• "şeb-i yeldayı müneccimle muvakkit ne bilir
    mubtela-yı gama sor kim geceler kaç saat.."

    (en uzun gecenin hangisi olduğunu ne müneccim, ne de takvim yapanlar bilir..
    gam tutkunlarına sor ki geceler kaç saattir..!)

    sabit
  • "seb-i yeldayi muneccimle muvakkit ne bilir
    muptela-i gama sor kim geceler kac saat"... beytinde cumle icinde kullanilmis hali gorulmektedir.
  • iran'da eski bir gelenek olarak kutlanan yilin en uzun gecesi.. bu geceyi uyanik gecirmeye calisan iran'lilar bir araya gelir ve evlerinde ufak eglenceler duzenler. yazdan kalma son meyveler ve ozellikle nar bu gecenin en ozel yiyecekleri arasindadir.
  • gözlerini semâdan ayırırken ellerini sakalında gezdiriyordu. hava ayaz, bulutlar açık, gök simsiyah, yıldızlar parlaktı. muvakkithanenin taş duvarına astığı kandil sarı ışıkla birlikte isli rayihalar yayarken o ocağın önündeki mindere çoktan bağdaş kurmuştu. rahleyi açıp hokkasından biraz mürekkep aldı ve sabah âharladığı kağıda önce bir elif çekti. her şeyin başı bir'di. ardından bir b kıvırdı, boş kâğıtta yüzen teknenin altına noktasını kondurdu. nokta çoğaldı, isim ve sıfat, esma ve kainatı ihata eden hitap peşi sıra aktı. kalemi kâğıttan kaldırdığı sırada zaman mim'lenmişti. öylece durdu. kemerli pencereden yeniden göğe baktı. bildiği ne varsa unutmuştu. unuttuğunu bile unutmuştu. nerede olduğundan haberi yoktu. hangi nâmla çağrılırdı, bilmiyordu. ondan başkası var mıydı yok muydu? kendisi göçüp gitse de asırlar boyu yanıbaşında kalacak caminin gölgesinde, tam da bu gecede, otuz üç yaşındaki muvakkit gözlerini kapatmış, yüzü ateşe, sırtı bir zamanlar ölçüp biçtiği zamana dönük oturuyordu. bu insafsız bilinmezliği uzak mahallelerin birinden gelen ince, marazlı bir ses bölüyordu. inişsiz, çıkışsız, dümdüz bir kadın sesi. o kadar sade idi ki, güzel bir kadının sesi değil sanki güzelliğin ta kendisi...

    bir gamlı baykuş kondu geldi pervaza. konuşmayı da unutan adam soru soran acı dolu gözlerle ona baktı. kuş adamcağızın haline acıdı da dile geldi, sırf bu gecenin hatrına. "duydukların müptelâ-ı gamdır. senede bir gece yeryüzündeki insanlar bütün bildiklerini unutur. dilleri lâl olur, işten güçten kesilir. yıldızlar yine döner de okunmaz olur, şairler yine söyler de duyulmaz olur. esma yeniden hıfz olunur da sabaha kadar tekrar unutulur. uykunun galip gelemediği vücut, gafletin ele geçirmediği akıl yoktur. öyle bir gecedir ki bu gece sadece gam müptelâları, elem düşkünleri uyanık olur. duyduğun ses dertli gönüllerden dökülen zikrin nefesidir. kimi ülkelerde mecnûn derlerse de adına, inanma. şeb-i yeldâ da asıl mecnûna dönen leylâ'dır. ismiyle müsemmâdır."

    fısıldayarak sözlerine son veren kuş son bir nefes alır "hayy!". aldığı nefesi veremeden kendini yere atar. çırpına çırpına can verir. sırrı fâş eylemiştir, bedelini canıyla öder.

    dağların sırtlanamadığı yükü yüklenen muvakkit kuşun âyan ettiği sırla da kuşanınca ağzını açmaz olur artık. ölçüp biçtiği zaman akıp gitsin diye köşesinde bekler durur. sadece senede tek bir gece, şeb-i yeldâ'da, âleme açar kulaklarını. sırrı saklayıp biçare baykuşu yâd ederek göğe fısıltı fısıltı yayılan leylâ seslerine dikkat kesilir. yüzünde belli belirsiz bir gülümseme ve kıpırdayan diliyle." şu uzun gecenin gecesi olsam"...
  • yalnızca bir tamlama olmasına rağmen yüklenen anlamlar itibarı ile içeriğinin çok derin olduğunu düşündüğümdür.

    şeb:gece
    yelda:uzun
    şeb-i yelda:uzun gece
    şeb-i yelda yılın en uzun gecesi manasına gelmektedir
    ve özellikle divan edebiyatı şairleri arasında aşka olan teşbihte çokça kullanılan bir öğe haline gelmiştir
    zira aşıkın her gecesi bir şeb-i yeldadır,ve maşuk aşık için geceyi bitmez,tükenmez kılmaktadır

    nitekim;

    şeb-i yeldayı müvakkit ile müneccim ne bilir?
    müptela-i gama sor ki geceler kaç saattir?

    (günlerin ve yıldızların ilmi ile uğraşanlar bile en uzun geceyi nasıl bilsin ki?
    o en uzun geceyi dert müptelası aşıklara sor asıl ki, geceler kaç saattir.)(onlar bilir esasında)

    yine sonu gelmeyen bir türlü bitmek bilmeyen işler için kullanılan şu mısra da güzeldir

    bu şeb-i yeldanın yok mu bir sabahı?

    (bu uzun ,fırtınalı ,soğuk ve şiddetli gecenin o bizleri felaha kavuşturacak,karanlıklardan aydınlıklara çıkartıp nura gark edecek bir sabahı yok mudur)
    mısrası da şeb-i yelda tamlamasının kullanımına güzel bir misaldir.
  • yılın en uzun gecesinde kutlanmaktadır. bununla beraber, kelime çevirisinde en uzun gece anlamına gelmez; şeb-i yelda, doğum gecesi demektir. yelda sözcüğü velet, valide, mevlid sözlükleriyle aynı kökü paylaşmaktadır.

    bahse konu doğum ise eski iran'da zerdüşt dininde ve hatta daha öncesinde de inanılan güneş tanrısı mitra'nın doğumuymuş. yılın en uzun gecesinden sonra güneşin her gün biraz daha fazla görünmesi (günlerin uzaması) bu inanışın sebebiymiş ve islamdan sonra dini anlamını yitirse de gelenek olarak devam etmiş.

    ayrıca christmas'ın da bu döneme gelmesi enteresan olmayan bir tesadüf. :) (bkz: natalis)
  • bulunduğumuz iklim kuşağı sebebiyle derinden hissettiğimiz için benim için çok büyük öneme sahip senenin iki dönüm noktasından biri. sarkaçın bir ucunu temsil ediyor benim için bu güzel gece.

    kadim medeniyetlerden sumer medeniyetinin yorumuyla bu uzun gecenin aşılması sonucu aydınlık, karanlığa galebe çalar ve yeraltında mahpus olan tanrı dumuzi (temmuz) özgürlüğüne ve tanrıça inanna ile evleneceği kutsal evlilik törenine biraz daha yaklaşır. ortadoğu medeniyetlerinin kalıntıları içerisinde bu kadim kültürün serpintilerine iran'da ve azerbaycan cumhuriyeti''nde elan tanık olabilirsiniz. gecenin ismi de farsi bir izafe kalıpla kurulu: şeb-i yeldâ.

    azerbaycan türkleri senenin bu en uzun gecesine yine farşcada kırk demek olan çeheli kendi türkçe değişkelerinin sesletimine uygun hale getirerek `çille' olarak adlandırırlar ["çile" kelimesi de buradan gelir]. kırk gün sürecek olan zemheri soğuklarına bir atıf da söz konusudur burada. iran azerbaycanı'nda yaşayan türkler bu gecede sohbetler sırasında özellikle karpuz yerler. nedenini soruşturdum ancak kandırıcı bir yanıt alamadım. ister iranî kökenli isterse türk kökenli olsun türkiye halkları arasında bu geceyi özellikle kutlayan yoktur. ancak ilginçtir ki, türkler ve iranî kökenli kürtler, dumuzi'nin yeryüzüne çıkışını temsil eden ve kutsal evlilik günü kabul edilen nevruz'a farklı saiklerle sahip çıkarlar.

    şeb-i yelda ile alakalı yazılmış en müthiş beyitlerden biri şudur:

    "şeb-i yeldâyı muvakkit ile müneccim ne bilir
    mübtela-yı gama sor kim geceler kaç saattir." (yani şair burada diyor ki, zamanı tespitle görevli olanlarla yıldızlardan fal okuyan astrologlar nereden bilebilir yılın en uzun gecesini; sen git bir dert çekene sor gecenin ne kadar uzun olabileceğini).

    sabit bosnevî
  • turkceye yelda olarak da cevirilebilecek * cok ozel gun,
    yelda,isik bayramidir,bugunde mithra ;gunes ve isik tanricasi dunyaya iner,gecelerin uzamasinin,karanligin dunyayi ele gecirmesine engel olur. bugun hersey biter, ve ertesi gun sabah daha guzel baslar,bu gece insanlar yeniden baslar yasamaya. yelda en uzun gecedir,karanligin son noktasi,o anda kotulukler biter,ve gunes dogar. bu gece en buyugun evinde toplanilir, ve yeniden dogus kutlanir.
    bugun umutsuzluklar yerini umut’a ve guvene birakir.
    bugun insan inanclanir. :)
  • idrak ediyoruz. nar taneleri hazır. hâfız divanı hazır. farisî ezgiler hazır. leyla hazır. dönsün peymâneler.
  • şeb-i yeldâda uzar fecre kadar kıssa-i aşk
    tâ ki mecnûn bitirir nutkunu leylâ söyler
    ----
    en uzun gecede uzar şafağa kadar aşk öyküsü
    ta ki mecnun bitirir söylevini leylâ söyler

    (bkz: yahya kemal beyatlı)
hesabın var mı? giriş yap