• budur:

    gizli sevda

    hani bir sevgilin vardı
    yedi sekiz sene önce,
    dün yolda rastladım
    sevindi beni görünce.

    sokakta ayaküstü
    konuştuk ordan burdan,
    evlenmiş çocukları olmuş
    bir kız, bir oğlan.

    seni sordu.
    hiç değişmedi, dedim,
    bildiğin gibi...
    anlıyordu.

    mesutmuş, kocasını seviyormuş,
    kendilerininmiş evleri..
    bir suçlu gibi ezik,
    sana selam söyledi.

    behçet necatigil
  • kolayca yazılmış ya da söylenmiş gibi görünen;ama benzerini yazmaya yahut söylemeye kalkışınca zorluğu anlaşılan söz söyleme sanatıdır.bu sanattan bahsedebilmek için şiirin dilinin sade olması,herkese hitap edebilmesi ve bunların sözcüklere derin anlamlar yüklenerek yapılmış olması icap eder.güzel bir örnekle açıklamak gerekirse:

    'körfezdeki dalgın suya bir bak göreceksin.
    geçmiş gecelerden biri durmakta derinde.
    mehtap,iri güller ve senin en güzel aksin..
    velhasıl o rüya duruyor yerli yerinde.'
  • "suyum alçaktan çekerim
    dönüp yükseğe dökerim
    görün ben neler çekerim
    derdim vardır inilerim"
  • murat bardakçı'ya göre halil inalcık'ın

    "bu dehr-i fânîden nice cân, nice cânânlar geçer
    bezm-i işretten aceb mestâne yârânlar geçer
    bir nefesdir cânımız yâr, leblerinde ber-karâr
    ey, bu fânûs-i safâ bir gün söner, cânlar geçer"

    kıtası da sehl-i mümteni gibidir.
  • (bkz: #55012025)
  • oğuz atay'ın tutunamayanlar'ında geçen şu dörtlük de kanaatimce güncel örneklerindendir. bir insanın yaşadığı çekişmelerin ve ait olamamanın ve kırgınlığın ve bu gibi diğer şeylerin dört satıra sığdırılmış (fakat indirgenmemiş) halidir.

    "dostlar dedi: bu can bizden değildir
    düşman kırdı, oysa buzdan değildir
    gene de herhalde bizden değildir
    çare yok dünyadan gideyim gayrı."
  • ismail parlatır "osmanlı türkçesi sözlüğü"nde (yargı yayınevi, 2006) "sehil" sözcüğünün karşısına "kolay, yalın, sade, basit" anlamlarını, "mümteni"ye de "olması imkansız" anlamını yazmış. her ikisi de arapça olan bu sözcükleri tamladığınızda elde edilen "sehl-i mümteni"nin anlamını da "söylenmesi kolay ve yalın gibi görünen, ancak benzerinin bulunup söylenmesi zor olan söz." olarak uzunca bir tümcede karşılamış; belli ki kendisi türkçe bir tamlama bulamamış, bulmak için hiç uğraşmamış, olanı da kullanmamayı yeğlemiş. var mı peki "sehl-i mümteni"yi türkçede karşılayan bir tamlama?

    var... türk dil kurumu'nun 1974 yılında yayımladığı, tahir nejat gencan, haydar ediskun, baha dürder ile enver naci gökşen'in hazırladığı "yazın terimleri sözlüğü"nde, "çok kolay yaratılmış gibi görünen; ama eşi yaratılamayan üstün koşuk." olarak açıklanan "sehl-i mümteni", "güç kolay" olarak çevrilmiş dilimize. arapçasındaki o eşsiz tınıyı bulamadınız değil mi? önemli değil. kullanmazsınız olur biter. resmi diliniz arapça oldu olacak zaten sizlerin. eli kulağında... ama bilin ki türkçede terimsel bir karşılığı var o tamlamanın.

    diyeceğim, türkçeyi de öğrenmenizin hiçbir sakıncası yok. böylece arapça ile amarıkancanın yanında üçüncü bir diliniz daha olur : ana diliniz!
  • çok daha iyi örnekleri belki vardır ama aklıma ilk cemal süreya'dan "iki çay söylemiştik orda, biri açık, keşke yalnız bunun için sevseydim seni." dizelerini getiren sanat.
  • "yağdı yağmur çaktı şimşek,
    sen de mi şair oldun eşşoğlu eşşek"*
  • söylemesi kolay gibi görünen, ama sahibinden başka kimsenin akıl edemediği, az sözle çok şey ifade etme durumu. yunus emre'ye ait olarak bilinen şiirlerde sıkça örnekleri bulunur. mesela:
    "gelin tanış olalım
    işi kolay kılalım
    sevelim sevilelim
    bu dünya kimseye kalmaz"
hesabın var mı? giriş yap