• uzun film isimleri ailesinin en yeni üyesi. ocak 2005'te sinemalarımızda gösterime girecek romantik bir japon filmi.
  • sadece adi icin bile gidilebilecek film. turkce'ye cevirenin edebi gucune saglik. cumlenin guzelligine bakin: dunyanin orta yerinde ask icin agliyorum
  • gayet kötü bir filmdir. duyduğuma göre japonya'da 100 milyon dolar hasılat felan da yapmış geçen sene. e tabi menapoz japon teyzeler çok sevmişlerdir diyorum. 133 dakika süren bi işkence gibiydi.
    70lerin yeşilçam filmlerinden de gülünç bi senaryosu var filmin bana kalırsa. walkman'imden de kasetlerimden de soğudum film sonrasında onu da belirteyim.
  • her insan iki kere ölür. film, iki ölüm arasında kalmış sevgiliye borçlu olunan yas çalışmasına dair biraz da. unutmanın ve içererek aşmanın ancak ikinci ölümden sonra olacağını, iki ölüm arasında kalmış sevgilinin yıllar sürse de şimdinin tüm düzenini yararak hortlayacağını da gösteriyor.

    bir de "ihtiyar delikanlı"da da görülen vaktiyle işlenmiş bir hatanın, ya da yerine getirilememiş bir görevin dönüp dolaşıp sahibini bulması, izlemesi izleğini görüyoruz.

    kişisel tarih bakımından: "temmuzda" ve "mustafa hakkında her şey" ile akraba kıldım kendisini.
  • film gelişirken insanın gözünün içine sokulan sony reklamlarından fırsat bulup konuyu takip edebilirseniz kou shibasaki'nin oyunculuğuna hayran kalırsınız o kadar!
  • aslen ortada yaratıcı bir hikaye var. ancak filmin sonuç kısmında olay öyle melodramik hale geliyor ki, vurucu olsun diye seçilmiş mekanlar, saatlerce düşünerek yazılmış diyaloglar bile insana fenalık getiriyor. bir insan boğaz köprüsünden atlarken bir yandan da kendini yakar mı ya? ölmenin de bir edebi adabı var.
  • eger fragmani kendisini dogru yansitiyorsa dunyanin en kotu filmi olmaya aday film.
  • yeni parlayan japon sinemasının son örneği, duygusal bir film, üstelik japonya'da çok hasılat yapmış, hadi gidip göreyim diye hevesle sinemanın yolunu tuttuğum ama bir hayalkırıklığına vesile olan film. yeşilçam'dan bir adım ileri gitmeyen bir film, üstelik ana karakter olan çocuğun yetişkinliğinde, sevgilisiyle mesajlaşma aracı olan kasetleri onlar arasında taşıyarak onlara yardımcı olan küçük kız çocuğuyla sevgilisinin ölümü sonrası sevgili olması da oha denecek bir özelliğiydi filmin. son derece klişe, hatta duygu sömürüsü yapmaya yatkın bir film. üstelik uzun olmasıyla da insanı baydıkça bayan, insana hiçbir şey vermeyen bir film. son olarak hakkında yazılan "tutkulu bir aşk hikayesi" safsatasıyla ilgisi olmadığı da aşikar, çünkü lisede tanışan 2 gencin aşkı birkaç ay sürüyor ve sonra kız kansere yakalanıyor. üstelik paylaşımları da son derece çocukça ve az. bu noktada yazıldığı gibi bir tutku değil, yalnızca bir ergenlik aşkı var ortada.
  • maksimum 1,5 saat sürebilecek bir konuyu bunca saat anlatmayı başaran, süper sıkıcı, "tamam ağladık az biraz ama yetti bit artık!" dedirten film..

    filmden çıkarılan yegane ders: asla japonya'da walkman falan gibi ilkel aletler satın almaya kalkışmayın, adamı fena eziyorlar!
  • her sahnesi wallpaper yapilasi, insanin icine isleyen film. zaten gecmisin hayaletlerinden nereye kadar kacilabilir ki..
hesabın var mı? giriş yap